“Dağların arasından gider gibi doğur!”
Telefonun ucunda Latife Tekin… “Kızın mı oldu, oğlun mu? (…)” diye soruyor. Cevabı merakla bekliyor önce ama duyup duyabileceği tek şey, ‘doğurmadım’ oluyor. Kabak hâlâ gelmedi… Sonra öğütlüyor hemen Latife: “Dağların, ovaların, nehirlerin arasından gider gibi doğur. Ağrıları hiç düşünme. O ağrılar, en dayanılmaz olduğunu düşündüğün anda bitecek çünkü. Sakın korkma tamam mı kalbim? Deprem gibi, hep daha fazlasının geleceğini, ağrının giderek tırmanacağını düşünüyorsun ama öyle değil. Doğurduktan sonra bebeğini hemen kucağına al ve onu benim için öp.”
Süreç içinde uzak – yakın pek çok kadının hamilelik deneyimini dinledim. Kimilerini merakla, kimilerini ‘keşke anlatmasa’ duygusuyla… Ama sanırım sadece üç kadının deneyimlerini yazdım aklıma ve kalbime. Latife, babaannem ve Nigar.
Latife, en başından beri kılavuzumdu. Hamileliğimden çok önce, kentle, insanla, dille ilgili olarak kılavuzumdu. Bir gün hamilelik ve annelik konularında da onun sözlerini okuyacağımı, dinleyeceğimi söyleselerdi şaşırırdım. Sessizleşmek için doğurmuştu hem Memo’yu hem de Yasemin’i. Kendisiyle kalabilmek ve sakinleşebilmek için. Bir de ‘doğurmak’ için. Simone de Beaviour’in ‘bedensel yazgı’ dediği doğasının sınırlarını keşfedebilmek için… Latife hem keşfini yapmış hem de susmuştu. Beaviour, “Özellikle kendilerine ayrılmış bulunan bir deneyi, bir yaşantıyı gizlere büründürmek için susmaktadırlar” demiş hamile kadınların suskunluğunu anlatırken. Latife gibi susmak ve keşfetmek için seçtim hamileliği…
Dağdan, taştan, topraktan gelen kadının hissetmek isteyeceği türden bir duygu gibi artık doğurmak… Geçmişe ait, uzak düştüğümüz doğaya ait…
Kocakarıların ve büyükannelerin doğurmakla ilgili duygularını izlemeye çalışmalı belki de… Babaannem “Korkma” dedi, “Korkma, bana bak. 14 çocuk doğurdum. Hepsini de evimde, sancım geldiğinde çömelip doğurdum.” Dediği gibi ona bakmaya karar verdim ben de. Doğurduğu 14 çocuktan 7′sini kaybeden, çocukken benzemeyi istediğim o kadına… Onun gibi kocaman memelerim olsun istiyordum. Kocaman bir kadındı gözümde; kocaman memelerine uygun, genişçe bir baseni ve şişkin bir göbeği vardı benim çocukluğumda; tıpkı şimdi olduğu gibi. Rakısını sek içer, günde iki paket sigara tüttürürdü ama oğullarından biri olsun sigarayı bıraksın diye stoktaki sigara paketlerini bir defada çöpe atmış, bir daha da elini sürmemişti… Hamileliğinde annemin karnını yoklamış babaannem; oysa bana sadece baktı. “Gel bakayım, ne olmuş sana…” Ağzına çok yakışan argosuyla bedenimin çeşitli yerlerine ilişkin çeşitli yorumlar yapıp, “Bebek erkek” dedi sonra. Babaannem gibi doğurduğumu bilmeden, taşın, toprağın, suyun bir parçası olarak doğurmak istiyorum…
Nigar, bana takma kirpikler takmış, ellerimi simlerle süslemişti evleneceğim gün. “Kaşı – gözü kadının servetidir” diyen güzel gözlü, kalın kaşlı bir kadın Nigar. Önceleri beni sadece süslerdi, şimdi aynı zamanda anlatıyor: “İki çocuğumu da iki saatte doğurdum. Derin bir nefes al ve doğur bebeğini. Ama başı çıkar çıkmaz şöyle bir öne doğru eğil, bebeğini görmeye çalış.” En büyük hayali, bir gün bir çocuk doğurtmak. “Günün birinde genç bir kadın geldi. Doğuma gitmek üzereymiş. Onu anne gibi yıkadım sıcak suyla. Sonra da gönderdim dışarıda bekleyen kocasının yanına…” Nigar gibi bir avazda kurtulmak istiyorum…
“Konuş onunla”
Muayenehanesindeki fotoğraflardan anlamıştık zaten doktorumuz Tarık Altınok’un deniz tutkusunu… Naviga’nın yeni sayısında, bir saat içinde pişirdiği üç çeşit yemeği görünce, Tarık Bey’le bir tekne turuna çıkmanın ne büyük şans olacağını da gördük… Sonra Tarık beyle birlikte dönüp bizim balığa baktık. Kabak’a… “Hâlâ yukarıda… Konuşun onunla da insin artık aşağı. Suyu azalırsa işimiz var demektir… Şimdilik sağlığı iyi, biraz daha bekleyeceğiz…” İki günde bir Tarık beyin karşısındayız tüm inadımızla. Evin telefonu santral gibi, cep telefonu da öyle… Hattın karşı tarafındakiler de ses uzmanı… “Sesin hiç hamile gibi gelmiyor” diyen bile çıktı. “Sokaktasın, demek ki doğurmadın”, “Niye böyle iyi geliyor sesin?”, “Var mı ağrı sızı?”, “Doktor yanlış mı hesapladı acaba?”, “Ne demiştin doğum tarihi için?”… Hemen herkese yanıtım aynı oluyor artık: “Hiç doğurasım yok”.
Babası konuştu ama akşam… “Gel artık… Anneni üzmeden gel… Seni çok özledik… İçersi güzel evet ama dışarısı daha da güzel…”
Bekliyoruz. Kabak’ın eli kulağında, bizimkisi yüreğimizde…
BURADAN ALINTIDIR.http://defneinci.wordpress.com/tag/latife-tekin/
Çok beğendim:))
14 Ocak 2011 Cuma
11 Ocak 2011 Salı
SEZEZRYAN VEYA DOĞAL DOĞUM
Merhabalara Arkadaşlar,
Geçen hafatsonu Ayşe Armanı'ın röportaından sonra blog dünyasında sezryan mı doğal doğum mu? bunun tartışması yapılıyor.
İlk röpotajında (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=16717876&yazarid=12&tarih=2011-01-09 ) planlı yapılan bir sezeryan operasyonuna katılmış, Ayşe Arman. Fotolarla sezeryan operasyonunu anlatmış Bence yanlı değil, bu yazı :.. Fakat çok okunan ve tanına bir yazarın bu yazısı yanlı olarak tartışıldı, bloglar arasında. Belki de doğru. Blogcuanne de bu konuda yazmış, hatta ben de ona mesaj atmıştım. Doğal doğumun çok abartıldığını hafifçe belirttim. Ardından tekrar bu konuyu düşündüğümde bu kadar okunan bir köşe yazarının mutlaka doğal doğumcularla röportaj yapması gerektiğini düşündüm. O zaman tarafsız olabilirdi.
Doğal doğum denileince de çok tanınan hamile kursu da veren Dr. Hakan Çoker ile yaptığı röportajı da ( http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=16726122&yazarid=12&tarih=2011-01-10 )
görünce, tamam AyşeArman Artık tam anlamıyla bu konuda tarafsız diyebildim.
Bu konu bence , çok dikkatli konuşup, tartışılmalı.. Devlet yasasıyla zorunlu olmadıkça sezeryanı yasaklamak bana çok sert geliyor. Kadınların tercih hakları olmalı, mutlaka. Ama bu kararı vermeden her hamile kadına da doğum öncesi eğitim verilmeli.
Bu eğitimi ister özel olarak ister doğum yapacağı hastanenin verdiği ücretsiz kurslarla , hamile bayanlar bilinçlendirilmeli.
O zaman inanıyorum ki, ülkemizde doğal doğumlar artacaktır. Anne adaylarının bugüne kadar doğumun çok ağrılı, kanamalı olduğu konusunda duydukları hurafeler o kadar fazla ki.. Herkes başına tam olarak ne geleceğini bilmeden, kafasında doğum olayını çok büyütüyor. Eskilerde de şimdi de etrafımızda hep normal doğum yaptım diyene , ne kadar ağrın oldu?, çok acıdı mı? gibi hep olumsuz düşünceler sorulur. Normal doğum yaptığında neler hissettiği, bebeğini ilk görmenin ve doğar doğmaz emzirebilmenin ne kadar büyük bir mutluluk olduğu konusunda hiç kimse konuşmaz. Şimdiler de bloglar arasında , doğal doğumcular arttıkça bu konularda konuşulmaya başlanacak..
Tüm anne adayları doğum yapmadan önce mutlaka doğum konusunda bilinçlendirilmeli, ondan sonra seçim hakkını sağlık koşulları imkan verdiği ölçüde anneye bırakılarak, rahat doğumlar yapılmalı..Bu ister sezeryan ister doğal doğum olsun..
Geçen hafatsonu Ayşe Armanı'ın röportaından sonra blog dünyasında sezryan mı doğal doğum mu? bunun tartışması yapılıyor.
İlk röpotajında (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=16717876&yazarid=12&tarih=2011-01-09 ) planlı yapılan bir sezeryan operasyonuna katılmış, Ayşe Arman. Fotolarla sezeryan operasyonunu anlatmış Bence yanlı değil, bu yazı :.. Fakat çok okunan ve tanına bir yazarın bu yazısı yanlı olarak tartışıldı, bloglar arasında. Belki de doğru. Blogcuanne de bu konuda yazmış, hatta ben de ona mesaj atmıştım. Doğal doğumun çok abartıldığını hafifçe belirttim. Ardından tekrar bu konuyu düşündüğümde bu kadar okunan bir köşe yazarının mutlaka doğal doğumcularla röportaj yapması gerektiğini düşündüm. O zaman tarafsız olabilirdi.
görünce, tamam AyşeArman Artık tam anlamıyla bu konuda tarafsız diyebildim.
Bu konu bence , çok dikkatli konuşup, tartışılmalı.. Devlet yasasıyla zorunlu olmadıkça sezeryanı yasaklamak bana çok sert geliyor. Kadınların tercih hakları olmalı, mutlaka. Ama bu kararı vermeden her hamile kadına da doğum öncesi eğitim verilmeli.
Bu eğitimi ister özel olarak ister doğum yapacağı hastanenin verdiği ücretsiz kurslarla , hamile bayanlar bilinçlendirilmeli.
O zaman inanıyorum ki, ülkemizde doğal doğumlar artacaktır. Anne adaylarının bugüne kadar doğumun çok ağrılı, kanamalı olduğu konusunda duydukları hurafeler o kadar fazla ki.. Herkes başına tam olarak ne geleceğini bilmeden, kafasında doğum olayını çok büyütüyor. Eskilerde de şimdi de etrafımızda hep normal doğum yaptım diyene , ne kadar ağrın oldu?, çok acıdı mı? gibi hep olumsuz düşünceler sorulur. Normal doğum yaptığında neler hissettiği, bebeğini ilk görmenin ve doğar doğmaz emzirebilmenin ne kadar büyük bir mutluluk olduğu konusunda hiç kimse konuşmaz. Şimdiler de bloglar arasında , doğal doğumcular arttıkça bu konularda konuşulmaya başlanacak..
Tüm anne adayları doğum yapmadan önce mutlaka doğum konusunda bilinçlendirilmeli, ondan sonra seçim hakkını sağlık koşulları imkan verdiği ölçüde anneye bırakılarak, rahat doğumlar yapılmalı..Bu ister sezeryan ister doğal doğum olsun..
4 Ocak 2011 Salı
OTRİBEBE VE ANNEYSEN.COM İŞBİRLİĞİ
anneysen.com dAN PINAR HANIM BANA GEÇEN GÜN ATTIĞI BİR EMAİLİNDE NOVARTİSİN ÜRÜNÜ OLAN OTRİBEBE ÜRÜNLERİNİ , FİRMA ANNEYSEN.COM BLOG YAZARLARINA HEDİYE OLARAK GÖNDERMEK İSTEDİĞİNİ SÖYLEMİŞTİ. BENDE ÇOK SVİNEREK ADRESİMİ KENDİ,LERİNE İLETTİM. YILBAŞI GÜNÜ PAKET BANA ULAŞTI. NE TESADÜF Kİ OĞLUM HASTALANMIŞ VE BEN OTRİBEBEYE ZATEN İHTİYACIM OLACAKTI. YENİDOĞDUĞU ZAMAN DA HASTALANDIĞINDA KULLANMIŞ VE ÇOK MEMNUN OLMUŞTUK.ŞİMDİ DE KULLANDIK, OĞLUM BU DURUMDAN ÇOK MUTSUZ OLSA DA BURUNU ÇOK İYİ TEMİZLEDİĞİ İÇİN OĞLUŞUM ÇOK RAHAT NEFES ALDI VE ÇOK RAHAT UYUDU. GEREK OLDUĞU ZAMAN HER ANNEYE BU ÜRÜNÜ TAVSİYE EDERİM. TEŞEKKÜRLER NOVARTİS, TEŞEKKÜRLER anneysen.com...
Bebek ve çocuklarda mevsimsel olarak sık rastlanan solunum yolu enfeksiyonları yüksek miktarda mukus (burun salgısı) üretimine ve dolayısıyla da bebeğinizin burnunun tıkanmasına neden olur.
Tek başına bakıldığında burun tıkanıklığı önemli bir sorun gibi görünmeyebilir. Ancak tıkalı burun bebeğinizin rahatını ve huzurunu ciddi şekilde etkileyebilir ya da giderilmediğinde orta kulak iltihabı ya da sinüzit gibi daha ciddi ve ağrılı enfeksiyonlara dönüşebilir. 6 aylık olana kadar bebekler ağızdan nefes alabilme ve burun kanallarını sümkürerek temizleyebilme yeteneklerine sahip değildirler. Bu sebeple bebeklerin tıkanan burnunu etkin bir şekilde temizlemek çok önemlidir.
Otribebe yöntemi bebeklerdeki burun tıkanıklığı sorununu gidermek için özel olarak geliştirilmiş ve Otribebe markası altındaki ürünler, bu yöntem için özel olarak tasarlanmıştır. Otribebe bebeklerdeki burun tıkanıklığına karşı kesin pratik ve hijyenik çözüm sunan ilk ve tek tedavi setidir. Otribebe markası altında yer alan ürünler Otribebe Nazal Aspiratör, yedek uçları ve Otribebe Monodoz deniz suyu olup, eczanelerde satılmaktadır.
http://www.otribebe.com.tr/index.html
Bebek ve çocuklarda mevsimsel olarak sık rastlanan solunum yolu enfeksiyonları yüksek miktarda mukus (burun salgısı) üretimine ve dolayısıyla da bebeğinizin burnunun tıkanmasına neden olur.
Tek başına bakıldığında burun tıkanıklığı önemli bir sorun gibi görünmeyebilir. Ancak tıkalı burun bebeğinizin rahatını ve huzurunu ciddi şekilde etkileyebilir ya da giderilmediğinde orta kulak iltihabı ya da sinüzit gibi daha ciddi ve ağrılı enfeksiyonlara dönüşebilir. 6 aylık olana kadar bebekler ağızdan nefes alabilme ve burun kanallarını sümkürerek temizleyebilme yeteneklerine sahip değildirler. Bu sebeple bebeklerin tıkanan burnunu etkin bir şekilde temizlemek çok önemlidir.
Otribebe yöntemi bebeklerdeki burun tıkanıklığı sorununu gidermek için özel olarak geliştirilmiş ve Otribebe markası altındaki ürünler, bu yöntem için özel olarak tasarlanmıştır. Otribebe bebeklerdeki burun tıkanıklığına karşı kesin pratik ve hijyenik çözüm sunan ilk ve tek tedavi setidir. Otribebe markası altında yer alan ürünler Otribebe Nazal Aspiratör, yedek uçları ve Otribebe Monodoz deniz suyu olup, eczanelerde satılmaktadır.
http://www.otribebe.com.tr/index.html
Etiketler:
altuğ bebek,
anneysen.com,
novartis,
otribebe
3 Ocak 2011 Pazartesi
www.anneysen.com da kampanya!!!
Annelik hiç kolay değil. Hamile olduğumuzu öğrendiğimiz andan itibaren pek çok zorluk başlıyor. İşyerlerimizde hoşgörüsüzlükten, eşimizle olan iletişim problemlerine, çirkinleşme kaygısından, sağlıkla ilgili sorunlara, ekonomik zorluklardan çocuk için en doğru seçimleri yapmanın stresine kadar bir çok cephede savaşmamız gerekiyor.
Oysa annelik bir kadının başına gelebilecek en güzel şeylerden biri ve stres ve endişe değil, mutluluk kaynağı olmalı.
Anneliği ve annelikle ilgili tüm güzellikleri kutlamak, paylaşarak zenginleşmek, zor zamanlarda destek olmak, bilgisizlikten gelen stresleri hayatımızdan uzaklaştırmak için http://www.anneysen.com/’da toplanıyoruz. Anneliği hayatlarımızda hakettiği yere koyabilmeye çalışıyoruz.
Biz anneysen.com anneleri olarak bu amaçla yola çıktık. Her birimizin bu aileye verebilecekleri ve bu aileden alabilecekleri var.
Annelere sesimizi duyurmak ve büyüyerek hep beraber daha güçlü olmak için tüm anneleri kampanyamıza davet ediyoruz.
http://www.anneysen.com’a/ en çok sayıda arkadaşını kazandıran anneye DELL Netbook hediye ediyoruz. Kampanya 1-31 Ocak tarihleri arasında devam edecek. Katılmak için anneysen.com'a üye olmak ve http://www.anneysen.com/Members/Invite.aspx adresinden arkadaşlar davet etmek yeterli. En çok sayıda arkadaşı http://www.anneysen.com/ 'a üye olarak kazandıran anneyi Şubat ayının ilk haftasında açıklayacağız.
Bu yazı Anneysen.com'dan Pınar Hanıma ait. Ben de bu sitede uzman olarak hamilelerin sorularını cevaplıyorum. Annelerin birarada toplandığı, her konuda paylşaşaımlşar yaptıkları bir platform. Gerçekten çok yararlı..Bir sürü arkadaşınız olabilir. Annelerin facebooku..
Haydi arkadaşlar, sizde bu siteye üye olun, arkadaşlarınız davet edin ve DELL NOTEBOOK kazanın!!!
Oysa annelik bir kadının başına gelebilecek en güzel şeylerden biri ve stres ve endişe değil, mutluluk kaynağı olmalı.
Anneliği ve annelikle ilgili tüm güzellikleri kutlamak, paylaşarak zenginleşmek, zor zamanlarda destek olmak, bilgisizlikten gelen stresleri hayatımızdan uzaklaştırmak için http://www.anneysen.com/’da toplanıyoruz. Anneliği hayatlarımızda hakettiği yere koyabilmeye çalışıyoruz.
Biz anneysen.com anneleri olarak bu amaçla yola çıktık. Her birimizin bu aileye verebilecekleri ve bu aileden alabilecekleri var.
Annelere sesimizi duyurmak ve büyüyerek hep beraber daha güçlü olmak için tüm anneleri kampanyamıza davet ediyoruz.
http://www.anneysen.com’a/ en çok sayıda arkadaşını kazandıran anneye DELL Netbook hediye ediyoruz. Kampanya 1-31 Ocak tarihleri arasında devam edecek. Katılmak için anneysen.com'a üye olmak ve http://www.anneysen.com/Members/Invite.aspx adresinden arkadaşlar davet etmek yeterli. En çok sayıda arkadaşı http://www.anneysen.com/ 'a üye olarak kazandıran anneyi Şubat ayının ilk haftasında açıklayacağız.
Bu yazı Anneysen.com'dan Pınar Hanıma ait. Ben de bu sitede uzman olarak hamilelerin sorularını cevaplıyorum. Annelerin birarada toplandığı, her konuda paylşaşaımlşar yaptıkları bir platform. Gerçekten çok yararlı..Bir sürü arkadaşınız olabilir. Annelerin facebooku..
Haydi arkadaşlar, sizde bu siteye üye olun, arkadaşlarınız davet edin ve DELL NOTEBOOK kazanın!!!
23 Aralık 2010 Perşembe
EMZİRME REFORMU SOBESİ ( MİMİ)
Annelerimiz anne sütünün yararlarını bilmelerine rağmen nasıl emzirecekleri konusunda yeterince bilgi sahibi olmadıklarından sütü yetmediği düşüncesi ile ek besinlere erken başlamaktadır.Bu ise bebeğin büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde etkilemekte,sık sık hastalanmasına neden olmaktadır.Bu yanlış uygulamaların değiştirilmesinde sağlık çalışanlarına büyük görevler düşmektedir.
Çünkü ülkemizde her bebeğin doğumdan hemen sonra emzirilmeye ihtiyacı var.Annelerimizin emzirmenin yararları konusunda ikna edilmelerinden çok, nasıl emzireceklerinin öğretilmesine ve bunu uygulamak için desteklemeye ihtiyaçları vardır.Tüm sağlık çalışanlarının:her bebeğin doğar doğmaz emzirmeye başlatılması,ilk altı ay sadece anne sütü ile beslenmesi,emzirmenin iki yaşına kadar sürdürülmesi konusunda ortak mesaj kullanmaları emzirmenin devamlılığı ve daha sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi için şarttır.
İşte bundan hareketle Emzirme Reformu başlatıldı. Emzirme manifestosu yayınlandı. Bu hareketi desteklemek, yaygınlaştırmak ve ulaşabileceğimiz herkese bunu ilterek farkındalık yaratmak en önemli amacımız...
Siz de eğer bu yazımı okuyorsanız aşağıdaki sorulara kendinizce cevaplaytıp, bize email atarsanız , her bebeğin anne sütü almasına katkı sağlarsınız..
(1) Türkiye'de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı sizce yüzde kaç? (*)
Ülkemizde emzirme oranı %95 olmasına rağmen çok erken dönemde ek besinlere başlanmaktadır.Sadece anne sütü ile beslenme oranı ilk üç ayda %10 a 6.ayın sonunda %1.3 e düşmektedir.
(2) Siz bebeğinizi ne kadar süre anne sütü ile beslediniz?
Ben bloğumda daha önceden de bahsettiğim gibi 33 hafta da çok acil bir doğumla , oğlumu dünyaya getirdim. şöyleki 30. hafta da erken doğum tehtidi ile hasateneye yatıp, 33. haftanın başında bebeğimin kalp atışı neredeyse yokken acil bir doğum yaptım. Bunu belirtmemein amacı; erken de doğursanız anne sütü ile bebeğinizi besleyebiliyorsunuz.Fakat benim kaygı düzeyim ve stresim o kadar fazklaydı ki ilk günlerde olan sütüm , ikinci gün bıçak gibi gitti. İlk 40 gün mama takviyesi ile bebeğimi malesef beslemek durumunda kaldım. Fakat anne sütü ile beslemeyi çok istemem, bıkmadan usanmadan emzirmeye çalışıp, sürekli sağarak 40 gün sonunda sadece 1-2 öğün mama vererek oğlumu büyütttüm. Sadece anne sütü vererek 6 ay besledim( 1-2 öğün günler ilerledikçe tamamen ortadan kalktı.).6 ay sonunda oğlum birden emmeyi kesti. Bundan sonra da ne kadar uğraştıysam, malesef şimdi emmiyor. Ama emziren anneleri gördüğümde içim hep buruk:((
(3) Kaç ay doğum izni kullandınız?
Doğumum 33. hafta da olduğu için doğum öncesi iznim malesef yandı. Doğumdan sonra yasal izin olan 8 hafta izin yaptım. İşim o kadar yoğundu ki, ücretsi,z izin alamadım. Ve erkenden işe dönmek durumunda kaldım. Yani bebeğim , miadında yeni doğan bebekken , onu bırakıp işe gitmem, gerekti. O nedenle Emzirme Reformunun en büyük destekçilerindenim. devlet 6 ay sadece anne sütü derken, bir yandan 8 haftadan sonra işe başlamak zorunda kalmak çok büyük çelişki. Özellikle de prematür bir bebek sahibi iseniz bu durum iki misli yıkıcı oluyor.
(4) Yasal süt izninizi kullanabildiniz mi?
Evet kullandım. fakat ücretsiz iizn alamadığım gibi, süt izinlerimide herzaman kullanamıyorum.
(5) Emzirdiğiniz ya da süt iznini kullandığınız için iş yerinde mobbing (tepki, işi bırakmanız için baskı) ile karşılaştınız mı?
Evet.. Ben bir hastanede ve tüp bebek kliniğinde çalışmış olsam da , bu baskıyı hissediyorsunuz. Süt sağmak için odanıza kapandığımda bir hasta gelince, hadi toparlan hasta ile konuş, sonra tektrar sağmaya başal.. gibi hep sorunlar yaşadım. Bunun dışında ben süt iznimi hergün işten 1,5 saat erken çıkarak kullandım. Bu da herzaman hastane ortamında mümkün olamıyor. arada kaynayıp gidiyor..
(6) Bebeğinizi toplum içinde, dışarıda emzirmeniz gerektiğinde sıkıntı yaşadınız mı?
Hayır, hç bir sıkıntı yaşamadım. istediğim heryerde, bebeğimin istediği heryerde emzirdim. O dönemde önemli olan bebeğimi emzirmekti, onun için hiçbir şeyi takmadım. Emzirme önlüğü, emzirme pançosu gibi birtakım emzirirken kullanılan kıyafetleri ben kullanamadım. Oğlum çok sıkıntılıydı. Ama bu tip kıyafetler artık annelerin işini çok kolaylaştırıyor. O nedenle bıu sıkıntıya düşmemelerini, kendilerini eve tıkmamalarını tavsiye ediyorum. Emzirme dünyanın en doğal şeyi...Ve bebeklerimiz her yerde her istedikleri yerde emmeye hakkları var...
(7) Emzirme konusunda desteğe ihtiyacınız oldu mu? Gerek emzirme danışmanlığı, gerekse psikolojik olarak yeterince destek bulabildiniz mi?
Ben kendimde emzirme danışmanıydım. Fakat terzi kendi söküğünü dikemez mevzuu gibi kendi kendime hiç yardımım olamadı. Ama doğum yaptığım hastanedeki bebek hemşiresi arkadaşlarım bana bıkmadan usanmadan destek oldular. Ayrıca hastaneden çıkıp eve gittiğim dönemde de , her sıkıştığımda hastanedeki arkadaşlarımın desteği oldu. gerek biberonla beslemek gerek emzirme konusunda..Ayrıca lohusalık döneminde sağolsun etraftaki herkes bir emzirme danışmanı olup birsürü fikirler verdiler. O dönemde oğlumda emme refleksi tam gelişemediği için emmerken bir süre hep sıkıntımız oldu. O dönemde herkes fikir beyanediyor. Bir süre sonra ben doğum sonarsı depresyonuna girdim. Hayatımda hiç bu kadar zorlandığım bir dönem olmamıştı.
O dönemde de hamile kursumuzu beraber verdiğimiz psikolg arkadaşım Gonca'nın da bana desteğini gözardı edemeyeceğim. Olaylara bakış açımı değiştirdi. Var olan durumla nasıl başedebileceğimi öğretti bana . O nedenle böyle bir sıkıntı yaşadığınızda danışmanlık almaktan lütfen çekinmeyin!!
(8) Emzirdiğiniz süre boyunca etraftan "sütün yetmiyor, mama ver, bu çocuk meme emmek için çok büyük” şeklinde baskı gördünüz mü?
EVET!!!!!
Hem de nasıl..Zaten zor bir dönem yaşarken , etraftakilerin yorumları insanı gerçekten depresyona sokuyor. Her bebeği tebrik etmek için arayanın, ikinci kelimesi bebek emiyor mu? aa bu çok küçük..Sütün mü yetmiyor? Mama verirsin , neden? mama vermezsin neden?... gerçekten o dönemde bulaflar insanı çok yoruyor. Bence ilk 40 gün boyunca eve misafir kabul etmemek lazım. bebek anneye anne de bebeğe alışncaya kadar...
(9) Emzirme Reformu’nu biliyor musunuz? Sizce Emzirme Reformu neden gerekli?
Emzirme Reformunu biliyorum. tüm kalbimle de destekliyorum..
Anne sütünün, hem bebek için hem de anne için ne kadar yaralı olduğunu tek tek anlatmaya gerek yok.. vücudumuz o kadar muazzam ki, anne sütü üretebiliyoruz. Malesef bunun kıymetini yeteri kadar bilemiyoruz. O nedenle Emzirme Reformu gerekli.. Bu farkındalığı arttırmak, her bebeğin anne sütü alma hakkını savunmalıyız!!
(10) Emzirme Reformu'nu web sitesinde desteklediniz mi? Destek olmak için
http://emzirmereformu.com// adresindeki formu doldurmanız yeterli.
Yukarıdaki soruları yanıtladıktan sonra, veri takibi yapabilmek açısından yazınızın linkini bilgi@emzirmereformu.com adresine gönderiniz.
(*) Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı yüzde 1,3. (Kaynak UNICEF Türkiye). Annelerin yüzde 98'i doğumdan sonra emzirmeye başlıyor, fakat ilk iki aydan sonra genel emzirme sorunları veya işe başladıklarında yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle emzirmeyi ve anne sütüyle beslemeyi sonlandırabiliyorlar.
Yazımı okuyan beni tanıyan ya da tanımayan tüm arkadaşlardan bu sorulara cevap vermelerini rica ediyorum..Ayrıca http://benimrenklerim.blogspot.com/ bloğunun sahibi Çiğdem'i de sobeliyorum...
Çünkü ülkemizde her bebeğin doğumdan hemen sonra emzirilmeye ihtiyacı var.Annelerimizin emzirmenin yararları konusunda ikna edilmelerinden çok, nasıl emzireceklerinin öğretilmesine ve bunu uygulamak için desteklemeye ihtiyaçları vardır.Tüm sağlık çalışanlarının:her bebeğin doğar doğmaz emzirmeye başlatılması,ilk altı ay sadece anne sütü ile beslenmesi,emzirmenin iki yaşına kadar sürdürülmesi konusunda ortak mesaj kullanmaları emzirmenin devamlılığı ve daha sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi için şarttır.
İşte bundan hareketle Emzirme Reformu başlatıldı. Emzirme manifestosu yayınlandı. Bu hareketi desteklemek, yaygınlaştırmak ve ulaşabileceğimiz herkese bunu ilterek farkındalık yaratmak en önemli amacımız...
Siz de eğer bu yazımı okuyorsanız aşağıdaki sorulara kendinizce cevaplaytıp, bize email atarsanız , her bebeğin anne sütü almasına katkı sağlarsınız..
(1) Türkiye'de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı sizce yüzde kaç? (*)
Ülkemizde emzirme oranı %95 olmasına rağmen çok erken dönemde ek besinlere başlanmaktadır.Sadece anne sütü ile beslenme oranı ilk üç ayda %10 a 6.ayın sonunda %1.3 e düşmektedir.
(2) Siz bebeğinizi ne kadar süre anne sütü ile beslediniz?
Ben bloğumda daha önceden de bahsettiğim gibi 33 hafta da çok acil bir doğumla , oğlumu dünyaya getirdim. şöyleki 30. hafta da erken doğum tehtidi ile hasateneye yatıp, 33. haftanın başında bebeğimin kalp atışı neredeyse yokken acil bir doğum yaptım. Bunu belirtmemein amacı; erken de doğursanız anne sütü ile bebeğinizi besleyebiliyorsunuz.Fakat benim kaygı düzeyim ve stresim o kadar fazklaydı ki ilk günlerde olan sütüm , ikinci gün bıçak gibi gitti. İlk 40 gün mama takviyesi ile bebeğimi malesef beslemek durumunda kaldım. Fakat anne sütü ile beslemeyi çok istemem, bıkmadan usanmadan emzirmeye çalışıp, sürekli sağarak 40 gün sonunda sadece 1-2 öğün mama vererek oğlumu büyütttüm. Sadece anne sütü vererek 6 ay besledim( 1-2 öğün günler ilerledikçe tamamen ortadan kalktı.).6 ay sonunda oğlum birden emmeyi kesti. Bundan sonra da ne kadar uğraştıysam, malesef şimdi emmiyor. Ama emziren anneleri gördüğümde içim hep buruk:((
(3) Kaç ay doğum izni kullandınız?
Doğumum 33. hafta da olduğu için doğum öncesi iznim malesef yandı. Doğumdan sonra yasal izin olan 8 hafta izin yaptım. İşim o kadar yoğundu ki, ücretsi,z izin alamadım. Ve erkenden işe dönmek durumunda kaldım. Yani bebeğim , miadında yeni doğan bebekken , onu bırakıp işe gitmem, gerekti. O nedenle Emzirme Reformunun en büyük destekçilerindenim. devlet 6 ay sadece anne sütü derken, bir yandan 8 haftadan sonra işe başlamak zorunda kalmak çok büyük çelişki. Özellikle de prematür bir bebek sahibi iseniz bu durum iki misli yıkıcı oluyor.
(4) Yasal süt izninizi kullanabildiniz mi?
Evet kullandım. fakat ücretsiz iizn alamadığım gibi, süt izinlerimide herzaman kullanamıyorum.
(5) Emzirdiğiniz ya da süt iznini kullandığınız için iş yerinde mobbing (tepki, işi bırakmanız için baskı) ile karşılaştınız mı?
Evet.. Ben bir hastanede ve tüp bebek kliniğinde çalışmış olsam da , bu baskıyı hissediyorsunuz. Süt sağmak için odanıza kapandığımda bir hasta gelince, hadi toparlan hasta ile konuş, sonra tektrar sağmaya başal.. gibi hep sorunlar yaşadım. Bunun dışında ben süt iznimi hergün işten 1,5 saat erken çıkarak kullandım. Bu da herzaman hastane ortamında mümkün olamıyor. arada kaynayıp gidiyor..
(6) Bebeğinizi toplum içinde, dışarıda emzirmeniz gerektiğinde sıkıntı yaşadınız mı?
Hayır, hç bir sıkıntı yaşamadım. istediğim heryerde, bebeğimin istediği heryerde emzirdim. O dönemde önemli olan bebeğimi emzirmekti, onun için hiçbir şeyi takmadım. Emzirme önlüğü, emzirme pançosu gibi birtakım emzirirken kullanılan kıyafetleri ben kullanamadım. Oğlum çok sıkıntılıydı. Ama bu tip kıyafetler artık annelerin işini çok kolaylaştırıyor. O nedenle bıu sıkıntıya düşmemelerini, kendilerini eve tıkmamalarını tavsiye ediyorum. Emzirme dünyanın en doğal şeyi...Ve bebeklerimiz her yerde her istedikleri yerde emmeye hakkları var...
(7) Emzirme konusunda desteğe ihtiyacınız oldu mu? Gerek emzirme danışmanlığı, gerekse psikolojik olarak yeterince destek bulabildiniz mi?
Ben kendimde emzirme danışmanıydım. Fakat terzi kendi söküğünü dikemez mevzuu gibi kendi kendime hiç yardımım olamadı. Ama doğum yaptığım hastanedeki bebek hemşiresi arkadaşlarım bana bıkmadan usanmadan destek oldular. Ayrıca hastaneden çıkıp eve gittiğim dönemde de , her sıkıştığımda hastanedeki arkadaşlarımın desteği oldu. gerek biberonla beslemek gerek emzirme konusunda..Ayrıca lohusalık döneminde sağolsun etraftaki herkes bir emzirme danışmanı olup birsürü fikirler verdiler. O dönemde oğlumda emme refleksi tam gelişemediği için emmerken bir süre hep sıkıntımız oldu. O dönemde herkes fikir beyanediyor. Bir süre sonra ben doğum sonarsı depresyonuna girdim. Hayatımda hiç bu kadar zorlandığım bir dönem olmamıştı.
O dönemde de hamile kursumuzu beraber verdiğimiz psikolg arkadaşım Gonca'nın da bana desteğini gözardı edemeyeceğim. Olaylara bakış açımı değiştirdi. Var olan durumla nasıl başedebileceğimi öğretti bana . O nedenle böyle bir sıkıntı yaşadığınızda danışmanlık almaktan lütfen çekinmeyin!!
(8) Emzirdiğiniz süre boyunca etraftan "sütün yetmiyor, mama ver, bu çocuk meme emmek için çok büyük” şeklinde baskı gördünüz mü?
EVET!!!!!
Hem de nasıl..Zaten zor bir dönem yaşarken , etraftakilerin yorumları insanı gerçekten depresyona sokuyor. Her bebeği tebrik etmek için arayanın, ikinci kelimesi bebek emiyor mu? aa bu çok küçük..Sütün mü yetmiyor? Mama verirsin , neden? mama vermezsin neden?... gerçekten o dönemde bulaflar insanı çok yoruyor. Bence ilk 40 gün boyunca eve misafir kabul etmemek lazım. bebek anneye anne de bebeğe alışncaya kadar...
(9) Emzirme Reformu’nu biliyor musunuz? Sizce Emzirme Reformu neden gerekli?
Emzirme Reformunu biliyorum. tüm kalbimle de destekliyorum..
Anne sütünün, hem bebek için hem de anne için ne kadar yaralı olduğunu tek tek anlatmaya gerek yok.. vücudumuz o kadar muazzam ki, anne sütü üretebiliyoruz. Malesef bunun kıymetini yeteri kadar bilemiyoruz. O nedenle Emzirme Reformu gerekli.. Bu farkındalığı arttırmak, her bebeğin anne sütü alma hakkını savunmalıyız!!
(10) Emzirme Reformu'nu web sitesinde desteklediniz mi? Destek olmak için
http://emzirmereformu.com// adresindeki formu doldurmanız yeterli.
Yukarıdaki soruları yanıtladıktan sonra, veri takibi yapabilmek açısından yazınızın linkini bilgi@emzirmereformu.com adresine gönderiniz.
(*) Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı yüzde 1,3. (Kaynak UNICEF Türkiye). Annelerin yüzde 98'i doğumdan sonra emzirmeye başlıyor, fakat ilk iki aydan sonra genel emzirme sorunları veya işe başladıklarında yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle emzirmeyi ve anne sütüyle beslemeyi sonlandırabiliyorlar.
Yazımı okuyan beni tanıyan ya da tanımayan tüm arkadaşlardan bu sorulara cevap vermelerini rica ediyorum..Ayrıca http://benimrenklerim.blogspot.com/ bloğunun sahibi Çiğdem'i de sobeliyorum...
21 Aralık 2010 Salı
EMZİRME REFORMU....
TOPLU EMZİRME ETKİNLİĞİ”YLE SÜRÜYOR
Anne sütü ve emzirmenin önemi hakkındaki farkındalığı arttırmak için geçtiğimiz haziran ayında başlayan EMZİRME REFORMU, 2 bini aşkın gönüllü sayısı ve yeni projeleriyle devam ediyor. EMZİRME REFORMU MANİFESTOSU’yla da desteklenen sosyal sorumluluk hareketi, 18 Aralık Cumartesi günü Nişantaşı City's Alışveriş Merkezi'nde düzenlenen "Toplu Emzirme Etkinliği"yle emziren anneleri biraraya getirdi. İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülbin Gökçay'ın imza günüyle renklenen etkinlikte ayrıca, emziren anneler için "Emzirme Danışmanlığı" eğitimi de verildi.
Annelerin emzirme konusundaki bilgi yetersizliği ve kaygısı, annelerin emzirme konusunda yeterince cesaretlendirilmemesi, kadının çalışma hayatında daha çok yer alması, formül mamaların anne sütünün yerini alması ve biberonla beslenmenin özendirilmesi emzirme oranlarının düşmesine sebep oluyor. Bu eksikliklerde hareketle anne sütüyle beslenme oranının artması ve annelerin emzirme konusunda bilgilendirilmesini amaç edinen "Emzirme Reformu" sosyal sorumluluk hareketi yeni projelere imza atmaya devam ediyor. Emzirme Manifestosu'yla desteklenen Emzirme Reformu hareketi, annelerin bebeklerine verdiği en güzel hediye olan anne sütüyle beslenme oranın artması için çalışmalar yapıyor. Emzirme Reformu hareketinin çalışmalarından biri olan "Toplu Emzirme" etkinliğinin 2'incisi bakım ürünleri markası Lansinoh’un katkılarıyla 18 Aralık Cumartesi günü Nişantaşı City's Alışveriş Merkezi'nde düzenlendi. En iyi gıdanın anne sütü olduğunu söylemek amacıyla anneler aynı anda bebeklerini emzirdi.
Annelerin bilgilendirilmesi gerekli ...
Neden Emzirme Reformu?
T.C.Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü bebeklerin ilk altı ay mutlaka anne sütüyle beslenmeleri gerektiğinin altını çizerken gerek iş hayatında gerekse toplumsal hayatta bu yaklaşımla ilgili yaşanan sorunlar ve emzirme konusundaki kanuni yetersizlikler pek çok bebeği ilk altı ay anne sütünden mahrum bırakıyor. Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütüyle beslenen bebeklerinin oranının 1.3 olması, “Emzirme Reformu” gerekliliğini kanıtlıyor.
Çalışan annelerin süt izni yetersiz
EMZİRME MANİFESTOSU
İŞ HAYATINDA;
Yasaya göre, bir yaşından küçük çocuğunu emzirmesi için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilen anne, bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır. Bu madde, iş yasasında teminat altında olmasına rağmen uygulamadan kaynaklı sorunlar yaşanmakta, çalışan anneler süt izinlerini hakları doğrultusunda kullanamamaktadır. Bu sorunlar iş yerinin bakanlık müfettişleri tarafından denetlenmesi ile düzeltilebilir.
Sağlık Bakanlığı’nın “ilk 6 ay sadece anne sütü” politikasıyla Çalışma Bakanlığı’nın çalışan annelere sağladığı 4 aylık doğum izni birbiriyle çelişmektedir. Birçok anne bebeği henüz iki-iki buçuk aylıkken çalışmaya geri dönmek durumunda kalmakta ve işyerinde sütünü gereği gibi sağamadığı için sütü azalarak kesilmektedir. Bu yanlışlık bir an önce giderilmeli, Çalışma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’nın “ilk 6 ay sadece anne sütü” uygulamasını destekler hale getirilmelidir. Ülkemizde doğum izni konusunda ciddi değişikliklere ihtiyaç vardır.
Birçok çalışan anne doğumdan önce 8, doğumdan sonra 8 olmak üzere, toplamda 16 haftalık ücretli doğum izni kullanabilmekte, doğumdan önceki izninin beş haftasını doğum sonrasına aktarabildiği takdirde bile bebeği henüz gün boyu meme emmesi gereken durumda olmasına rağmen işe geri dönmek durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla oldukça yetersiz kalan hali hazırdaki doğumdan sonraki 8 haftalık ücretli doğum izni en az 6 aya çıkarılmalıdır.
Doğum sonrası ücretsiz izin konusunda özellikle de özel sektörde çalışan anneler zorluk yaşamakta, annenin ücretsiz izin isteğine kötü bakılmakta, hatta işten çıkarma sebebi olarak bile görülebilmektedir. Dolayısıyla ücretsiz izin konusunda da ciddi değişiklikler yapılmalı, doğum sonrası ücretsiz izin en az iki seneye çıkarılmalı ve özel sektör çalışanları da, kamu çalışanları gibi rahatlıkla ücretsiz izin kullanabilmelidir.
“Gebe Veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları Ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”, Madde 15’e göre, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 arası kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur.” Yine aynı yönetmelik, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 den çok kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurdun kurulması”nın zorunlu olduğunu, yurt açma yükümlülüğünde olan işverenlerin yurt içinde anaokulu da açmak zorunda olduğunu belirtmektedir. Bu maddeler yürürlüğe konmalıdır.
Aynı yönetmeliğe göre, emziren işçi doğumu izleyen altı ay boyunca gece çalıştırılamaz. Yeni doğum yapmış işçinin doğumu izleyen sekiz haftalık süre sonunda, emziren işçinin ise, altı aylık süreden sonra gece çalışması yapmasının güvenlik ve sağlık açısından sakıncalı olduğunun hekim raporu ile belirlendiği dönem boyunca, gece çalıştırılamaz. Bu maddelere de uygulamada sadık kalınmalı, emziren anneler gece çalıştırılmamalı, vardiyalı çalışmaya zorlanmamalıdır.
Emziren anneler günde 7,5 saatten fazla çalıştırılmamalıdır. Bu, kanun gereği böyledir.
Hiçbir çalışan anneye çocuğunu emzirdiği ve süt izni kullandığı için işyerinde “mobbing” uygulanmamalıdır. Annenin süt iznini kullanacağı saatlere kasti olarak acil toplantılar, “o dakika bitirilmesi gereken işler” denk getirilmemelidir. Anne, fazla mesai yapması için zorlanmamalı, işini kaybetme tehdidiyle süt iznini kullanması engellenmemelidir.
Hiçbir çalışan anne emzirdiği için, süt iznini kullandığı için işinden çıkartılmamalıdır.
Çalışan bir annenin süt iznini kullanıyor olması performansının düşük olduğu anlamına getirilmemelidir. Annenin işyerinde bulunduğu saatlerdeki performansı, diğer çalışanların performans değerlendirme ölçütleri ile aynı doğrultuda, adil bir şekilde değerlendirilmelidir.
İşyerinde sütünü sağması gereken annenin ihtiyaçları (oda, buzdolabı vb.) karşılanmalı ve mahremiyetine saygı gösterilmelidir. Anne, tuvaletlerde ya da arşiv odalarında sütünü sağmak zorunda bırakılmamalıdır.
TOPLUMSAL HAYATTA;
Gebeler ve yeni anneler, emzirme hakkında yeterince bilgilendirilmelidir. Yeni annelerin, emzirme teknikleri konusundaki yetersiz bilgileri “sütüm yetmiyor” gibi endişelere yol açmakta, mama vermeye yatkın doktorlardan ve aile büyüklerinden gelen baskının da etkisiyle birçok bebek anne sütünden gereksiz yere mahrum kalarak mamayla beslenmektedir.
Emzirme, doğumdan sonra en kısa sürede başlamalıdır. Tıbbi bir engel yoksa, doğumundan sonraki ilk dakikalarda bebek annenin kucağına verilmeli ve doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde emzirmenin başlaması sağlanmalıdır.
Her annenin bebeğini istediği sürece emzirme hakkı vardır. Hiçbir anneye çocuğu “meme emmek için fazla büyüdüğü için” mahalle baskısı yapılmamalı, anne ve bebek devamını istediği sürece bu bağın zorla kopartılması hiçbir şekilde talep edilmemelidir.
İsteyen her anne, parkta, sokakta, alışveriş merkezinde vs. bebeğini emzirebilmelidir. Hiçbir anneye ortalıkta emzirdiği için ayıp, yasak, ya da kötü bir şey yapıyormuş izlenimi verilmemelidir. Bebeğini emziren annenin memesi cinsel obje değildir.
Ortalıkta emzirmek istemeyen annenin mahremiyetine de saygı gösterilmelidir.
Anne sütü ve emzirmenin önemi hakkındaki farkındalığı arttırmak için geçtiğimiz haziran ayında başlayan EMZİRME REFORMU, 2 bini aşkın gönüllü sayısı ve yeni projeleriyle devam ediyor. EMZİRME REFORMU MANİFESTOSU’yla da desteklenen sosyal sorumluluk hareketi, 18 Aralık Cumartesi günü Nişantaşı City's Alışveriş Merkezi'nde düzenlenen "Toplu Emzirme Etkinliği"yle emziren anneleri biraraya getirdi. İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülbin Gökçay'ın imza günüyle renklenen etkinlikte ayrıca, emziren anneler için "Emzirme Danışmanlığı" eğitimi de verildi.
Annelerin emzirme konusundaki bilgi yetersizliği ve kaygısı, annelerin emzirme konusunda yeterince cesaretlendirilmemesi, kadının çalışma hayatında daha çok yer alması, formül mamaların anne sütünün yerini alması ve biberonla beslenmenin özendirilmesi emzirme oranlarının düşmesine sebep oluyor. Bu eksikliklerde hareketle anne sütüyle beslenme oranının artması ve annelerin emzirme konusunda bilgilendirilmesini amaç edinen "Emzirme Reformu" sosyal sorumluluk hareketi yeni projelere imza atmaya devam ediyor. Emzirme Manifestosu'yla desteklenen Emzirme Reformu hareketi, annelerin bebeklerine verdiği en güzel hediye olan anne sütüyle beslenme oranın artması için çalışmalar yapıyor. Emzirme Reformu hareketinin çalışmalarından biri olan "Toplu Emzirme" etkinliğinin 2'incisi bakım ürünleri markası Lansinoh’un katkılarıyla 18 Aralık Cumartesi günü Nişantaşı City's Alışveriş Merkezi'nde düzenlendi. En iyi gıdanın anne sütü olduğunu söylemek amacıyla anneler aynı anda bebeklerini emzirdi.
Annelerin bilgilendirilmesi gerekli ...
İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu hemşireleri Nilüfer Doğan ve Nevin Yıldız'la anne ve anne adaylarına verilen "Emzirme Danışmanlığı Eğitimi" ile başlayan buluşma, İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Prof. Dr. Gülbin Gökçay'ın imza günüyle devam etti. Dünya Anne Sütüyle Beslenme Akademisi üyesi, Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF Emzirme Danışmanlığı kurslarında danışmanlık ve yöneticilik görevleri bulunan Prof. Dr. Gülbin Gökçay, annelerle yaptığı söyleşide anne sütüyle beslenme oranlarının artması için öncelikle annelerin emzirme konusunda bilgilendirilmesi gerektiğini vurguladı ve emzirmeyle ilgili en çok merak edilen soruların yanıtlarını verdi. İmza günü kapsamında toplanan gelir “Çocuk Sağlığı Derneği”ne bağışlandı.
Neden Emzirme Reformu?
T.C.Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü bebeklerin ilk altı ay mutlaka anne sütüyle beslenmeleri gerektiğinin altını çizerken gerek iş hayatında gerekse toplumsal hayatta bu yaklaşımla ilgili yaşanan sorunlar ve emzirme konusundaki kanuni yetersizlikler pek çok bebeği ilk altı ay anne sütünden mahrum bırakıyor. Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütüyle beslenen bebeklerinin oranının 1.3 olması, “Emzirme Reformu” gerekliliğini kanıtlıyor.
Yeni doğan bebeğin anneye en çok ihtiyaç duyduğu ilk bebeklik döneminde beslenmek için meme emmesi, anne şefkati sayesinde dış dünyayı huzurlu bir yer olarak hissetmesinde önemli bir rol oynuyor. Bu nedenle uzmanlar, özellikle ilk altı ay mümkün olduğunca annenin bebeği sık görmesini hatta temel bakımı kendisinin vermesini öneriyor. Çünkü bebekler, ilk altı aya kadar sadece belirli sürelerle anneden ayrı olmayı tolere edebiliyor. Ancak; iş hayatında başarılarını fazlasıyla kanıtlayan kadınlar, annelik görevini layıkıyla yerine getirmek için iş yerinde birçok zorluğa göğüs geriyor. Çalışan anneye tanınan toplam 16 hafta doğum izni yetersiz kalıyor ve günlük 1 buçuk saatlik süt izni ise annenin emzirmesini sekteye uğratıyor.
EMZİRME MANİFESTOSU
İŞ HAYATINDA;
Yasaya göre, bir yaşından küçük çocuğunu emzirmesi için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilen anne, bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır. Bu madde, iş yasasında teminat altında olmasına rağmen uygulamadan kaynaklı sorunlar yaşanmakta, çalışan anneler süt izinlerini hakları doğrultusunda kullanamamaktadır. Bu sorunlar iş yerinin bakanlık müfettişleri tarafından denetlenmesi ile düzeltilebilir.

Birçok çalışan anne doğumdan önce 8, doğumdan sonra 8 olmak üzere, toplamda 16 haftalık ücretli doğum izni kullanabilmekte, doğumdan önceki izninin beş haftasını doğum sonrasına aktarabildiği takdirde bile bebeği henüz gün boyu meme emmesi gereken durumda olmasına rağmen işe geri dönmek durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla oldukça yetersiz kalan hali hazırdaki doğumdan sonraki 8 haftalık ücretli doğum izni en az 6 aya çıkarılmalıdır.
Doğum sonrası ücretsiz izin konusunda özellikle de özel sektörde çalışan anneler zorluk yaşamakta, annenin ücretsiz izin isteğine kötü bakılmakta, hatta işten çıkarma sebebi olarak bile görülebilmektedir. Dolayısıyla ücretsiz izin konusunda da ciddi değişiklikler yapılmalı, doğum sonrası ücretsiz izin en az iki seneye çıkarılmalı ve özel sektör çalışanları da, kamu çalışanları gibi rahatlıkla ücretsiz izin kullanabilmelidir.
“Gebe Veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları Ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”, Madde 15’e göre, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 arası kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur.” Yine aynı yönetmelik, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 den çok kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurdun kurulması”nın zorunlu olduğunu, yurt açma yükümlülüğünde olan işverenlerin yurt içinde anaokulu da açmak zorunda olduğunu belirtmektedir. Bu maddeler yürürlüğe konmalıdır.
Aynı yönetmeliğe göre, emziren işçi doğumu izleyen altı ay boyunca gece çalıştırılamaz. Yeni doğum yapmış işçinin doğumu izleyen sekiz haftalık süre sonunda, emziren işçinin ise, altı aylık süreden sonra gece çalışması yapmasının güvenlik ve sağlık açısından sakıncalı olduğunun hekim raporu ile belirlendiği dönem boyunca, gece çalıştırılamaz. Bu maddelere de uygulamada sadık kalınmalı, emziren anneler gece çalıştırılmamalı, vardiyalı çalışmaya zorlanmamalıdır.
Emziren anneler günde 7,5 saatten fazla çalıştırılmamalıdır. Bu, kanun gereği böyledir.
Hiçbir çalışan anneye çocuğunu emzirdiği ve süt izni kullandığı için işyerinde “mobbing” uygulanmamalıdır. Annenin süt iznini kullanacağı saatlere kasti olarak acil toplantılar, “o dakika bitirilmesi gereken işler” denk getirilmemelidir. Anne, fazla mesai yapması için zorlanmamalı, işini kaybetme tehdidiyle süt iznini kullanması engellenmemelidir.
Hiçbir çalışan anne emzirdiği için, süt iznini kullandığı için işinden çıkartılmamalıdır.
Çalışan bir annenin süt iznini kullanıyor olması performansının düşük olduğu anlamına getirilmemelidir. Annenin işyerinde bulunduğu saatlerdeki performansı, diğer çalışanların performans değerlendirme ölçütleri ile aynı doğrultuda, adil bir şekilde değerlendirilmelidir.
İşyerinde sütünü sağması gereken annenin ihtiyaçları (oda, buzdolabı vb.) karşılanmalı ve mahremiyetine saygı gösterilmelidir. Anne, tuvaletlerde ya da arşiv odalarında sütünü sağmak zorunda bırakılmamalıdır.
TOPLUMSAL HAYATTA;
Gebeler ve yeni anneler, emzirme hakkında yeterince bilgilendirilmelidir. Yeni annelerin, emzirme teknikleri konusundaki yetersiz bilgileri “sütüm yetmiyor” gibi endişelere yol açmakta, mama vermeye yatkın doktorlardan ve aile büyüklerinden gelen baskının da etkisiyle birçok bebek anne sütünden gereksiz yere mahrum kalarak mamayla beslenmektedir.
Emzirme, doğumdan sonra en kısa sürede başlamalıdır. Tıbbi bir engel yoksa, doğumundan sonraki ilk dakikalarda bebek annenin kucağına verilmeli ve doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde emzirmenin başlaması sağlanmalıdır.
Her annenin bebeğini istediği sürece emzirme hakkı vardır. Hiçbir anneye çocuğu “meme emmek için fazla büyüdüğü için” mahalle baskısı yapılmamalı, anne ve bebek devamını istediği sürece bu bağın zorla kopartılması hiçbir şekilde talep edilmemelidir.
İsteyen her anne, parkta, sokakta, alışveriş merkezinde vs. bebeğini emzirebilmelidir. Hiçbir anneye ortalıkta emzirdiği için ayıp, yasak, ya da kötü bir şey yapıyormuş izlenimi verilmemelidir. Bebeğini emziren annenin memesi cinsel obje değildir.
Ortalıkta emzirmek istemeyen annenin mahremiyetine de saygı gösterilmelidir.
ANNELERE...
Anne demek;
* Yenilen her lokmadan sonra alkış kıyamet koparan,şenlik havasına
bürünendir.
* Çıkan her pirinç tanesi diş için tüm hısım akrabaya telefon açandır.
* Tüm hafta hayalini kurduğu pazar kahvaltısına oturup asla yiyemeden
kalkandır.
* Sabaha kadar kırk sefer uyanarak,sabah kalkıp zombi gibi işe gitmektir.
* İşten eve geç gelmenin vicdan azabıyla bebeklerinin yanına kıvrılıp
saatlerce koklayandır.
* Tatil yapamamanın kitabını yazandır.
* Eskiden hergün uğradığı kuaförünün yolunu unutandır.
* Çaydanlığın kapağı ile pet şişeyi kapatmaya çalışandır.
* Parça pinçik olmuş pazar gazetesini birleştirip okumaya çalışandır.
* Gecenin bir yarısı gözü kapalı süt ısıtıp,gözü kapalı geri dönendir.
* Saatlerce leblebi parmaklı ayakları öpmekten sonsuz keyif alandır.
* Temcid pilavı tadındaki baby tv yi seyretmektir.* Bebek şef şarkısı
söyleyerek,fırsat bu fırsat deyip birşeyler yedirmeye çalışmaktır.
* Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak,mısırı tanelere ayırmaktır.
* İşten yeni gelmiş ve içeri ilk adımı atmışken,"Anne atttaaaaa"
sözleriyle çark edip,en yakın parkın yolunu tutmaktır.
* Anne demek bebek havuzunda yüzmektir.
* Başka bir anneyi nerede görürse görsün "Seni çok iyi anlıyorum tatlım
"bakışı atandır.
* Aşı takvimini ezbere bilendir.
* Kazara kendi için alışverişe gidip nasıl olduysa bebek kıyafeti dolu
poşetlerle geri dönendir.
* Ne kadar sert olursa olsun hayır demeyi beceremeyendir.
* İşe yetişmek için düğmelerini bahçede ilikleyendir.
* Uyduruk ninni besteleyendir.
* Çantasında sürekli Oyuncak kurbacık,ıslak mendil ve kreker taşıyandır.
* Son teknoloji telefonu denize atıldığında ,diken diken olmuş her bir
Saçına rağmen,annecim telefonlar yüzemez diyebilendir.
* Anne demek eskisinden bin kat daha güçlü olmak demektir.
* Anne demek hayatının sonuna kadar ve sonunun da ötesinde birileri için
endişelenmektir.
* Anne demek iki küçük melekle,gururla, küçük dağları ben yarattım edasında yürüyebilmektir.
* Anne demek yüreğini parçalara bölüp herbir parçayı özenle onlara sunmaktır.
* Anne demek 9 ay karnında taşımak değil,ömrünün sonuna kadar yüreğinde taşımaktır.
http://nikkentobi.blogspot.com/ ALINMIŞTIR..
* Yenilen her lokmadan sonra alkış kıyamet koparan,şenlik havasına
bürünendir.
* Çıkan her pirinç tanesi diş için tüm hısım akrabaya telefon açandır.
* Tüm hafta hayalini kurduğu pazar kahvaltısına oturup asla yiyemeden
kalkandır.
* Sabaha kadar kırk sefer uyanarak,sabah kalkıp zombi gibi işe gitmektir.
* İşten eve geç gelmenin vicdan azabıyla bebeklerinin yanına kıvrılıp
saatlerce koklayandır.
* Tatil yapamamanın kitabını yazandır.
* Eskiden hergün uğradığı kuaförünün yolunu unutandır.
* Çaydanlığın kapağı ile pet şişeyi kapatmaya çalışandır.
* Parça pinçik olmuş pazar gazetesini birleştirip okumaya çalışandır.
* Gecenin bir yarısı gözü kapalı süt ısıtıp,gözü kapalı geri dönendir.
* Saatlerce leblebi parmaklı ayakları öpmekten sonsuz keyif alandır.
* Temcid pilavı tadındaki baby tv yi seyretmektir.* Bebek şef şarkısı
söyleyerek,fırsat bu fırsat deyip birşeyler yedirmeye çalışmaktır.
* Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak,mısırı tanelere ayırmaktır.
* İşten yeni gelmiş ve içeri ilk adımı atmışken,"Anne atttaaaaa"
sözleriyle çark edip,en yakın parkın yolunu tutmaktır.
* Anne demek bebek havuzunda yüzmektir.
* Başka bir anneyi nerede görürse görsün "Seni çok iyi anlıyorum tatlım
"bakışı atandır.
* Aşı takvimini ezbere bilendir.
* Kazara kendi için alışverişe gidip nasıl olduysa bebek kıyafeti dolu
poşetlerle geri dönendir.
* Ne kadar sert olursa olsun hayır demeyi beceremeyendir.
* İşe yetişmek için düğmelerini bahçede ilikleyendir.
* Uyduruk ninni besteleyendir.
* Çantasında sürekli Oyuncak kurbacık,ıslak mendil ve kreker taşıyandır.
* Son teknoloji telefonu denize atıldığında ,diken diken olmuş her bir
Saçına rağmen,annecim telefonlar yüzemez diyebilendir.
* Anne demek eskisinden bin kat daha güçlü olmak demektir.
* Anne demek hayatının sonuna kadar ve sonunun da ötesinde birileri için
endişelenmektir.
* Anne demek iki küçük melekle,gururla, küçük dağları ben yarattım edasında yürüyebilmektir.
* Anne demek yüreğini parçalara bölüp herbir parçayı özenle onlara sunmaktır.
* Anne demek 9 ay karnında taşımak değil,ömrünün sonuna kadar yüreğinde taşımaktır.
http://nikkentobi.blogspot.com/ ALINMIŞTIR..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)