13 Kasım 2013 Çarşamba

HAMİLELİKTE GEREKEN BESİN GRUPLARI VE BESLENME

Hamile kadının beslenmesindeki amaç, annenin kendi fizyolojik gereksinimlerini karşılayarak vücudundaki besin öğeleri yedeğini dengede tutmak, bebeğin normal büyümesini ve salgılanan sütün gerektirdiği enerji ve besin öğelerini tam olarak karşılamaktır.


HAMİLELİKTE GEREKEN BESİN GRUPLARI VE ÖRNEKLERİ:

 Gebelik öncesinde normal ağırlıkta olan bir anne adayının gebeliği süresince ayda ortalama 1 kg ağırlık kazanması istenir. Genellikle ilk 3 aylık dönemde ağırlık kazanımı çok azdır, zamanla artış gösterir. Toplam 9-12 kg ağırlık kazanımı gereklidir. Anne adayının, normal enerji gereksinimine ek olarak ilk 3 ayda günde 150 kkalori, 4-9 ay arasında ise günde 300 kkalori daha ek olarak alınmalı, normal vücut ağırlığına ayda ek olarak 1-1,5 kg eklenmesi önerilir. Gebelik başlangıcında normal ağırlığından şişman olan anne adayının fazla ağırlık almasına gerek yoktur.

Yemekler genellikle 3 öğünde tüketilir. Gebeliğin ilk döneminde öğün sayısı arttırılarak öğündeki yemek miktarı azaltılabilir.

Öneriler:

Etler haşlama veya ızgara olarak tüketilmeli, süt ve türevleri yağsız, kaymaksız, diet ( light) olarak tercih edilmelidir. Sebze ve meyveler en doğal şekliyle olmalı ve meyveler mümkünse kabuklu olarak tercih edilmelidir. Kuru baklagillerin tüketimi de hafta da 2-3 defa tavsiye edilir.



Kalsiyum   Gebeliğinizin 8. Haftasında oluşmaya başlayan bebeğin kemik ve dişlerinin gelişimi için kalsiyum önemlidir. Gebelikte, normal gerek duyduğunuz miktarın iki katı kadar kalsiyum gerekir. Kalsiyum açısından gerekli besinler arasında peynir, süt, yoğurt ve yapraklı sebzeler sayılabilir. Ancak süt ürünlerinin yağ açısından da zengin olduğunu unutmayın. Bu nedenle yağı alınmış süt ve yoğurdu tercih etmelisiniz.

 Günlük fazla kalsiyum ihtiyacınızı şunlarla giderebilirsiniz:
   85gr yağsız peynir,
   7 dilim beyaz emek,
   2 bardak süt,
   170gr sardalya.
   Beyaz ekmek
   Yağı alınmış süt
   Yarım yağlı peynir
   Lor peyniri
   Taze badem
   Sardalya

   Protein 
   Gebelikte protein gereksinimi arttığı için protein içeren çeşitli besinler almalısınız. Balık, et, kuru baklagiller ve sütten yapılan besinler protein açısından zengindir. Ancak hayvansal besinler yağ açısından zengin olduğu için aşırı alınmalı, etin yağsız tarafı tercih edilmelidir.
 
   Tavuk eti
   Balık
   Yoğurt
   Yer fıstığı
   Fıstık ezmesi
   Yağsız kırmızı et
   Yumurta
   Mercimek
   Kaşar Peyniri
   C Vitamini
 
   C vitamini
 
 

 Plasenta için yararlıdır. Vücudunuzun hastalık etkenlerine karşı direncini artırır ve demirin bağırsaklarda emilimini kolaylaştırır. C vitamini taze meyve ve sebzelerde bulunur. Vücutta depolanmadığı için her gün belli bir miktarda alınmalıdır. Uzun süre saklanan ve pişirilen besilerde c vitaminin çoğu kaybolur. Besinleri taze iken tüketilmeli, sebzeleri ya çiğ ya da az haşlayarak yemelisiniz.

   Lahana
   Greyfurt
   Domates
   Karnabahar
   Kırmızı ve yeşilbiber
   Brüksel lahanası
   Portakal
   Patates
   Çilek
 
   Lifli Gıdalar
   Günlük beslenmemizin büyük bir bölümünü oluşturması gerek lifli (posalı) yiyecekler, gebelikte sık görülen kabızlığın önlenmesinde çok yararlarıdır. Her gün bolca yiyebilirsiniz. Kepekli besinler de lif içerir, ancak diğer bazı besinlerin emilimini bozduğundan fazla yenmemelidir.

   Kepekli ekmek
   Ahududu
   Bezelye
   Esmer pirinç
   Kuru üzüm
   Kuru yemiş
   Kepekli makarna
   Kuru kayısı
   Pırasa

   Folik Asit


   Bebeğinizin merkezi sinir sisteminin gelişmesi için özellikle ilk haftalarda folik asit gereklidir. Vücutta depolanmadığı ve gebelik süresince normalden fazlasına gerek duyulduğu için her gün alınmalıdır. Taze yeşil sebzeler folik asit kaynağıdır. Pişirme ile içlerindeki folik asit azalacağı için çiğ ya da az haşlayarak yemelisiniz.

   Ispanak
   Fındık
   Kepekli ekmek
   Yer fıstığı
   Karnabahar

   Demir 

   Gebelikte, hem bebeğin doğumundan sonra kullanacağı demirin depolanması hem de gebelik nedeniyle artan kanınıza yeterli oksijenin taşınabilmesi için normalden daha fazla miktarda demire ihtiyaç vardır. Hayvansal yiyeceklerdeki demir, sebze ve kuru meyvelerde olandan daha kolay emilir. Et yiyemiyorsanız, demirin emilimini artırmak için aldığımız besinlerin C vitamini açısından zengin olması gerekir. Diyet demir eksikliğini gidermek için tek başına yeterli olmaz. Dolayısıyla artan demir ihtiyacını karşılamak için demir içeren ilaçların alınması gerekir. Demir bebeğin ve annenin ana ilaçlarından biridir. Demir eksikliği sonucu yorgunluk hissi ve konsantrasyon eksikliğinin yanı sıra cilt ve mukozada solukluk, saç dökülmesi gibi bazı fiziksel belirtilerde ortaya çıkar.

   Yağsız Kırmızı et
   Ton Balığı
   Kara Ciğer

   Şeker
 
   Gebeliğiniz sırasında aldığınız besinler, plasenta aracılığı ile bebeğinize de geçmektedir. O yüzden sağlığınıza zararlı olabilecek besin maddelerinden korunmanız gerekmektedir.
Yağlar Dengeli bir diyetle toplam enerji ihtiyacının % 30’u yağlar tarafından karşılanmalıdır. Tüketilecek yağların seçiminde (zeytin ve mısırözü yağları), hayvansal olanlara (tereyağı, iç yağı) tercih edilmelidir.
 
   İşlenmiş yiyecekler
   Konserve gibi işlenmiş yiyeceklerden, gebeliğiniz süresince uzak durmalısınız. Bu tür yiyeceklere genellikle fazladan şeker ya da tuz katılmıştır; fazlaca yağ içerebilirler, gereksiz koruyucu, tatlandırıcı, renklendiriciler bulunabilir. Ürünlerin etiketlerini dikkatlice okuyup, yapay maddeleri içermeyenleri ya en az içerenleri seçmelisiniz.
Dondurulmuş yiyecekler İşyeri yemekhanelerinde verilen sıcak yemeklerden, önceden pişirilmiş süpermarket yiyeceklerinden, yeni pişirilmiş ve sıcak olmayan tavuk etinden sakınmanız gerekir. Bunlarda bebeğinize geçip, tehlike oluşturabilecek bakteriler bulunabilir.
 
   Süt ve peynir 
   Tüm mayalanmış peynirler ve pastörize edilmemiş süt de zararlı olabilir. Mutlaka pastörize edilmiş süt içmelisiniz.

   Sıvılar 
   Gebelikte böbrekleri çalıştırmak ve kabızlığı önlemek için bolca sıvı içilmesi çok yararlıdır. En iyi içecek sudur. Bu nedenle gebelikte istediğiniz kadar bol su içebilirsiniz.

   Çay, kahve, kakao 
   Bunların hepsinde bulunan kafeinin sindirim sistemine bazı zararlı etkileri vardır. Kafein içeren içecekleri günde üç fincandan fazla içmemeniz doğru olur. Hatta dayanabilirseniz, bu tür içeceklerden gebeliğiniz boyunca uzak durun. Bunların yerine bol bol maden suyu içebilirsiniz.

   Bitki çayları 
   Gebelik sırasında bitki çayları içmek istiyorsanız bunların etkilerini iyice araştırmakta yarar vardır. Paketlenmiş olarak satılan hazır bitki çaylarının bir bölümünde, bebeği etkileyebilecek katkı maddeleri olabilir, ancak çoğunun bebeğe zararı yoktur Hatta ahududu yaprağından hazırlanan çayın doğumu kolaylaştırdığına eskiden beri inanılır.

   Şeker 
   Kek, bisküvi, reçel ve meşrubat gibi şekerli yiyecek ve içecekte gerekli temel besin maddeleri azdır. Bunlar kilo almanıza neden olabilir. Enerjinizi ekmek gibi karbonhidratlardan almanız, şekeri azaltmanız yararlıdır.

   Tuz
 
   Çoğu insan gereğinden fazla tuz yer. Gebelikte ise aldığınız tuzun miktarını dengeli tutmanız önemlidir. Fazla tuz bacaklarda şişmelere ve sonuç olarak tansiyonunuzun yükselmesine neden olur.

   Aşerme
 
   Gebelikte turşu, muz, karpuz, soğan gibi bazı yiyeceklere karşı aşırı istek doğabilir. Çok arzuladığınız bu yiyecekleri sindirim düzeninde bozukluğa neden olmuyorsa ve şişmanlamanıza yol açmayacaksa uygun miktarda yemenizde bir sakınca yoktur.

   Gebelikte en yararlı besinler
   • Süt, yoğurt, peynir(Kalsiyum, protein)
   • Yeşil yapraklı sebzeler(C vitamini, lif, folik asit)
   • Yağsız kırmızı et(Protein, demir)
   • Tavuk eti(Protein, demir)
   • Sardalya(Kalsiyum, protein, demir)
   • Portakal(C vitamini, lif)
   • Balık(Protein)
   • Kepekli ekmek(Protein, lif, folik asit)

   Gebelikte en zararlı besinler

   • Genel olarak tatlı ve şekerlemeler
   • Şekerli marmelatlar
   • Likörler
   • Gazlı ve şekerli içecekler: Kola, gazoz vb.
   • Aperatifler
   • Kızartmalar
   • Çok fazla kahve ve çay
   • Fazla yemek yemek

   Gebelik süresince beslenmeye bağlı olan bazı rahatsızlıklar görülebilir. Bunlar genellikle rahatsız edici semptomlar olmakla birlikte hamileliğin iyi neticelenmesini engelleyecek derecede değildirler. Yine de bunları kendi doktorunuzla görüşmeniz gerekmektedir.

   Bulantı   Gebeliğin ilk aylarında sıklıkla rastlanan bu rahatsızlık gastrik aktiviteyi etkileyen hormonal değişimlere bağlıdır. Bu değişiklikler kimi zaman kusmaya ve bazı gıdalardan tiksintiye yol açabilir. Böyle bir tiksinti oluşursa bu gıdalar için zorlanmayıp başka gıdalara geçilmesi gerekir. Küçük ve sık öğünlerden oluşan hafif diyet, gastrik aktiviteyi azaltarak hazım müddetini kısaltır. Bu nedenle gün içinde dağıtılmış 5 hatta 6 öğünle beslenilmesi tavsiye edilir. Sadece ender durumlarda ve kendi doktorunuzun isteği doğrultusunda ilaca başvurmanız gerekebilir.

   Mide Yanması   Bu rahatsızlık da hamilelikte sık görülür ve özellikle de büyüyen rahmin midede sıkışmaya yol açması nedeniyle tüm hamilelik müddetince devam edebilir. Bu durum içinde küçük ve sık öğünler halinde beslenilmesi tavsiye edilir.

   Kabızlık   Gebelikte hormonal faktörlere bağlık olarak bağırsak hareketliliği azalmaktadır. Bu nedenle gebe kadınlara kepekli ekmek, hububat, meyve, çiğ ve pişmiş sebzeler gibi lif açısından zengin gıdaları bol miktarda almaları tavsiye edilir. Kabızlığa yönelik ilaçların kullanımı ise tavsiye edilmez.

   Kilonuzu Kontrol Edin 
   1. En az haftada bir defa olmak üzere düzenli tartılın. Tartılma işini sabahları aç karnına ve giyinmeden yapın.
   2. Ayda ortalama 1 kiloluk bir artışla gebeliğin sonunda vücut ağırlığınızın 9 ila 12 kilodan fazla artmamış olması gerektiğini hatırda tutun. Ancak ilk üç aylık dönemde gebeliğin normal gelişimi için herhangi bir kilo artışı gerekmediğini de unutmayın.
   3. Özellikle de el ve ayaklarda şişme görülüyorsa, aşırı hızlı kilo artışlarını (10 günde 1 kilo gibi) derhal doktorunuza bildirin. Aynı şekilde kilonuzda belirgin bir düşüş olursa doktorunuzu bu durumdan haberdar edin.

 

BEBEKLERİMİZE GECE- GÜZDÜZ FARKINI NASIL ÖĞRETEBİLİRİZ?

Bebeklerimiz yeni doğduklarında gece ile gündüz arasındaki farkı anlamazlar. Yeni doğan bebekler gündüz uyuma seanslarının süresi en fazla 2.5–3 saat uyumalılar. Eğer uyanmazlar ise yanağına dokunarak, onu minik minik öperek, gerekirse kıyafetlerini yavaş yavaş çıkararak uyandırmalıyız. Bu ilk günlerde çok kolay olmaya bilir. 



Geceleri ise 4–5 saatte bir beslemek için uyandırmak gerekir. Bebeğiniz büyüdükçe gece uyandırmaya da gerek yoktur. 

Yeni doğan bebekler rutinlere çok kolay alışırlar. O nedenle gündüzleri sesli ortamda ve aydınlık ortamda uyutmak, geceleri ise daha karanlık, loş, sessiz ortamlarda uyutmak hatta gece uykusunda önce bebeğinizi yıkayıp, masaj yaptıktan sonra pijamalarını giydirip, emzirerek uyuyabilirsiniz. 

Banyo yapma ve pijama giydirerek belli bir rutin oluşturmak, bebeğiniz için uykuya geçmek açısından daha kolay olacaktır. Yeni doğan bebeklere bir şey öğretmek için rutinler oluşturmak, işleri kolaylaştıracaktır

NORMAL DOĞUM

Bebeğinizin, doğum kanalınız yoluyla dünyaya gelmesine normal doğum denir. Normal vajinal doğumun üç evresi vardır. 1. Sancılarınızın başlamasından serviks (Rahim ağzı) açıklığının tam olmasına kadar süren ilk evre. 2. Bebeğinizin doğuşu ile tamamlanan ikinci evre. 3. Plasentanın (Eş) çıkmasıyla tamamlanan üçüncü evre. Üçüncü evrenizden sonra ise, kanama ya da yırtıklarınızın kontrolü yapılarak, epizyotomi veya varsa yırtıklarınızın dikilmesi işlemi yapılır.

Sizin sabrınızı ve dayanıklılığınızı zorlayabilen, vajinal doğumdan çekinmenize yol açan uzun süreli ağrılarınız, doğumunuzun birinci evresinde gerçekleşir ve bir amaca yöneliktir. Bu evrede genellikle düzenli aralıklarla gelen her sancınız, rahminizin kasılmasına, rahim ağzınızın açılmasına ve bebeğinizin aşağı doğru itilmesine neden olur. Başka bir deyişle, gelen her sancınız, bebeğinizi size biraz daha yaklaştırır.







ilk bebek için kırk beş, ikinci bebek için aşağı yukarı on beş dakika sonra, bebeğin başı görünür. Yani, kasılma dalgasının sonunda, bebeğin başı doğum kanalının sonuna gelmiştir. O anda anneye, artık ıkınmaması ve hemen soluk alıp vermesi söylenir. Bu sayede, diyafram boşalmış olur. Bundan böyle kadın, yalnızca hekim istediği zaman, eğer isterse ıkınacaktır. Böylece, bebek döl yatağından dışarı, şampanya şişesinin mantarının patlaması gibi değil de, hafifçe sıyrılır.

Önce bebeğin yanakları dışarı çıkar ve birlikte başı da gelir. Bu arada, henüz annenin karnı içinde olan omuzlarıyla bir hizaya gelmesi için bebeğin başı hafifçe döner. Kısa bir aradan sonra, omuzlar teker teker dışarı çıkar. Sonra sıvılarla birlikte bedenin geri kalan kısmı gelir. Anne eğilip bebeğine bakabilir. Çocuk, annesinin bedenini terkeder etmez soluk almaya ve ağlamaya başlar. Ancak, bazı bebeklerde bu, beş dakika gecikmeyle olabilir. Bebeğin solunum yolları mukustan temizlenir. Böylece, bebek rahat nefes almaya başlar. Döl yatağının içinde olduğu sırada, annesinin plasentasından beslenmesini sağlayan bağ, yani göbek bağı (ya da kordonu) iki yerden düğümlenir ve iki düğüm arasından kesilir. (Düğümlenen kısım küçülüp bebeğin göbeğini oluşturacaktır.) Bebek artık yepyeni bir varlık haline gelmiştir.
Doğumu izleyen üçüncü dönemde, kasılmalar devam eder. Bu kasılmalar plasentanın, döl yatağının kenarlarından kopup dışarı atılmasını sağlar. Bu dönem anneye, gerilim sonrası bir rahatlama dönemi gibi gelebilir. Gene de, doğum sancılarının ve doğumun önemli bir bölümüdür. Doğum sırasında genellikle hormon türevi olan bir iğne yapılır. Bu iğne, döl yatağının iyice kasılmasını ve üçüncü dönemin on beş dakikayı geçmemsini sağlar. Anne de, ıkınarak kasılmalara yardımcı olabilir. Doğumun ardından, ebe ya da hekim, perineye dikiş atılmasının gerekli olup olmadığına bakar. Gerekliyse doğumdan sonraki yarım saat içinde, lokal anestezi yapılarak dikiş atılır. Dikiş atılması, ağrı verici bir işlemdir. Ne var ki, bebek annenin yakınında ya da kolları arasındaysa, anne genellikle bu yepyeni, inanılmazyaratığa kendisini öylesine kaptırmıştır ki, neler olup bittiğinin hemen hiç farkına varmaz.

Doğumlar çoğunlukla pürüzsüz olur. Ama bazı durumlarda, birtakım terslikler olabilir. Sözgelimi, bazen bebek, döl yatağında doğuma en elverişli biçimde yatmamış olabilir. Hekimler bebeğin döl yatağı içindeki yatış biçimini, annenin karnına dokunarak, karnını muayene ederek anlayabilirler. Bazı durumlarda ise, plasenta doğum kanalının öteki tarafında, bebeğin başı önünde bulunabilir. Bu durumda çocuğu sezaryanla almak gereklidir.