27 Ocak 2011 Perşembe

MUTLU BEBEK KİMDİR?

Normal yolla doğurmak, anne sütüyle beslemek, ilgi, sevgi ve şefkatle dokunmak bir bebeğin mutluluğu için gerekli olan ön koşullar…Bir toplumun geleceği sağlıklı çocukların varlığı ile sağlanabilir. Bir bebeğin mutluluğu, anne daha çocuk doğurmaya karar verdiğinde etkilenmeye başlıyor. Annenin sağlığı, annenin çocukken beslenme şekli, spor yapma alışkanlığı, hamile kaldığı zaman bebeğine geçirebileceği özellikler, hepsi doğacak bebeği etkiliyor. Hamileliğin ilk 3 ayı çok önemli. Embriyonel dönem diyoruz; anne karnında bebeğin organları yapılanıyor. Bu dönemde annenin huzuru da çok önemli. Bebek daha anne karnındayken, annesinin mutluluğu, annesinin çevresel etkenlerden etkilenmesi, annesinin sevdiği yiyecekler ve bunların kokuları bebeği etkiliyor.Gelelim doğum sırasına, annenin bebeğine geleceği için vereceği ilk ödül, onu normal yolla doğurmasıdır. Bebek, normal yolla doğduğu zaman çok önemli pozitif etkiler alıyor; bağırsakta faydalı flora oluşuyor, bebeğin bağışıklık sisteminin daha iyi yapılanması söz konusu oluyor ve bebek özellikle de akciğerleri için çok önemli pozitif katkılar alıyor.

ANNE SÜTÜ MUCİZESİ

Doğduktan sonra anne sütüyle beslenmeye başlanması bebeğe verilebilecek en güzel hediye. Her zaman steril, kolay, hazır, içinde bağışıklık maddeleri bol olarak bulunan, inanılmaz büyüme faktörleri bulunan bir besin anne sütü… Ayrıca, anne sütünün bebeği gelecekte obeziteden, diabetten, çölyak hastalığından, alerjilerden koruyan özelliği var. Anne sütü bebeği ayrıca, koroner kalp hastalıklarına yatkınlıktan ve hiper tansiyona karşı da koruyor. Bununla da kalmıyor, anne sütü bebeği orta kulak iltihabından, solunum yolu enfeksiyonlarından ve ishalden de koruyor. Ayrıca, anne sütü alan bebeklerin IQ skorları daha yüksek oluyor, yani anne sütü bebeklerin daha akıllı ve sağlıklı olmasını sağlıyor. . Bir bebeğe verilecek en önemli ödül normal yolla doğum ve anne sütü vermektir… Anne sütü mucizevi bir gıdadır. Ülkemizde elde edilen verilerde yüzde 9 bebek sadece anne sütü almakta, yüzde 8’i hiç anne sütü almamakta, yüzde 83 bebek de anne sütüyle birlikte başka gıdalarla beslenmektedir. Oysa, ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmeyi öneriyoruz. Çok değerli bir besin olan anne sütü verilmediğinde biberonla beslenmede büyük bir artış olmakta, bebeklerin yüzde 20’si, içinde yaşamsal besin değeri olmayan nişastalı mamalarla beslenmektedir. Bu durumda çocuk kilo almasına rağmen sağlıksızdır.Bugün ülkemizde yüzde 50 çocukta demir eksikliği anemisi görülmektedir. Demir eksikliği nedenleri olarak, demirli gıdaların yeterli tüketilmemesi ve vücut tarafından iyi kulllanılmaması gösterilebilir. Ek besin olarak 6. ve 7. aylarda sebze çorbaları içinde ete, ezilerek başlanmalıdır. Kırmızı et, tavuk, balık, hindi, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler, pekmez ve kuru baklagilller demir eksikliğini önleyici besinlerdir. Çinkonun da büyüme ve gelişmede önemli bir yeri vardır. Büyüme ve gelişme, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, tat duygusu, iştahsızlığın engellenmesinde etkilidir. Çinko; kırmızı et, kuru baklagilller, yağlı tohumlar ve tam tahıl ürünlerinde bulunur. Bebeklerde şeker ve şeker katılmış besin tüketimine dikkat edilmeli ve 1 yaşına kadar rafine şeker ve tuz katılmış besinler kullanılmamalıdır. Ülkemizde yaklaşık yüzde 11 oranında bebeklerde malnütüsyon (zayıf çocuk) görülmektedir. Bir diğer tehlike de şişmanlığın yaygınlaşmasıdır. Dünyada 5 yaş altında yaklaşık 20 milyon çocuk fazla kilolu ve obezdir ve bu çocukları gelecekte sağlık sorunları beklemektedir. Sağlıklı beslenme temelleri erken yaşlarda aile tarafından atılır. Anne sütü dışında aşırı karbonhidratlı ve nişastalı gıdalarla beslenen bebeklerde, yağ hücreleri sayı ve volüm olarak artar ve bunlar gelecekteki obezitenin temelini teşkil eder.

SEVGİYLE DOKUNMA

Bir bebeğin mutluluğu için, bebeğe dokunmak çok önemlidir. Örneğin; eskiden giydirilen bebek eldivenleri artık çıkarılmış durumda… Biz diyoruz ki, bebek doğduktan sonra ilk yarım saat içinde anne göğsüne konulmalı, annesine dokunmalı, temas etmeli… Bu durum annede süt sekresyonunu da arttıran ve başlangıcı sağlayan en önemli faktördür. Bebeği çıplak olarak anne ve baba göğsüne koymak, bebeği daha mutlu kılıyor, anneyi ve babayı bebekle iletişim bakımından daha iyi yapılandırıyor. Her çeşit dokunma çok önemli. Çünkü inanılmaz bir güven duygusu oluşturuyor; yeterince dokunulmayan, sevgisiz çocuk iyi büyüyemiyor. Bu arada bebeğin giydiği kıyafetler ve kullandığı bezlerin de vücuda dokunması önemli. Dokunmadan dokunmaya fark var ve en güzelini hakkeden de çocuklar. Bu bakımdan her çeşit pozitif etkileşimin, her çeşit pozitif dokunmanın bebeğin vücut ve ruh sağlığında, çok önemli yeri var. Bağışıklık sistemini, dokunarak, bebekle iletişim kurarak sağlayabilirsiniz. Sevgisiz çocuk iyi büyüyemez. Aslında bu sadece bebekler için değil, yetişkinler için de önemli. Şimdi dünyada çok yaygın olan bir yaklaşım var: Sevgiyle dokunmak, bağışıklık sistemini güçlendirir, çünkü mutluluk hormonunun salgılanmasını pozitif olarak etkiler.

BEBEĞİN POPOSU…


Bebek hastanede doğuyor, ilk eğitimler burada veriliyor. Bebek, anne memesine adapte olmaya çalışıyor. Sonra, evine gidiyor. Bir bebeğin doğduktan sonra ilk kontrolü 7 ila 10. gün arasındadır. Ve bebek kontrole geldiğinde bebeğe yazılan reçetede iki ürün yer alır. Bunlardan birisi anne sütüyle beslenen bir bebek için, fizyolojik dozda gerekli olan D vitamini, ikincisi pişik kremi… Yani bebeğin mutluluğu, onun vücudunu sağlıklı kılabilmek için anne sütü artı D vitamini, artı pişik kremi şeklinde gelişiyor. Geçmişte pişik kremini çok yoğun şekilde öneriyorduk, şimdi koruyucu kremler de var. Yani bebeğin poposu, mutluluğu için önemli ve korunması lazım. Geleneksel olarak da ne deriz; bir bebek karnı toksa, altı temizse, gazı çıkmışsa, o zaman mutlu bir bebektir. Eskiden şartlanma metoduyla bebekleri çişe kakaya alıştırma gibi bir yöntem vardı. Şimdi, çocuk hazır olduğu zaman kendisini belli eder, diyoruz. Bebek 7 ila 9.aya geldiği zaman, özellikle büyük ebeveynler, bebeği çişe tutardı ve bebek şartlanarak öğrenirdi. Bu uygulamayı günümüzde önermiyoruz. Daha özgür, daha güvenli ve bilinçli bebeğin genel olarak 1,5 -2 yaşında çiş ve kaka kontrolünü şartlanmasalar da sağladıklarını görüyoruz. Bu nörolojik sistemin gelişmesiyle ilgili.

Babalar önce anneyi mutlu etsin, sonra bebeği...Kuşkusuz, bir bebeğin, bir çocuğun mutluluğu için hem annesinin hem de babasının ilgi ve sevgisine ihtiyacı var. Fakat, bebeğin önce anneyi aynaladığı da bir gerçek… O yüzden de anne mutluysa, bebek de mutludur, anne mutsuzsa bebek de mutsuzdur ya zaten… Anneler, "Bu bebeğin bugün nesi var, nasıl da huysuz, huzursuz" dedikleri günlerde, dönüp de bir kendilerine baksalar cevabı kolaylıkla bulabilirler. Annenin en ufak bir sıkıntısı, huzursuzluğu bebeğine yansır… O nedenle ben diyorum ki, babalar önce anneyi mutlu etmeyi iş edinin, sonra da çocuklarınızı… Ve bu alışkanlık sadece bebeklik zamanlarında değil, bir ömür boyu böyle devam etsin. Çünkü, ilerleyen yılllarda da çocuklar anne ve babanın birbiriyle ilişkisinin nasıl olduğundan, hem o anki hem de gelecekteki mutlulukları adına fazlasıyla nasipleniyorlar.

26 Ocak 2011 Çarşamba

1 Yaş Çocuklarda Beslenmesinde Dikkat Edilecekler

Bir yaşına kadar tuz ve şekerden uzak durması gereken bebeklere bu dönemden sonra şeker ve tuz verilebilir mi?


Bebekler, hepimiz gibi bir miktar tuza ihtiyaç duyarlar. Fakat yine hepimiz gibi çok fazla tuz onlar için de zararlıdır. Bebeklerin böbrekleri yüksek miktarlarda sodyumla başa çıkamaz ki! Zaten doğa da bu sebepten dolayı anne sütünü çok düşük bir sodyum oranıyla yaratmıştır. (İnek sütündeki bardak başına 120 miligrama kıyasla anne sütünde sadece 5 miligram sodyum bulunmaktadır.) Bebeklerinin besinlerini kendileri hazırlayan anneler de aynısını yapmalıdır. Bezelyelerin ya da pürelerin üzerlerine kendi damak tatlarına uymadığı için tuz serpmeleri çocuklarının da hoşuna gideceği anlamına gelmez. Annesi ve yol göstericisi olarak ona yiyecekleri tuzla karıştırmadan tatması için bir şans vermelisiniz. Böylece bütün hayatı boyunca sahip olacağı doğal yiyecek lezzetini geliştirmiş olacaktır. Bir yaşından sonra ise çocuğunuzu tuzlu ve şekerli gıdalarla ödüllendirmeye çalışmayın. Tatlıları 3 yaşına kadar özendirici hale getirmeyin, kendisi keşfetsin. Tuza gelince, sizin yemeklerinize koyduğunuz kadar tüketmeye başlayabilir. Ancak ekstra tuz dökmemesine dikkat edin. Çünkü bebeğiniz 1 yaşından itibaren sizinle beraber yemek yemeye başlayacaktır. Yemeklere tat vermek amaçlı eklediğiniz kadar tuz yeterlidir. 1 yaş için normali günde yaklaşık 1 gr. Tuz verilmesidir. Şeker için bir gramajdan bahsedemeyiz. Çünkü çocukların şeker yemesi gibi bir zorunluluk yoktur.

Bir yaşından itibaren çikolata, gofret gibi gıdalar veriliyor. Bu gıdaların verilmesinin sakıncaları nelerdir?

Çikolata, şeker, gofret ve gazlı içecekleri 3 yaşına kadar vermeyin. Dengeli beslenme konusunda ailelerin bilinçli davranması gerektiği için 1 yaşına kadar bebek beslenmesine gösterilen özenin ileriki yıllarda da devam etmesi gerektiğini, 'abur cubur' olarak nitelendirilen çikolata, şeker ve gazlı içeceklerin üç yaşına kadar çocukların hayatına sokulmaması taraftarıyım, çünkü sağlıklı beslenen nesiller yetişmesi konusunda bu gıdalar çok olumsuz rol oynuyor. Ayrıca da şişmanlamasına neden olur. Bu tür gıdalar çocuklarımızı tamamen esirleri haline getiriyorlar ve çocuklar bu gıdaları tüketmek için (veya tükettiklerinden dolayı tok oldukları için) normal sağlıklı yemeklerini yemiyorlar.

Katı gıdalara alışmakta güçlük çeken bebeklere yemekleri rondodan geçirilerek veriliyor. Bu şekilde beslemek doğru mudur? Gıdaların besin değeri açısından problem yaratır mı?

Evet, kesinlikle unutulmamalı ki besinler ne kadar çok işlemden geçerse o kadar besin değeri kayıpları olur. Çocuk 1 yaşından itibaren katı gıdalara alıştırılmalıdır. Belki rondodan geçirerek değil de, çatalla ezerek yemeklere değişik isimler vererek olabilir. Ör: Canavar ezmesi patates ve havuç (ezilmiş havuç ve patates haşlama) veya kütüğün üzerindeki uğur böceği yemekleri (zeytinyağlı kereviz üzerinde üzümler, bezelyeler ve havuçlar minik olarak) vb gibi. Özellikle altını çizmek isterim ki çocuklarımızı temiz tabak klübüne üye yapmaya çalışarak yemeklerini tabakta bırakmamaya zorlamayın veya yiyebileceği kadar yemek ekleyin.

Süt ne kadar içmelidir?

12-24 aylık çocuklar için az yağlı çeşitlerine nazaran normal süt tavsiye edilmektedir. Normal süt %1-2 oranında daha fazla yağ ve kalori içermektedir. Yağ konsantre bir enerji kaynağı olarak hızlı bir büyümenin gerçekleştiği bu dönem için önemli bir yakıttır. Ayrıca normal sütteki kollestrol özellikle çocuğun beyin gelişimine yardımcı olur. İkinci yaş gününden itibaren çocuğunuzun enerji ihtiyacını karşılayacak süt tipini değiştirebilirsiniz. Günlük olarak çocuğunuzun tüketimine göre sadece süt tüketiyorsa 1 kupa süt yeterlidir. Bebeğiniz süt içmiyorsa bu açığı kapatmak ve kalsiyumu yeterli tüketebilmesini sağlamak amacıyla günde sadece 50 gr peynir veya 1 kupa yoğurt ve 15 gr peynir gibi kombinasyonlarla süt grubu açığını kapatabilirsiniz.


Bir yaşından itibaren ideal bebek beslenmesi nasıl olmalıdır?

Bir yaşından itibaren ideal çocuk beslenmesinin ölçüleri:
1 yaş için:

Ekmek, tahıl, pirinç, makarna: 6 porsiyon (1/4-1/2 dilim ekmek, muffin ¼-1/2, sade kraker 2-3 tane, kuru tahıllar ¼ -1/3 kupa, pişmiş tahıl, pirinç, makarna ¼-1/3 kupa)

C vitamini açısından zengin meyveler ve sebzeler: Günde 1 porsiyon (meyve ve sebze suyu 1/3 kupa, pişmiş veya çiğ doğranmış 1/3 kupa)

A vitamini açısından zengin koyu yeşil ve turuncu meyve - sebzeler: Günde 1 porsiyon (1/ 3 kupa meyve sebze suyu, pişmiş veya çiğ doğranmış ¼ kupa)

Diğer meyve ve sebzeler (patates dahil) günde 3 porsiyon (pişmiş doğranmış ¼ kupa, bütün1/4 tane, meyve sebze suyu 1/ 4 kupa)

Süt, yoğurt veya peynir günde 3 porsiyon (süt-yoğurt ½ kupa, peynir 15 gr)

Et, kümes hayvanları, balık, kuru baklagiller, yumurta ve yağlı tohumlar günde 2 porsiyon: (yağsız et, balık, kümes hayvanları 1-3 yemek kaşığı, yumurta 1 tane, kuru baklagiller 1-3 yemek kaşığı, fıstık /fındık ezmesi 1 yemek kaşığı)

Katı ve sıvı yağlar: Günde 3-4 porsiyon (margarin, tereyağı, sıvı yağ 1 tatlı kaşığı)

1 yaşındaki "Oyun Çağı Çocukları" İçin Beslenme Mönüsü:

Kahvaltı: ½ kupa tam süt

½ muz

½ tatlı kaşığı tereyağı

½ dilim ekmek
Ara: 1/ 2 kupa karışık meyve suyu (taze)

Öğlen: ½ tam yoğurt

45 gr biftek

1/2 dilim ekmek

2 kaşık pişmiş havuç

¼ haşlamış patates

1 kaşık sıvı yağ
Ara: 15 gr peynir ve ½ dilim ekmek

Akşam: 1/2 kupa makarna ve üzerine 2 kaşık kıymalı sos

2 kaşık brokoli haşlama

1 kaşık sıvı yağ

Ara: 1/ 2 kupa süt ve ¼ elma

Bu yaş dönemindeki bir bebeğin yemesinde sakınca olan gıdalar nelerdir?

Bir yaşından itibaren çocuğunuz sizlerle birlikte sofraya oturmalı ve bir yetişkin gibi beslenmelidir. Yasaklanmış yemek anlayışını yerleştirmeyin. Kendimiz için bile yasak besinlerin daha çekici olduğunu hatırlatmak isterim. Ayrıca unutmayın ki çocuklarınız sizleri izleyerek öğrenir. O sebeple sizler ne kadar sağlıklı alışkanlıklara sahip olursanız bebekleriniz de sizleri taklit ederler. Onlara tatlıları bir ödül olara değil yemekten sonra yenilen bir ara öğün olarak verebilirsiniz. Çocuklarınız tatlılara odaklı olmasınlar. Abur cubur dediğimiz fast foodlar, hazır cipsler, hazır satılan gıdalar ve gazlı içecekler bebeğimiz için sakıncalı gıdalardır. Daha dengeli beslenmeye alışkanlık yapalım ki bu saydığımız gıdaların esiri olmasınlar ve obez bir nesil yetiştirmeyelim.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Çocuklara yemek yedirmenin 11 yolu

Herkesin sevdiği bir ana yemek hazırlayın: Çocuğunuzun hiç sevmediği alışılmamış yemekleri denemekten kaçının. Bazı çocuklar güveç gibi karışık yemekleri sevmezler. Bu tip yemekleri çocuğunuz biraz büyüdükten sonra mönünüze dahil edin.

İzin verin: Eğer çocuğunuz kırk yılda bir ana yemeği yemeyi reddettiyse, onu kırmayın. Ana yemek yerine geçecek başka birşey yemesine izin verin. Bu, kendi için hazırladığı kahvaltılık mısır gevreği yada basit bir sandviç olabilir. Asla çabuk hazırlanan yemeklerin aşçısı olmayın ve yemek zamanı için ekstra yiyecekler hazırlamayın. Çocuk, aile için hazırlanan yemekten yemeyi öğrenmeli.

Saygı gösterin: Eğer çocuğunuzun aşırı derecede sevmediği birkaç yiyecek varsa, ( özellikle midesini bulandıran ) bu yemeği aile yemeğinin bir parçası olarak hazırlayıp çocuğunuza servis etmeyin. Asla çocuğunuzu tüm yiyecekleri yemeye zorlamayın. Bu sadece güç mücadelesine, mide bulantısına ve hatta kusmaya neden olacaktır.




Meyve yemeye teşvik edin: Sebzelerin çiğnenmesi zordur ve bazılarının acı bir tadı vardır. Genellikle çocuklar ve hatta birçok yetişkin tarafından sevilmezler. Unutmayın ki sebzeler ve meyveler aynı besin grubundandır. Yenmesi hayati zorunluluk taşıyan hiçbir sebze yoktur. Bu nedenle sebze yememekte ısrarcı olanlara meyve yedirmeyi deneyin. Çünkü sizinde ısrarcı olmanız çocukların sebze yememeyi suçluluk duygusu olarak algılamasına neden olabilir.

Şikayetlere son verin: Önlerine konulan yemeği yemek istemediklerini söyleyebilirler ya da tabağın kenarında bırakabilirler. Bu durumda onlara kızmayın. Ancak şikayet etmenin kabul edilemez olduğunu açıkça belirtin.

Yeni tatlar denemesini isteyin: Çoğu tatlar sonradan edinilmiştir. Çocuğunuz, sevmediği bir yiyeceği daha sonra severek yiyebilir. Yemek seçen bazı çocukların yeni tatlar denemesi için, başka insanların bu yemeği yediğini 10 kere görmeleri ve bu yiyeceği sevmeden önce de 10 kez bu yemeği tatmaları gerekebilir. Yeni yiyeceklere alışmanın normal sürecini hızlandırmaya çalışmayın. Bir çocuğu belli aralıklarla sevmediği yiyecekten bir parça yemeye zorlamak onu seveceği anlamına gelmez. Bunun yerine söz konusu olan yemeği denediklerini söylediklerinde onlara inanmanız daha iyi olur.

Tatlılar konusunda tartışmayın: Anlaşmazlık yaratan diğer bir konuda ” Tabağındakileri bitirmezsen tatlı yiyemezsn” kuralıdır. Doğru olan çocuğunuzun ne yediğine bakmadan ona tatlı vermenizdir. Ancak ana öğünde yeteri kadar yenilmediğinde de ikinci tatlıya izin vermeyebilirsiniz. Tatlı, sadece şeker ve benzerleri olarak anlaşılmamalıdır; meyve gibi besleyici besinleri de tatlı olarak çocuğunuza sunabilirsiniz.

Yemeğin süresini uzatmayın: Tüm aile yemeğini bitirip kalktıktan sonra çocuğunuzu yemeğini bitirmesi için zorla sofrada tutmayın. Yaptığınız onu zorlamak ve ikinizin de zamanını boşa harcamaktan başka birşey olmaz.

Yemek süresini eğlenceli hale getirin: Yemek zamanını önemli bir aile olayı haline getirin. Çocuğunuzu arkadaşça bir konuşmanın içine çekin. Onlara gününüzün nasıl geçtiğini anlatın ve kendi günlerinin nasıl geçtiğini sorun. Yemekle alakalı olmayan eğlenceli konulardan bahsedin. Yemek zamanını, eleştiri ya da kontrol mücadelesi yapılan bir zaman haline dönüştürmeyin.

Her zaman yemek konuşmayın: Çocuğunuzun yanında onun ne yiyip ne yemediği hakkında tartışmayın. Çocuğunuzun iştah derecesinin onun kalori ihtiyaçlarını karşılayacağına güvenin. Ayrıca sorun çıkarmadan yemeğini yediği için onu övmeyin. Çocuğunuz sizin yemek beklentilerini karşıladığı için ona rüşvet ya da ödül vermeyin. Çocuklar kendi iştahlarını tatmin etmelidir, ebeveynlerininkini değil. Ancak bazen tadını ya da yapısını sevmediği yeni bir yiyeceği denediği için çocuğunuzu övebilirsiniz.

Çocuğunuza günlük bir multivitamin vermeyi gözden geçirin: Çoğumuz için vitamin tabletleri almak muhtemelen gereksiz olsa da, bunlar normal miktarlarda alındıklarında zararlı değildir ve çocuğunuzun yeme alışkanlıkları hakkında rahatlamanızı sağlayabilirler.

12 aylık bebek beslenmesi

12 aylık bebek için beslenme şeması:

Kahvaltı:
Anne sütü veya inek sütü (150 ml) veya mama (150 ml)
1 kibrit kutusu kadar peynir veya 1 yumurta (günaşırı)
1 tatlı kaşığı reçel, bal ya da pekmez
1 -2 adet zeytin (çekirdeği çıkarılmış)
1 ince dilim ekmek
1-2 dilim mandalina ya da domates

Öğle:
2-3 yemek kaşığı (1 kepçe) terbiyeli köfte + 1 dilim ekmek
veya
3 silme yemek kaşığı kıymalı sebze püresi (kıymalı dolma içleri, terbiyeli ya da sebzeli köfteler, sebzeli tavuk
veya
balık, kuru baklagil püreleri) + 3-4 silme yemek kaşığı patates püresi veya
2-3 yemek kaşığı (1 kepçe) kuru fasulye + 1-2 yemek kaşığı bulgur pilavı + 1 çay bardağı meyve suyu veya su

İkindi:
1 kase yoğurt (150-200 ml) + Evde yapılmış bir dilim kek+1 küçük boy meyve veya püresi

Akşam:
2-3 yemek kaşığı (1 kepçe) tavuklu sebze yemeği, 1 dilim ekmek
veya
1 kase yayla çorbası (nohutlu, havuçlu)

Şunlara dikkat ediniz:

Günde bir, iki kez sebze veriniz

Haftada 4 yumurta veriniz

Bir yaşından sonra çatal kaşık kullanma alıştırmaları yaptırınız

Çocuğunuzu sofraya oturtunuz ve ne kadar yediğini anlamak için ayrı tabakta yediriniz.

Hergün et veya baklagil yediriniz.

Şekerlemelere,çikolatalara alıştırmamaya özen gösteriniz.

Bu yaşlarda ağız sağlığı için macunsuz diş fırçalamayı öğretiniz.

Çay ve kahve vermeyiniz.

Kolalı içeceklerden uzak tutunuz.

Tuz gerekli mi?

Vücudun sağlıklı olabilmesi için bir miktar tuza gereksinim vardır. Ancak bu gereksinim hayatın ilk yıllarında fazla değildir. Buna karşın, yaşamın ilk yıllarında edinilen tuz tadını daha sonra değiştirmek güçtür. Bu yaş grubunda tuz gereksinimi besinlerde doğal olarak bulunan sodyumdan karşılanabilir. Bu nedenle çocukların yemeklerine tuz ilave etmeye gerek olmadığı gibi, tuzluğun da masadan uzak tutulması gerekir. Böyle bir uygulama ile, ileri dönemde karşılaşılabilecek tuz bağlantılı hastalıklar(yüksek tansiyon v.b.) önlenmiş veya geciktirilmiş olur.

kaynak:
http://www.bebekbeslenmesi.biz/1-2-yas-bebek-beslenmesi.html
 
 
 Biz nasıl besleniyoruz?
 
 

resimde cola içiyor görülse de kutunun içi boş!!:))
 
KAHVALTI:
 
100cc devam sütü
4-5 bebe bisküvisi
2 labne peynir
1 tatlı kaşığı ceviz ve fındık  karışımı veya yumurta
1 tatlı kaşığı pekmez
 
ÖĞLE:
sebze çorbası / yayla/ mercimek (etli) ve bir kase yoğurt
 
İKİNDİ:
meyve püresi ve 2 biküvi/sütlaç
 
AKŞAM.
 150cc  aptamil kaşık maması veya yayla çorbaı /mercimek çorbası ve 1 dilim ekmek
 
GECE:
120cc devam sütü
 
saat: 06.30-07:00 100cc devam sütü( duruma göre bazen içmeyede biliyor)
 
Bizde artık bebek gibi değil de çocuk gib yemek yedirmeye başlayacağız. En azından ben evde olduğum zaman akşam yemeklerini bu şekilde yedireceğim.
Yukarıda yazıldığı gibi bir beslenme programı hazırlamalı ve evdeki bakıcı teyzesinede öğretilmeli!!!
 

14 Ocak 2011 Cuma

DOĞAL DOĞUM HAKKINDA YAZILMIŞ ÇOK GÜZEL BİR YAZI...

“Dağların arasından gider gibi doğur!”


Telefonun ucunda Latife Tekin… “Kızın mı oldu, oğlun mu? (…)” diye soruyor. Cevabı merakla bekliyor önce ama duyup duyabileceği tek şey, ‘doğurmadım’ oluyor. Kabak hâlâ gelmedi… Sonra öğütlüyor hemen Latife: “Dağların, ovaların, nehirlerin arasından gider gibi doğur. Ağrıları hiç düşünme. O ağrılar, en dayanılmaz olduğunu düşündüğün anda bitecek çünkü. Sakın korkma tamam mı kalbim? Deprem gibi, hep daha fazlasının geleceğini, ağrının giderek tırmanacağını düşünüyorsun ama öyle değil. Doğurduktan sonra bebeğini hemen kucağına al ve onu benim için öp.”

Süreç içinde uzak – yakın pek çok kadının hamilelik deneyimini dinledim. Kimilerini merakla, kimilerini ‘keşke anlatmasa’ duygusuyla… Ama sanırım sadece üç kadının deneyimlerini yazdım aklıma ve kalbime. Latife, babaannem ve Nigar.

Latife, en başından beri kılavuzumdu. Hamileliğimden çok önce, kentle, insanla, dille ilgili olarak kılavuzumdu. Bir gün hamilelik ve annelik konularında da onun sözlerini okuyacağımı, dinleyeceğimi söyleselerdi şaşırırdım. Sessizleşmek için doğurmuştu hem Memo’yu hem de Yasemin’i. Kendisiyle kalabilmek ve sakinleşebilmek için. Bir de ‘doğurmak’ için. Simone de Beaviour’in ‘bedensel yazgı’ dediği doğasının sınırlarını keşfedebilmek için… Latife hem keşfini yapmış hem de susmuştu. Beaviour, “Özellikle kendilerine ayrılmış bulunan bir deneyi, bir yaşantıyı gizlere büründürmek için susmaktadırlar” demiş hamile kadınların suskunluğunu anlatırken. Latife gibi susmak ve keşfetmek için seçtim hamileliği…

Dağdan, taştan, topraktan gelen kadının hissetmek isteyeceği türden bir duygu gibi artık doğurmak… Geçmişe ait, uzak düştüğümüz doğaya ait…

Kocakarıların ve büyükannelerin doğurmakla ilgili duygularını izlemeye çalışmalı belki de… Babaannem “Korkma” dedi, “Korkma, bana bak. 14 çocuk doğurdum. Hepsini de evimde, sancım geldiğinde çömelip doğurdum.” Dediği gibi ona bakmaya karar verdim ben de. Doğurduğu 14 çocuktan 7′sini kaybeden, çocukken benzemeyi istediğim o kadına… Onun gibi kocaman memelerim olsun istiyordum. Kocaman bir kadındı gözümde; kocaman memelerine uygun, genişçe bir baseni ve şişkin bir göbeği vardı benim çocukluğumda; tıpkı şimdi olduğu gibi. Rakısını sek içer, günde iki paket sigara tüttürürdü ama oğullarından biri olsun sigarayı bıraksın diye stoktaki sigara paketlerini bir defada çöpe atmış, bir daha da elini sürmemişti… Hamileliğinde annemin karnını yoklamış babaannem; oysa bana sadece baktı. “Gel bakayım, ne olmuş sana…” Ağzına çok yakışan argosuyla bedenimin çeşitli yerlerine ilişkin çeşitli yorumlar yapıp, “Bebek erkek” dedi sonra. Babaannem gibi doğurduğumu bilmeden, taşın, toprağın, suyun bir parçası olarak doğurmak istiyorum…

Nigar, bana takma kirpikler takmış, ellerimi simlerle süslemişti evleneceğim gün. “Kaşı – gözü kadının servetidir” diyen güzel gözlü, kalın kaşlı bir kadın Nigar. Önceleri beni sadece süslerdi, şimdi aynı zamanda anlatıyor: “İki çocuğumu da iki saatte doğurdum. Derin bir nefes al ve doğur bebeğini. Ama başı çıkar çıkmaz şöyle bir öne doğru eğil, bebeğini görmeye çalış.” En büyük hayali, bir gün bir çocuk doğurtmak. “Günün birinde genç bir kadın geldi. Doğuma gitmek üzereymiş. Onu anne gibi yıkadım sıcak suyla. Sonra da gönderdim dışarıda bekleyen kocasının yanına…” Nigar gibi bir avazda kurtulmak istiyorum…

“Konuş onunla”

Muayenehanesindeki fotoğraflardan anlamıştık zaten doktorumuz Tarık Altınok’un deniz tutkusunu… Naviga’nın yeni sayısında, bir saat içinde pişirdiği üç çeşit yemeği görünce, Tarık Bey’le bir tekne turuna çıkmanın ne büyük şans olacağını da gördük… Sonra Tarık beyle birlikte dönüp bizim balığa baktık. Kabak’a… “Hâlâ yukarıda… Konuşun onunla da insin artık aşağı. Suyu azalırsa işimiz var demektir… Şimdilik sağlığı iyi, biraz daha bekleyeceğiz…” İki günde bir Tarık beyin karşısındayız tüm inadımızla. Evin telefonu santral gibi, cep telefonu da öyle… Hattın karşı tarafındakiler de ses uzmanı… “Sesin hiç hamile gibi gelmiyor” diyen bile çıktı. “Sokaktasın, demek ki doğurmadın”, “Niye böyle iyi geliyor sesin?”, “Var mı ağrı sızı?”, “Doktor yanlış mı hesapladı acaba?”, “Ne demiştin doğum tarihi için?”… Hemen herkese yanıtım aynı oluyor artık: “Hiç doğurasım yok”.

Babası konuştu ama akşam… “Gel artık… Anneni üzmeden gel… Seni çok özledik… İçersi güzel evet ama dışarısı daha da güzel…”

Bekliyoruz. Kabak’ın eli kulağında, bizimkisi yüreğimizde…

BURADAN ALINTIDIR.http://defneinci.wordpress.com/tag/latife-tekin/

Çok beğendim:))

11 Ocak 2011 Salı

SEZEZRYAN VEYA DOĞAL DOĞUM

Merhabalara Arkadaşlar,

Geçen hafatsonu Ayşe Armanı'ın röportaından sonra blog dünyasında sezryan mı doğal doğum mu? bunun tartışması yapılıyor.

İlk röpotajında (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=16717876&yazarid=12&tarih=2011-01-09 ) planlı yapılan bir sezeryan operasyonuna katılmış, Ayşe Arman. Fotolarla sezeryan operasyonunu anlatmış Bence yanlı değil, bu yazı :.. Fakat çok okunan ve tanına bir yazarın bu yazısı yanlı olarak tartışıldı, bloglar arasında. Belki de doğru. Blogcuanne de bu konuda yazmış, hatta ben de ona mesaj atmıştım. Doğal doğumun çok abartıldığını hafifçe belirttim. Ardından tekrar bu konuyu düşündüğümde bu kadar okunan bir köşe yazarının mutlaka doğal doğumcularla röportaj yapması gerektiğini düşündüm. O zaman tarafsız olabilirdi.


Doğal doğum denileince de çok tanınan hamile kursu da veren Dr. Hakan Çoker ile yaptığı röportajı da ( http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=16726122&yazarid=12&tarih=2011-01-10 ) 
görünce, tamam AyşeArman Artık tam anlamıyla bu konuda tarafsız diyebildim.

Bu konu bence , çok dikkatli konuşup, tartışılmalı.. Devlet yasasıyla zorunlu olmadıkça sezeryanı yasaklamak bana çok sert geliyor. Kadınların tercih hakları olmalı, mutlaka. Ama bu kararı vermeden her hamile kadına da doğum öncesi eğitim verilmeli.



 Bu eğitimi ister özel olarak ister doğum yapacağı hastanenin verdiği ücretsiz kurslarla , hamile bayanlar bilinçlendirilmeli.

O zaman inanıyorum ki, ülkemizde doğal doğumlar artacaktır. Anne adaylarının bugüne kadar doğumun çok ağrılı, kanamalı olduğu konusunda duydukları hurafeler o kadar fazla ki.. Herkes başına tam olarak ne geleceğini bilmeden, kafasında doğum olayını çok büyütüyor. Eskilerde de şimdi de etrafımızda hep normal doğum yaptım diyene , ne kadar ağrın oldu?, çok acıdı mı? gibi hep olumsuz düşünceler sorulur. Normal doğum yaptığında neler hissettiği, bebeğini ilk görmenin ve doğar doğmaz emzirebilmenin ne kadar büyük bir mutluluk olduğu konusunda hiç kimse konuşmaz. Şimdiler de bloglar arasında , doğal doğumcular arttıkça bu konularda konuşulmaya başlanacak..

Tüm anne adayları doğum yapmadan önce mutlaka doğum konusunda bilinçlendirilmeli, ondan sonra seçim hakkını sağlık koşulları imkan verdiği ölçüde anneye bırakılarak, rahat doğumlar yapılmalı..Bu ister sezeryan ister doğal doğum olsun..

4 Ocak 2011 Salı

OTRİBEBE VE ANNEYSEN.COM İŞBİRLİĞİ

anneysen.com dAN PINAR HANIM BANA GEÇEN GÜN ATTIĞI BİR EMAİLİNDE NOVARTİSİN ÜRÜNÜ OLAN OTRİBEBE ÜRÜNLERİNİ , FİRMA ANNEYSEN.COM BLOG YAZARLARINA HEDİYE OLARAK GÖNDERMEK İSTEDİĞİNİ SÖYLEMİŞTİ. BENDE ÇOK SVİNEREK ADRESİMİ KENDİ,LERİNE İLETTİM. YILBAŞI GÜNÜ PAKET BANA ULAŞTI. NE TESADÜF Kİ OĞLUM HASTALANMIŞ VE BEN  OTRİBEBEYE ZATEN İHTİYACIM OLACAKTI. YENİDOĞDUĞU ZAMAN DA HASTALANDIĞINDA KULLANMIŞ VE ÇOK MEMNUN OLMUŞTUK.ŞİMDİ DE KULLANDIK, OĞLUM BU DURUMDAN ÇOK MUTSUZ OLSA DA BURUNU ÇOK İYİ TEMİZLEDİĞİ İÇİN OĞLUŞUM ÇOK RAHAT NEFES ALDI VE ÇOK RAHAT UYUDU. GEREK OLDUĞU ZAMAN HER ANNEYE BU ÜRÜNÜ TAVSİYE EDERİM. TEŞEKKÜRLER NOVARTİS, TEŞEKKÜRLER anneysen.com...

Bebek ve çocuklarda mevsimsel olarak sık rastlanan solunum yolu enfeksiyonları yüksek miktarda mukus (burun salgısı) üretimine ve dolayısıyla da bebeğinizin burnunun tıkanmasına neden olur.




Tek başına bakıldığında burun tıkanıklığı önemli bir sorun gibi görünmeyebilir. Ancak tıkalı burun bebeğinizin rahatını ve huzurunu ciddi şekilde etkileyebilir ya da giderilmediğinde orta kulak iltihabı ya da sinüzit gibi daha ciddi ve ağrılı enfeksiyonlara dönüşebilir. 6 aylık olana kadar bebekler ağızdan nefes alabilme ve burun kanallarını sümkürerek temizleyebilme yeteneklerine sahip değildirler. Bu sebeple bebeklerin tıkanan burnunu etkin bir şekilde temizlemek çok önemlidir.

Otribebe yöntemi bebeklerdeki burun tıkanıklığı sorununu gidermek için özel olarak geliştirilmiş ve Otribebe markası altındaki ürünler, bu yöntem için özel olarak tasarlanmıştır. Otribebe bebeklerdeki burun tıkanıklığına karşı kesin pratik ve hijyenik çözüm sunan ilk ve tek tedavi setidir. Otribebe markası altında yer alan ürünler Otribebe Nazal Aspiratör, yedek uçları ve Otribebe Monodoz deniz suyu olup, eczanelerde satılmaktadır.
http://www.otribebe.com.tr/index.html

3 Ocak 2011 Pazartesi

www.anneysen.com da kampanya!!!

Annelik hiç kolay değil. Hamile olduğumuzu öğrendiğimiz andan itibaren pek çok zorluk başlıyor. İşyerlerimizde hoşgörüsüzlükten, eşimizle olan iletişim problemlerine, çirkinleşme kaygısından, sağlıkla ilgili sorunlara, ekonomik zorluklardan çocuk için en doğru seçimleri yapmanın stresine kadar bir çok cephede savaşmamız gerekiyor.

Oysa annelik bir kadının başına gelebilecek en güzel şeylerden biri ve stres ve endişe değil, mutluluk kaynağı olmalı.

Anneliği ve annelikle ilgili tüm güzellikleri kutlamak, paylaşarak zenginleşmek, zor zamanlarda destek olmak, bilgisizlikten gelen stresleri hayatımızdan uzaklaştırmak için http://www.anneysen.com/’da toplanıyoruz. Anneliği hayatlarımızda hakettiği yere koyabilmeye çalışıyoruz.

Biz anneysen.com anneleri olarak bu amaçla yola çıktık. Her birimizin bu aileye verebilecekleri ve bu aileden alabilecekleri var.

Annelere sesimizi duyurmak ve büyüyerek hep beraber daha güçlü olmak için tüm anneleri kampanyamıza davet ediyoruz.
http://www.anneysen.com’a/ en çok sayıda arkadaşını kazandıran anneye DELL Netbook hediye ediyoruz. Kampanya 1-31 Ocak tarihleri arasında devam edecek. Katılmak için anneysen.com'a üye olmak ve http://www.anneysen.com/Members/Invite.aspx adresinden arkadaşlar davet etmek yeterli. En çok sayıda arkadaşı http://www.anneysen.com/ 'a üye olarak kazandıran anneyi Şubat ayının ilk haftasında açıklayacağız.

Bu yazı Anneysen.com'dan Pınar Hanıma ait. Ben de bu sitede uzman olarak hamilelerin sorularını cevaplıyorum. Annelerin birarada toplandığı, her konuda paylşaşaımlşar yaptıkları bir platform. Gerçekten çok yararlı..Bir sürü arkadaşınız olabilir. Annelerin facebooku..
Haydi arkadaşlar, sizde bu siteye üye olun, arkadaşlarınız davet edin ve DELL NOTEBOOK kazanın!!!