5 Haziran 2014 Perşembe

LOHUSALIK

Doğumdan sonraki 6 hafta lohusalık olarak adlandırılır. Bu dönemde gebeliğin kadında yarattığı fizyolojik ve psikolojik değişimler gebelik önceki haline döner. Her organ ve sistemin gebelik öncesi haline dönmesi farklı zamanlar alır. Bu nedenle halk arasında “lohusanın mezarı 40 gün açık kalır” sözü yaygın olarak kullanılır. Bu söz gerçekleri yansıtmaktadır. Çünkü doğum ve lohusalık döneminde ortaya çıkan hastalıklar hayatı tehdit eder boyutta olabilir. 
Lohusalık dönemi çok erken, erken ve geç lohusalık olarak 3 döneme ayrılır. 
*Çok erken lohusalık doğumdan sonraki ilk 24 saati, 
*Erken lohusalık ilk 1 haftayı, 
*Geç lohusalık da geri kalan süreyi temsil eder.
Üreme orgaları 6 haftada normal haline döner ve emzirmeyen annelerin büyük bir kısmı bu dönem sonunda adet görmeye başlar. 
Doğum sonrası beligin olarak fark edilebilen ilk değişiklik rahim boyutlarında olur. Bu küçülmeye involüsyon adı verilir. 
Uterin involüsyon 
Gebelik süresince rahim yaklaşık 11 kat büyür, ancak doğumdan sonra süratle küçülmeye başlar. Bebek doğdukan hemen sonra yaklaşık 20. gebelik haftasında olduğu boyuta iner. Bu evrede ağırlığı yaklaşık 1 kg kadardır. Birinci haftanın sonunda 12. gebelik haftasındaki büyüklüğüne dönen uterus, 6 hafta sonunda gebelik öncesi boyutuna iner. 
Doğumdan hemen sonra rahim kasılmalarının gücü doğum sırasındaki güçlerden çok daha fazladır. Bunlara takip eden ağrılar (afterpains) adı verilir. Bu ağrılar 2-3 gün kadar devam edebilir. Daha önce doğum yapmışlarda daha fazla hissedilir. İlk 12 saatte sıklıkları daha fazladır, bu saatten sonra gerek sıklığı gerekse şiddeti giderek azalır. 
Doğumda plasentanın ayrılmasından hemen sonra, plasentanın uterusa yapıştığı alan yarı yarıya küçülür. Bu küçülme sayesinde açıkda olan damar uçlrı kapanır ve kanama azalır.Rahimin içini döşeyen ve endometrium adı verilen zar tabakasının normale dönmesi 3 hafta alırken plasentanın yerleştiği aşan 6 haftada iyileşir. İyileşmenin tam olamadığı durumlarda şiddetli kanamalar görülebilir. 
Doğumdan sonra rahim içinden gelen sıvıya LÖŞİ (lochia) adı verilir.İlk gelen taze kırmızı kan löşi rubra olarak adlandırılır.Bu sıvının içinde kan ve doku parçacıkları bulunur.Birkaç gün içinde miktarı azalır ve rengi açılır. Artık bu sıvı löşi seroza olarak isimlendirilir. 2. haftadan sonra daha koyu kıvamlı ve açık renkli löşi alba gelmeye başlar. Doğumdan yaklaşık 4 hafta sonra bu akıntılar kesilir. 
Löşi içeriği açısından enfeksiyona çok müsait bir ortamdır.Bu nedenle hijyene çok dikkat edilmelidir. 
Doğum esnasında 10 cm açılan ve tamamen incelip kağıt gibi olan serviks (rahim ağzı) açıklığı 1 hafta sonunda yaklaşık 1 santimetreye iner. Rahim ağzı normal doğum yapmışlarda artık yuvarlak değil yassı bir görünüm alır. Rahim ağzının görünümü kişinin doğum yapıp yapmadığını belli eder. Serviksin tamamen iyileşmesi yine 6 hafta kadar bir zaman alır. 
Doğum sırasında çok fazla zorlanan ve esneyen vajinna dokusu yavaş yavaş iyileşmeye başlar ve 3 hafta sonunda nihai halini alır ancak asla doğum yapmadan önceki gerginliğine gelemez. 
Gebelik boyunca genişleyen ve esneyen karın kasları ve pelvik kaslar 6 hafta sonra toparlanır ve bu dönemden sonra egzersiz önerilir. Dolaşım, boşaltım, endokrin gibi diğer sistemlerde olan değişiklikler de 6 hafta sonunda normal haline döner. 
Lohusalığın komplikasyonları 
Doğumdan hemen sonra ciddi ve ani komplikasyonlar görülebilir. Bu nedenle lohusa en az 24 saat gözlem altında tutulmalıdır. Sık aralıklarla tansiyon ölçümleri yapılmalı, kanama kontrol edilmelidir. 
Doğum esnasında verilen ve sancıları destekleyen ilaçlar tansiyonda ani artışlara neden olabilir.Bu dönemde bulantı ve kusmalar görülebilir. Kusulan materyalin solunum yollarına kaçması zaatürreden ani ölüme kadar pekçok soruna yol açabilir. 
Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte doğumda plasentanın çıkmasından hemen sonra annede titreme nöbeti görülür. Bu ciddi bir durum değildir ve bir süre sonra kendiliğinden geçer. 
Kanama 
Erken lohusalığın en önemli komplikasyonu kanamadır. Normal doğumdan sonra 500 mililitreden fazla kanama olması anormal olarak kabul edilir. En önemli ve ciddi nedeni atonidir. Atoni doğumdan sonra rahmin kasılmaması ve dolayısı ile açıkta olan damarların kapanamamasıdır.Son derece acil ve hayatı tehdit eden bir durumdur. Çok kısa zamanda çok fazla miktarda kanama olur. Uygun ortamlarda yapılmayan doğumlarda acil ameliyat şartları yok ise anne kaybedilebilir. Bu nedenle evde yapılan doğumlar son derece risklidir. 
Tedavide önce elle rahim masajı yapılır ve damar yolu ile rahim kasılmasını sağlayan ilaçlar verilir. Eğer tedavi sonuç vermez ise acil bir operasyon ile rahmin alınması dahi gerekebilir. Bu ameliyat atonide hayat kurtarıcıdır. 
Emboli
Anne hayatını tehdit eden başka bir durumda amniyon mayii embolisidir. Burada bebeğin amniyon sıvısı annenin kan dolaşımına geçer ve akciğerler, beyin vb. gibi organlara giden damarlarda tıkanıklığa yol açar. Anne çok kısa bir sürede hayatını yitirir. Tedavisi ne yazik ki çok güçtür ve yüz güldürücü değildir. Modern obstetrideki en önemli anne ölüm nedeni amniyon mayii embolisidir. 
Enfeksiyon 
Lohusalık humması olarak adlandırılan durum doğumdan sonraki ilk 24 saatten sonra ortaya çıkan ve aynı gün içinde olmamak kaydı ile 2 ya da daha fazla sefer ateşin 38 oC ya da daha fazla olması durumudur. En sık nedeni üreme, boşaltım ve memelerin enfeksiyonudur. Doğum eyleminin uzaması, zarların erken açılması gibi durumlar enfeksiyon riskini arttırır. En sık görülen enfeksiyon rahim içinin iltihaplanmasıdır. Buna endometrit adı verilir. Genelde 3. gün ortaya çıkar ve ateş 40 dereceye kadar yükselebilir. Löşi oldukça kötü kokuludur. Olay karın boşluğuna kadar yayılabilir. 
Muayenede rahim oldukça hassas ve ağrılıdır. Enfeksiyonun kan yolu ile yayılması meydana gelir ise hayatı tehdit eder. 
Tedavide yatak istirahati, sıvı desteği ve uygun antibiyotik kullanımı önerilir %5 vakada ise idrar yolu enfeksiyonu ortaya çıkar. Genelde 2. veya 3. günde belirti verir. 
Vajinada olan yaralanmalar İYE riskini arttırır. Tedavide uygun antibiyotikler önerilir. 
Gebelik öncesi var olan her türlü sistemik hastalık lohusalık döneminden olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle lohusalıkda son derece dikkatli olunmalıdır. 
Dikkat edilmesi gereken noktalar 
Gebelikte olduğu gibi lohusalıkda da bazı konulara dikkat edilmelidir. Günümüzde normal doğumdan sonra 1 gün sezaryenden sonra ise 2 gün hastanede kalmak yeterlidir. Doğum sonrası eve giden anne doğum şekli ne olursa olsun mümkün olduğunca dinlenmelidir. Ancak bu dinlenme yatak istirahati şeklinde olmamalıdır. Sürekli yatmak yarardan çok zarar getirir. 
Ev içerisinde dolaşmak, basit ev işleri yapmak hem kişinin kendine olan güvenini arttırır hem de kan dolaşımını destekler. 
Doğum sonrası eve çıkan anne dilediği ve kendisine dokunmadığını bildiği herşeyi yiyip içebilir.Protein içerikli gıdalar ile taze meyve ve sebzeler özellikle önerilir. Süt veren annelerin günde 2600-2800 kalori almaları önerilir. 
Bebek dünyaya geldikten sonra barsak hareketlerinde yavaşlama ve kabızlık olabilir. Bu nedenle dışkıyı yumuşatan lifli gıdalar ve bol sıvı alınması kabızlığı önlemek açısından yararlıdır. 
Normal doğumdan sonra hemen sezaryen sonrası ise 2. günden itibaren ayakta duş şeklinde banyo yapılabilir. Banyo esnasında zorlanmadıkça vajinaya su kaçmaz. Vajinanın yıkanması ise sakıncalıdır. 
Normal doğum sırasında açılıp dikilen epizyotomi genelde doktor solak olmadığı sürece sağ tarafta olur.Otururken ve yatarken sağ tarafa ağırlık vermemek gereklidir. Epizyo ağrısını gidermek için ılık oturma banyoları önerilebilir. Tuvaletten sonra da epizyo bölgesi ılık temiz su ile tercihan içine antiseptik katılmış bir su ile yıkanmalıdır. D
oğum sonrası karın kaslarını güçlendirmek için egzersiz önerilirancak egzersizlere 6 hafta sonra başlanmalı ve kasları çok zorlayan egzersizlerden kaçınılmalıdır. 
Doğum sonrası cinsel arzularda bir süre azalma olur. Genelde istek 12. haftadan sonra eski haline döner. Doğumdan sonraki 3. haftadan itibaren cinsel ilişkiye izin verilir. 
Doktor anneyi doğumdan 6 hafta sonra kontrole çağracaktır.Bu kontrolde yukarıda anlatılan değişikliklerin gerçekleşip gerşekleşmediği incelenir. Hiçbir yakınmanız olmasa bile bu kontrolü ihmal etmeyiniz.

ANNELER BEBİŞLERİNİ ANNE KARNINDA KORUYORLAR



Hamilelik süreci bir değişim ve gelişim sürecidir. Hamilelik bir hastalık değildir ve siz de bir hasta değilsiniz ama yine de etrafınızdaki insanlar sanki size hastaymışsınız gibi davranabilirler.Hamileyken etrafınızdaki kişiler ve aile fertleri hareketlerimizle ilgili sizi sürekli eleştirirler ve ‘’aman eğilme, aman uzanma, amana gerilme, yürünme, yüzme, kıpırdama ,bebeğe bir şey olur’’gibi uyarılarda bulunabilirler. Bu uyarılardan çok tedirgin olabilirsiniz;bazıları doğrudur ama zarar görecek olan bebeğiniz değilsizsiniz.Bebeğiniz rahiminizin içinde içi sıvı dolu olan torbada ( amniyotik sıvı ) bulunmaktadır.Bu sıvı onun dışarıdan gelecek travmalardan korur ve bebeğe hareket kolaylığı sağlar.
Sıvının etrafını kaplayan zarda ( amniyotik zar ) öyle kolay yırtılmayacak kadar esnek ve 3 katlıdır. Ayrıca rahim kaslarınız dışarıdan gelecek darbeler karşısında sertleşerek bebeği koruduğunu belki fark etmişsinizdir.Bebeğin eşi ( plesenta )ise rahim içi duvarına yapışmıştır ve oradan ayrılma ihtimali çok zordur, göbek kordonunun bir ucu bebeğin göbeğindedir diğer ucu da plesentaya bağlıdır.

Göbek kordonundan çıkan 3 damar bebeğin kanını taşır ve toksin maddeler annenin karnına verilip, annenin karnından gelişmesi için gereken her türlü maddeyi ve oksijeni yüklemiş olarak bebeğin vücuduna geri döner.Yani plesenta anne-bebek arasında her türlü alış-verişi sağlayan bir yol kavşağı olup, anne ve bebeğin kanın ı birbirinden ayrı tutan bir duvar gibi düşünülebiliniz.

Göbek kordonundaki damarların çevresinde ise jöleye benzer bir doku bulunur.Bu doku sayesinde bebek takla da atsa, kordon kıvrılıp katlansa da damarların kanı pompalası devam eder. Anlaşıldığı üzere bebeğiniz içeride iyi bir koruma altındadır

GEBELİĞİN İLK TRİMESTERİNDE BULANTI ŞİKAYETİ


Gebelikte mide bulantısı, kusma, sabah halsizliği oldukça sık görülür. Çok sevdiğiniz besin maddeleri midenizi bulandırabilir. 3 büyük öğün yerine 6 kez küçük öğünlerle beslenerek bu yakınmalarınızı azaltabilirsiniz. 
Normal bir mide bulantısı anne karnındaki bebeği etkilemiyor. Bu nedenle bebeğiniz için endişelenmenize gerek yok. Ayrıca bulantı sağlıklı bir hamileliğin göstergesi. Tabii eğer günden beş kereden fazla kusuyorsanız doktorunuza danışmanızda yarar var. Aşırı derecede sıvı kaybı sağlınız açısından sakıncalı olabilir. Kesinlikle doktorunuza danışmadan bulantı kesici hapları kullanmayın. Sadece doktor kontrolünde bu ilaçları alabileceğinizi unutmayın. Hekim kontrolü altında kullanıldığında bu ilaçları kullanmanızın hiçbir sakıncası yok. Bu arada bulantıların 16. haftadan sonra sona ereceğini aklınızdan çıkarmayın. O tarihten sonra bulantısız hamilelik günleri sizi bekliyor.
Bulantıya karşı öneriler
Ne kadar sağlıklı olduğunu söylesek de bu bulantılara katlanmak kolay değil, elbette. Ancak pratik bazı önerilerle bulantıların etkilerini en aza indirmek hiç de zor değil. İşte bazı küçük ama etkili tavsiyeler:
• Bulantının sabahları daha çok görüldüğü bir gerçek. O halde uyandıktan hemen sonra açlığınızı haifletmek ve bulantınızı önlemek için bir parça ekmek yemeniz son derece faydalı.
• Mideniz aşırı derecede bulanıyorsa yemek yapmak için mutfağa girmemeye özen gösterin.
• Herkes yemek yerken aynı sofrada oturmamaya çalışın.
• Çaydan ve kahveden uzak durun. Bu içecekler mideyi ekşiteceği için bulantıyı artırıyor. Bunun yerine az şekerli nane çayı ya da kola içebilirsiniz.
• Hem sağlıklı beslenmek hem de midenizi yormamak adına meyva, sebze gibi besinleri tercih edin. Yağlı ve aşırı baharatlı yiyeceklerden uzak durun. Bu arada yemeğinizi az az ama sık sık yemeği ihmal etmeyin.
• Eğer kusma problemi yaşıyorsanız sıvı almayı ihmal etmeyin. Bol bol su için.
• Kusmaya bağlı olarak hamilelerde bazen B1 ve B6 vitamini eksikliği görülüyor. Bunu önlemek için yemeklerinize yulaf katın ve doktorunuza danışarak vitamin takviyesi yapın.
• Tüm bu önlemlere karşın bulantı ve kusma şikayetiniz devam ediyorsa hiç vakit kaybetmeden doktorunuza başvurunuz….

Hamilelik sırasında alınması zorunlu olan folik asit gebelik öncesinde de alınmalı mı?





Folik asit döllenmeden hemen sonra omurilik ve sinir sisteminin gelişmesinde önemli rol oynar. Gebelikten önceki 3 aylık dönemden itibaren günde 400 mg. folik asit takviyesi nöral tüp bozukluklarının oluşmasını engeller. Folik asit narenciyede, yeşil yapraklı sebzelerde, fındık, badem ve baklagillerde bulunur. Gebelik öncesi dönemden itibaren doğal besinlerle alınan folik asit yanında 400 mg folik asit içeren multivitaminler ve folik asit tabletlerini almak gerekir.
Mama saatinden önce biberon temizliği! 

Biberonla beslenme saati gelmeden önce yapılması gereken en önemli şey, biberonun hijyeninin sağlanmasıdır. Unutmayın ki iyi temizlenmemiş bir biberon, bakterilerin rahatça üremesi anlamına gelir. Peki, biberonların hijyenini nasıl sağlayacaksınız? Geleneksel yöntemlerden teknolojik araçlara kadar çeşitli seçenekleriniz var.
Hijyenin ne kadar önemli olduğunu her anne kadar biliyorsunuz. Özellikle de henüz küçücük bir bebek sahibi iseniz hijyene dikkat edilmediğinde ortaya çıkabilecek sorunlar hakkında yeterli bilgi sahibi olmuşsunuzdur. Dikkat edilecek konuların başında, biberonla beslenen bebeklerin biberonlarının temizliği gelir. Biberonu kullanmaya başladığınız ilk günden itibaren biberonun hijyenik olmasına dikkat etmekten başka seçenek yoktur. Bebeğinizi beslerken kullanacağınız biberonun temiz olması hastalıklara karşı alınan bir önlem değil, bebeğinizin hastalanmaması için bir gerekliliktir. Eğer bebeğinizin biberon ve emziğini yeterince iyi temizleyemezseniz bakterilerin üremesi için uygun bir ortam oluşur. Özellikle ishale ve mide bozukluğuna neden olan bakteriler, biberon ve emziklerde çok kolay üreyebilirler. Bebeğinizin biberon ve emziğini suda kaynatarak steril hale getirmeniz mümkündür. Yaklaşık yarım saatinizi alacak bu işlemle, biberonda ve emzikte bakteri oluşmasına fırsat vermemiş olursunuz. Suda kaynatma işlemi size zor geliyorsa sterilizatör de kullanabilirsiniz. Sterilizatörlerin kullanımı gayet kolaydır. Biberon ve emzik hijyeni için fazla vakit harcamanız da gerekmez.
Biberon Sterilizasyonu Neden Gereklidir?
Bebeklerinin doğru beslenmesi annelerin en hassas olduğu konulardan biridir. Bebeğinizi sağlıklı besleyebilmeniz için, onu beslerken kullanılan biberonun hijyenik olması gerektiğini unutmayın. Uygun koşullarda sterile edilmeyen biberon ve emziklerin bir bakteri yuvası olması kaçınılamazdır.
Küçük bebeklerin bakterilere karşı dirençleri çok düşüktür. Yetişkinlerin karşılaştığı bakterilere bebeklerin bağışıklık sistemi aynı tepkileri veremez. Çünkü bebeklerin bağışıklık sistemi fazla gelişmemiş olur. Bu yüzden, bebeğinizi besledikten sonra biberonun uygun şekilde yıkanması çok önemlidir.
Sterilize etmek, biberon ve emziklerde bakterilerin üremesini engellemenin tek yoludur. Biberonları sadece yıkayarak temizlemek, biberondaki bakteri oluşmasını önlediğiniz anlamına gelmez. Bebeğinizin biberon ve emziğini musluktan akan sıcak su ile yıkayarak temizlemek yetersizdir. Musluktan akan suyun sıcaklığı, biberonun üzerinde bakteri üremesini engelleyecek kadar yüksek değildir. Gözle seçilmesi zor mama kalıntıları bile biberonun içinde hızla bakteri üremesine neden olur. Bu nedenle bebeğinizin biberonunu mutlaka sterilize etmeniz gerekir.
Biberon Sterilizasyonuna Geçmeden Yapılması Gerekenler
Biberon sterilizasyonuna başlamadan bir ön hazırlık yapmanız gerekir. Bu ön hazırlık biberonun ve emziğin temizlenmesidir. Aşağıda yazanları adım adım uyguladıktan sonra biberon ve emziğin sterilizasyonuna başlayabilirsiniz:
1. Sıcak su ve deterjanla biberonu iyice yıkayın. Biberonu yıkamak, biberonun halka, kapak, emzik kısımlarını da kapsar. 
2. Biberon şişesinin dibine ulaşmanız kolay değildir. Bunun için ince ve uzun bir fırça kullanmanız yararlı olacaktır. Biberon temizleme fırçası, bazı ürünlerde biberonla birlikte satılır. Eğer sizin aldığınız biberonla beraber böyle bir fırça verilmemişse bunu çocuk ve bebek ürünleri satan mağazalarda bulabilirsiniz. 
3. Sterile etmeden önce, şişenin içindeki tüm mamanın ya da sütün boşalmasını sağlayın. 
4. Biberonu iyice temizledikten sonra bol akan suyun altında iyice durulayın. Yıkarken kullandığınız deterjanı tamamen akıttığınızdan emin olun.
Sterile Etmede Geleneksel Yöntem
Bebeğinizin emzik ve biberonunu sterilize etmek için mutlaka bir cihaz kullanmanız gerekmez. Mutfak aletlerinizi kullanarak da bu işlemi gerçekleştirebilirsiniz. Aşağıda yazılanları adım adım uygulamanız, emziklerin ve biberonların sterilize olmasını sağlayacaktır.
1. Biberon şişesini, biberona takılan aparatları ve bebeğinizin emziğini içine rahat alacak büyüklükte bir tencere seçin. 
2. Seçtiğiniz tencereyi ateşin üzerine koyun. Tencerenin içindeki su kaynayana kadar bekleyin. 
3. Su kaynayınca biberon şişesini, biberona takılan aparatları ve bebeğinizin emziğini suyun içine atın. 
4. Bütün parçaların suya tamamen battığından emin olun. 
5. 25 dakika boyunca bütün parçaları kaynatın. 
6. Tencerenin altını söndürün ve bir maşa yardımıyla tencerenin içindekileri çıkarın.
Bebeğinizin biberon ve emzik sterilizasyonu için kullandığınız tencereyi başka işlerde kullanmayın. Sadece bu işi yapmak için bir tencere ayırın. Bu emzik ve biberonların sağlıklı kullanımı için gereklidir.
Elektrikli Buhar Sterilizatörleri
Bebeklerde enfeksiyona neden olabilen bakterileri öldürmenin en etkili yolu, kontrol edilebilen şartlarda buhar kullanımıdır. Bu amaçla geliştirilmiş elektrikli buhar makineleri yüksek ısıda su baharı uygulayarak biberon ve emziklerin üzerinde bakteri oluşmasını önler. Elektrikli buhar makineleri arasında göğüs pompasını sterilize edenler de vardır. Bazı elektrikli buhar sterilizatörlerinin buharlı pişirici özelliğe de bulunur. Buharda pişirme özelliği, besin değerlerini kaybetmeden sebze ve meyveleri pişirmeyi sağlar. Dondurulmuş sebze ve meyvelerin sağlıklı bir şekilde çözülmesine ve pişirilmesine de imkân tanır.
Mikrodalga Fırında Çalışan Buhar Sterilizatörleri
Mikrodalga fırında çalışan buhar sterilizatörlerini kullanmak için bir mikro dalga fırına ihtiyacınız vardır. Bu sterilizatörler, mikro dalga fırınınızın enerjisini kullanarak suyu buhara çevirir. Böylece emzik, biberon ve beslenme aksesuarlarını sterilize eder. Bu sterilizatörde mikrodalga sterilizasyonuna uygun olan tüm ürünler sterilize edilebilir.
Emzik kullanıyorsanız…
Çeşitli nedenlerle bebeklerin emzik kullanımının zorunlu olduğu durumlar vardır. Mesela 
prematüre bebeklerde emme refleksi gelişmediği için, emme refleksinin yanında tutma refleksinin gelişmesi amacıyla emzik verilmesi faydalıdır.
Emzik kullanan bebeklerde ve çocuklarda, kullanılan emzik sürekli temiz tutulmalıdır. Yere düşen bir emziği suya tuttuktan sonra bebeğin ağzına vermek son derece yanlıştır. Yere düşen emzik, kaynatılmadan ya da makinede sterilize edilmeden bebeğe verilmemelidir. Bu nedenle çoğu anne yedek emzik bulundurur. Emzik sterilizasyonu da aynı biberonunki gibidir. Biberon ve emzikleri beraber sterilize edebilirsiniz.
kaynak: saglikvakfi.org.tr

EVİNİZİ EMNİYETLİ HALE GETİREBİLİRSİNİZ


Aşağıdaki uyarılara dikkat ederek evinizi çocuğunuz için daha emniyetli hale getirebilirsiniz:


MUTFAK:


• Küçük elektrikli ev aletlerinin fişlerini çekip kordonlarını derli toplu ve çocuklardan uzakta tutun.
• Ekmek kızartıcı veya sıcak yüzeyli fırın gibi cihazları çocukların yaklaşamayacağı yerlerde tuttarak yanma tehlikesini önleyin.
• Keskin bıçakları çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurun.
• İlaç ve ev temizlik malzemelerini çocukların ulaşamayacağı yerlerde, mümkünse kilitli dolaplarda tutun. Bu ürünlerin çocukların açamayacağı (child-proof) kapakları olanlarını tercih edin.
• Evinizde bir yangın söndürücü bulundurun ve kibrit-çakmakları çocukların ulaşamayacağı yerlerde tutun.
• Ocakta yemek pişirirken öncelikle arkadaki ocak gözlerini kullanın, tencere ve tavalarınızın saplarını çocuğunuzun ulaşamayacağı şekilde döndürün.
• Tüm elektrik prizlerini kapatmak için özel kapaklar kullanın.
• Bebeğiniz için mama sandalyesi kullanıyorsanız emniyet standartlarına uygun ve koruyucu kemer ve kilit kısımlarının çalışır durumda olmasına dikkat edin.;


OTURMA ODASI/ SALON:


• Sivri olan masa ve sehpa köşelerini koruyucularla kapatınız.
• Elektrik telleri ve perde açıp kapama iplerini çocukların ulaşamayacağı şekilde düzenleyiniz. ABD’de bebek ve küçük çocukların ilmek şeklindeki perde kordonlarında boyundan asılarak kaybedildiklerine ilişkin pek çok üzücü vaka rapor edilmiştir.
• Televizyon gibi ağır cisimleri düşmeyecek şekilde dikkatle yerleştiriniz.

HAMİLELİĞİ MUTLU GEÇİRMENİN YOLLARI





Hamilelik bir değişim dönemidir. Anne adayının bedeni değişir, çiftin yaşam şekli değişir, evin en azından bir odası değişir, konuşulan konular değişir, öncelikler değişir. Değişim fizyolojik, psikolojik ve aile-içi iletişimi farklılaştıran türdendir.
Bazı çiftler bu tip değişimleri korku, kaygı ya da zorluklarla karşılama eğiliminde olabilirler ve bu sebeple, hamileliği sadece atlatılması gereken bir dönem gibi algılayabilirler. Hâlbuki bu dönem, anne adayının anneliğe hazırlanmasına yardımcı olan çok önemli ve kıymetli bir dönemdir. Bunu en iyi ve mutlu şekilde yaşamak, anne ve bebeğin fiziksel ve ruhsal sağlığı için çok önemlidir.
Hamileliği mutlu ve keyifli geçirmek için neler yapabilirsiniz?
Kadın olmanın, hatta doğurgan bir kadın olmanın keyfini farkına varın ve bu keyfi mümkün olduğunca yaşamaya çalışın. Unutmayın sınırsız zamanınız yok. Bu, maksimum 9 aylık bir keyif!
Tam bir aile oluşturduğunuzu fark edin. Bu, ele aldığınız bir projeyi geliştirmek ya da büyütmek demektir. Bu gelişimin keyfini çıkarın.
Vücudunuzdaki değişimlere karşı duyarlı olun. Aslında her bir değişim, yeni bir canlının dünyaya gelmesi için doğanın size verdiği destektir. Desteklendiğinizi hissedin.
Eşinizle, geleceğe ait yeni planlar yapmanın keyfini yaşayın. Aynı zamanda eşinizle en büyük ortaklığınızın keyfini yaşayın.
Doğacak bebek hakkında hayaller kurun. Hoşunuza giden bebek mağazalarını gezin, ona neler almak isteyebileceğinizi düşünün.
Bebeğinizin, büyüdüğü zamanları hayal edin. Onun, yetişkin olmasından nasıl bir haz alırsınız?
Gebelikle ilgili sıkıntılar yaşadığınızda, bu dönemin sonsuza kadar sürmeyeceğini, birkaç aydan ibaret olduğunu kendinize hatırlatın.
Aile büyüklerinden (anne, kayınvalide, abla gibi) destek alın. Talepleriniz olduğunda, bunu onlara açıkça iletin.
Hamilelik dönemi hakkında bilgi sahibi olun. Doktor kontrollerine düzenli olarak gidin. Bilgi edinmek sizi rahatlatıyorsa, gebelik kursları, internet ve diğer kaynaklardan bu dönemle ilgili bilgi sahibi olun. Bazı kişiler bir sürecin detaylarını bilmezlerse daha rahat ederler. Kendinizde böyle bir eğilim görüyorsanız, merak ettiğiniz kadarını öğrenin. Başka hamile kadınlar bu konuda daha fazla bilgi sahibi diye siz de bunu yapmak zorunda değilsiniz.
Kendinizi arkadaşlarınızdan, sosyal çevrenizden uzak tutmayın. Unutmayın siz hasta ya da yaşlı değilsiniz. Sadece hamilesiniz.
Uyku ve yeme düzeninize dikkat edin. Hamilelikte uyku düzeniniz bozulabilir. Eğer bozulursa uyumadan önce sizi rahatlatacak şeyler yapın. Duş almak, kafanızı rahatlatacak bir şeyler okumak, eşinizle konuşmak bunlardan biri olabilir.
Hayatınızda çok büyük değişiklikler yapmamaya çalışın. Bebek zaten başlı başına büyük bir değişimdir. Böyle büyük bir değişime hazırlanırken, iş değişikliği, ev değişikliği gibi konuları bir araya getirmemeniz, bebeğe adaptasyonunuzu daha kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda değişimlerin yarattıkları stresi bir arada yaşamamış olursunuz.
Bebeğe hazırlanmak belli bir iş yükü getirir. Bunu yaparken sizin sağlığınızın öncelikli geldiğini unutmayın. Her şeyi hazır etme ve yetiştirme telaşı içinde olmayın. Siz iyi olmadığınız sürece bebeğinizin de iyi olamayacağını hatırlayın. Rahatlamak, keyif sürmek için kendinize zamanlar tanıyın. Her şeyi mükemmel yapmaya çalışmayın. Öncelikler belirleyin ve önceliği olmayan işlerin beklemesine izin verin. Böylece üzerinizde yarattığınız stres azalacaktır.
Diğer hamile ya da yeni doğum yapmış annelerle görüşün, onların deneyimlerini paylaşın ve tecrübelerinden yararlanın. Size önerebilecekleri püf noktalar olabilir. Ancak yine de herkesin hamileliğini kendi bedeni, kişiliği ve dünya algısı doğrultusunda yaşadığını unutmayın. Sizinkisi size özeldir ve başkalarınınki ile ayrıldığı yerler olabilir. Örneğin, herkes aynı kiloyu almaz, aynı duyguları hissetmez vs.
Değişen vücut imajınızı kabullenin. Bu, gebeliğin bir parçasıdır ve sizi sağlıklı doğuma ve doğum sonrasına hazırlar. Bu imajın kalıcı olmadığını kendinize hatırlatın.
Fiziksel olarak kendinize bakmaya devam edin. Belki eski bedeniniz yok ama kadınlığa ait güzelliklerden birini yaşıyorsunuz. Sizin yerinizde olmak isteyecek birçok kadın olduğunu unutmayın!
Kaygılarınız varsa bunları kendinize açıkça itiraf edin. Eşinizle ve destek alabileceğiniz diğer kişilerle bunları paylaşın.
İlahi yaradılış sürecine katkıda bulunduğunuzu kendinize hatırlatın.
Bu özel dönemi mutlu ve keyif alarak geçirmeniz dileğiyle…
Klinik Psikolog
Gonca Şensözen

çin takvimi


Çin Takvimi ile cinsiyet tahmini ve doğacak çocuğun cinsiyetini önceden belirleme ( çin takvimi ile cinsiyet belirleme) isteği neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Bu amaçla pek çok değişik teori ileri sürülmüş, bebeğin cinsiyetini kesin tespit ettiği iddia edilen pek çok yöntem ve bilgi yumağı ortaya atılmıştır. Bu cinsiyet belirleme ve cinsiyet tahmini için kullanılan yöntemlerden tüm dünyada en çok bilineni eski Çin Takvimi dir. Kaynağı kesin olarak bilinmeyen bu çin takvimi 700 yıl öne dönemin çinli astroloji bilginlerinden biri tarafından çizildiği sanılmaktadır. Çin takvimi kullanarak uzak doğu halkları asırlardır bebeğin cinsiyetini erkek veya kız olarak belirlemeye çalışmışlardır.Tablonun orijinali halen Pekin Bilim Enstitüsünde saklanmaktadır.
Çin takviminde var olan tabloya göre bebeğin cinsiyetini saptamak için annenin hamile kaldığı yaşı ve ayı mutlaka bilmek yeterlidir. Bu şekilde bebeğin cinsiyeti çok büyük olasılıkla saptanabilir. Faka burada yaş hesaplanırken dikkat edilmesi gereken husus tablodaki aylar ve yaş Çin Ay Takvimi ne göre hesaplanmalıdır (gerçek yaşınızdan yaklaşık 2 yıl daha fazla). Eski Çinliler cinsiyet belirleme ve cinsiyet tahmini için kullanılan “ÇİN TAKVİMİ” nin %99 oranında başarılı olduğunu iddia etmektedirler.
Tüm cinsiyet tahmin yöntemleri gibi Çin Takvimi nin de maalesef bilimsel hiçbir değeri yoktur. Doğacak çocuğun cinsiyetini belirleyen babadan gelen spermin taşıdığı X ya da Y kromozomudur ve hangi kromozomu taşıyan spermin yumurtayı dölleyeceği tamamen tesadüfe bağlıdır. Cinsiyetin belirlenmesi aslında bir çeşit yazı-tura atmaya benzetilebilir. Fakat her ne olursa olsun doğacak bebeğinizin cinsiyetini tahmin etmeye çalışmak ve bu tahmini “çin takvimi” kullanatak yapmak son derece eğlencelidir. Bu nedenle siz de bu tabloyu , çin takvimi ni eğlenmek amacıyla kullanabilirsiniz. Kimbilir belki sizin için de Çin Takvimi işe yarar ve çin takvimi ile kız bebek veya çin takvimi ile erkek bebek tahmininde bulunabilirsiniz. Çin Takvimi ‘nde bebeğin cinsiyeti sizin yaşınız ve gebe kaldığınız ay ilişkilidir. Çin takvimi ile cinsiyet belirlemek için yaşınızı “çin ay takvimine” göre hesaplamayı unutmayı. (yukarıda belirtilmiştir.) Hadi bakalım.. KIZ mı olsun yoksa ERKEK mi??21 yaşında kız çocuk olasılığı fazla, Çin Takvimine göre, annenin yaşının hamile kalınan ayla kesiştiği nokta bebeğin cinsiyetini ortaya çıkarıyor 30 yaşındaki bir anne adayının mart ve mayısta hamile kalması durumunda bebeğinin cinsiyeti kız, diğer tüm aylarda ise erkek olurken, 21 yaşındaki anne adayının ocakta hamile kalması durumunda bebeğinin cinsiyeti erkek, diğer tüm aylarda kız oluyor.

BEBEK BEZİ PASTASI



Arkadaşım imla için hazırlanan bir bebek bezinden hazırlanmış pasta….

BEBEKLER İÇİN OTO KOLTUĞU NASIL OLMALIDIR?


Bir oto koltuğu almak, bebeğiniz için ilk alışverişinizi yaparken aklınızda olmayabilir, ama kesinlikle en önemli ihtiyaçlardan birisidir. Bebeğiniz doğumhaneden çıktığı andan itibaren arabaya bindiği her an onu güvenli bir koltukla taşımanız gerekir. 
Bir oto koltuğu almak, bebeğinizin güvenliği konusunda yapabileceğiniz sadece ilk adımdır, ama önemli olan bir diğer konu da oto koltuğunu arabanıza doğru bir şekilde yerleştirmeniz olacaktır. Yapılan araştırmalara göre; oto koltuklarının %85’i doğru
yerleştirilmemektedir. Bu yüzden kullanım talimatının iyi okunması gerekir. Oto koltuğu aracın koltuğuna mümkün olduğunca sıkı bir şekilde yerleştirilmelidir. Bir kez yerleştirildikten sonra, koltuğu mümkün olduğunca yerinden oynatmamak gerekir. 
Koltuğa bebeğinizi oturttuktan sonra oto koltuğunun emniyet kemerleri omuzlarından ve omuzlarının altından bebeğinizi kavramalıdır. Emniyet kemerleri rahat ve düzgün bir şekilde durmalıdır.
Oto Koltuğuyla İlgili Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar:
Yolculuğunuz çok kısa bile olsa her zaman oto koltuğunuzu kullanın. 
Oto koltuğunu arabaya doğru biçimde yerleştirmek için kullanım kılavuzundaki talimatları iyi bir şekilde okuyun. 
Alacağınız oto koltuğunun arabanızın koltuğuyla uyumlu olup olmadığını kontrol edin. 
Oto koltuğunuzun test edilmiş ve standartlara uygun olmasına dikkat edin. 
Her araba yolculuğundan önce oto koltuğunun iyi bir şekilde yerleşip yerleşmediğinden emin olun. 
6 yıldan daha eski bir oto koltuğunu değiştirin. 10 yıl ve daha fazla eski olanlarını kullanmayın. 
Araba hareket halindeyken bebeğinizi koltuktan çıkarmaya çalışmayın. 
En az 1 yaşına kadar ve 9 kg ye ulaşıncaya kadar bebeğinizi yüzü arkaya dönük biçimde 45° lik açıyla oturtmalısınız. Bebek 1 yaşın altındayken; kemikleri, yüzü öne dönük pozisyonda omuriliği korumak için yeterince güçlü değildir. Ama bebek 1 yaş civarındayken, kemikler güçlenmeye başlar ve bebek daha az incinir. 
5 nokta kemer sistemi en iyi korumayı sağlar, çünkü kemerler bebeğin hem omuzlarından hem de kalçasından tutacak şekilde kavrar. Kemer en iyi korumayı sağlamak için rahat biçimde durmalıdır, bebeğinizi çok sıkmamalıdır.
 
Oto Koltuğu Alırken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Bebek mağazalarında çok çeşitli oto koltukları olduğundan dolayı, anne babalar hangisini alacaklarına karar verirken büyük bir sıkıntı çekiyorlar. Çünkü, doğal olarak bebeklerine maksimum korumayı verecek olan ürünü almak istiyorlar.
Bebeğinizin yaşına ve ağırlığına göre 5 çeşit oto koltuğu vardır.
1 ) 0 – 9 kilo arasındaki bebekler için:
Sadece yüzü arka koltuğa dönük şekilde kullanılır. 
Bebeklerin kemiklerinin gelişimi henüz tamamlanmadığı için yatar pozisyonda kullanılmalıdır. 
Yüzü arkaya dönük biçimdeyken omuzlarından ve omuzlarının altından geçen emniyet kemerleri vardır. 
Taşınabilir parçaları ve elde taşımak için bir sapı olan modelleri de mevcuttur. (Arabayı kullanırken taşıma sapının aşağıda ve kilitli pozisyonda tutulması gerekir.) 

2 ) 10 – 18 kilo arasındaki küçük çocuklar için:
Yaş olarak yaklaşık 8 aylıktan 4 yaşına kadar küçük çocuklar için kullanılabilir. Bu yaşlardaki çocuklar oturabilir, ama güvenli oturma yüzeyine ihtiyaç duyar, bu nedenle bu koltuklara çocuk güvenlik koltuğu denir. 
Yüzünü öne dönük olarak kullanmaya başladığınızda, kemerleri yukarı hareket ettiren kuvvetlendirilmiş delikleri vardır. 
Çocuğunuzu 18 kg ye ve 90cm oluncaya kadar yüzü öne dönük kullanımda korur. 

3 ) 15 – 25 kilo arasındaki çocuklar için:
Yaklaşık 3 – 7 yaş arası çocuklar için kullanılabilir. 
Bu yaşlardaki çocuk serbestçe oturtulabilir, ancak yetişkinler için düşünülmüş emniyet kemeri, tek başına çocuk için gerekli, güvenceli yolculuğu sağlamaz. Bu nedenle çocuk güvenlik koltuğuna ihtiyacı vardır. 

4 ) 22 – 36 kilo arasındaki çocuklar için
:
Yaklaşık 6 – 12 arası çocuklar için kullanılabilir. 
Yetişkinler için tasarlanan emniyet kemeri yalnız başına gerekli güvenli yolculuğu sağlamaz. Bu nedenle çocuk güvenlik koltuğuna ihtiyacı vardır. 

5 ) Booster koltukları:
Sadece yetişkin kucağındayken ve omuz kemeri ile kullanılır. 
Çocuk 18 kg civarındayken ve 36 kg ye gelene kadar kullanılır. 
kaynak: bebekbilgi.com

DOĞUM SIRASINDA NEFES TEKNİKLERİ



Normal doğum esnasında “ıkınırken” güçlü bir nefese ve güçlü karın kaslarına ihtiyaç duyacaksınız. Aşağıdaki yazıda kasılmalar esnasında bebeğinize maksimum oksijen gitmesi için yapmanız gerekenleri bulacaksınız.
Doğum eyleminde uygulayacağınız doğru nefes alma-verme tekniklerini gebelik döneminizde ne kadar sık uygularsanız bu teknikleri o kadar iyi öğrenirsiniz.
Doğum eylemi esnasında doğru nefes alıp verme iki açıdan önemlidir: doğum eyleminde belli aralıklarla gelen uterus kasılmaları esnasında bebeğinize giden kan akımı nispi olarak azalır. Bu fizyolojik, yani normal bir durumdur. Siz bu esnada derin bir nefes aldığınızda kanınıza normal bir nefeste 
geçtiğinden daha fazla oksijen geçer ve bu ek oksijen kasılmalar esnasında bebeğinizin oksijensiz kalmasını önler.


Doğru nefes alıp vermenin diğer bir önemi de şudur:


kasılmalar esnasında duyacağınız muhtemel ağrı, zihinsel olarak daha çok doğru nefes alıp vermeye odaklanmış olmanız nedeniyle daha hafif olarak algılanacaktır.

Alıştırmalar:

Gevşeme: Yere yatın ve dizlerinizi bükün. Vücudunuzdaki bütün kasları bilinçli bir şekilde teker teker gevşetin. Bunun ne kadar zor olduğunu denedikçe göreceksiniz. Tüm kaslarınızı gevşettiğinizi düşündüğünüzde bile tekrar yaptığınız bir kontrolde bazı kaslarınızın halen kasılı olduğunu 
görebilirsiniz. Tümüyle gevşemiş olmaya özen gösterin.


Derin nefes alma-verme: 
Tümüyle gevşediğinizden eminseniz sanki 45-50 saniye süren bir kasılmanız varmış gibi hissetmeye 
çalışın. Burnunuzdan (eğer burun tıkanıklığınız varsa ağzınızdan) içinize mümkün olduğunca ve yavaş yavaş derin bir nefes çekin, bu nefesi yine yavaş yavaş ağzınızdan dışarı verin. 
Bu esnada bütün kaslarınızın gevşek olduğunu tekrar kontrol edin. Kafanızda canlandırdığınız kasılmalar devam ettikçe bu işleme devam edin.

Dikkat: 
Nefes alıp verme işlemini çok hızlı yaparsanız, kanınızdaki karbondioksit hızlı bir şekilde azalabilir, bu da 
geçici bilinç kaybına kadar gidebilen durumlara yol açabilir, bu nedenle derin nefes alma işlemini yavaş yavaş uygulayın. 45-50 saniye süren bir kasılmada 5-7 adet nefes alma-verme uygundur.


Karından nefes alma tekniği: 
Bu egzersiz karın kaslarınızın gevşemesine yardımcı olduğu gibi, kasılı kasların uterus üzerine 
gereksiz baskı yapmasını engeller:
Yere uzanın ve ellerinizi karnınızın üzerine yerleştirin. Derin bir nefes alarak karnınızın “şişmesini” sağlayın. İçinizden beşe kadar saydığınız sürede bu pozisyonu koruyun. Nefesi ağzınızdan verin ve bu işlemi 4-5 kez tekrarlayın.

BEBEK DOĞUM KAYIT İŞLEMLERİ


1587 sayılı Nüfus Kanununun 74.maddesi uyarınca, Türk vatandaşlarının doğan çocuklarını 30 gün içerisinde Türkiye’de kayıtlı bulundukları nüfus müdürlüklerine bildirmeleri gerekmektedir. Bu süre geçirildiği takdirde Nüfus kanununun 52.maddesi uyarınca para cezası uygulanır. 
Yurt dışında doğan çocukların nüfusa kayıt işlemleri, vatandaşların bağlı bulundukları başkonsolosluklar veya Konsolosluk şubeleri aracılığıyla yaptırılabilir. Söz konusu 
işlem yaptırılmadığı takdirde, çocuklar Türk vatandaşı sayılmamakta ve miras işlemlerinden yararlanamamaktadırlar. 
Ayrıca Türkiye’yi ziyaretleri sırasında yabancı vatandaş muamelesi görmektedirler. Fevkalade durumda uluslararası doğum belgesi ile baba veya kanuni vekili Türkiye’de bağlı bulundukları Nüfus Müdürlüklerine başvurarak nüfusa tescil işlemini yaptırabilir.
Yabancılarla evli Türk vatandaşlarının çocuklarına eşiyle anlaşarak biri Türk, diğeri yabancı olmak üzere çift isim koyabilirler. Sadece yabancı isim konulduğu takdirde, nüfus müdürlüğünün, ismin değiştirilmesi için ikaz etme yetkisi vardır.
Ana ve baba ayrı dinlerde ise, aralarında bir anlaşmaya vararak çocuğun dini konusunda karar vermeleri gerekmektedir. 
Anlaşamazlarsa babanın oyu geçerlidir.
Ayrıca, çocuk 18 yaşını doldurması halinde kendi dinini ve vatandaşlığını seçme hakkına sahiptir.

Doğum Tescili için Gereken Belgeler

İkametgahı, bağlı bulunduğu nüfus müdürlüğüne uzak olan vatandaşlarının yeni doğan çocuklarının, aşağıda belirtilen belgelerin gönderilmesi durumunda, posta ile nüfusa kaydı 
yapılmaktadır. Ancak genel uygulama, anne babanın yaşadığı yerdeki nüfus müdürlüğünden bağlı bulundukları nüfus müdürlüklerine faks yoluyla kayıt yapılması daha sonra posta 
yoluyla evrakların takibi şeklindedir.
1-Anne veya babanın nüfus cüzdanları.
2-Evlenme cüzdanı,
3-Çocuğun doğum belgesi,
4-İşlem ve posta ücreti,
5-Anne veya babadan birisinin direkt başvurusu.