31 Temmuz 2012 Salı

RAMAZAN VE TÜP BEBEK TEDAVİSİ


Ramazan ve orucun gerek hamileler, gerekse kısırlık tedavisi gören hastalara bir takım etkileri olmaktadır. Gebelerin sık sık yemeleri ve bol su içmeleri önerildiğinden, uzun yaz günlerinde oruç tutmaları çok kolay olmamaktadır. Yine de oruç tutmak isteyen gebelerin bazı şeylere dikkat etmeleri günü daha kolay geçirmelerini sağlayabilir. Mutlaka sahura kalkmalı, mümkünse sahuru sabaha daha yakın saatlerde yapmalıdırlar. Sıvı tüketimi önemli olduğundan en az 1,5 - 2 litre sıvıyı iftar - sahur arasında tüketmeye dikkat etmeliler. İftarda birden fazla yemek kan şekerinde düzensizliklere yol açabileceğinden, iftarda açlığı bastırıp bireyler yedikten 1 - 2 saat sonra tekrar yemeleri daha doğru olabilir. Ramazanda tatlı tüketim gereksinimi daha fazla olmaktadır. Gebelerin buna dikkat edip, çok fazla şekerli besin tüketmemeleri yerinde olur. Yine kolalı ve şekerli içeceklerden kaçınıp, su, ayran, süt ve limonata tercih edilmelidir. Mümkünse öğle saatlerinde uyuyup birkaç saati dinlenerek geçirmek yararlı olacaktır. Vitamin ve diğer alınması gereken ilaçlar iftar ve sahur arasında bölüştürülerek alınabilir.
Bir diğer konu da çocuk isteği nedeni ile tedavi gören hastalar Ramazan’da da bu tedavilerini rahatlıkla sürdürebilirler. Yumurtalıkları uyarmak amacı ile günde bir veya 2 defa yapılan iğneler iftardan sonra rahatlıkla yapılabilir. Zaten normalde de bu iğnelerin aksam saatlerinde yapılmasını tercih etmekteyiz. Bu tedavi yaklaşık 8 - 10 gün devam etmektedir. Ultrason kontrolleri karından yapılabilir, bunun için hastanın muayene öncesi tuvalete gitmemesi işlemi kolaylaştırır. Yumurtalıklar uyarıldıktan sonra yapılan yumurta toplama işlemi anestezi altında yapıldığından hasta o gün oruç tutamaz. Yine aynı şekilde embriyo transferi yapılacağı gün de bol su içmesi gerektiğinden oruç tutması uygun olmaz. Transfer sonrası ilaç kullanımı oruç tutmaya engel değildir. Bu durumda da ilaçlar iftar sahur arasında alınabilir. Tedavideki kadınların eşleri de yumurta toplama gününde sperm vereceklerinden o gün oruç tutmaları mümkün değildir. Aşılama yapılacak hastalar da sadece aşılama günü oruç tutamaz, diğer tedavi günlerinde tedaviye ve oruca engel bir durum yoktur. Orucun aşılama veya tüp bebekte başarıyı etkilediğine ilişkin bir istatistik mevcut değildir.
www.gebeyiz.biz alıntıdır.

ANAEL AİLE MERKEZİ












Kaç zamandır Ahun Hanımla sözleşiyorduk, fakat Altuğ'unun hastalığı , hastane derken ancak dün Ahun Hanım Ve İris Hanımla tanışma fırsatım oldu. İkisi de çok pozitif, sıcak ve güler yüzlü..



Yaptıkları iş ve benim yaptığım eğitimlerim hakkında konuştuk. Tomatis Yöntemiyle Frekans Çalışmaları yapıyorlarmış. Daha önceden sitelerinden ve bir kaç blogdan okumuştum. Fakat bu kadar etkili bir yöntem olduğunu ve bilimsel gerçeklerle de desteklendiğini bilmiyordum.


Sitelerinde de bahsettikleri gibi anne karnındayken her şey başlıyormuş.

'' Anne karnındaki nefes, sindirim, kan akışı gibi bedensel sesler yoğunlukta olmasına rağmen, fetus, anne sesine fokuslanıp, yan sesleri yok etme kabiliyetini geliştirir. Anne iyi ruh halindeyse, o zaman yüksek frekanslar anne sesinde mevcut olduğu için fetus onu duyar ve odaklanmak ister. Böylece fetus filtre mekanizmasını oluşturmaya başlar. Fetus o anda odaklanmış bir şekilde yan sesleri yok eder ve anne sesini büyük bir dikkatle filtreler. Bu konsantrasyon iletişim, başarı, okul ve ders başarısının altyapısını oluşturur. 

Anne sesi bebeğin dış dünyaya ilk kapısıdır. Anne sesinin melodisi ve ritmine çocuğun dikkat edip etmeyeceğini belirtir. Mutlu, rahat pozitif br ses, fetusun dinleme isteğini artırır. Hayatının geri kalanındaki iletişim becerileri o zaman oluşan şablonlarla belirlenir. Aktif dinlemek sadece dinlemek ile ilgili değildir. İçinde dikkat ve konsantrasyon da vardır. Bütün algı ile bir yere fokuslanmak, anda olmak ve iletişimde olmaktır. O aktif dinlemek esas olarak yaşama giriş kapısıdır. ''
Ban çok enteresan bir yöntem geldi. 10  seans almanız gerekiyormuş, fakat 3-4. seanslarda etkisi dışarıdan bile belli oluyormuş. Hatta otistik bir çocukla çalışmışlar ev bu çalışmanın daha ortalarındayken ilk kez anne demeyi başarmış. Bu beni gerçekten çok etkiledi.
İnşallah kendime bir zaman ayırıp, bu deneyimi yaşamak bende istiyorum.
Sitelerine bakarsanız birçok şeye yararlı. Hamile kalmadan önce bu hizmetten yararlanmak, hem hamilelik sürecini hem de bebeğinizin daha sakin olmasına yardımcı oluyormuş. İsterseniz 2 Ağustos'da ''Almak''ile ilgili söyleşine katılarak bebeğinze kavuşurken kendinize de minik bir hediye verebilirsiniz.

30 Temmuz 2012 Pazartesi

İris ile "Almak" Üzerine Kısa Sohbet ve Meditasyon




Bu haftadan itibaren her perşembe ayrı bir konu üzerine İris ile kısa sohbet ve yönlendirmeli meditasyon düzenliyoruz. 
Bu perşembe “almak” üzerine çalışacağız. Hayatınızda neye ihtiyaciniz varsa ...... sevgi, huzur, şefkat, saygı, yada ev, yeni bir iş, para, sağlık, kendine zaman..... Birlikte ‘almak’ enerjimizi yükseltelim, değerliyiz hissi oluşturalım ve almayı kolaylaştıralım.
Almak için durmak lazım, hareket halinde alamayiz. Bu yüzden zihinimizi nasıl durduracağımızı öğrenelim ve hem bedenimizi hem de ruhumuzu parasempatik duruma sokup, yeni oluşumlara yer açalım  ve isteklerimiz gerçekleşsin..........
Meditasyon, Latince meditatio kelimesinden türetilmiş, sözcük anlamıyla birçok Batı dilinde "derin düşünme" anlamına gelmekte olan bir terim olup, sözlüklerde, "kişinin iç huzuru, sükûnet, değişik şuur halleri elde etmesine ve öz varlığına ulaşmasına olanak veren, zihnini denetleme teknikleri ve deneyimlerine verilen ad" olarak tanımlanır. 
 "Derin dusunme" içe dönmek ile mümkün. Çünkü aslında dışarıda pek bir şey yok, her şey içimizde. Dış  dünya sadece iç dünyanın aynası. Haydi birlikte içimize dönelim, güçlenelim, büyüyelim ve alalım. 

Tarih: 2 Ağustos 2012 Perşembe  
Saat: 19:00 - 20:00
Ücret: 20 tl
Yer: Anael Aile Merkezi 

EŞİNİZLE BEBEK BAKIMI PAYLAŞMAK




Şu an yapmakta olduğunuzdan daha ağır bir iş yoktur; eşinizden alabileceğiniz yardıma ihtiyacınız olacak ve siz de bunu hak ediyorsunuz.Ev dışında işinin olması , hatta zorlu bir işi olması erkeği otomatik olarak ev işlerinden muaf etmez, özellikle de bu iş yarısı kendisine ait olan bir bebeğin gelişi ile olmuşsa. Ve eşiniz yardım istemek için kendinizi suçlu hissetmeye başladığınız zaman sizinde neredeyse kuşkusuzca eşinizin ki kadar yorucu ve stres dolu bir işte tüm gün çalıştığınızı kendisine hatırlatın.Eşiniz  profesyonel  bir bebek bakıcısı olmasa bile bebeğinizin bakımında size yardım edebilir.

Eşinizle konuşun.

Ona bir-iki şey öğretin.

Onu bebeğinizle yalnız bırakın.

Haatalarını hoşgörün.

Standart bir çalşıma çizelgesi hazırlayın.

Geceleri paylaşın.

Eşinizin bir gecede değişmesini beklemeyin,eşinizi eğitin, konuşun, ikna etmeye çalışın. Zamanla sizinle uzlaşacaktır.

GEBELİK AYLARINA GÖRE ANNE VÜCUDUNUN GELİŞİMİ

GEBELİKTE 1. AY
Gebeliğin İlk Ayları
Gebeliğin İlk Belirtileri
Gebelikle birliklte hormonlarınızdaki değişikliklerin sonucunda aşağıdakilerin bir ya da daha fazlası görülebilir:Bunlar 12. haftadan sonra azalır.
*Adet gecikmesi
*göğüslerde büyüme , gerginlik, hassaiyet
*Bulantı
*Kusma, ağızda metalik tat ve yiyeceklere karşı ilgisizlik
*Bazı besinlerden iğrenme ya da aşırı isteme
*Yorgunluk, halsizlik
Vajen akıntısında artış,
*Sık idrara gitme
*Duygusallaşma

GEBELİĞİN 2. AYI
Doğum zamanının hesaplanması

Son adetin ilk gününe 280 eklenerek bulunur. Gebelik süresi 40 hafta kabul edilirse de , 38 ile  42 haftalar arasında normal sayılır.
Bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler:
Sigara , alkol ve doktora danışılmadan alınan ilaçlar gebelik boyunca, özellikle de bebeğin organlarının geliştiği ilk 3 ayda zararlıdır.Kedi, köpek dışkısaı ve çiğ etle temas edilmemelidir.Bunlar bebeğe zararlı olabilecek toksoplazma denen parazit taşıyabilir.

GEBELİKTE 3. AY
Gebeliğe Alışma

Gebeliğin başlarında görülen bulantı, kusmalar vesık idrarra çıkma bu  dönemden itibaren azalır. Bağırsak hareketleri yavaşladığından kabızlık görülebilr.Aşırı kusmanız olmamışsa bu dönemde 1-52 kg almanız beklenir.Bütün gebelikte alınan kilonun%10'una karşılık gelir.Hormonel değişikliklerinden dolayı bu dönemde aşırı duygusal olabilirsiniz.
Bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler:
Kontroller için doktora başvurun. Taze yiyeceklerle ve dengeli beslenin.Kabızlığa karşı bol bol su için ve yeşil sebze gibi bol lifli yiyecekler yiyin. Göğüslei destekleyecek uygun bir sütyen kullanın. Dişlerinizi kontrol ettirin.

GEBELİKTE 4. AY
Gebelik artık belli oluyor;

Kendinizi daha enerjik hissetmeye başlarsınız.Gebe olduğunuz dışarıdan belli olmaya başlar.Cildiniz koyulaşabilir.Beliniz kalınlaşmaya başlar.Karnınızın üstünde koyu bir çizgi görülebilir.Doğumdan kısa bir süre sonar bu çizgi kaybolur.
Bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler:
Bu dönemde iştahınız artmaya başladığından,sağlıklı beslenetre kilonuza dikkat etmelisiniz.Bol ve rahat giysiler tercih etmelisiniz. Gebelik sürecinde artan demir ihityacına bağlı olarak doktorunun vereceği demir preparatlarını kullanmaya baslamalısınız.

GEBELİKTE 5. AY
Gebelik ilerliyor;
Memelerde ilk süt gelebilri.Bu süt sadec silinmeli,  mem sıkılmamalıdır.
Cilt koyulaşması artabilir.Bunun kalıcı olmaması için dışarı çıktığınızda güneş koruıyucu krem kullanabilirisiniz.
Sırt ağrısı, kasıklarda gerilme, vajen akınıtısı, diş eti kanaması gib yakınmalara sık rastalnır.Bebeğinizn hızlı büyüdüğünü ve s,izinde hızlı kilo alacağınız bir döneme girdiğinizden sağlıklı beslenmeye çok dikkat etmelisiniz.
Bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler:
Kendinize özen göstermelisiniz.Rahat giysi ve ayakkabılar güymelisiniz.Bebek eşye ve giysileeri düşünmeye başlayabilirisiniz.

GEBELİKTE 6. AY
Gebebliğğn en iyi zamanları;
Bu dönemde kendiniz daha iyi ve zined hissedeceksiniz. Kilo alımı hızlı olabilr. Dikkat!!
Bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler:
Her fırsatta ayaklarınız yukarı kaldırarak dinlendirmelisiniz. Belinizi ve bacaklarınızı sıkan giysilerden kaçının.Sıcağa duyarlılığınız artacağınadn bol bol su içmelisiniz.

GEBELİKTE 7.AY
Gebelik ilerlemey devam ediyor;
Sindirim güçlüğü ve kramplar görülebilir.Karında çatlaklar oluşabilir. Bunu önlemek ya da daha az olmasını sağlamak için karın bölgesi sık sık nemlendiricili bir krem ya da yağ ile yumuşatılmalıdır.UYku bozuklukları olabilir.
Bu dönemde dikkat edilemsi, gerekenler:
Doktor kontrollerini sıklaştırabilrisniz.Gün içinde sık sık dinlenmeli, geceleri mümkün oldukça erken yatmaya çalışmalısınız.Her fırsatta ayaklarınızı yukarı kaldırarak , dinlenmalısiniz.

GEBELİKTE 8.AY
Bebek her an gelebilir;
Kendinizi ağır ve hantal hissedebilirsiniz.Rahat uyuyamayabilrsiniz. BUnun çin bol bol yastıkla vücut boşluklarınız doldurarak en rahat pozisyonu sağlayarak , daha uzun uyuyabilirisiniz.
Neler oluyor?
Büyüyen bebek iç organlarınıza baskı yaparak solunum güçlüğüne, sık idrara çıkmaya neden olabilir.Koşarken, gülerken ya da öksürürken idrar kaçırabilirsiniz.Olabildiğince dinlenmeye çalışmalısınzı.Kilo alışınız fazla ise karbonhidratları azaltmalısınız.
Gebelikte alınan ortalama kilonuz 10-12 kg arasında değişmesi idealdir.Bebeğinize gereken temel malzemeleri şimdiden alabilirsiniz

GEBELİKTE 9. AY
Tatlı Heyecan;
Çalışıyorsanız doğum iznine çıkmış, doğum hazırlıklarını bitirmiş olmalısınız.Bu dönem gelecek bebek için çok heyecanlı olmalısınız.
Neler Oluyor?
Bu dönemde bebeğin başının, leğen kemiğinin boşluğuna girmesiyle mide yanması, sindirim, solunum güçlüğü yakınmaları azalır.Bebeğin başı idrar torbasına baskı yaptığından idrara çıkma sıklığı artabilir.Bu dönemde kendiniz daha enerjik hissedebilrsiniz. Bundan yararlanarak kendiniz yormayın. Doğujm esnasında ve sonrasında  enerjiye ihtiyacınız olacaktır.

GEBELİKTE 10. AY 
Artık bebek geliyor
Doğum heyecanı başlar, bir an önce doğum gerçekleşsin isyteyebilirsiniz.
Neler oluyor?
Doğum ağrılarınız düzenli ve sık olacaktır. Doğum belirtilerini tek tek kontrol edin. Ve doktorunuzla iletişim halinde olun.
Doğum
Hazırlık ve beklemeyle geçen onca aylardan sonra artık bebeğiniz kucağınıza alabilrisiniz.Giderek onu dah iyi anlayacak ve hergün yeni bir şeye tanık olacaksınız..

Doğum yöntemine nasıl karar vermeli?



Doğum zamanı yaklaştıkça, verilmesi gereken en önemli kararlardan biri de doğum için hangi tekniğin doğru olacağıdır. Bünyeniz kadar psikolojiinizi de yakından ilgilendiren bu konuyla ilgili doğum bilgileri edinmeli ve en doğru kararı verebilmek için iyi değerlendirmelisiniz. Genellikle 18 - 36 yaş aralığında olan ve ilk doğumunu yapacak annelerin normal doğum yapabilme ihtimali yüksektir. Ama daha genç ya da daha ileri yaşlarda olan anneler için bu seçenek risklidir. 

İçinizdeki sesi dinlemenin yanı sıra doktorunuza da danışarak, en ideal doğum yöntemini belirlemelisiniz.

Normal doğum nedir, nasıldır?

• Gerekli şartlar yerine geldiğinde doğumun vajinal yolla ve normal koşullarda gerçekleşmesine denir. 

• Zamanı geldiğinde gerçek doğum kasılmaları başlar. Önceleri seyrek olsalar da düzenli aralıklarla gelen ağrılar, giderek daha sık, daha uzun süreli ve daha şiddetli olmaya başlar. 

• Belli bir standartı olmasa da, saatte bir gelen ve 15 - 20 saniye kadar süren düzenli ağrılar başladığında doktorunuzla temasa geçmeniz gerekir. 

• Normal doğumlar kendiliğinden olabildiği gibi, vakum veya forseps gibi müdahaleler de gerektirebilir. 

• Doğumun birinci evresinde, ağrıların başlamasından hemen sonra serviks açılır. Açılma uzunluğu 10 cm'e kadar çıkar. 

• Doğumun ikinci evresinin başlaması için serviksin tam olarak açılması gerekir. Bebeğin dışarı çıkmasına kadar süren bu 2. evrede, şiddetli ve düzenli kasılmalarla itilen bebek, incelen serviksten kolaylıkla geçer ve vajinaya ulaşır. 

• Doğumun üçüncü ve son evresi, bebeğin dışarı çıkmasıyla başlar ve plasentanın dışarı çıkmasıyla son bulur. Bebek tamamen dışarı alındığında, plasenta ile bağlantı sağlayan göbek kordonu kesilerek anneden ayrılır.

• Genel olarak doğum ortalama 14 - 15 saat sürer ama daha kısa sürmesi de mümkündür.

Suni Sancı Nedir ?

• Zamanı geldiğinde başlaması gereken sancılar her şeyin uygun olmasına rağmen başlamadığında ya da var olan kasılmaları desteklemek gerektiğinde kullanılır.

• Anneye serumla ‘oksitosin’ hormonu verilir. Bu hormon annede suni kasılmalar başlatır. 

• Oksitosin, normal şartlarda beynin ‘hipofiz’ denilen bölgesinden salgılanır ve rahimde kasılmalar yaratmak dışında, sütün memeden dışarı atılmasını sağlar.

• Suni sancı ile oluşan kasılmalar, doğal kasılmalardan daha sık, daha düzenli ve daha şiddetli olur. 

• Uygulanan bu tekniğe rağmen yine de doğum ilerlemezse sezaryene geçilir.

Epiyozlu doğum nedir, nasıldır?

• Normal doğum sırasında bebeğin doğumunu kolaylaştırmak ve doğumda oluşabilecek yırtıkları önlemek için çıkış bölgesinin kesilmesidir.

• Doğumda bölgeyi genişletmek için kesilir ve doğum sonrasında yeniden dikilir. 

• Bu kesiğe epizyotomi denir ve bebeğin çok daha kolay çıkabilmesini sağlar. 

• Gerekmediği sürece yapılmaz ama bölgenin anatomik yapısının bozulma riski varsa bölgeyi korumak amacıyla uygulanır. 

• Operasyon sırasında lokal anestezi uygulandığı için ağrı duyulmaz. 

Forsepsle veya vakumla doğum nedir, nasıldır?

• Bebeğin kulak çevresinden geçerek başını tamamen kavrayan, metal alete 'forseps' denir. 

• Çan şeklindeki metal başlığı bebeğin başına yaslayarak, vakumla dışarı doğru çekilmesine ise vakumla doğum denir. 

• Normal doğumların %10'unda doktorlar, doğuma yardımcı olması için forseps veya vakum kullanmayı tercih edebilir. 

• Bebeğiniz sıkıntı belirtileri gösteriyorsa veya doğum kanalında sıkışırsa ya da siz yeterince hızlı itemiyorsanız, bu aletler bebeğinizin hayatını kurtarmaya yardımcı olur. 

• Bu tür sıkıntılı durumlarda eğer sezaryen olmak istemiyorsanız, bu teknikler normal doğum yapabilmenizi sağlar. 

• Genel olarak anne için vakum daha az travmatik olurken, bebek içinse forseps daha az risklidir. 

• Bebek açısından kalıcı ve tehlikeli riskler taşımaması için, her iki yöntem de usulüne göre uygulanmalıdır. 

Sezaryen nedir, nasıldır ?

• Sezaryen bir operasyon olduğu için, operasyona ilişkin genel riskleri de taşır. Bu yüzden prensip olarak ilk seçeneğin normal doğum olması gerekir. 

• Bebeğin rahim içindeki durumu önemlidir. Anne veya bebeği tehdit eden ve beklenmeyen herhangi bir durumda sezaryen gerekli olabilir. 

• Günümüzde çoğunlukla ilk doğumlarda ya da bebeğin baş bölgesinden gelmemesi gibi pozisyonlarda sezaryen tercih edilir. 

• Tıbbi gereklilikler yüzünden, zorunlu olarak sezaryenin seçilmesi de söz konusu olabilir. Bu gereklilikler hamileliğin son dönemlerine doğru netleşir ve sezaryen planlı bir şekilde gerçekleştirilir.

• Seyrek olarak, normal doğum sırasında gelişebilecek acil durumlarda da sezaryene geçilebilir. 

• Sezaryene başlamadan önce hazırlıklar konusunda anne bilgilendirilmelidir. 

• Tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra epidural anestezi ya da Spinal anestezi ile anne acıya karşı duyarsızlaştırılır ve karın bölgesinin alt kısmından yaklaşık 8 - 9 cm’lik, yatay bir kesi yapılır. 

• Karın duvarı açılır ve kesik derinleştirilerek tüm karın katları açıldıktan sonra rahim duvarına gelinir.

• Ardından bebeği anne karnında besleyen ‘plasenta’ rahmin içinden çıkartılır ve bebek uygun şekilde kesikten dışarı alınır. 

• Normal doğumda olduğu gibi sezaryende de göbek kordonu kesilir. Plasenta rahmin içinden alınır. 

• Annenin karın içi temizlenir, kanayan yerler kontrol edilir, varsa müdahale edilir ve karın duvarı tekrar anatomisine uygun olarak dikilir. 

• Son olarak cilde estetik dikiş yapılır. Ameliyat ortalama 30 - 35 dakika sürer. Ardından anne 10 - 15 dakikalık gözlemin ardından doğum servisine gönderilir. 

Suda doğum nedir?

• Annenin 35 - 37 derecede sıcak suyla dolu bir havuzda gerçekleştiği alternatif bir doğum tekniğidir. 

• Doğum sırasında sıcak suyun gevşetici etkisinden yararlanılır. Sıcak su, doğal sancılanma sürecinin başlamasına yardımcı olur ve anneye herhangi bir ilaç, ağrı kesici veya suni sancı verilmez. 

• Su, vücudu rahatlatan endorfin hormonunun salgılanmasını kolaylaştırarak doğum gerilimini azaltır. 

• Doğum başladıktan sonra bebeğin kalp atışları ve annenin tansiyon ölçümleri yapılır. 

• Bebek, anne rahminde de suda olduğu için bir su ortamından başka bir su ortamına rahatlıkla geçer ve şoka uğramaz. 

• Doğum gerçekleştikten sonra anne normal doğum masasına alınır ve kanama kontrolü yapılır. 

• İlk kez doğum yapan annelere ve riskli gebelik grubundakilere önerilmez. Ayrıca HIV, hepatit ve aktif genital enfeksiyonu olan anneler, daha önce sezaryenle doğum yapan veya çok kilolu olan anneler, bebeğin ters gelmesi, çoğul gebelik, bebeğin 4 kilonun üstünde olması, erken doğum, annenin; astım, kalp, şeker veya yüksek tansiyon gibi hastalıklarının olması, su kesesinde sorun olması gibi durumlarda suda doğum yapılamaz.

BEBEKEŞYA KATKILARIYLA DOĞUM SONRASI BEBEK EĞİTİMİ




Keyifli ve heyecanlı bir dönemin başındayken merak ettiğiniz ve belki biraz endişelendiğiniz şeyler
olabilir. Gebelik, doğum ve en sonunda ulaştığınız bebek.. Bunlar bir anne ve baba adayının
hayatında dönüm noktalarıdır. Biz bu dönüm noktanızın en iyi şekilde olması için sizlere destek
vermeye çalışıyoruz..
Bu eğitimdeki amaç, bebeğiniz dünyaya geldikten sonra evde ki düzeni kolayca kurabilmenize
 yardımcı olabilmektir.
Doğum öncesinde nasıl doğum planı yapıyor ve ona göre hareket etmeye çalışıyorsak, evdeki ilk
günler içinde bu tip bir plan yapmanın yararlı olacağını düşünüp, bu eğitim programını hazırladık.


Bu eğitim programın da ;

***Anne sütü ve Emzirme,

***Bebek Bakımı

-göbek bakımı,
-yeni doğan sarılığı,-bebeğin altının değiştirilmesi,
 -bebeği  tutuma ve taşıma,
-bebeği  giydirme,
-yenidoğan refleksleri,
-bebeğin yıkanması,
-bebeğin gazının çıkarılması,
-bebek için rahatlatma masajı,
-bebeğin aşıları,
-bebeğin uyku düzeni,
-bebeğin tırnaklarının kesilmesi ve bakımı,
-bebeğin ağlaması ve onu sakinleştirmenin püf noktaları

***Lohusalık 

ana başlıkları altında olacaktır.
Bu eğitimin sonunda elinizde bir planınız oluşmuş olacak. Bebeğinizi nasıl besleyeceksiniz?,
Size destek olacak ürünler nelerdir?, bebeğinizi nasıl yıkayacak, altını nasıl temizleyeceksiniz? 
Kimler ilk günlerde size nasıl destek verebilir? Gibi konuları netleştirmiş olacaksınız.
Bunun yanı sıra bebeğiniz için gerçekten neler almalısınız? Bunu da netleştirmiş olacağız..

Eğer sizde bu eğitimimize katılmak isterseniz; ertugrul.esra@gmail.com  email atabilirsiniz.

www.bebekesya.com hakkında detaylı bilgi için tıklamanız yeterli...

Eğitim yerimiz: Kabataş ‘dadır.
Adresi: Ömer Avni Mah. İnebolu Sok. No: 37
34427 Kabataş - Beyoğlu / İstanbul Ücreti: 50 TL..

26 Temmuz 2012 Perşembe

BEBEKLERİMİZİN HAYATINDAKİ ÖNEMLİ BİR DEĞİŞİKLİK:BEBEKLERDE KATI GIDAYA GEÇİŞ...

Bebeğimiz ilk 4-6 ay boyunca sadece anne sütüyle beslerken katı-ek gıdaya geçerken tüm anneleri bir telaş sarıyor. Kimi bu duruma çok hevesli, kimi ise çok endişeli olabiliyor. Böyle hissetmek de çok normal.
İlk 6 ay boyunca sadece anne sütü alan bebeğe birden tabak tabak yemek , meyve püresi verilmeyecek tabii ki.İlk bir kaç ayda bebeğimizi yeni besinlerle tanıştırmak, tattırmak, allerji yapıp-yapmadığını anlamalıyız. Yine ana besin anne sütü almalı. Bu geçiş döneminde en önemli şey hangi ayda hangi besini vereceğinizi bilmek ve bebeğinizi asla zorlamamak önemli.
Erken ek gıdaya geçildiğinde; bebeğimizin sindirim sistemini zorlamış oluruz. Bu da bağışıklık sistemini direkt etkileyecektir. Geç başlandığında da,bebeğin ek gıdaya geçişi çok zor olacaktır.Bu da yetersiz beslenmesine neden olacaktır. O nedenle bu geçişin çocuk doktorunun tavsiye ettiği zamanda olmasına dikkat etmekte fayda vardır.

Ek Gıdaya Geçerken bir kaç noktaya dikkat etmekte fayda vardır.




*ek gıdalar mutlaka aç iken denenmelidir.O güne kadar sadece anne sütüyle beslenmiş olan bebeğin,başlanan yeni gıdanın lezzetini benimseyip alabilmesi için aç olması gerekir. Tok iken yeni bir besin maddesini denemek doğru değildir.
*Verilecek ek gıdanın miktarının az olması önemli. İlk vereceğiniz besinin 1 tatlı kaşıktan fazla olmamasına dikkat edin. Her gecen gün minik minik miktarını arttırabilirsiniz.
*Verilen besin tek çeşit olmalı. Her gün yeni bir besine başlayın.Çünkü eğer allerji gibi bir durum olursa neyin dokunduğunu bilmeniz zor olacaktır.Eğer allerji yapan bir besin olursa ara verin. Bunun dışında bebeğiniz verdiğiniz besinden hoşlanmadıysa, 3 gün ara verin ve sonra tekrar teklif edin.,
*Verilen besin ayına uygun olmasına dikkat edin.Aceleci davranmayın. Ayına uygun olması bebeğinizin sindirim sistemi açısından çok önemlidir.
*Bebeğinizin ek gıdaya geçtikten sonra dışkısını da kontrol edin. Farklılık gördüğünüzde verdiğiniz besine ara verip, doktorunuzla iletişime geçebilirsiniz.
*Ek gıdaya geçerken bazı doktorlar meyveden bazıları da sebzeden başlatabilir. Bebeğinizin reflü gibi sıkıntısı varsa 8-9. ayda yoğurt başlanabilir.
Ama unutulmamalıdır ki anne sütü ana besinimizdir. İlk yıl anne sütü eşliğinde ek gıdalar tanıştırılmalıdır. 
*Tüm besinler kaşık ile verilmelidir.Bebeğe verilecek yiyecekler doğal ve taze ürünler kullanılarak hazırlanmalıdır.Konserve  ve dondurulmuş yiyeceklerle katkı maddeli hazır besinler bebeğe verilmemelidir.

Çocuklarla güvenli seyahat için 10 altın kural



Seyahatlerde çocukların güvenliği ve rahatı her şeyden önce gelmeli. Çünkü, yolculuk esnasında rahat edemeyen çocuk, büyük tehlike nedeni! 

Goodyear, bu yaz çocuklarla mutlu bir seyahat etmek için 10 altın kural hazırladı. Çocuklarla seyahat etmek, bu kurallar uygulandığı takdirde keyifli olacaktır. 10 altın kuralın temeli ise otomobilinizde seyahat öncesi çocuklarınızın rahat edeceği bir ortam hazırlamak.


1-    Çocuğunuzu, çocuk koltuğuna oturtun ve kemerini bağlayın.

Haziran 2010’dan bu yana ülkemizde de geçerli olan kurallara göre boyu 1.50 metreden kısa çocukların uygunluğu onaylanmış çocuk koltuğunda seyahat etmesi gerekiyor.

13 kg’dan hafif çocuklar: bebek koltuğu
9 ila 18 kg arasındaki çocuklar: çocuk araç koltuğu
15 kg’dan ağır çocuklar: araç içi yükseltici koltuk

Çocuğunuzun, her seyahat esnasında güvenli bir şekilde bağlanmış olduğunu kontrol edin. Çocuk koltuğunda oturmasının ne kadar önemli olduğunu anlamasına yardımcı olun. Siz araba kullanırken onların bunu yapmayacaklarından emin olamayacağınız için, çocuğunuza, emniyet kemerini açıp kapatmayı mümkün olduğunca geç öğretin. Yolculuk esnasında arabanın içinde gezinen çocuk ciddi tehlike yaratır.

2-    Çocuğunuzun uyku saatinde yola çıkın.

Çocuklarınızın akşam uykusuna yatacağı vakit yola çıkarsanız eğer, çocuğuz yolculuğun çoğunda uyumuş olacağından dolayı siz rahat seyahat edersiniz. Çocuğunuzun düzenli bir uykusu yoksa eğer yemek yedirdikten 1 saat sonra yola çıkın. Mola yapacağınız yerleri önceden belirleyin. Çocuklu bir ailenin ihtiyaçlarını karşılayacak yer seçin.

3-    Camlara güneşlik takın.

Aracın camlarında güneşlik yoksa yaz ayları bunları almanız için doğru zamandır. Çocuklarınızın sizinle beraber geliyor olması durumunda onların rahatını sağlayarak araç içerisinde kaliteli zaman geçirmelerine ve güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korunmalarına yardımcı olun.


4-    Seyahat esnasında herkesin yeterli şekilde sıvı tükettiğinden emin olun.

Sıvı tüketimi yeterince alınmadığında baygınlığa kadar giden tehlikelere yol açar. Sıvı tüketiminin düzenli alınmasına dikkat edin.


5-    Güneş ışığının yaratacağı tehlikelere karşı önlem alın.

Güneşli günlerde araç içi sıcaklığının dışarıdaki ısıdan çok daha fazla olduğunu düşünerek ısınan metal aksamlardan dolayı çocuğunuzun cildinin yanmasını önlemek amacı ile park halinde iken çocuk koltuğunun üzerini örtmeyi unutmayın.

6-    Uzun seyahatlerde çocuklara rahat ve hava geçiren giysiler giydirin.

İçeriğinde yüzde 100 pamuk olan kıyafetleri tercih edin. Kıyafetin lastikleri varsa gevşek olmasını sağlayın.

 7-    Çocuklarınızı eğlendirin.

Çocuklarınızın seyahat esnasında eğlenceli aktiviteler ile meşgul olması uzun yolculukların tüm aile fertleri için daha sakin geçmesini sağlar. Goodyear’ın 2011’de yaptığı “Yazın Yol Güvenliği” 2 araştırması sonucunda araç içindeki “bağrışmanın” sürücüler için en önemli dikkat dağıtıcı faktör olduğu ortaya çıktı.

Çocuklarınıza oyalanabilecekleri oyuncaklar verin, ancak yumuşak olanları tercih edin. Ağır veya keskin oyuncakları seyahat esnasında araç içerisinde bulundurmayın. Özel çocuk CD ve DVD'leri ve çocuk kitapları da uzun yolda çocukların sıkılmasını önleyecektir.

8-    Çocuklarınızın yanına yetişkin birini oturdun.

Seyahat esnasında çocuklar arka koltukta ne yaparsa yapsın sürücü için yola tam olarak yoğunlaşmak öncelikli olmalıdır. Çocukların yanında onlarla ilgilenecek yetişkin birinin olması önemlidir. Arkaya dönmek veya dikiz aynasından çocukları izlemek, sürücünün trafik üzerindeki dikkatini dağıtacak ve kaza yapma riskini artıracaktır. 100 km/saat hızla giden bir araç saniyede 30 metre yol almaktadır. Çocuklara bakmak için arka koltuğa dönerek kaybedilecek 3 saniyelik bir zaman dilimi 100 metrelik bir yolun sürücü tarafından görülemeyeceği anlamına gelir.

9-    Eşyalarınızı önem sırasına göre son girenin ilk çıkacağını düşünerek yerleştirin.

Çocuklarla seyahatte eşyaları yerleştirdiğiniz yer önemlidir. Acil ihtiyacınız olacak eşyaları en son yerleştirin. ‘Son giren ilk çıkar’ mantığıyla hareket edin. “Olmazsa olmaz”ların ne olduğunu iyi düşünün. Yiyecek, içecek, mendil, çocuk bezi, ilaç, çocuk oyuncakları ve diğer temel eşyaları varış yerine kadar rahatça erişebilmeniz için aracınıza en son yerleştirin.

10- Aracın dışında da çocuklarınızın güvenliğini sağlayın.

Aracın arızalanması stres yaratan bir durumdur ve herkesin her an başına gelebilir. Böyle bir durumda çocuklarınızı kontrol altında tutun.Araştırma[1], sönük lastikle sürüş yapan Avrupalı araç sürücülerinin %85’inin en çok endişeli olduğu durumların çocukların araç içerisinde oldukları zamanlar olduğunu göstermektedir.

Goodyear RunOnFlat lastiklerinin takılması ile bu gibi durumlar önlenebilir. RunOnFlat (Patlasa Da Giden) Teknolojisi sayesinde sürücüler, artık lastik değiştirmek için tehlikeli yol kenarlarında durmaya gerek duymaz.

24 Temmuz 2012 Salı

HASTA BEBEĞİ BESLEMEK

Hastalık döneminde genellikle iştah kaybı görülür.Bazen, sindirim sistemi bozukluklarında olduğu gibi, bu istenen bir şeydir çünkü yemek yememesi iyileşme sürecinde mide ve bağırsakların dinlenmesini sağlar.Bazen de , ateş varlığında olduğu gibi, bu iyi bir şey değildir çünkü enfeksiyonla mücadele ateş oluşumuna yardımcı olacak ekstra kaloriler alınamamaktadır.


Hastalandığı zaman bir kaç şeye dikkat etmek önemlidir.


*Sıvı alımını arttırın: bebeğinizin ateşi varsa , solunum yolu enfeksiyonu geçiriyorsa ya da ishalin eşlik ettiği bir sindirim sistemi hastalığı mevcutsa dehidratasyonu önlemek için katı yiyecekler yerine sıvı yiyecekler ve su miktarı yüksek yiyecekleri( meyve suları, sulu meyveler, çorbalar) veya rehidratasyon sıvılarını verin.Bebeğiniz bunlardan sadece bir yudum bile alsa gün içinde sık sık verebilirsiniz.

Altuğ da ateşli bir hastalık ya da viral bir enfeksiyondan dolayı hastalandığında ilk değişen iştahı oluyor. İlk hastalıklarında bu durumu anlayamıyordum. Neden , diye çok üzüldüğüm oluyordu. Halen de hastalandığında ve oluşturduğum yemek düzeninin bozulmasından dolayı üzülüyorum. Ama artık bu dönemlerde daha fazla sıvı vermeye çalışıyorum. Bol bol taze sıkılmış meyve sıuları ve kakaolu süt bizizm hayatımızı kurtaıyor. Öyle ki tüm gün sadece meyve suyu ve sütle geçtiğini bilirim.


*Kaliteyi Arttırın: Bebeğinizin istediği her şeyi yemesine izin verme eğiliminiz bulunsa bile yapmayın.kaloriden başka bir şeyden zengin olmayan yiyecekler çocuğunuzun yemesi gereken yiyeceklere karşı iştahını kapatacaktır.Bir çocuk bağışıklık sistemini güçlendirmek için bolca vitamin ve minerale gereksinim duyar , bu yüzden bebeğinizin besleyici özelliği olan şeyler yediğinden emin olun.


Hastalandığında şeker vb. şeyleri vermiyorum. Normal zamanda minik minik versem de hastalandığında azıcık iştahını onlarla kesmemeye çalışıyorum.


*Sevdiği yiyecekleri verin: Hasta çocuğunuzun abur -cubur yemesini istememeniz son derece doğal , bebeğinizin iştah iyi değilse ve diyet kısıtlaması yoksa ancak sağlıklı yiyeceklerden istediklerini yemesine izin verin.Bu dört gün arka arkaya sadece mama veya anne sütü ve muz olsa bile...
Daha büyük çocuğun iştahı açmak için görünüşleri kadar tatlarının da çekici olması önemlidir.Örneğin yüzü olan krepler buna bir örnektir.

Simit, yoğurtlu pilav bizim hayat kurtarıcı yemeklerimiz. Altuğ normal zamanda da sebze yemeyen bir çocuk. onun için hastayken de sebze yemesini beklemiyorum. Son hastalandığında kiraz ve domatese düştü. yarım domates, 6-7 kiraz:))


*Çocuğunuz zorlamayın: Bebeğiniz son 24 saat içinde ağzına bir lokma koymamış olsa bile onu yemeye zorlamayın.Bebeğinizi zorladığınız taktirde hastalığı düzelse bile yeme konusunda oluşabilecek problemler düzelmeye biri.Bir kaç günlük yarı açlık döneminden sonra bebeğiniz çok zayıflamış görülebilir fakat bu konuda endişe etmeyin, çünkü bir hastalık döneminden sonar kaybettiği kilolarını yerine koyana kadar bebeğiniz gayretli bir şekilde yemek yiyecektir.Doktorunuz iştah kaybı konusunda mutlaka bilgilendirin.

Zorlama işini ben Altuğ 18 aylıkken yaptım. O kadar da kötü yaptım ki.. Çocuk her şeyi yerken şimdi malesef çok seçici. Kendi yemek yemeyi sevdiği için porsiyonlarımız küçük bizim. Gün içinde az yese de ona yarayacak yiyecek ve içecekleri vermeye çalışıyorum. Ama bazen uzun açlık döneminden sonra ben , gerçekten, çok yıpranıyorum. Oğlumun son hastalığında onunla beraber resmen bende kilo verdim.Israrcı olmak gerçekten çocuk için çok zararlı. iyileşseler de o zorlanın izlerini silmek gerçekten neredeyse imkansız oluyor.

23 Temmuz 2012 Pazartesi

BEBEĞİM UYGUN BESİNİ ALIYOR MU?

'Bir yaşında bir çocuğun ara sıra ve telaşla yediği yemeğin onun ihtiyacını karşılayamayacak gibi görünmesi mümkündür,fakat ihtiyaçları o kadar ufaktır ki, karşılanır.İhtiyaçları sadece besinlerle değil, çeşitli besinlerle alabilir.
Protein: Bebeğiniz hiç et, balık veya tavuk tatmadan da yeterli proteini alabilir.Süzme peynir, sert peynir, yoğurt, yumurta, tam tahıllı ekmek, kuru fasulye ve bezelye bunu sağlayabilir.Bir yaşında çocuğun ihtiyaçları,2+2/3 bardak süt  ve 2 dilim ekmek, 2 bardak süt ve 30 gr peynir, 1 bardak yoğurt,1/4 bardak süzme peyniri ile karşılanabilir.
Eğer bebeğiniz proteinli besinleri sevmiyorsa, ona örneğin minik krepler yapabilirsiniz. Böylelikle yumurta ve süt almış olur.
*Sebze : Vitaminlerin çoğunu farklı sebzeler hazırlayarak verebilirsiniz.. daha az sevilen yeşil sebzelerdeki vitaminlerin tümü sarı şeftali, mango ve tatlı patates ile sağlayabilirsiniz.
Ve bebeğiniz beslerken;
Bebeğin iştahının yol göstermesine izin verin. Açken bol yemesine ve tokken az yemesine izin verin. Sakın zorlamayın. Fakat aralarda yemesine engel olarak asıl öğünlerde acıkmasını sağlayın.
Abur cuburu engelleyin.Çok ufak bir gereksiz besin onun doyup hiçbir faydalı besin almadan yemeğini bitirmesine neden olabilir.
Pes Etmeyin.bugun etini, balığını veya ıspanağını yememesi yarın da yemeyeceği anlamına gelmez. Zorlamadan bunları ona uygun hale getirmeye çalışın.Bir gün tabağını silip süpürerek sizi şaşırtabilir.
Bir gün boyunca sadece meyve suyu, muz, süt, kek ve vitamin şuruplarıyla bile idare etse bile, günlük ihtiyacını aldığını bilin ve rahat olun..

EVDEKİ İLK GÜNLERE ALIŞMA SÜRECİ:DOĞUMDAN SONRAKİ İLK 6 HAFTALIK DÖNEM






Doğumdan sonraki ilk 6 haftalık dönem sizin bebeğe, bebeğinde size, dünyaya alışması için geçen adaptasyon sürecidir.
Bu süreç boyunca sizde birtakım fiziksel ve duygusal değişiklikler hissedeceksiniz.
Fiziksel olarak;
*Doğum ve bebeğin uyku düzeninin olmaması, üstünüze aldığınız sorumluluğa bağlı yorgunluk
*Eğer epizyolu normal doğum yaptıysanız vagina da ağrı,sezeryan olduysanız dikişlerde hissettiğiniz ağrı ve hissizlik,
*Doğum sonrası kabızlık ,
*Rahiminiz pelvis içindeki hamilelik öncesi yerine döndükçe karnınız kademeli, olarak düzleşmesi,
Yavaş yavaş kilo kaybı,
*Emzirmeye bağlı ilk günlerde göğüs uçlarındaki tahriş,
*Kollarda, bacaklarda ve beldeki ağrı
*Ciddi saç dökülmesi
Duygusal olarak;
*Sevinç ve depresyonu aynı anda hissetmek,
*Bebeğe bağlı gelişen sorumluluk duygusu altında kendini ezilmiş hissetme ve bir şeyler yoluna girdikçe kendine güvenin artması, bu iki duyguyu bazen aynı anda bile hissedebilirsiniz,
*Cinsel istek de azalma ve bazen çok nadir de olsa artma..

Genelde doğum sonrasında ev egelen anneler, bebekten önceki gibi evlerinin her şeyinin yerli yerinde olmasını, bebek için gelen misafirleri güzel ağırlamak gibi her şeyin düzenli gitmesini ister. Fakat bunu eve geldiğiniz ilk günlerde hallede bilmeniz çok zor. Onun için doğum öncesinde eşinizle konuşup, evdeki ilk günlerde size kimlerin destek olmasını istediğiniz belirlemeniz ve o kişiyle de doğum öncesinde konuşmanız çok önemli. Eşinize bu dönemde çok büyük rol düşüyor. Artık hayatınız 2 kişilik değil, bebeğiniz de var. hatta  size destek olacak kişileri de sayarsanız eviniz eskisi gibi sessiz değil, daha kalabalık. Bu dönemde kime sizin yardım edeceğine karar verdikten sonra, evdeki her şeyin yedeğini özellikle bebeğe ait olanları eşinize göstermeniz çok önemli. Mesela doğum öncesinde süt sağmak için pompa almadıysanız, eşiniz bunun ne olduğunu ve nerede bulabileceğini bilmeli. İhtiyaç olduğunda sadece sizin istemeniz yeterli olmalı. O karışıklık da bir de bununla uğraşmamalısınız.
Evinize misafirler geldiğinde ikram yapmak istiyorsanız, bunları bile en kolay nasıl halledeceksiniz buna bile önceden karar vermek, üstünde konuşmak inanın çok önemli. İlk günlerde bebeğiniz size alışacağı dönemde , dünyada tek güvendiği, kokusunu tanıdığı kişi siz sizniz. Onun için sizden ayrılmak istemeyecektir. Hep kucağınızda , teninize değerek, emerek zamanını geçirmek isteyecektir. İlk günlerde midesi de minicik olduğu için saat başı sizi emmek isteyecektir. Onun için evinizle ilgili, kendinizle ilgili her şeyi doğum öncesinde listelemekte fayda vardır.Listenizi yaptıktan sonra da kimler ne yapacağını belirlemelisiniz..Yani evdeki ilk günleriniz le ilgili bir eylem planı oluşturmalısınız.
Gücünüzü tekrar kazandıkça, temel bebek bakımına alıştıkça ve daha rahat olma yoluna  girdiklerini göreceksiniz.Şu konulara dikkat etmekte fayda vardır:
*Kendiniz kontrol edin: En başta gevşeyin ve rahatlamaya çalışın. Bebeğinizi tanımaya ve eğlenmeye bakın.Beraberken sıkıcı ev işlerini düşünmemeye çalışın. Gerekirse rahatlama egzersizleri ya da nefesleri yapa bilirsiniz.
*Dinlenin: Çocuğunuzun doğumunda sonra kendiniz tam olarak toparlamak için kendinize zaman tanıyın.Yeni sorumluluklarınız sıraya koyun. Siz ilk günlerde bebeğiniz uyudukça sizde uyumaya , dinlenmeye çalışın. Yoksa çok kısa sürede gücünüz bitecektir.Dinlendikçe gücünüz artacağı gibi sütünüz de artacaktır.
*Yardım alın: Ev işleri, yemek yapmak gibi işler için eviniz de size destek olacak klişiyi belirleyin. Özellikle bu konuyu doğum öncesinde ele alırsanız, zamanı geldiğinde daha rahat edersiniz. Kafanızda daha rahat olur.Eşinizle bu konuyu konuşun. İşten eve gelirken size gerekenleri alabilir, işe giderken kuru temizleme gibi işleriniz halledebilir. Bunları listeleyin ve evdeki ilk günlerde kimlerden nasıl bir yardım istiyorsanız bunu onlarla paylaşın.
*Önceliklerinizi belirleyin: Bebeğinizle eve geldiğinizde önce ev mi yoksa bebek mi? ya da bebeğiniz uyurken evi süpürmek mi yoksa uyandığında dinç olabilmek için ayaklarınız uzatarak rahatlamış olmayı tercih edersiniz?Ütü yapmayı mı yoksa bebeğiniz ile dolaşmayı mı tercih edersiniz? bu konuyu kafanızda netleştirin.Eviniz düzenli olabilir fakat bebeğiniz bebeğiniz bir daha 1 haftalık olmayacaktır.
*Düzenli olun: Her şeyi listelemek inanın işleriniz çok kolaylaştıracaktır.Sabahları ilk işiniz günlük işlerinizi listeleyin.Önceliklerinizi ilk yapılması gerekenler, yarına ertelenecekler veya ileri günlere ertelenecekler olarak listeleyin. Gününüzü planladığınızda her şey planladığınız gibi gideceği anlamına gelmez. Ama şu an için hakimiyet duygunuzu arttıracaktır. Hatta listeniz yapınca düşündüğünüzden daha az işinizin olduğunu görebilir ve bu durumda kendinize olan güveninizi arttırabilir.
Basitleştirin: Mutfağınızda tek aşamalı ürünler kullanın, dondurulmuş sebzeler, eve bir akşama pizza sipariş verin. Akşama yemeği için ayıracağınız zamanı gereken işlerinizi kaydırabilirsiniz, böylelikle.
Yarın için bugün bir adım atın: Bebeğiniz akşam uykusuna yatırdıktan sonra, yarın ve gece için gerekli işleri halledebilirsiniz. Bebeğinizin odasını toparlayabilirsiniz, biberon ve emzikleri streil edebilir, mamalarını hazırlayabilirsiniz. Çamaşırlarını katlayabilir, kahve makinenizi ya da çaydanlığınızı temizleyip, ertesi gün için hazırlayabilirsiniz.Yaklaşık 10 dakika da normalde, bebeğiniz uyanıkken 30 dakikada yaptığınız işleri halledebilirsiniz.Ve sabah bu işleriniz yapmayacağınız düşünerek daha rahat uyursunuz:))
*İki işi bir arada yapmaya alışın: Telefonda konuşurken bulaşık yıkamayı ya ada yemek için bir şeyler doğramayı öğrenin.Tv seyrederken çamaşırları katlaya bilirsiniz. Böylelikle bile zaman yetmeyebilir ama kendiniz için ufak kaçamaklara zaman kalabilir.
*Dışarı çıkın: Hava sert fırtınalı olmadıkça her gün bebeğinizle dışarı çıkın.Bu durum evdeki işleriniz bitirmez ama daha rahatlamanızı sağlar.
*Umulmayanı beklemeye başlayın: Annelerin en iyi hazırlanmış planları genellikle bozulur.Bebek gezinti için sarılıp sarmalanmış, bebeğin çantası hazır, paltonuz üzerinizde ve aniden bebeğin bağırsak hareketlerinin o belirgin sesleri bebeğin tüm kıyafetinin altından duyulabilir:Palto, bebeğin tulumu, bez çıkarılır; 10 dakika kaybedilmiştir ve sıkı program tamamen bozulmuştur. Olayların bu değişimlerini olanakları kılmak için günlük programınıza ekstra zamanlar ekleyin.
*Esprileri yakalayın: Eğer başınıza gelen tatsız olaylara güle biliyorsanız, ağlamanız daha az olasıdır. Tam bir karışıklık ve düzensizlik içinde biler espri anlayışınızı koruyun. Bu aklınız korumanızı sağlamakla kalmayacak, çocuğunuzu geçmişe baktığında etrafındaki herkesin düzeni sağlamakla meşgul  olduğu için kimsenin gülmediğini hatırlayan erişkinler gibi olmasını önleyecektir.
*Bebeğinize alışın: Bir bebekle yaşamak, zamanının çoğunda belirli miktarda karışıklık ile yaşamak demektir.Bebeğiniz büyüdükçe karışıklığın miktarı da artabilir. Oyuncaklarını sepetinden daha hızlı boşaltacaktır. Mama sandalyesinden şeftali püresini yerlere fırlatacaktır.Mutfak dolaplarını keşfedip, içinden tencere , tavaları diğer odalara taşıyacaktır.
Zaman geçip, çocuğunuz büyüdüğünde inanın o karışıklığı bile özleyeceksiniz..

20 Temmuz 2012 Cuma

anneysen.com da Ay Ay bebeğinizin Gelişimini Takip Edin!!!!




anneysen.com'da Ay Ay Bebek Gelişimi Bölümü ile Bebeğinizin Gelişimini Takip Edin

Anneler Ay Ay Bebek Gelişimi Bölümü'nde aylık olarak bebeklerinin gelisimlerini takip edebilecekler. Bu bölüm Çocuk Hastalıkları Doktorları ve Pedagoji uzmanları tarafından hazırlandı, adresi ise şöyle: 


Ay Ay Bebek Gelişimi Bölümü'nde, anneler bebeklerinin fiziksel, sosyal, algısal gelişimini inceleyebiliyor, aşı takvimini görebiliyorlar. Aynı zamanda bebeğinin ayına uygun gelişimini destekleyici önerileri de bulabiliyorlar.  

Tüm annelerin faydalanacağı bir kaynak olmasını diliyoruz. 

HAMİLEYKEN YA DA EMZİRİRKEN ORUÇ TUTMALIMIYIZ?


Ramazanın ilk günü için sanırım ideal bir konu, bu. Bu aralarda twitterdan , bloglarlardan bana gelen en sık soru: Oruç Tutmalı mıyım?
Hamilelik ve emzirme döneminde oruç tutmak hem anne için hem de bebek için riskli olabilir. Onun için mutlaka doktorunuza danışmak gerekmektedir.
Özellikle bu yıllarda ramazan ayının yazın ortasında olmasından dolayı çok dikkat etmek gerekmektedir.
Zaten dinen baktığınızda hamile ve emziren anneler için istisnalar sözkonusu. Onun için şartları çok da zorlamamalı diye düşünüyorum.
Gebelik döneminde ,anneler daha sık acıkırlar. Ortalama olarak 3-4 saat arayla sık sık beslenmeleri kan şekeri açısından önemlidir.2004 yılında Singapur da yapılan bir araştırmada, oruç tutan gebelerin yarısından fazlası gebelik öncesindeki oruçlara göre daha fazla zorlandıklarını, üçte biri ise oruca bağlı yan etkiler yaşadıklarını belirtmişlerdir.Uzun süre açlıkta vücudun şeker deposu çabuk tükenir ve hücrelerin enerji gereksinimi için yağlar yakılır. Bunun sonucunda hem anneye hem de bebeğe zararlı olabilecek ketonlar yağ yakılması sonucu açığa çıkarlar.
Oruç tutarken en önemli sorunlardan biri de vücudun susuz kalmasıdır.( dehidratasyon) Gebelerde damarlarda dönen kan ve sıvı miktarı çok artar.Bu kan ve sıvı miktarını koruyabilmek için gebelerin günde enaz 3 litre civarında sıvı almaları gerekir. Nisbi sıvısızlık durumlarında,kan basıncı düşer, bebeğin eşi ve dolayısıyla bebeğe giden kan akımı azalır.bunun  sonucunda bebeğin oksijenlenmesi ideal oranların altına düşebilir. Sıvısızlık ayrıca emziren anne içinde önemli bir sorun olabilir.2-5  ay arasında bebeği olan anneler üzerinde yapılan bir araştırma da da oruç şırasında anne sütünün içeriğinde bir miktar değişim olduğu görülmüş.
Emzirirken susuz kalmanın iki önemli riski vardır: Annenin sıvı kaybı ve buna bağlı sütün azalması. Özellikle bu yıllarda ortalama 17 saat süren bir oruç tutulduğu düşünüldüğünde buna çok dikkat etmek gerekir.
Onun için özellikle ilk ay 6 ay boyunca sadece anne sütüyle beslenen bebeklerin annelerin bu kadar uzun susuzluktan dolayı sütü direkt etkileneceğinden dolayı dikkat etmeleri, doktorlarına danışmaları gerekir. Eğer bebeğiniz daha büyük ve ek gıdalara geçtiyseniz annenin oruç sırasında annenin yememesi ve içmemesi daha kolay tolere edilebilir.Ancak bu durumda mutlaka sahura kalkmak ve iftardan sahura kadar olan sürede bol sıvı almak şarttır.Ayrıca günü dinlenerek geçirmek ve kendilerini çok fazla yormamak da yararlı olacaktır.
Şunu unutmamak gerekir hamileyseniz de emziren anneyseniz de oruç tutmadan önce doktorunuz danışmak çok önemlidir. Hem bebeğinizin hem de kendi sağlığınız için:))

Keşfetmenin Dayanılmaz Çekiciliği


UZAY.png

 fenerli kitaplar korsanlar içgörsel.JPG


KORSAN.pngfenerli kitaplar uzay iç görsel.JPG



Pearson Türkiye’nin, Fenerli Kitaplar Serisi’nin iki yeni kitabı “Korsanlar, Kayıp Hazine” ve “Uzay, Kayıp Gezegen”, meraklı ve öğrenmeye istekli çocuklara ve çocuğuyla kaliteli zaman geçirmek isteyen anne ve babalara, keşfetmenin dayanılmaz çekiciliğini yaşatıyor.

Kaptan Gözükara ile korsanların haritadaki yolu takip ederek kayıp hazineyi bulma çabalarının çekici resimlerle aktarıldığı “Korsanlar, Kayıp Hazine”isimli kitapta, çocuğunuz, korsanların yasak ormandan geçerek hazine sandığına ulaşması için sihirli feneriyle yol gösterecek.

“Uzay, Kayıp Gezegen” isimli kitapta da Komutan Bora ve ekibi, kayıp gezegen Dragonya’yı bulmak ve onlara Dünya’dan yardım götürmek için çıktıkları uzay macerasında, çocuğunuzun sihirli fenerine ihtiyaç duyuyor.

3-6 yaş grubuna yönelik, kalın kapağı ve iç sayfaları ile dayanıklı olan Fenerli Kitaplar serisinin bu iki yeni kitabının yapımında AB standartlarına uygun malzemeler kullanıldı ve sağlık kontrollerinden geçirildi. Her iki kitabın fiyatı da 24,50 TL.

Şeker Çocuklar Kampı 20 yaşında




İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü ve İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı ile Çocuk ve Adolesan Diyabetikler Derneği tarafından Aygaz’ın desteğiyle düzenlenen Diyabetik Çocuklar Kampı, Türkiye’nin şeker çocuklarını 20. kez bir araya getiriyor. 23- 28 Temmuz 2012 tarihlerinde gerçekleşecek olan kamp, Türkiye’nin çocuklara yönelik ilk sağlık kamplarından biri olma özelliğini taşıyor. Aygaz’ın sekiz yıldır destek verdiği projede bu sene de 100’den fazla çocuk diyabet ile yaşamayı öğrenecek.

İstanbul, 20 Temmuz 2012 - Çocuk ve Adolesan Diyabetikler Derneği tarafından Aygaz’ın desteğiyle düzenlenen Diyabetik Çocuklar Kampı, Türkiye’nin şeker çocuklarını 20. yılında bir kez daha bir araya getiriyor. 8-18 yaş arasındaki diyabetik çocuklara yaşamlarını kolaylaştırıcı bilgiler vermek amacıyla düzenlenen kamp, Türkiye’nin dört bir yanından çocukları ağırlıyor.  
Herkesin gönüllü olarak çalıştığı kampta her yıl, çocuk diyabetinde uzman profesörler, doçent ve uzman doktorların yanı sıra, hemşireler, diyet uzmanları, psikologlar, psikiyatristler ve spor eğitmenleri de bulunuyor. 
Çocuklar hem arkadaşlığı, hem de diyabeti öğreniyor
Kampta çocuklara hipo ve hiperglisemi nedenleri, klinik bulguları, alınacak önlemler, kan ve idrarda glikoz keton bakılması, insülin tipleri, etki özellikleri, enjeksiyon teknikleri, spor ve egzersiz yapma alışkanlığı, diyabette beslenme özellikleri ve düzeni, diyabetin komplikasyonları anlatılıyor. Diyabette takip kriterleri ve izlemenin önemi konusunda uygulamalı ve teorik bilgilendirmeler yapılıyor. Çocuklar bir yandan yoğun bir şekilde bilgileri alırken bir yandan da yeni arkadaşlıklar geliştiriyor. Daha önceki senelerde kampa katılanlar artık ‘ağabey’ ve ‘abla’ olarak katılabiliyor.
Kampın 20 yıllık müdürü, İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Çocuk Sağlığı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Rüveyde Bundak. Bundak, bu tarz kampların çocukların psikososyal gelişimlerinin yanı sıra diyabetli olarak yaşam konusundaki bilgi eksikliklerini de giderdiğini belirtiyor: “Kamplarda edindikleri bilgiler ve arkadaşlıklar, diyabetik çocuklara yarınlara daha umutla bakmaları için büyük bir güç veriyor.” Finansmanın kampın en büyük ihtiyacı olduğunu vurgulayan Bundak, Aygaz sayesinde hareket özgürlüğü kazandıklarına değiniyor ve Türkiye’deki diğer kuruluşların da Aygaz’ı örnek almasını diliyor. Bu tip kampların koruyucu hekimlik çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Bundak, şirketlerin sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmelerinin ülkenin geleceğine ve ekonomisine bir yatırım olduğunu ifade ediyor.
Sekiz yıldır projeye destek veren Aygaz, Türkiye’nin en eski sağlık kamplarından biri olan Diyabetik Çocuklar Kampı’nın bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyulduğunu bildirdi. Sosyal sorumluluk çalışmalarında aile ve eğitim konusuna büyük önem veren Aygaz’ın bundan sonraki senelerde de proje ile ilgili çalışmaları devam edecek.
Rakamlarla Şeker Çocuklar kampı
20 yıldır aynı uzman ekibin görev yaptığı ve herkesin gönüllü olarak çalıştığı kampta çocuk diyabetinde uzman üç profesör, bir uzman doktor, iki asistan doktor, dört hemşire, üç diyet uzmanı, bir psikolog, bir psikiyatrist ve iki spor eğitmeni bulunuyor. Birçok sağlık kampı için örnek teşkil eden Diyabetik Çocuklar Kampı, 20 yılda toplam 1500 çocuğu konuk etti. Kampa Antalya, Diyarbakır, Edirne ve ülkemizin başka şehirlerinden ve Azerbaycan’dan katılan doktor, hemşire ve diyetisyenler kendi ülkelerinde ve bölgelerinde benzer kamplar kurdular.