11 Haziran 2014 Çarşamba

Annenin Sütten Geçebilecek veya Solunum Yoluyla Bulaşabilecek Bir Hastalığının Olması



 Bazı hastalıkların mikrobu sütten bebeğinize geçebilir. Bu tür hastalıklar nadirdir, ancak sizin bildiğiniz daha önceden geçirmiş olduğunuz bulaşıcı bir hastalığınız varsa doktorunuza mutlaka söyleyin ve emzirip emziremeyeceğinizi öğreniniz.
 Solunum yoluyla geçen hastalıklarda ise (nezle, grip vb.) anne sütünün kesilmesine gerek yoktur. Anne emzirme esnasında ağız ve burnunu tıbbi bir maske ile kapatabilirse bulaşma olasılığı büyük ölçüde azalır. Bu durumda bebeğinize anne sütü verilmesi mama verilmesine göre bebeğinizin enfeksiyona yakalanma olasılını arttırmaz, aksine azaltır.

Tıkalı Kanal ve Meme İltihabı


*Anne acı çeker, ateşi vardır,
* Memenin bir kısmı kabarıp sertleşmiş, üstündeki  deri kızarmıştır,
* Tıkanmadan farkı genelde memenin bir kısmı etkilenmiştir,

 Tıkanıklık sütün koyulaşmasına bağlı da olabilir, Tıkanma engellenmezse iltihaba yol açabilir. Meme başında çatlaklıkların olması bakterilerin meme dokusuna girmesini kolaylaştırıp meme iltihabına neden olabilir.
Kanal tıkanıklığının ve meme iltihabının en önemli nedeni memenin tümünden veya bir bölümünden süt boşalmasının yeterince olmamasıdır.

Memenin tümünden süt boşalmasının yetersiz oluşunun nedenleri:

-Annenin bebeğini seyrek emzirmesi. Örneğin; Annenin çok meşgul olup bebeğine az zaman ayırması,
-Annenin çalışmaya başlamış olması ve fazla stresli olması,
-Bir yolculuk vb. nedeniyle emzirme düzenindeki değişiklik olması,
- Gece uyuduğu yada düzensiz uyuduğu için bebeğin daha az emmesi.
-Bebeğin memeye doğru yerleştirilmemesine bağlı etkin emmemesi .

Memenin bir bölümünden süt boşalmasının yetersiz oluşunun nedenleri:

- Bebeğin etkin emmemesi ,
- Sıkı giyeceklerin baskısı,annenin özellikle gece sutyen giymesi veya memenin
üzerine yatarak süt kanalının tıkanmasına neden olması,
- Emzirme esnasında annenin parmaklarıyla memeyi fazla bastırması,
- Sarkık bir göğsün alt bölümünün iyi boşalmaması.

Öneriler:
-Bebeğinizi sık sık emziriniz,
-Bebeğinizin memenize doğru yerleştiriniz,
-Sütün akışını engelleyecek dar giysiler giymeyiniz,
-Bebeğinizi emzirirken parmaklarınızı fazla bastırmayınız,
-Memeleriniz sarkık ve büyükse, emzirirken yukarı kaldırmaya dikkat ediniz,
-Emzirmeye etkilenmemiş memenizden başlayınız,
-Her emzirmede bebeğiniz ve sizin için uygun olan pozisyonları deneyiniz.
-Meme iltihabı oluşmuşsa bazen bebek sütün tadı değiştiği için iltihaplı memeden
emmek istemeyebilir, bu durumda sütünüzü sağınız (Eğer süt memede kalmaya devam
ederse apse gelişebilir).
-Memenizin üzerine ılık havlu koyunuz,
-Memenize masaj yapınız.

Bebeklerin Ağlama Nedenleri


-Hızlı büyüyen bebek, birkaç gün çok acıkıp ağlar ve daha sık beslenmek ister. Bebek 
bu birkaç gün istediği sıklıkta emerse süt miktarı da artar ve eski sıklıkta emmeye 
devam eder. 
-Annenin yediği bazı yiyecekler anne sütünden geçerek bebekte gaz yaptığı için ağrı ve 
ağlama nedeni olabilir. 
-Kola, kahve, çaydaki kafein süte geçip çocuğu rahatsız edebilir. 
- Bebeğin uygun pozisyonda yerleştirilmemesi, emzirirken başının baskılanması, 
memelerin çok dolu olması bebeğin ağlamasına neden olabilir. 
- Bebeğin altının pis olması, ortamın sıcak ya da soğuk olmasından dolayı bebekler 
rahatsızlık duyup ağlayabilir. 
- Fazla ziyaretçiler, kucağa alma gibi durumlarda bebek yorulacağı için ağlayabilir. 
- Doğumda forseps, vakum kullanılması ağrı yapabileceği için ağlama nedeni olabilir. 
- Bebeğin hasta olması bebeğin ağlamasına sebep olan nedenler arasındadı

Anne Sütünün Sağılması Gereken Durumlar



- Anne işe gittiğinde bebeğin anne sütü ile beslenebilmesi için,
- Tıkanık yada fazla dolu memeyi rahatlatarak bebeğin memeyi almasını kolaylaştırmak için,
-Kanal tıkanıklığı veya süt birikmesini tedavi etmek için,
-Çökük bir meme başından emmeyi öğrenene kadar bebeği beslemek için,
- Memeyi istemeyen bir bebeği emmeden hoşlanana kadar beslemek için,
- Erken doğan veya düşük doğum tartılı ve başlangıçta ememeyen bir bebeği beslemek için,
-Anne yada bebek hasta olduğunda birbirinden ayrı ise bebeği anne sütü ile beslemek için,
- Anne bebeğinden uzaktayken süt akmasını önlemek için,

 Anneler;
- Gerektiğinde sütünüzü sağabilmek için doğumdan 1-2 gün sonra sütünüzü nasıl sağabileceğinizi öğreniniz.
- Elle boşaltmak, süt sağmak için en iyi yoldur (Süt sağma makineleri de kullanılabilir).

Her anne kendi sütünü kendisi sağmalıdır

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?



• Bebeğin vücut ve ruh sağlığı için en uygun besin, annenin kendi sütüdür. Her annenin sütü, 
kendi bebeği için en uygun bileşimdedir. 
• Emzirmenin doğumdan hemen sonra başlatılması ve sık emzirme ile süt yapımı kolaylaşır. 
• Erken emzirme ile annede doğum sonu kanamalar çabuk kesilir, memelerde şişme ve 
iltihaplanma olmaz, loğusalık kolaylaşır. 
• Anne sütü ile beslenen bebeğin D vitamini ve flor dışında hiçbir ek sıvıya, ek besine, 
vitamine gereksinimi yoktur. 
• Bebeğe ek sıvı ya da besinlerin verilmesi, annenin süt yapımını azaltır. 
• İlk 6 ayda yalnız anne sütü ile beslenen bebekler sağlıklı büyür ve gelişirler. Başta ishal 
olmak üzere mikroplu hastalıklara yakalanmazlar, bebeklik döneminden sonra da daha az 
hastalanırlar. 
• Annenin bebeğini emzirmesiyle anne-bebek ilişkisi güçlenir, annenin bebeğini 
benimsemesi, bebeğin sağlıklı bir kişilik kazanması kolaylaşır. 
• Sağlıklı her anne bebeği için yeterli süt üretebilir. 


Bu sayılanlar, çok küçük doğmuş ya da önemli bir hastalığı olanlar dışında, tüm bebekler için 
geçerlidir

İKİNCİ ÇOCUK GELİNCE…

Pabucunun dama atılma korkusu, kardeşi olan her çocuğun korkulu rüyasıdır. Aileye yeni katılan her çocuk,ailesinin sevgisini kaybedip kaybetmeyeceğini sorgular
Pabucu dama mı atılıyor ..?
Pabucunun dama atılma korkusu, kardeşi olan her çocuğun korkulu rüyasıdır. Aileye yeni katılan her çocuk,ailesinin sevgisini kaybedip kaybetmeyeceğini sorgular. Anne babanın tavrı ile çocuk, hala sevildiğini veya artık istenmediğini düşünür.
Pek çoğumuz kardeşlerle birlikte büyürüz. Aile içinde en uzun süreli ilişkimiz anne-babadan çok kardeşimizle gerçekleşir. Acaba bu ilişki gelişim şeklini nasıl etkiler?
Yeni bir bebeğin dünyaya gelişi, aile ortamını değiştirir. Anneyle ilk çocuğun ilişkisi yeniden şekillenir, çocuğun duygusal, bilişsel ve sosyal gelişimi etkilenir.
AİLENİN YENİ BİR ÇOCUK KARARI
Aile artık çocuklu bir hayata alışmış, anne ve baba kendi rollerine adapte olmuştur. İlk çocukların erken çocukluk döneminde, temel bakımı veren kişinin ( anne, anneanne, bakıcı ) çok önemli işlevi devam etmektedir. Çocuk temel duygusal ihtiyaçlarını ve psikolojik gelişimine esas oluşturacak hammaddeyi bu ilişkiden elde etmektedir. Babanın fonksiyonu diğer bir kaynak olarak önem taşımakta, ilişkisel tamamlayıcılığı ile aile biriminin bütünlüğünü sağlamaktadır. Belki de ilk çocuk büyümüş, okul öncesi eğitime, hatta ilköğretime başlamıştır.
Artık ailede yeni bir üyenin katılımı için uygun dönemdir… Neler değişecekti..? İlk çocukta yaşanan zorluklar bu sefer tecrübeyle aşılabilecek midir..? İki kardeşin arasında neler yaşanacaktır..? Çocuğumuz kardeşini kıskanır mı..? Ailede gerekli rol dağılımı nasıl olacaktır..? Annenin yeni durumu ne olacak, babaya ek sorumluluklar düşecekmidir..?
Bütün bu sorular değerlendirilmeli ve mutlaka hazırlık aşaması geçirilmelidir. Çünkü ilk kez ailenin gündemine; ilk çocuğun sağlıklı adaptasyonu ve kardeşlerin uyumu girer.
KARDEŞİNİ NASIL KABUL EDECEK?
Çocuğun pabucu dama atılmıştır. Artık kendisinden daha çok ilgi çeken ve ihtiyaçları öncelikle karşılanan başka bir ufaklık vardır.
Hayatındaki bu önemli hayal kırıklığı, anne-babanın davranışları ile temel bir yol ayrımına giredecektir. Ya kabul edilebilir şekilde yumuşayacak ve kendisinin sevgiyi-ilgiyi kaybetmediğini hissedecektir ya da gittikçe keskinleşecek ve artık sevilmediğini hatta istenmediğini yaşayacaktır.
Bu uyum zorlukları ile ilk çocuk-ebeveyn arasındaki ilişki birbirine parelellik gösterir. Örneğin, bazı araştırmalar anneden çocuğa eleştirel, negatif davranışların farkedilir derecede arttığını, ilk çocukta ise talepkar ve zorlayıcı davranışların fazlalaştığını, ebeveynlerle çocuk arasında mutluluk verici biraraya gelişlerin sayısal olarak azaldığını ortaya koymuştur.
ARTIK YENİ BİR AİLEYİZ
Artık evde yeni bir üye var. Herkes için zor zamanlar başlıyor. Yapılan araştırmalar, ilk çocukların önemli ölçüde stres yaşadığını gösteriyor. Çoğunlukla yeni bir kardeşin gelişi ile ilk çocukta artan problemler arasında doğrudan bir ilişki vardır; uyku, beslenme, tuvalet problemi, içine kapanma, anneye bağımlılık geliştirme ve artan kaygı gibi… Yerine göre anneden geri çekilme, bağımsızlığın azalması, anneye yönelik talepkar ve olumsuz davranışların artması, sık ve yoğun olarak gözüyaşlı olma, anneye sıkıca sarılma ve yakınında olma isteği gibi yeni durumlar gözlenir. Bazı çocuklarda ise bir kardeşin doğması olumlu ve olgunlaştırıcı bir deneyim olabilir ve ailedeki bu geçiş stresli olmasına rağmen faydalı gelişir. Bu bakışı destekleyen araştırmalar çocukların daha yetişkin davranışı; yani yeme ve tuvalet davranışlarında bağımsızlık, gelişmiş dil becerisi gösterdiğini ifade ediyor. İlk bakışta olumlu görünen bu davranışların farklı bir yorumu da , çocuğun sevgiyi kaybetmemek için çok iyi, çok yardımcı, çok sevgi dolu ve istekli görünmeye çalışabileceği yönünde.
Anne-babanın birbirleri ile ne kadar iyi geçindikleri de, kardeş ilişkilerini etkiler. Eşler arasındaki düşmanca, çatışmalı ilişkiler kardeşler arasındaki olumsuz ilişkiyle bağlantılıdır. Bağlantının biçimi direkt veya dolaylı olabilir. Dolaylı etkilenmeye örnek olarak ebeveynler arası çatışmanın çocuğun ihtiyaçlarına yeteri kadar yanıt veremeyen, tutarlı bir disiplin tarzı gösteremeyen anne-baba davranışı verilebilir. Direkt etki ise ebeveynlerin çatışmasına tanık olmanın küçük çocukta yol açacağı stres ve rahatsızlıktır.
ÇOCUĞUMU KARDEŞİNİN GELİŞİNE NASIL HAZIRLAMALIYIM?
İlk çocuğun duygusal ihtiyaçlarının tam karşılanabilmesi için ilk 3 yıl anne sevgisinin yeni bir kardeşle kesintiye uğramaması önemlidir.
İkinci çocuk kararı verildikten sonra,özellikle anne, bir kardeşin gelişi ile ilgili yaşanmakta olan her aşamayı ilk çocuğa anlatmalı, yapılan hazırlıkları göstermeli. İlk çocuğun uyum sağlaması için gerekli geçiş döneminde yanında olmalıdır.
Kardeşin doğumuyla ilk çocukta görülebilecek olan, tamamlamış olduğu erken gelişim evrelerine geri dönüş davranışlarını ( parmak emme, yalnız kalamama, alt ıslatma ) tolere edebilmek gerekir.
Anne-babanı özellikle annenin çocuğuna sevgisini fiziksel ve sözel olarak ifade etmeye devam etmesi, ilk çocuğun yaşayabileceği gözden düşme tehdidine karşı sevginin sürdüğünü tasdik edecektir.
Kardeşin doğumundan sonra da anne gerçekçi olarak ilk çocuğuyla paylaşacağı zamanı ve şekli belirlemeli ve buna uymalıdır. Çocuk atlatılmamalı, ihtiyaçları ertelenmemeli ve tutulabilecek sözler verilmelidir.
Anne ve baba çocukların bakımında artan bir işbirliğine gitmelidir. Baba çocuklarla nitelikli zaman geçirmek için tutarlı olarak zaman ayırmalı,yaş grubunun özelliğine göre bakım, oyun, sohbet faaliyet paylaşımına olanak sağlamalıdır.
Büyük çocuğun yaş grubuna ve yetilerine göre,istekli olduğunda kardeşinin ihtiyaçlarında küçük işbirliklerine gidilebilir. Ancak bu durum, hiçbir şekilde yaşına uymayan bir beklentiye ve göreve dönüşmemelidir.
Temelde kardeş olsalar da,aynı ebeveynler tarafından yetiştirilseler de, iki ayrı insanın söz konusu olduğu, benzer yönleri olsa da çok farklı kişiliklerinin ve özelliklerinin olabileceği unutulmamalıdır.
Çocuklar arasında kıyaslama kesinlikle yapılmamalı, çocuğu utandıracak, üzecek, suçlu hissettirecek mesajlardan, şaka şeklinde bile olsa uzak durulmalıdır.

KARDEŞ EVE GELİNCE…

Bebek Eve Geldikten Sonra:
* Bebeğin eve geldiği ilk zamanlarda ilk çocuk aile içindeki statüsünü kaybettiğini düşünür. Herkes bebekle ilgileniyor, özellikle anne zamanının büyük bir bölümünü eve gelen küçük bebeğe ayırıyordur. Ayrıca geceleri de uykusuz kalan anne çok yorgundur ve ilk çocuğa, eskiden olduğu gibi zaman ayıramıyordur. Bu durumda babanın rolü çok büyüktür. İlk çocuğa ihtiyacı olduğu ilgiyi, sevgiyi vermelidir.
* Kardeş kıskançlığında en önemli nokta çocuğun bebek geldikten sonra artık eskisi gibi anne babası tarafından sevilip sevilmediğini düşünmesidir. Eğer ilk çocuk anne babanın tepkilerine, kendisine ve bebeğe olan davranışlarına bakarak artık sevilmediğini düşünüyorsa kardeşini daha çok kıskanacak, ona zarar vermek isteyecek, anne babaya karşı hırçın davranışlarda bulunacaktır. Ya da tam tersi bir reaksiyonla içine kapanacak, olaylara tepkisiz kalacak, kendi dünyasına çekilecektir. Eğer çocuk çok sessiz ise, kardeşine karşı hiç bir tepki vermiyorsa, sürekli çok uzun süreler kendi başına oynuyor, evdeki olan bitene ilgi göstermiyor, kısacası başka bir dünyada yaşıyor gibiyse mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır. Bunlar çocuğun bir depresyon yaşadığının belirtileri olabilir ve mutlaka terapi gerektirir.
* Eve bebeğin gelmesinden kısa bir süre sonra büyük çocuk gelişiminde geri adımlarolabilir. Altını tekrar ıslatma, emzik isteme, bebek gibi konuşma gibi davranışlarla çocuk tekrar bebek olma isteğini gösterebilir. Bu gibi durumlarda anne baba sakin kalmalıdır. Bu geçici bir dönemdir. Çocuğa gerekli ilgi ve şefkat gösterildiğinde bu dönemi atlatacak ve evde büyük çocuk olma statüsünü kabullenecektir.
* Büyük çocuk tekrar altına yapmaya baslarsa anne baba aşırı tepkilerden kaçınmalıdırlar. Bu çocuğun “Ancak bebek olursam benimle ilgileniyorlar” tahminini doğrulayacağı için , çocuğun bebek gibi davranmasını pekiştirecektir. Bunun yerine çocuk altına yaptığı zaman sakin bir ifadeyle “Tuvalete yetişemedin mi, olabilir bazen” demek yeterlidir. Çocuk tekrar altını bağlatmak isterse bu istek büyütülmemeli ve gerekiyorsa çocuğa bez bağlama kabul edilmelidir. Çocuk bunu büyük bir ihtimalle kabul etmeyecek etse de ilk denemede vazgeçecektir.
* Eğer altına yaparsan yine bez bağlarım gibi uyarılar çocuk için gurur kırıcıdır ve anne baba-çocuk arasındaki pozitif ilişkiyi zedeler.
* Çocuk tekrar biberondan içmek isterse, altının alınmasının, kremlenmesini isterse buna karşı çıkılmamalı ve aynı küçük bebeğe yapıldığı gibi büyük şefkatle ona da yapılmalıdır. Büyük çocuk bu şekilde istediğinde ona da aynı davranışların gösterildiğini görecek, sevildiğini hissedecek ve mutlu olacaktır. Anne babası tarafından sevilmesi için bebek olmasına gerek olmadığını anladığında ise bebek olma isteğinden vazgeçecektir.
* Anne ve babanın ilk çocukla yalnız başına zaman geçirmesi gereklidir. Çocuk hala anne babası için önemli olduğunu ona zaman ayırdığını hissetmelidir. Sürekli ağlayan bir bebek olmadan anne babasıyla oynayabilme, gezebilme imkanı yaratılmalıdır. Anne ve baba ayrı ayrı ilk çocuğa zaman ayırmalı ona hala sevildiği ve önemli olduğu hissi verilmelidir.
* Her ne kadar eve gelen bebek çok küçük, bakıma muhtaç ve savunmasız ise de ilk çocuk için de kolay bir durum değildir eve yeni bir kardeşin gelmesi. Bu nedenle ilk çocuğun da ihtiyaçlarının olduğu unutulmamalıdır. Küçücük bir bebek yanında ilk çocuklar birden anne babanın gözünde çok büyümüş gibi görünseler de ilk çocukların da ilgiye, sevgiye ihtiyaç olduğu hatta bu yeni dönemde daha çok ihtiyaçları olduğu unutulmamalıdır.
* “O küçük bir bebek, sen büyüksün” diyerek büyük çocuğun her şeye anlayış göstermesi beklenmemelidir. Rahat rahat oynayabileceği ortamlar yaratılmalıdır. Sürekli “Sus kardeşin uyuyor, yavaş” diye uyarı yapmak yerine çocukla bol bol dışarıya çıkılmalı, bebeği de bebek arabasına koymak suretiyle yürüyüşlere çıkılmalıdır. Böylelikle büyük çocuk sürekli dört duvar arasında sessiz olmak zorunda kalıp bunalmayacak, temiz havada rahat hareket etme imkanı bulacaktır. Bu ilerleyen zamanlarda kardeşler büyüdüğünde, tartışmaların çoğaldığı günlerde de mutlaka yapılmalıdır. Çocukları alıp dışarıya çıkmak herkesin sinirlerine iyi gelecektir.
* Küçük bebekler her ne kadar tatlı, sevimli de olsalar büyük çocuğun yanında sürekli bebekten bahsedilip, sürekli bebek ilgi odağı haline getirilmemelidir. Özellikle ilk başlarda buna çok dikkat edilmelidir. Özellikle eve gelecek misafirler önceden bu konuda uyarılmalıdır. Eve her gelenin direk bebeğe yönelmesi, hediyeler getirmesi, bebeği övmesi ilk çocuğun daha çok kıskanmasına ve kendisinin artık sevilmediğini düşünmesine neden olacaktır. Eve gelecek misafirlere büyük çocuğa da küçük bir hediye getirmesi rica edilebilir ya da anne baba evde birkaç küçük hediye bulundurup gelen misafirlerden bunları da büyük çocuğa vermeleri rica edilebilir.

DOĞAL DOĞUM HAKKINDA YAZILMIŞ ÇOK GÜZEL BİR YAZI…

Dağların arasından gider gibi doğur!”
Telefonun ucunda Latife Tekin… “Kızın mı oldu, oğlun mu? (…)” diye soruyor. Cevabı merakla bekliyor önce ama duyup duyabileceği tek şey, ‘doğurmadım’ oluyor. Kabak hâlâ gelmedi… Sonra öğütlüyor hemen Latife: “Dağların, ovaların, nehirlerin arasından gider gibi doğur. Ağrıları hiç düşünme. O ağrılar, en dayanılmaz olduğunu düşündüğün anda bitecek çünkü. Sakın korkma tamam mı kalbim? Deprem gibi, hep daha fazlasının geleceğini, ağrının giderek tırmanacağını düşünüyorsun ama öyle değil. Doğurduktan sonra bebeğini hemen kucağına al ve onu benim için öp.”
Süreç içinde uzak – yakın pek çok kadının hamilelik deneyimini dinledim. Kimilerini merakla, kimilerini ‘keşke anlatmasa’ duygusuyla… Ama sanırım sadece üç kadının deneyimlerini yazdım aklıma ve kalbime. Latife, babaannem ve Nigar.
Latife, en başından beri kılavuzumdu. Hamileliğimden çok önce, kentle, insanla, dille ilgili olarak kılavuzumdu. Bir gün hamilelik ve annelik konularında da onun sözlerini okuyacağımı, dinleyeceğimi söyleselerdi şaşırırdım. Sessizleşmek için doğurmuştu hem Memo’yu hem de Yasemin’i. Kendisiyle kalabilmek ve sakinleşebilmek için. Bir de ‘doğurmak’ için. Simone de Beaviour’in ‘bedensel yazgı’ dediği doğasının sınırlarını keşfedebilmek için… Latife hem keşfini yapmış hem de susmuştu. Beaviour, “Özellikle kendilerine ayrılmış bulunan bir deneyi, bir yaşantıyı gizlere büründürmek için susmaktadırlar” demiş hamile kadınların suskunluğunu anlatırken. Latife gibi susmak ve keşfetmek için seçtim hamileliği…
Dağdan, taştan, topraktan gelen kadının hissetmek isteyeceği türden bir duygu gibi artık doğurmak… Geçmişe ait, uzak düştüğümüz doğaya ait…
Kocakarıların ve büyükannelerin doğurmakla ilgili duygularını izlemeye çalışmalı belki de… Babaannem “Korkma” dedi, “Korkma, bana bak. 14 çocuk doğurdum. Hepsini de evimde, sancım geldiğinde çömelip doğurdum.” Dediği gibi ona bakmaya karar verdim ben de. Doğurduğu 14 çocuktan 7′sini kaybeden, çocukken benzemeyi istediğim o kadına… Onun gibi kocaman memelerim olsun istiyordum. Kocaman bir kadındı gözümde; kocaman memelerine uygun, genişçe bir baseni ve şişkin bir göbeği vardı benim çocukluğumda; tıpkı şimdi olduğu gibi. Rakısını sek içer, günde iki paket sigara tüttürürdü ama oğullarından biri olsun sigarayı bıraksın diye stoktaki sigara paketlerini bir defada çöpe atmış, bir daha da elini sürmemişti… Hamileliğinde annemin karnını yoklamış babaannem; oysa bana sadece baktı. “Gel bakayım, ne olmuş sana…” Ağzına çok yakışan argosuyla bedenimin çeşitli yerlerine ilişkin çeşitli yorumlar yapıp, “Bebek erkek” dedi sonra. Babaannem gibi doğurduğumu bilmeden, taşın, toprağın, suyun bir parçası olarak doğurmak istiyorum…
Nigar, bana takma kirpikler takmış, ellerimi simlerle süslemişti evleneceğim gün. “Kaşı – gözü kadının servetidir” diyen güzel gözlü, kalın kaşlı bir kadın Nigar. Önceleri beni sadece süslerdi, şimdi aynı zamanda anlatıyor: “İki çocuğumu da iki saatte doğurdum. Derin bir nefes al ve doğur bebeğini. Ama başı çıkar çıkmaz şöyle bir öne doğru eğil, bebeğini görmeye çalış.” En büyük hayali, bir gün bir çocuk doğurtmak. “Günün birinde genç bir kadın geldi. Doğuma gitmek üzereymiş. Onu anne gibi yıkadım sıcak suyla. Sonra da gönderdim dışarıda bekleyen kocasının yanına…” Nigar gibi bir avazda kurtulmak istiyorum…
“Konuş onunla”
Muayenehanesindeki fotoğraflardan anlamıştık zaten doktorumuz Tarık Altınok’un deniz tutkusunu… Naviga’nın yeni sayısında, bir saat içinde pişirdiği üç çeşit yemeği görünce, Tarık Bey’le bir tekne turuna çıkmanın ne büyük şans olacağını da gördük… Sonra Tarık beyle birlikte dönüp bizim balığa baktık. Kabak’a… “Hâlâ yukarıda… Konuşun onunla da insin artık aşağı. Suyu azalırsa işimiz var demektir… Şimdilik sağlığı iyi, biraz daha bekleyeceğiz…” İki günde bir Tarık beyin karşısındayız tüm inadımızla. Evin telefonu santral gibi, cep telefonu da öyle… Hattın karşı tarafındakiler de ses uzmanı… “Sesin hiç hamile gibi gelmiyor” diyen bile çıktı. “Sokaktasın, demek ki doğurmadın”, “Niye böyle iyi geliyor sesin?”, “Var mı ağrı sızı?”, “Doktor yanlış mı hesapladı acaba?”, “Ne demiştin doğum tarihi için?”… Hemen herkese yanıtım aynı oluyor artık: “Hiç doğurasım yok”.
Babası konuştu ama akşam… “Gel artık… Anneni üzmeden gel… Seni çok özledik… İçersi güzel evet ama dışarısı daha da güzel…”
Bekliyoruz. Kabak’ın eli kulağında, bizimkisi yüreğimizde…
Çok beğendim:))

Çocuklara yemek yedirmenin 11 yolu

Herkesin sevdiği bir ana yemek hazırlayın: Çocuğunuzun hiç sevmediği alışılmamış yemekleri denemekten kaçının. Bazı çocuklar güveç gibi karışık yemekleri sevmezler. Bu tip yemekleri çocuğunuz biraz büyüdükten sonra mönünüze dahil edin.
İzin verin: Eğer çocuğunuz kırk yılda bir ana yemeği yemeyi reddettiyse, onu kırmayın. Ana yemek yerine geçecek başka birşey yemesine izin verin. Bu, kendi için hazırladığı kahvaltılık mısır gevreği yada basit bir sandviç olabilir. Asla çabuk hazırlanan yemeklerin aşçısı olmayın ve yemek zamanı için ekstra yiyecekler hazırlamayın. Çocuk, aile için hazırlanan yemekten yemeyi öğrenmeli.
Saygı gösterin: Eğer çocuğunuzun aşırı derecede sevmediği birkaç yiyecek varsa, ( özellikle midesini bulandıran ) bu yemeği aile yemeğinin bir parçası olarak hazırlayıp çocuğunuza servis etmeyin. Asla çocuğunuzu tüm yiyecekleri yemeye zorlamayın. Bu sadece güç mücadelesine, mide bulantısına ve hatta kusmaya neden olacaktır.
Meyve yemeye teşvik edin: Sebzelerin çiğnenmesi zordur ve bazılarının acı bir tadı vardır. Genellikle çocuklar ve hatta birçok yetişkin tarafından sevilmezler. Unutmayın ki sebzeler ve meyveler aynı besin grubundandır. Yenmesi hayati zorunluluk taşıyan hiçbir sebze yoktur. Bu nedenle sebze yememekte ısrarcı olanlara meyve yedirmeyi deneyin. Çünkü sizinde ısrarcı olmanız çocukların sebze yememeyi suçluluk duygusu olarak algılamasına neden olabilir.
Şikayetlere son verin: Önlerine konulan yemeği yemek istemediklerini söyleyebilirler ya da tabağın kenarında bırakabilirler. Bu durumda onlara kızmayın. Ancak şikayet etmenin kabul edilemez olduğunu açıkça belirtin.
Yeni tatlar denemesini isteyin: Çoğu tatlar sonradan edinilmiştir. Çocuğunuz, sevmediği bir yiyeceği daha sonra severek yiyebilir. Yemek seçen bazı çocukların yeni tatlar denemesi için, başka insanların bu yemeği yediğini 10 kere görmeleri ve bu yiyeceği sevmeden önce de 10 kez bu yemeği tatmaları gerekebilir. Yeni yiyeceklere alışmanın normal sürecini hızlandırmaya çalışmayın. Bir çocuğu belli aralıklarla sevmediği yiyecekten bir parça yemeye zorlamak onu seveceği anlamına gelmez. Bunun yerine söz konusu olan yemeği denediklerini söylediklerinde onlara inanmanız daha iyi olur.
Tatlılar konusunda tartışmayın: Anlaşmazlık yaratan diğer bir konuda ” Tabağındakileri bitirmezsen tatlı yiyemezsn” kuralıdır. Doğru olan çocuğunuzun ne yediğine bakmadan ona tatlı vermenizdir. Ancak ana öğünde yeteri kadar yenilmediğinde de ikinci tatlıya izin vermeyebilirsiniz. Tatlı, sadece şeker ve benzerleri olarak anlaşılmamalıdır; meyve gibi besleyici besinleri de tatlı olarak çocuğunuza sunabilirsiniz.
Yemeğin süresini uzatmayın: Tüm aile yemeğini bitirip kalktıktan sonra çocuğunuzu yemeğini bitirmesi için zorla sofrada tutmayın. Yaptığınız onu zorlamak ve ikinizin de zamanını boşa harcamaktan başka birşey olmaz.
Yemek süresini eğlenceli hale getirin: Yemek zamanını önemli bir aile olayı haline getirin. Çocuğunuzu arkadaşça bir konuşmanın içine çekin. Onlara gününüzün nasıl geçtiğini anlatın ve kendi günlerinin nasıl geçtiğini sorun. Yemekle alakalı olmayan eğlenceli konulardan bahsedin. Yemek zamanını, eleştiri ya da kontrol mücadelesi yapılan bir zaman haline dönüştürmeyin.
Her zaman yemek konuşmayın: Çocuğunuzun yanında onun ne yiyip ne yemediği hakkında tartışmayın. Çocuğunuzun iştah derecesinin onun kalori ihtiyaçlarını karşılayacağına güvenin. Ayrıca sorun çıkarmadan yemeğini yediği için onu övmeyin. Çocuğunuz sizin yemek beklentilerini karşıladığı için ona rüşvet ya da ödül vermeyin. Çocuklar kendi iştahlarını tatmin etmelidir, ebeveynlerininkini değil. Ancak bazen tadını ya da yapısını sevmediği yeni bir yiyeceği denediği için çocuğunuzu övebilirsiniz.
Çocuğunuza günlük bir multivitamin vermeyi gözden geçirin: Çoğumuz için vitamin tabletleri almak muhtemelen gereksiz olsa da, bunlar normal miktarlarda alındıklarında zararlı değildir ve çocuğunuzun yeme alışkanlıkları hakkında rahatlamanızı sağlayabilirler.

1 Yaş Çocuklarda Beslenmesinde Dikkat Edilecekler





Bir yaşına kadar tuz ve şekerden uzak durması gereken bebeklere bu dönemden sonra şeker ve tuz verilebilir mi?
Bebekler, hepimiz gibi bir miktar tuza ihtiyaç duyarlar. Fakat yine hepimiz gibi çok fazla tuz onlar için de zararlıdır. Bebeklerin böbrekleri yüksek miktarlarda sodyumla başa çıkamaz ki! Zaten doğa da bu sebepten dolayı anne sütünü çok düşük bir sodyum oranıyla yaratmıştır. (İnek sütündeki bardak başına 120 miligrama kıyasla anne sütünde sadece 5 miligram sodyum bulunmaktadır.) Bebeklerinin besinlerini kendileri hazırlayan anneler de aynısını yapmalıdır. Bezelyelerin ya da pürelerin üzerlerine kendi damak tatlarına uymadığı için tuz serpmeleri çocuklarının da hoşuna gideceği anlamına gelmez. Annesi ve yol göstericisi olarak ona yiyecekleri tuzla karıştırmadan tatması için bir şans vermelisiniz. Böylece bütün hayatı boyunca sahip olacağı doğal yiyecek lezzetini geliştirmiş olacaktır. Bir yaşından sonra ise çocuğunuzu tuzlu ve şekerli gıdalarla ödüllendirmeye çalışmayın. Tatlıları 3 yaşına kadar özendirici hale getirmeyin, kendisi keşfetsin. Tuza gelince, sizin yemeklerinize koyduğunuz kadar tüketmeye başlayabilir. Ancak ekstra tuz dökmemesine dikkat edin. Çünkü bebeğiniz 1 yaşından itibaren sizinle beraber yemek yemeye başlayacaktır. Yemeklere tat vermek amaçlı eklediğiniz kadar tuz yeterlidir. 1 yaş için normali günde yaklaşık 1 gr. Tuz verilmesidir. Şeker için bir gramajdan bahsedemeyiz. Çünkü çocukların şeker yemesi gibi bir zorunluluk yoktur.
Bir yaşından itibaren çikolata, gofret gibi gıdalar veriliyor. Bu gıdaların verilmesinin sakıncaları nelerdir?
Çikolata, şeker, gofret ve gazlı içecekleri 3 yaşına kadar vermeyin. Dengeli beslenme konusunda ailelerin bilinçli davranması gerektiği için 1 yaşına kadar bebek beslenmesine gösterilen özenin ileriki yıllarda da devam etmesi gerektiğini, ‘abur cubur’ olarak nitelendirilen çikolata, şeker ve gazlı içeceklerin üç yaşına kadar çocukların hayatına sokulmaması taraftarıyım, çünkü sağlıklı beslenen nesiller yetişmesi konusunda bu gıdalar çok olumsuz rol oynuyor. Ayrıca da şişmanlamasına neden olur. Bu tür gıdalar çocuklarımızı tamamen esirleri haline getiriyorlar ve çocuklar bu gıdaları tüketmek için (veya tükettiklerinden dolayı tok oldukları için) normal sağlıklı yemeklerini yemiyorlar.
Katı gıdalara alışmakta güçlük çeken bebeklere yemekleri rondodan geçirilerek veriliyor. Bu şekilde beslemek doğru mudur? Gıdaların besin değeri açısından problem yaratır mı?
Evet, kesinlikle unutulmamalı ki besinler ne kadar çok işlemden geçerse o kadar besin değeri kayıpları olur. Çocuk 1 yaşından itibaren katı gıdalara alıştırılmalıdır. Belki rondodan geçirerek değil de, çatalla ezerek yemeklere değişik isimler vererek olabilir. Ör: Canavar ezmesi patates ve havuç (ezilmiş havuç ve patates haşlama) veya kütüğün üzerindeki uğur böceği yemekleri (zeytinyağlı kereviz üzerinde üzümler, bezelyeler ve havuçlar minik olarak) vb gibi. Özellikle altını çizmek isterim ki çocuklarımızı temiz tabak klübüne üye yapmaya çalışarak yemeklerini tabakta bırakmamaya zorlamayın veya yiyebileceği kadar yemek ekleyin.
Süt ne kadar içmelidir?
12-24 aylık çocuklar için az yağlı çeşitlerine nazaran normal süt tavsiye edilmektedir. Normal süt %1-2 oranında daha fazla yağ ve kalori içermektedir. Yağ konsantre bir enerji kaynağı olarak hızlı bir büyümenin gerçekleştiği bu dönem için önemli bir yakıttır. Ayrıca normal sütteki kollestrol özellikle çocuğun beyin gelişimine yardımcı olur. İkinci yaş gününden itibaren çocuğunuzun enerji ihtiyacını karşılayacak süt tipini değiştirebilirsiniz. Günlük olarak çocuğunuzun tüketimine göre sadece süt tüketiyorsa 1 kupa süt yeterlidir. Bebeğiniz süt içmiyorsa bu açığı kapatmak ve kalsiyumu yeterli tüketebilmesini sağlamak amacıyla günde sadece 50 gr peynir veya 1 kupa yoğurt ve 15 gr peynir gibi kombinasyonlarla süt grubu açığını kapatabilirsiniz.
Bir yaşından itibaren ideal bebek beslenmesi nasıl olmalıdır?
Bir yaşından itibaren ideal çocuk beslenmesinin ölçüleri:
1 yaş için:
Ekmek, tahıl, pirinç, makarna: 6 porsiyon (1/4-1/2 dilim ekmek, muffin ¼-1/2, sade kraker 2-3 tane, kuru tahıllar ¼ -1/3 kupa, pişmiş tahıl, pirinç, makarna ¼-1/3 kupa)
C vitamini açısından zengin meyveler ve sebzeler: Günde 1 porsiyon (meyve ve sebze suyu 1/3 kupa, pişmiş veya çiğ doğranmış 1/3 kupa)
A vitamini açısından zengin koyu yeşil ve turuncu meyve – sebzeler:Günde 1 porsiyon (1/ 3 kupa meyve sebze suyu, pişmiş veya çiğ doğranmış ¼ kupa)
Diğer meyve ve sebzeler (patates dahil) günde 3 porsiyon (pişmiş doğranmış ¼ kupa, bütün1/4 tane, meyve sebze suyu 1/ 4 kupa)
Süt, yoğurt veya peynir günde 3 porsiyon (süt-yoğurt ½ kupa, peynir 15 gr)
Et, kümes hayvanları, balık, kuru baklagiller, yumurta ve yağlı tohumlargünde 2 porsiyon: (yağsız et, balık, kümes hayvanları 1-3 yemek kaşığı, yumurta 1 tane, kuru baklagiller 1-3 yemek kaşığı, fıstık /fındık ezmesi 1 yemek kaşığı)
Katı ve sıvı yağlar: Günde 3-4 porsiyon (margarin, tereyağı, sıvı yağ 1 tatlı kaşığı)
1 yaşındaki “Oyun Çağı Çocukları” İçin Beslenme Mönüsü:
Kahvaltı: ½ kupa tam süt
½ muz
½ tatlı kaşığı tereyağı
½ dilim ekmek 
Ara: 1/ 2 kupa karışık meyve suyu (taze)
Öğlen: ½ tam yoğurt
45 gr biftek
1/2 dilim ekmek
2 kaşık pişmiş havuç
¼ haşlamış patates
1 kaşık sıvı yağ 
Ara: 15 gr peynir ve ½ dilim ekmek
Akşam: 1/2 kupa makarna ve üzerine 2 kaşık kıymalı sos
2 kaşık brokoli haşlama
1 kaşık sıvı yağ
Ara: 1/ 2 kupa süt ve ¼ elma
Bu yaş dönemindeki bir bebeğin yemesinde sakınca olan gıdalar nelerdir?
Bir yaşından itibaren çocuğunuz sizlerle birlikte sofraya oturmalı ve bir yetişkin gibi beslenmelidir. Yasaklanmış yemek anlayışını yerleştirmeyin. Kendimiz için bile yasak besinlerin daha çekici olduğunu hatırlatmak isterim. Ayrıca unutmayın ki çocuklarınız sizleri izleyerek öğrenir. O sebeple sizler ne kadar sağlıklı alışkanlıklara sahip olursanız bebekleriniz de sizleri taklit ederler. Onlara tatlıları bir ödül olara değil yemekten sonra yenilen bir ara öğün olarak verebilirsiniz. Çocuklarınız tatlılara odaklı olmasınlar. Abur cubur dediğimiz fast foodlar, hazır cipsler, hazır satılan gıdalar ve gazlı içecekler bebeğimiz için sakıncalı gıdalardır. Daha dengeli beslenmeye alışkanlık yapalım ki bu saydığımız gıdaların esiri olmasınlar ve obez bir nesil yetiştirmeyelim.

MUTLU BEBEK KİMDİR?


Normal yolla doğurmak, anne sütüyle beslemek, ilgi, sevgi ve şefkatle dokunmak bir bebeğin mutluluğu için gerekli olan ön koşullar…Bir toplumun geleceği sağlıklı çocukların varlığı ile sağlanabilir. Bir bebeğin mutluluğu, anne daha çocuk doğurmaya karar verdiğinde etkilenmeye başlıyor. Annenin sağlığı, annenin çocukken beslenme şekli, spor yapma alışkanlığı, hamile kaldığı zaman bebeğine geçirebileceği özellikler, hepsi doğacak bebeği etkiliyor. Hamileliğin ilk 3 ayı çok önemli. Embriyonel dönem diyoruz; anne karnında bebeğin organları yapılanıyor. Bu dönemde annenin huzuru da çok önemli. Bebek daha anne karnındayken, annesinin mutluluğu, annesinin çevresel etkenlerden etkilenmesi, annesinin sevdiği yiyecekler ve bunların kokuları bebeği etkiliyor.Gelelim doğum sırasına, annenin bebeğine geleceği için vereceği ilk ödül, onu normal yolla doğurmasıdır. Bebek, normal yolla doğduğu zaman çok önemli pozitif etkiler alıyor; bağırsakta faydalı flora oluşuyor, bebeğin bağışıklık sisteminin daha iyi yapılanması söz konusu oluyor ve bebek özellikle de akciğerleri için çok önemli pozitif katkılar alıyor.
ANNE SÜTÜ MUCİZESİ
Doğduktan sonra anne sütüyle beslenmeye başlanması bebeğe verilebilecek en güzel hediye. Her zaman steril, kolay, hazır, içinde bağışıklık maddeleri bol olarak bulunan, inanılmaz büyüme faktörleri bulunan bir besin anne sütü… Ayrıca, anne sütünün bebeği gelecekte obeziteden, diabetten, çölyak hastalığından, alerjilerden koruyan özelliği var. Anne sütü bebeği ayrıca, koroner kalp hastalıklarına yatkınlıktan ve hiper tansiyona karşı da koruyor. Bununla da kalmıyor, anne sütü bebeği orta kulak iltihabından, solunum yolu enfeksiyonlarından ve ishalden de koruyor. Ayrıca, anne sütü alan bebeklerin IQ skorları daha yüksek oluyor, yani anne sütü bebeklerin daha akıllı ve sağlıklı olmasını sağlıyor. . Bir bebeğe verilecek en önemli ödül normal yolla doğum ve anne sütü vermektir… Anne sütü mucizevi bir gıdadır. Ülkemizde elde edilen verilerde yüzde 9 bebek sadece anne sütü almakta, yüzde 8’i hiç anne sütü almamakta, yüzde 83 bebek de anne sütüyle birlikte başka gıdalarla beslenmektedir. Oysa, ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmeyi öneriyoruz. Çok değerli bir besin olan anne sütü verilmediğinde biberonla beslenmede büyük bir artış olmakta, bebeklerin yüzde 20’si, içinde yaşamsal besin değeri olmayan nişastalı mamalarla beslenmektedir. Bu durumda çocuk kilo almasına rağmen sağlıksızdır.Bugün ülkemizde yüzde 50 çocukta demir eksikliği anemisi görülmektedir. Demir eksikliği nedenleri olarak, demirli gıdaların yeterli tüketilmemesi ve vücut tarafından iyi kulllanılmaması gösterilebilir. Ek besin olarak 6. ve 7. aylarda sebze çorbaları içinde ete, ezilerek başlanmalıdır. Kırmızı et, tavuk, balık, hindi, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler, pekmez ve kuru baklagilller demir eksikliğini önleyici besinlerdir. Çinkonun da büyüme ve gelişmede önemli bir yeri vardır. Büyüme ve gelişme, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, tat duygusu, iştahsızlığın engellenmesinde etkilidir. Çinko; kırmızı et, kuru baklagilller, yağlı tohumlar ve tam tahıl ürünlerinde bulunur. Bebeklerde şeker ve şeker katılmış besin tüketimine dikkat edilmeli ve 1 yaşına kadar rafine şeker ve tuz katılmış besinler kullanılmamalıdır. Ülkemizde yaklaşık yüzde 11 oranında bebeklerde malnütüsyon (zayıf çocuk) görülmektedir. Bir diğer tehlike de şişmanlığın yaygınlaşmasıdır. Dünyada 5 yaş altında yaklaşık 20 milyon çocuk fazla kilolu ve obezdir ve bu çocukları gelecekte sağlık sorunları beklemektedir. Sağlıklı beslenme temelleri erken yaşlarda aile tarafından atılır. Anne sütü dışında aşırı karbonhidratlı ve nişastalı gıdalarla beslenen bebeklerde, yağ hücreleri sayı ve volüm olarak artar ve bunlar gelecekteki obezitenin temelini teşkil eder.
SEVGİYLE DOKUNMA
Bir bebeğin mutluluğu için, bebeğe dokunmak çok önemlidir. Örneğin; eskiden giydirilen bebek eldivenleri artık çıkarılmış durumda… Biz diyoruz ki, bebek doğduktan sonra ilk yarım saat içinde anne göğsüne konulmalı, annesine dokunmalı, temas etmeli… Bu durum annede süt sekresyonunu da arttıran ve başlangıcı sağlayan en önemli faktördür. Bebeği çıplak olarak anne ve baba göğsüne koymak, bebeği daha mutlu kılıyor, anneyi ve babayı bebekle iletişim bakımından daha iyi yapılandırıyor. Her çeşit dokunma çok önemli. Çünkü inanılmaz bir güven duygusu oluşturuyor; yeterince dokunulmayan, sevgisiz çocuk iyi büyüyemiyor. Bu arada bebeğin giydiği kıyafetler ve kullandığı bezlerin de vücuda dokunması önemli. Dokunmadan dokunmaya fark var ve en güzelini hakkeden de çocuklar. Bu bakımdan her çeşit pozitif etkileşimin, her çeşit pozitif dokunmanın bebeğin vücut ve ruh sağlığında, çok önemli yeri var. Bağışıklık sistemini, dokunarak, bebekle iletişim kurarak sağlayabilirsiniz. Sevgisiz çocuk iyi büyüyemez. Aslında bu sadece bebekler için değil, yetişkinler için de önemli. Şimdi dünyada çok yaygın olan bir yaklaşım var: Sevgiyle dokunmak, bağışıklık sistemini güçlendirir, çünkü mutluluk hormonunun salgılanmasını pozitif olarak etkiler.
BEBEĞİN POPOSU…
Bebek hastanede doğuyor, ilk eğitimler burada veriliyor. Bebek, anne memesine adapte olmaya çalışıyor. Sonra, evine gidiyor. Bir bebeğin doğduktan sonra ilk kontrolü 7 ila 10. gün arasındadır. Ve bebek kontrole geldiğinde bebeğe yazılan reçetede iki ürün yer alır. Bunlardan birisi anne sütüyle beslenen bir bebek için, fizyolojik dozda gerekli olan D vitamini, ikincisi pişik kremi… Yani bebeğin mutluluğu, onun vücudunu sağlıklı kılabilmek için anne sütü artı D vitamini, artı pişik kremi şeklinde gelişiyor. Geçmişte pişik kremini çok yoğun şekilde öneriyorduk, şimdi koruyucu kremler de var. Yani bebeğin poposu, mutluluğu için önemli ve korunması lazım. Geleneksel olarak da ne deriz; bir bebek karnı toksa, altı temizse, gazı çıkmışsa, o zaman mutlu bir bebektir. Eskiden şartlanma metoduyla bebekleri çişe kakaya alıştırma gibi bir yöntem vardı. Şimdi, çocuk hazır olduğu zaman kendisini belli eder, diyoruz. Bebek 7 ila 9.aya geldiği zaman, özellikle büyük ebeveynler, bebeği çişe tutardı ve bebek şartlanarak öğrenirdi. Bu uygulamayı günümüzde önermiyoruz. Daha özgür, daha güvenli ve bilinçli bebeğin genel olarak 1,5 -2 yaşında çiş ve kaka kontrolünü şartlanmasalar da sağladıklarını görüyoruz. Bu nörolojik sistemin gelişmesiyle ilgili.
Babalar önce anneyi mutlu etsin, sonra bebeği…Kuşkusuz, bir bebeğin, bir çocuğun mutluluğu için hem annesinin hem de babasının ilgi ve sevgisine ihtiyacı var. Fakat, bebeğin önce anneyi aynaladığı da bir gerçek… O yüzden de anne mutluysa, bebek de mutludur, anne mutsuzsa bebek de mutsuzdur ya zaten… Anneler, “Bu bebeğin bugün nesi var, nasıl da huysuz, huzursuz” dedikleri günlerde, dönüp de bir kendilerine baksalar cevabı kolaylıkla bulabilirler. Annenin en ufak bir sıkıntısı, huzursuzluğu bebeğine yansır… O nedenle ben diyorum ki, babalar önce anneyi mutlu etmeyi iş edinin, sonra da çocuklarınızı… Ve bu alışkanlık sadece bebeklik zamanlarında değil, bir ömür boyu böyle devam etsin. Çünkü, ilerleyen yılllarda da çocuklar anne ve babanın birbiriyle ilişkisinin nasıl olduğundan, hem o anki hem de gelecekteki mutlulukları adına fazlasıyla nasipleniyorlar.

KOLİK BEBEK DE YAPILABİLECEKLER:

Her beş bebekten biri akşamüstüne doğru başlayan ve gece yatma zamanına kadar süren ağlama krizlerine tutuluyor. Doğumdan iki ya da üç hafta sonra başlayan kolik bebeklerin ağlamasının üçüncü ayın sonunda tamamen ortadan kalkması beklenir. Bebeğinizin ağlamasını dikkate almakla birlikte, koliğin tedavisinin olmadığını da bilmelisiniz. Halk arasında gaz sancısına iyi geldiği düşünülerek bebeklere verilen bitki çayları ise, sadece anneyi psikolojik olarak rahatlatmakta, bilimsel bir temele dayanmamaktadır. Üstelik, anne sütü alacağı miktar yerine bebeklerin karınlarının boş yere doldurulması da hoş değildir. En iyisi mi sabırlı ve sakin bir tutum izleyin. Çünkü kolik ağlamaları sonucu kendinizi çileden çıkmış ve çaresiz hissedebilirsiniz.
Bebeğinizin sıkıntılarını anlatmasının en kolay yolu ağlamasıdır. Ağlamak yeni doğmuş bir bebeğin olgunlaşmamış fizyolojisinden kaynaklanır. Bütün bebekler ağlarlar, fakat herhangi bir sağlık sorunu olmayan bebekte her türlü kontrol edilemeyen ağrıya,“kolik” yani gaz sancısı denir. Kolik ağlaması diğer ağlamalardan farklıdır. Bebek sakinleştirilemeden saatlerce ağlayabilir, çok ender ağlama bir gün boyunca sürer.
Gaz sancısı olarak da adlandırılan “infantil kolik”, genellikle bebeler 3-4 haftalıkken başlar ve 4. aya kadar devam edebilir. Bu sorunun kesin bir tedavi yöntemi yoktur. Fakat uygulanan bazı yöntemler yararlı olabilir. Kolik 3 ayın altındaki bebeklerin yüzde 10 ila 30’unda görülebilir. Genellikle kolik ağlaması her gün tekrarlar, bazen bir gece ara verdiği görülür.
Koliği olan bebekler günde ortalama 3 saatten fazla ağlarlar ve bu durum haftada en az 3 gün tekrar eder. Bu sorun aileleri fazlaca endişelendirebilir. Tedavi gerektiren herhangi bir sorun olmamasına rağmen, ebeveynler en çok bu nedenle doktora başvururlar.
KOLİK NASIL ANLAŞILIR?
Bütün bebekler zaman zaman ağlarlar, bu çok doğaldır. Fakat yine günde 2 saati geçen ağlamalarda doktorunuza danışmanızda fayda vardır. 
Bebeğinizin ağlaması günde 2-3 saati geçiyorsa, 18.00-24.00 saatleri arasında akşamları daha da şiddetleniyorsa, huzursuzsa, sıkıntılı bir şekilde bacaklarını çekerek gaz çıkarıyorsa bu belirtiler koliğe işarettir. 
Aşırı ağlamanın bebeğinize hiç bir zararı yoktur. İkinci aydan itibaren kolik ağlamaları azalmaya başlar. 3. – 4. aya geldiğinizde kaybolur. Ağlama nöbetlerini tamamen yok etmenin kesin bir yolu yoktur, ama bazı uygulamalarla süresi kısaltılabilir. Uzun vadede bu bebekler diğer bebeklere oranla daha duyarlı olabilirler.
KOLİĞİN NEDENLERİ
Sağlıklı olan her bebek doğumdan sonraki birkaç ayda farklı sebeplerden dolayı ağlayabilir. Koliğe neden olan sebepler tam olarak bilinmemekle birlikte, bebeğinizi rahatlatmanızın en iyi yolu onu kucağınıza alarak, hafif ve yumuşak hareketlerle karnını okşamanızdır. Bazen ılık bir banyo da ağrısını hafifletmeye yardımcı olabilir.
Bebeğe uygulanan bakım yöntemleri koliğe neden olmaz. İçiniz rahat olsun, kendinizi suçlamayın. Bebeğinizin aşırı ağlamasının nedeni çok gazının ya da karın ağrısının olması değildir. Gazını çıkarmak için bebeğinizi hırpalamayın ve özel biberonlara da gerek yoktur. Ağladığı sırada karnının çok fazla sert olduğunu farkederseniz paniklemeyin. Bunun nedeni ağlarken karnını kasmasıdır. Kollarını ve bacaklarını da kendine çekerek kasabilir.
ÖNERİLER
- Ağladığı zaman kucağınıza alarak onu sakinleştirmeye çalışın. Kucağınızda gezdirin ya da yavaş yavaş sallayın. Yalnız olmadığını, yanında olduğunuzu ona hissettirin.Dr. Harvey Krap’ın bu konuyla ilgili önerileri de çok işe yarar.Buradan okuyabilirsiniz:http://blogcuanne.com/tag/harvey-karp/
- Sakin ve sessiz bir yerde emzirin. Yediklerinize dikkat etmeniz gerekir. Bir görüşe göre, yediğiniz besinler örneğin; inek sütü, baharatlı gıdalar vb. bebeğinizde gaz yapabilir.
- Eğer hazır mama kullanıyorsanız doktorunuza başvurarak daha az gaz yapan bir mamayı tercih edebilirsiniz.Her markanın gazlı bebeklere özel maması var, meraklanmayın!
- Emzirirken ya da biberon ile beslerken bebeğinizin hava yutmamasına özen gösterin. Örneğin; meme ucunu olabildiğince geniş olarak bebeğinizin ağzına verin. Biberon ile besleniyorsa biberonu yatay değil, dik olarak verin.
- Stresli ortamlarda yaşayan bebeklerin gaz problemini daha çok yaşadığına dair araştırmalar var. Bebeğiniz için mümkün olduğunca sakin ortamlar yaratın, stresten uzak durmaya çalışın. Fırsat buldukça dinlenmeye çalışın. Siz ne kadar rahat ve mutluysanız, bebeğiniz de öyle olur.
- Bebeğinizi uyku düzenine alıştırmaya çalışın. Örneğin; geceleri daha çok uyumasını sağlayın. Uykusu geldiğinde kendi kendine uyumasına imkan yaratın. Gündüzleri ise çok uzun süreler uyumasına izin vermeyin.
- Açlık nedeniyle ağlamasını azaltmak üzere bebeğinizi sık aralıklarla az az besleyin.
- Emzik vermeyi de deneyebilirsiniz.
- Altının temiz olmasına dikkat edin.
Bütün bunların dışında kolikle başa çıkamadığını düşünüyorsanız, doktorunuza danışarak ilaçla tedavi yöntemini tercih edebilirsiniz. Fakat bilmelisiniz ki, koliği kesen sihirli bir ilaç yok. Ve ilaçların da yan etkileri olabilir.
Bebeklerde gaz sancısının (koliğin) genellikle mide bağırsak problemlerinden kaynaklandığı düşünülse de, yapılan bazı araştırmalara göre çıkış noktası bebeğin anneyle kurduğu ilişkidir. Anne gergin olduğunda ve emzirme deneyimi keyifle yaşanmadığında; anne bebeğini tedirgin tuıtar ve bebek de bunu hisseder. Bir an önce karnını doyurup, memeden çekilmek ister. O yüzden hızlı hızlı emer ve dolayısıyla hava da yutar ve bu gaz olarak karşımıza çıkabilir. Burada olayı başlatan ilişkidir; bebeğin annenin kucağında tedirgin durması, keyif alarak, sindire sindire emmemesidir. Örneğin; İngiltere’de yapılan bir araştırmada 5 yıl boyunca anne babası olmayan çocuklar gözlenmiş ve bu çocuklarda kolik sorununa rastlanmamış. Yani, ilişki yoksa kolik da yok denilebilir. Sonuçta, emzirmeye-ilişkiye eşlik eden süreçlerin, davranışların üzerinde durulup, düşünülmesinde büyük yarar var. 
Ama bu demek değil ki; her kolik bebeğin annesiyle olan ilişkisi kötü..
Kolik bebeklerde anne – bebek teması çok önemli. bunun için de wraplar süper!! tavsiye ederim.. Bunun içindehttp://www.sleepywrap2.blogspot.com/ bu steyi öneririm. Ben de kullandım. gerçekten bebğinizle bütünleşmek çok güzel..
White noise da çok işe yarıyor.http://arsiv.sabah.com.tr/cp/rop101-20070311-102.html buradan Buzuki orhan’ın neden bir cd hazırldığı ile hikayeyi de okuyabilirsiniz.
 Kolik bebekler genelde anne karnında kalmak isteyen bebekler . O nedenle annenin yakınlığına çok ihtiyaç duyuyorlar. Klasikleşmiş fakat günümüzde uzaklaşılmış olan kundaklama da işe yarıyor. Özellikle bebeğin uyutacağınız zaman kundaklarsanız, ellerini uykuda oynatırken kendini uyandırmaz, daha uzun ve huzurlu bir şekilde uyuyabiliir.
Bir de ılık duş ardından elma yağı veya bebeğine banyo sonrası kullandığın bebe yağı ile yapacağınız masaj çok etkili olabillir.Bebeklere masaj yapmanın ne özel bir tekniği ne de belli bir sırası vardır; esas sorun bunu onların küçük bedenlerine uydurabilmektedir. Bebeğin vücudu çok küçük olduğundan, en çok sıvazlamaları kullanacaksınız.
Bebeğiniz için bir rahatlama ve rahatlatma tekniği olan masajın temeli, eller yardımıyla bebeğin tüm vücudunda yumuşak dokunuşlar yaratmaktır. Masaja, bebeğinizin başından başlayarak kollarına, karnına, kol ve bacaklarına uyguladığınız hafif dokunuşlarla başlayın. Kendinizi güvende hissettikçe ve bebeğiniz alıştıkça, uyguladığınız basıncı yavaşça arttırarak masaja devam ediniz.
Masaj sırasında üzerinde çalıştığınız bölge elleriniz için fazla küçükse, parmak uçlarınızla masaj yapın. Bebeğinizin hoşuna giden hareketleri hemen keşfedeceksiniz. Tüm hareketleriniz yavaş ve dengeli olsun; kendinizi zorlamayın, stres yapmayın, bırakın elleriniz sizi yönlendirsin.
Masaj yaparken yüz de dâhil olmak üzere tüm bölgelerde badem veya zeytinyağı gibi hafif bir bitkisel yağ kullanın. Bebekler için uygun olan bu yağları kolayca bulabilirsiniz. Bebek yağı mineral esaslı bir yağdır, deri tarafından kolayca emilmez.
Bu arada kolik bir bebeğe sahip çok zordur. O nedenle arada sizin de rahatlatılmasının da önemi var. Anneniz, kardeşiniz veya size yakın olan bir arkadaşınızdan arada mutlaka size destek olmasını rica edin. Eşiniz eve geldiğinde , dışarı bir markete bile gitseniz sizi rahatlatacaktır. Siz iyi olmalısınız ki bebişiniz de iyi olsun. Siz de ara ara nefes egzersizleri de yapabilirisniz

ANNELERE…

Anne demek;
* Yenilen her lokmadan sonra alkış kıyamet koparan,şenlik havasına
bürünendir.
* Çıkan her pirinç tanesi diş için tüm hısım akrabaya telefon açandır.
* Tüm hafta hayalini kurduğu pazar kahvaltısına oturup asla yiyemeden
kalkandır.
* Sabaha kadar kırk sefer uyanarak,sabah kalkıp zombi gibi işe gitmektir.
* İşten eve geç gelmenin vicdan azabıyla bebeklerinin yanına kıvrılıp
saatlerce koklayandır.
* Tatil yapamamanın kitabını yazandır.
* Eskiden hergün uğradığı kuaförünün yolunu unutandır.
* Çaydanlığın kapağı ile pet şişeyi kapatmaya çalışandır.
* Parça pinçik olmuş pazar gazetesini birleştirip okumaya çalışandır.
* Gecenin bir yarısı gözü kapalı süt ısıtıp,gözü kapalı geri dönendir.
* Saatlerce leblebi parmaklı ayakları öpmekten sonsuz keyif alandır.
* Temcid pilavı tadındaki baby tv yi seyretmektir.* Bebek şef şarkısı
söyleyerek,fırsat bu fırsat deyip birşeyler yedirmeye çalışmaktır.
* Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak,mısırı tanelere ayırmaktır.
* İşten yeni gelmiş ve içeri ilk adımı atmışken,”Anne atttaaaaa”
sözleriyle çark edip,en yakın parkın yolunu tutmaktır.
* Anne demek bebek havuzunda yüzmektir.
* Başka bir anneyi nerede görürse görsün “Seni çok iyi anlıyorum tatlım
“bakışı atandır.
* Aşı takvimini ezbere bilendir.
* Kazara kendi için alışverişe gidip nasıl olduysa bebek kıyafeti dolu
poşetlerle geri dönendir.
* Ne kadar sert olursa olsun hayır demeyi beceremeyendir.
* İşe yetişmek için düğmelerini bahçede ilikleyendir.
* Uyduruk ninni besteleyendir.
* Çantasında sürekli Oyuncak kurbacık,ıslak mendil ve kreker taşıyandır.
* Son teknoloji telefonu denize atıldığında ,diken diken olmuş her bir
Saçına rağmen,annecim telefonlar yüzemez diyebilendir.
* Anne demek eskisinden bin kat daha güçlü olmak demektir.
* Anne demek hayatının sonuna kadar ve sonunun da ötesinde birileri için
endişelenmektir.
* Anne demek iki küçük melekle,gururla, küçük dağları ben yarattım edasında yürüyebilmektir.
* Anne demek yüreğini parçalara bölüp herbir parçayı özenle onlara sunmaktır.
* Anne demek 9 ay karnında taşımak değil,ömrünün sonuna kadar yüreğinde taşımaktır.

Yenidoğan bebeklerin bakımı için küçük püf noktaları

1-Bebekleri sallayarak büyütmenin faydalarını anneler insanlığın ilk günlerinden itibaren annelik içgüdüleri ile hissetmişlerdi. Tabii burada bebeğin annesinin kucağında sallanırken onun sesi ve kokusu ile duyduğu mutluluğun etkisini de unutmamak gerekir. Bebeği uyuturken hızlı sallamak zararlı ….
Bebeği sallayarak uyutmak Türk kültürünün değişmez parçası. Hemen hemen tüm anneler bebeğini ayağında ya da beşikte sallayarak uyutuyor.
Oldukça masum görünen bu yöntem dikkat edilmediğinde bebeğin henüz yeni gelişen beyninde ciddi hasarlara sebep olabiliyor. Bebeği sallayarak uyutmaya alıştırmayın ağladığında yatağının yanına gidip, ona ninni, piş piş gibi seslerle onu sakinleştirmeye çalışın. Ağlamaya devam ederse ona dokunarak, ninni söyleyin. Halen ağlıyorsa, kucağınıza alıp, piş pişleyin. Eğer kendi başına uyumuyorsa çok hafif ve kısa süreli sallayın. Hafif titresimli yatalar, ana kucaklarını da kulanabilirsiniz. Bebeğinizin uykuya dalmasına yardımcı olabilir.
2-Bebeklerimiz yeni doğduklarında gece ile gündüz arasındaki farkı anlamazlar. Yeni doğan bebekler gündüz en fazla 2.5–3 saat uyumalılar. Eğer uyanmazlar ise yanağına dokunarak, onu minik minik öperek, gerekirse kıyafetlerini yavaş yavaş çıkararak uyandırmalıyız. Bu ilk günlerde çok kolay olmaya bilir. Geceleri ise 4–5 saatte bir beslemek için uyandırmak gerekir. Bebeğiniz büyüdükçe gece uyandırmaya da gerek yoktur. Yeni doğan bebekler rutinlere çok kolay alışırlar. O nedenle gündüzleri sesli ortamda ve aydınlık ortamda uyutmak, geceleri ise daha karanlık, loş, sessiz ortamlarda uyutmak hatta gece uykusunda önce bebeğinizi yıkayıp, masaj yaptıktan sonra pijamalarını giydirip, emzirerek uyuyabilirsiniz. Banyo yapma ve pijama giydirerek belli bir rutin oluşturmak, bebeğiniz için uykuya geçmek açısından daha kolay olacaktır. Yeni doğan bebeklere bir şey öğretmek için rutinler oluşturmak, işleri kolaylaştıracaktır.
3-Bebeğinizin karyolası;
Keskin ve sivri kenarları olmamalı,
Yatağın kenarları bebeğiniz büyüdüğünde bebeğiniz yataktan atlamayacak kadar yüksek olmamalı, en az 60 cm olmalı,
Kkorkulukların aralıkları elleri sıkışmamamsı için 2.5 cm dar olmamalı,
Bacaklarını sarkıtmaması için de 6 cm geniş olmamalı,yatak karyolaya tam oturmalı bebeğin elleri ve kolları sıkışmamalı,
Bebeğinizin yatağı yarı ortopedik olmalı fala sert yatak bebeğinizi çok yoracak ve uyumasını geciktirecektir.
Yatak yün yada pamuklu olmamalı.,yatağın kirlenmemesi için yatağın üstüne yatak koruyucusu (alez) kullanmalısınız.
Çarşaf %100 pamuklu olmalı ve gergin şekilde yatağa serilmeli, bunun için de lastikli çarşaflar uygun olacaktır.
Yatağın kenarına konana koruyucularının iplikleri 18 cm fazla olmamalı.
Yastık yeni doğan bebekler için önerilmez. Sık sık bebeğinizin pozisyonunu değiştirip, yan yatmasına yardımcı olan yan yatma yastıkları kullanabilirsiniz.
4-.Bebeği kundaklamak;
”Anne karnında kolları ve bacakları kıvrık duran bebeğin bir süre daha bu pozisyonu koruması, doğanın gereğidir. Bunun aksine, kalça ve dizleri zorla düzeltilerek sıkıca kundağa sarılmış bebeklerde kalçalar çıkığa eğilimli hale getirilmektedir. Çukuru henüz tam gelişmemiş yeni doğan bebeğin, bu zorlamalar nedeniyle kalçasında çıkıklar olabilir. O0 nedenle yeni doğan bebeklerinizi sıkı sıkı kundak yapmak sakıncalıdır.
Ama yeni doğan bebeklerimizi emzirirken veya uyuturken hafif şekilde sararak uyutmak ve beslemekte fayda vardır. Çünkü el ve kol hareketleri nedeniyle uykusundan uyanabilir. Hafifçe sarmak bebeğinizin kendisini güvende hissetmesini sağlayacak ve daha rahat uyuyup, daha rahat da emecektir

BEBEĞİNİZE KIYAFET SEÇERKEN DİKKAT EDİLECEKLER:

Yenidoğan bebek cildi o kadar hassastır ki üzerine giydirdiğiniz giysiden çok çabuk etkilenebilir. Bu nedenle ona kıyafet seçerken güvende ve rahat olması için dikkat etmeniz gereken bazı kurallar vardır.
Düğmeler ve fiyonklar
Bebeğinize kıyafet alırken kendinize alıyormuşsunuz gibi düşünmemelisiniz. Beğendiğiniz bir kıyafeti sadece güzel göründüğü için alırken bebeğinize aldığınız kıyafetin tehlikelerini göz önünde bulundurmalıyız. Örneğin düğme ya da fiyonk gibi ayrıntılar çok şık dursa da bunları alırken kontrol etmeli, çabuk çıkıp, kopmadıklanna bakmalısınız. Aksi halde bebeğiniz bu düğmelerden ya da fiyonklardan birini yutma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Aynı zamanda düğmelerin ağzına yakın olmaması da önemlidir; çünkü biraz hareketlenmeye başlayan çocuklar özellikle de diş çıkarırken düğmeleri ısırmak isteyebilirler; bu da boğazına kaçmasına neden olabilir.
Fonksiyonel
Bebeğinizin kıyafetini özellikle ilk aylarda çok sık değiştirmeniz gerekebilir. Altını sıkça kirletebilir. Bu nedenle kullanışı kolay olan ürünleri seçmelisiniz. Örneğin çıt çıtlı tulumları alttan kolayca açabilir ve bezini değiştirebilirsiniz. Bebeğinizin bezini kolaylıkla değiştirebilmeniz için çıt çıtlı badiler size kolaylık sağlayacaktır. Aynı şekilde yaka kısmında çıt çıt olan ya da boyun kısmı geniş olan giysilerle de bebeğinizin üzerini değiştirmek daha kolay olacaktır.
Mevsim değişiklikleri
Bebeğiniz daha doğmadan alışveriş yapmaya başladıysanız önceden kıyafet almanın yanlışlığına düşebilirsiniz. Bebeğinizin doğacağı ayı iyi tespit etmeli o mevsime göre kıyafetler seçmelisiniz. İlk doğduğu aylarda genelde tulum tipi kıyafetler giydirmek çok daha kullanışlı olacaktır. Bu nedenle alışverişi çok fazla abartmamakta yarar vardır.
Beden
Bebeğinize giysi seçerken bedenini yeni doğmuş bebek boyutlarında alabilirsiniz; fakat şunu da göz önünde bulundurun; gelecek hediyeler çoğunlukla yeni doğan bebek için olacak ve bunun için yeterince kıyafet birikecektir. Size tavsiyemiz bebeğinize doğmadan çok fazla kıyafet almamanız ve doğmasını beklemeniz.
İkinci el
Bebeğinize yakın çevrenizin verdiği kıyafetleri giydirmenizde hiçbir sakınca yoktur; çünkü bebekler o kadar hızlı büyür ki zaten o kıyafetler de en fazla buya da iki kere giyilmiştir. Böylece maddi olarak da rahat etmiş olursunuz.
• Bebeğinizin kıyafetlerini yaşa göre değil kilosuna göre almalısınız. Bebeğiniz doğum ağırlığı 4000 gr olarak bekleniyorsa yenidoğan için olan giysileri çok kısa süre küçük gelecektir. Bebekler ilk birkaç ayda çok hızlı büyürler ve giysileri çabucak küçük gelmeye başlar. İlk aylarda 0–6 ay bedenler daha kullanışlı olur.
• Boyundan açılmaya başlayarak ayağa kadar fermuarlı ya da çıt çıtlı olanlar tercih edilmelidir. Sık bez değiştirileceği için altı kolaylıkla açılıyor olmalıdır. Geniş yakalı olması baş kısmından kolayca geçmesini sağlar.
• Doğal iplikten ve özellikle pamuklu giysiler bebek cildi için en uygun olanlarıdır. Ütü gerektirmeyen giysiler daha kullanışlı olacaktır.
• Çok sıkı çoraplar ve giysiler hareketlerini engelleyeceği için pek uygun değildir. Özellikle sıkı çoraplar içinde ayak parmakları hareketsiz kalacaktır. Dantelli, saçaklı, bağcıklı giysiler bebekler için uygun olmayabilir.
• Tüylü, boyası çabuk çıkan, tüyleri kolay çıkabilen kalın kazaklar tercih edilmemelidir
Yenidoğan bebeğiniz için ihtiyacınız olacak giysiler nelerdir?
4-6 adet body, bunlardan 1-2 tanesi yenidoğanlar için; diğerleri 0-3 ay olarak seçilebilir.
Göbek bağı düşene kadar body yerine 1-2 adet t-shirt de alınabilir.
4-6 adet pijama ya da tulum alınabilir. Kış aylarında ayak kısımları kapalı olabilir. Ancak yaz ayları için ayak kısımları kapalı olmamalı ya da kolay açılabilmelidir.
Kış aylarında 2-3 adet uyku tulumu, 1-2 adet battaniye, 2-3 adet sweat shirt gerekebilir.
Dışarıda giydirmek için kar tulumları, bere, eldivenler olmalıdır.
Bebeğinizin kıyafet seçiminde ve kullanımında dikkat edilecek hususlar nelerdir?
Bebeğinizin kıyafetlerini yaşa göre değil, kilosuna göre almalısınız. Bebeğiniz doğum ağırlığı
4000 gr olarak bekleniyorsa yenidoğan için olan giysileri çok kısa süre küçük gelecektir. Bebekler ilk birkaç ayda çok hızlı büyürler ve giysileri çabucak küçük gelmeye baslar. İlk aylarda 0-6 ay bedenler daha kullanışlı olabilir.
Boyundan açılmaya başlayarak ayağa kadar fermuarlı ya da çıt çıtlı olanlar tercih edilmelidir. Sık bez değiştirileceği için altı kolaylıkla açılıyor olmalıdır. Geniş yakalı olması baş kısmından kolayca geçmesini sağlar.
Doğal iplikten ve özellikle pamuklu giysiler bebek cildi için en uygun olanlardır. Ütü gerektirmeyen giysiler daha kullanışlı olacaktır.
Kıyafet seçerken mutlaka kullanma ve yıkama talimatlarını okuyun. Hem kullanımda hem de kıyafetleri yıkarken size yardımcı olacaktır.
Bebeğinizi hava sıcaklığını göz önünde bulundurarak giydirin. Özellikle kış aylarında çok kalın giysiler yerine gerektiğinde çıkarılabilecek üst üste giyilebilen giysiler giydirin.
Bebeğinizi giydirirken baş kısmından giysiyi çabucak geçirmek gerekir. Soyarken de önce ayak ve kollar çıkarılıp, sonra giysi boyunda toplanıp arkadan öne doğru çıkarılmalıdır.
Bebekler soyunup giyinmekten pek hoşlanmadıklarını unutmayın. Ayrıca aniden ağlamaya başlıyorlarsa bunun nefes almalarının bloke olmasının yarattığı panik olduğunu da belirtelim.
Çok sıkı çoraplar ve giysiler hareketlerini engelleyeceği için pek uygun değildir. Özellikle sıkı çoraplar içinde ayak parmakları hareketsiz kalacaktır. Dantelli, saçaklı, bağcıklı giysiler bebekler için uygun olmayabilir. Dantelleri kavradığında parmakları arasında sıkışabilir, bağcıklara dolanabilir.
Bebek kıyafetlerinin dikiş yerleri sert olmamalı, kaşındırmamalı ve kalın olmamalıdır.
Tüylü, boyası çabuk çıkan, tüyleri kolay çıkabilen kalın kazaklar tercih edilmemelidir. Aynı şekilde bebeğini sürekli kucağına alan anne de kıyafetlerini seçerken buna dikkat etmelidir.
Bebekler ilk aylarda sürekli kusabilir, bezinden idrar kaçırabilir. Bu nedenle annenin giysileri de kolay yıkanabilen türden olabilir. Ayrıca parfümlü ve renkli deterjanlar yerine daha kokusuz ve parfümsüz deterjanlar kullanılmalıdır.
Bebek giysilerinin yıkanmasında dikkat edilecek hususlar nelerdir?
Bebeklerin cildi erişkinlerden çok daha hassastır. Kullanılan temizlik malzemesine bağlı olarak kolaylıkla alerjik reaksiyon gelişebilir. Sadece bebek giysileri için olan deterjanlar kullanılacağı gibi, kokusuz ( parfümsüz) ve renksiz deterjanlar da kullanılabilir. Sabun yerine çamaşır deterjanları tercih edilmelidir. Sabunlar kumaş dokusuna zarar verebilmektedir. Kıyafetleri yıkamadan önce mutlaka yıkama talimatı okunmalıdır.
Bebek çamaşırları için ağartıcı, yumuşatıcı ve güçlü leke çıkarıcıları kullanılmamalıdır.
Bebek giysileri alındıktan sonra mutlaka yıkanıp öyle kullanılmalıdır. Saklanırken naftalin ve güve ilaçları kesinlikle kullanılmamalıdır.
Lekeler nasıl çıkarılmalıdır?
Giysi üzerinde kurumuş, katılaşmış lekeler önce kazınmalı ya da silinmelidir. Lekeler hemen soğuk suda ıslatılmalı; eğer leke çıkmıyorsa deterjan ile soğuk suda 30 dakika bekletilmeli, sonrasında sıcak su ile normal yıkama yapılmalıdır. Lekeli çamaşırlar çamaşır makinesinde yıkanırken giysi üzerindeki yıkama talimatında belirtilen en yüksek sıcaklıkta deterjan eklenerek yıkanmalıdır.
. Kıyafet seçerken cildin sağlığı için pamuklu olan kıyafetler tercih edilmeli. Bebeklerin kıyafet değişimi yetişkinlerinki gibi değil tabi. Günde en az 3 kez üstünü değiştirip terli bırakmamak gerekir. Elbiseleri tam ve yedekleri ile birlikte bulunmalı. Body, çorap, tulum, alt bezleri vb. Bahar mevsimlerinde giydirebileceğiniz tulumlar bulundurun. Bebeğin ilk zamanlarında giysiler çabuk küçüleceği için çok almaya gerek yok. Bebeğin göbek kordonu düşmeden evvel üzeri kapalı olduğundan endişelenecek herhangi bir durum olmaz.
Çok sayıda bebek giysisi geçişi sağlamak için düzenlenmiştir zaten. Eğer bebek doğmadan elbise almak isterseniz Ultrasonla baktırdıktan sonra kilosuna göre alabilirsiniz. Yeni doğanlar baş kısımlarından daha kolay üşütecekleri için mevsime göre kalın veya ince şapka taktırın. Belli bir dönem bebeğin ısısını düzenli tutmak daha az üşütmesini sağlar. Üşütmesin diye bebeğinizi sıkmayın. Üst üste giydirmeyin. Kıyafetleri yıkarken kendi deterjanınızı kullanmayın. Yumuşak pamuklu olması için uygun bir deterjan tercih edin. Yada sabun kullanmakla durumu düzeltebilirsiniz. Otomatik makinede kullanmak için sabunlar var. Ama bebeğin elbiseleri makineyi doldurmayacağından elle yıkanabilir ama bu pratik olmaz. Elle yıkama tozu işinizi görecektir. Bebeğe su emici alt kurulama havlusu ve banyo havlusu bulundurun.
Elbise almada yukarıda belirttiğimiz bilgiler dışında bebeğin hangi mevsimde doğmasıda etkiler. Eğer yaz sonu doğacaksa daha çok son bahara ve kışa yönelik alınmalı. İnce elbiseler azınlıkta alınmalı. Tabi yakınlarınızdan gelen hediye elbiselerde düşünülerek alış veriş yapılmalı.
Bebeğinizin ihtiyacı olabileceği bazı elbiseler şunlar olabilir; 4-6 adet body(hepsi yeni doğan için olmamalı diğer dönemlerde de kullanacağı şekilde alış veriş yapılmalı.), 1-2 adet t-shirt, 4-6 tane pijama(kış için ayakları kapalı olanlar seçilebilir), 2-3 adet uyku tulumu, kar tulumu, bere, ve eldivenler alınabilir.
Bebeğinizin Kıyafetlerini Yıkarken Dikkat etmeniz gerekenler
İlk önce yıkayın: Bebeğinize giyecek bir şeyler aldığınızda mutlaka ona giydirmeden önce yıkamalısınız. Çünkü bebeğinizin hassas bir cildi vardır ve yeni kıyafetlere karşı alerjik bir durum ortaya çıkabilir. Bunun nedeni kıyafetlerin mağazada beklediği süre içinde toz ya da kir gibi durumlara maruz kalmış olma ihtimalidir.
Deterjan: Bebeğinizin kıyafetini mutlaka bebekler için özel üretilen ürünlerle yıkamanız gerekmez. Kendi kıyafetlerinizi yıkadığınız deterjanla ve yumuşatıcıyla da yıkayabilirsiniz.
Temiz kıyafetler: Bebeğinizin kıyafetleri sürekli kirlendiği için sık sık değiştirmenizde yarar vardır. Bunun için yanınızda kıyafet dolu bir çanta taşıyabilirsiniz. Bu durumla baş etmek için ise haftanın bir gününü bebeğinizin çamaşırlarına ayırabilir ve kirlenenleri toplu bir biçimde yıkayabilirsiniz.