8 Ocak 2014 Çarşamba

BEBEĞİMİZİN BESLENMESİ

BEBEĞİMİ NASIL BESLEMELİYİM?”
Eğer 0-3 yaş arasında bir bebeğiniz varsa, her konuya olduğu gibi bebeğinizin beslenmesine de özel ilgi şart. Nasıl mı?

BEBEĞİN YEMEĞİ NASIL OLMALI?
Bebek beslenmesinde 0-3 yaş arası kritik bir dönemdir. Bu dönemde annelerin
-her konuda olduğu gibi beslenme konusunda da
- bebekleri için mümkün olan en iyi başlangıcı yapması gerekir. Sağlıklı beslenmenin temelleri bu yaş aralığında atılır ve bu dönemdeki beslenme alışkanlıkları bebeğin ileri yaşlardaki sağlığını etkiler. Bebeğinizin sağlıklı beslenmesine destek olmak üzere, ona yemek hazırlarken dikkat etmeniz gereken noktaları şöyle sıralayabiliriz:
• Bebeğinizin yemeklerine tuz ve şeker ilave etmeyin.
• Yetişkinler için hazırlanmış, katkı maddesi içeren ürünler kullanmayın. (Şanti, çikolata, hazır kek vb.)
• Sıvı yağı tercih edin (Mısır özü veya zeytinyağı).
• Bir yaşından önce inek sütü kullanılmayın. Süt kullanılması gereken yerlerde
-WHO (Dünya Sağlık Örgütü) özellikle 1 yaşına kadar inek sütü önermediği için- bebeklerin ayına uygun, devam sütlerini tercih edin.
• Bebeğinizin yemeğini hazırlarken mutlaka sağlıklı ve dengeli beslenmesi gerektiğini göz önünde bulundurun.
• Bisküvi gibi şeker içeren gıdalar kullanmayın. Ayrıca nişasta, pirinç unu gibi gıdalar da besin içeriği açısından yetersizdir, bu ürünlerin yerine tahıllara ağırlık verin.

HANGİ AYDA HANGİ BESİNİ YİYEBİLİR?
* Bebeğinize 7. aydan sonra et ve yumurta sarısı verebilirsiniz.
* 8. aydan itibaren taze balık ve bakliyatlar verebilirsiniz.
* 1 yaş sonrası yumurta beyazı kullanabilirsiniz.
* Bebek yemeklerinde patlıcan, çilek gibi alerjen gıdalar kullanmayın.
* 1 yaş öncesi tariflerde bal ve kepek ekmeği kullanmayın.
* Kek, kurabiye gibi tarifleri bebek tahılları ile hazırlayabilirsiniz.
* Turunçgiller, muz ve kivi 6. aydan sonraki tariflerde yer alabilir.
* Prebiyotik lif kaynağı olan enginar, omega 3 kaynağı olan ceviz, protein kaynağı olan bakliyatlar ile çoğunun antioksidan etkisi olan meyve ve sebzelere bebeğinizin beslenmesinde öncelik tanıyın.

0-3 YAŞ ARASI ÇOK ÖNEMLİ!
• Bebeğinize 6. aydan sonra, demir bakımından zengin gıdalar verin. Kırmızı et, yeşil yapraklı sebzeler ve yumurta sarısı gibi…
• Ayrıca, bebeğinizi farklı tatlardaki meyve ve sebzelerle şaşırtın. Bu onun değişik besinlere alışmasını sağlar.
• Süt içme alışkanlığını oluşturmak için de bebeğinize farklı lezzetler sunulabilirsiniz. Sütün tahıl ve meyvelerle birlikte hazırlanmasıyla farklı tatlar yaratılabilir.
• Farklı meyveler, farklı “antioksidan” besinler, farklı vitamin ve mineraller içerir. Şöyle ki:
– C vitamini dişetleri için gereklidir, demir emilimini hızlandırıp beynin gelişimini sağlar.
– Beta-karoten koruyucudur ve dokuların normal büyümesini, görme gücünü sağlayan A vitaminine çevrilir. Beta-karotenin en iyi kaynağı ise mangodur.
– Brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler B vitamini açısından zengindir.
– Farklı çeşitlerde ve renklerde meyve (ve sebze) tüketimi, farklı miktarlarda vitamin ve -ineral alımı sağladığından önemlidir. Örneğin; 1 elma 100 gramda 4 mg. C vitamini içerirken, çilek tam on sekiz kat fazla C vitamini içerir!
– Günde 2-3 kez meyve tüketimi, kabızlığı önler ve sağlıklı bağırsak hareketleri bakımından önemlidir.
• Bebeğinize verdiğiniz sebzelerin çeşitliliği son derece önemlidir. Yapılan araştırmalara göre, bir hafta içerisinde verilen sebzelerin çeşitliliği, bebeğin yeni tanıştığı yiyecekleri kabul etme oranını yükseltiyor.
• Şekerin bebeğin sağlıklı gelişimine katkısı yok, sadece enerji kaynağı ve bebeğin ağzında tatlı bir lezzet bırakır.
• Fazla tuz, bebekler ve çocuklar için zararlı. 1 yaşını doldurmamış bebeklerin günde 1 gramdan fazla (400 mg sodyum); 1-6 yaş arası çocukların da günde 2 gramdan fazla (800 mg sodyum) tuz almamaları öneriliyor. Çünkü alınan tuz miktarının küçük bir oranda yükselmesi bile ileride tansiyon hastası olma riskini arttırıyor.
• Tahıllar, lif ve demir açısından zengin besinlerdir; özellikle C vitamini içeren meyvelerle alındığında demir emilimi artar. Bebeğe ilk başlanacak tahıl pirinç olmalı.
• Bebeğinize yemek pişirirken daha çok buharda haşlama ve fırında pişirme yöntemini tercih edin. Çünkü sulu pişirmelerde vitamin kayıpları oldukça yüksektir. Düdüklü tencerede pişirme süresi kısalır; bu sayede gıdaların besin değeri korunur.
• Bebeğinizin yemeklerine pişme işlemi bittikten sonra, sızma zeytinyağı veya mısırözü yağı koyun.
• Sebze ve meyveleri üzerinde kalmış olabilecek tarım ilaçlarına karşı, bebeğinize vermeden önce su dolu bir kapta bekletin ve soyarak verin.
• Bebeğiniz için pişirdiğiniz yemeği 2 günden fazla saklanmayın ve 1 kereden fazla ısıtmayın.
• Salam, sucuk gibi işlenmiş etler ve konserve gıdalar bebek beslenmesi için sağlıklı değildir. Tercih etmeyin.

EK GIDAYA GEÇERKEN DİKKAT ETMENİZ GEREKENLERDEN BAZILARI:

• Bebeğinize ilk vereceğiniz gıdanın onun tarafından kabul edilmesini kolaylaştırmak istiyorsanız bu ilk adımı o açken atmalısınız. Vereceğiniz yiyeceği küçük bir çay kaşığına ya da parmağınızın ucuna yerleştirerek bebeğinizin dudaklarına değdirin. Bu yeni tattan hoşlanıp hoşlanmadığını kolayca anlayabilirsiniz. Eğer yiyeceği diliyle iter ve bu tavrını ikinci denemeden sonra halen devam ettirirse onu daha fazla zorlamamanızı ve bu yeni yiyeceği bir daha denemeden önce 3-4 gün beklemenizi tavsiye ederiz.

• Yutma işlevinin gelişmemiş olması kaşıkla beslenmeyi güçleştirir. Bazı bebekler bu geçişi kolay yapamazlar ve kaşıkla beslenmeyi redderler. Geçiş döneminde çok sabırlı olmak gereklidir. 


• Yeni ve farklı gıdalara teker teker ve en az 3-5 gün ara ile başlanmalıdır. Yeni verilmeye başlanan gıdaların bebekte alerji ya da sindirim güçlüğü yaratmadığının anlaşılabilmesi için aynı anda birden fazla gıda başlanmamalıdır. 


• Yeni besinler önce az miktarda verilmeli zamanla miktar bir öğün oluşturacak şekilde artırılmalıdır.


• Her yeni gıdada bebeğinizin kakasında bazı değişiklikler olabileceğini bilerek fazla telaşlanmamalısınız.


• 12. ay sonuna kadar bebek için hazırlanan gıdalara tuz ve şeker ilave edilmemelidir.
• Bebeğe verilecek bütün yiyecekler taze ve katkısız olmalıdır. Kimyasal koruyucu madde içeren konserve ve katkı maddeli hazır yiyecekleri bebeğinizin beslenmesinde kullanmamalısınız. 


• Bebek için her öğün taze besin hazırlamalı ve bu besinleri oda sıcaklığında uzun süre bekletmemelisiniz.


• Diş çıkarma dönemi bebeğin iştahsız ve huzursuz olduğu zamanlardır. Bu dönemlerde bebek anne sütü veya biberon mamasını daha fazla almak isteyebilir. Kaşığı reddetme, bu dönemde karşılaşılabilen bir problemdir, ısrarcı olmamak gerekir. Doktorunuzla görüşerek bebeğinizin günlük besin ihtiyacını karşılayacak kadar beslenip beslenmediğini öğrenebilirsiniz.

Ek gıdalar başlandığında anne-bebek ilişkisi nasıl olmalıdır?





Anneler, bebeklerin ek gıdalara karşı gösterdiği isteksizlik karşısında hemen, bebeğe alıştığı ve bu nedenle almakta zorluk çekmediği besini yani anne sütünü verirler. Bu uygulama sakıncalıdır.
Bebek, sevmediği veya alışamadığı yiyeceği reddettiğinde anne sütünün verildiğini öğrenirse, diğer ek gıdalara da tepki gösterir. Ek gıdalara geçiş gittikçe zorlaşır. Bebek ve anne arasında inatlaşmalar başlar ve bebek tepki olarak kaşığı itmeye, ağzına aldığı yiyeceği yutmadan bekletmeye başlar. Zorla yutturulacak olursa yine tepki olarak kusar.



Bütün bu gelişmeler anne ve bebek arasında beslenme sırasında mutlaka olması gereken huzur ve sevgi ilişkisini bozar. Bir süre sonra anne bebeğini besleyemez hale gelir. Bu nedenle sevgili anneler lütfen bebeklerinizle beslenme sırasında inatlaşmayınız. Kaybeden daima siz olursunuz. Sinirlenmeden kararlı davranın. Bebeğin dikkatini ve ilgisini başka yönlere çekerek, beslenmesini sürdürün.
Hiç bir bebek, ağzını açıp sizin onu beslemenizi beklemez. Bebek beslemek annelik sanatıdır, sevgi ve sabır ile sürdürülür…

7 Ocak 2014 Salı

BEBEĞİNİZİN KENDİ KENDİNE YEMESİ İÇİN;





-Yemek saatinde bebeğinizde sizle birlikte sofrada olmalıdır.Mama sandalyesini masaya yanaştırın ve sizinle birlikte tok bile olsa sofra da olsun.
-Eğer ilgisinin çeken bir yiyecek olursa eline mutlaka verilmeli.Eline ilk aldığında onu yiyip-yemesi önemli değil. Zamanla yiyecektir.
-Bebeğinizin önüne mama sandalyesinin tepsisine rahatlıkla tutabileceği boyutta ve şekilde yiyecekler verin.
-Kaşık yerine eliyle kendi kendine yemesi teşvik edilmesi önemlidir.
-Ne kadar yemek istediğini ve nasıl yemek istediğini bebeğiniz belirler.
-Bebeğiniz ne zaman isterse anne sütü ve ya mamayla beslenmeye devam edilmelidir
-Besin ve ya anne sütünün ne zaman azalacağına siz ve bebeğiniz karar vereceksiniz.

Kendi kendine bebeğin beslenmesi katı gıda geçişteki klasik yöntemden biraz daha farklı oluyor.Özellikle bebekler için yemek pişirmiyorsunuz. Kendinize yaptığınız yemeği biraz bebeğinize uyarlıyorsunuz.tuzsuz ve salçasız olmasına dikkat etmekte yarar var.Özellikle ilk yıl anne sütü ağırlıkta olup, 6-12 ay içerisinde bebeğin hemen her şeyin (yiyebileceği, allerji yapmayan ve yaşına uygun) tatması ve yeme alışkanlığı edinmesi için önemli.
Ben oğlum için de bu yöntemi denedim.Özellikle bizim yediklerimize ilgisi başladıktan sonra mama sandalyesini hep masaya yanaştırdım.Mama masasının sehpasına yiyebileceği yiyeceklerden koydum.Altuğ bir yandan mıncıklarken ..
Bir yandan da yemeye başladı. Sevmediği yiyecekler vardı. Onları babasıyla benim yediğimi gördükçe,denemeye çalıştı.
Püre şeklinde ilk tadımlarında verdiğim oldu ama genelde parmak gıda şeklinde her şeyi hazırladım. Böyle böyle her şeyi eliyle yemeye bayılır oldu. Bizim için ek gıdaya geçiş eğlenceli bir dönemdi.
Ama bu süreçte mama sandalyesinin altına kocaman bir örtü seriyordum. Yemek işi bitince etraf böylelikle kirlenmiyordu. Ama Altuğ görülmeye değerdi:))

Zamanla kullandığımız kaşık,çatal ilgisini çekmeye başladı. Ona özel çatal,kaşık aldık.Sonra yiyecekleri kendi kendine çatala batırıp yeme çalışmalarına başladı.
Böyle böyle ek gıda dönemine geçişimizde hiç zorlanmadan , anne -babasını seyrederek deneyim kazanan Altuğ geçişi eğlenceli bir hale getirdi.

Sizler de ek gıdaya geçerken, bebeklerinize zaman tanıyın. İlk günlerde 1-2 kaşık tatmalarını sağlayıp, 1 hafta sonunda 1 çay bardağı ölçünüz olsun.. ya da buna hiç takılmayın, minik minik başlayarak 1 yaşına kadar geçiş sürecinizin keyfine varmaya çalışın...

5 Ocak 2014 Pazar

BEBEĞİ ÖPTÜRMELİ Mİ?


Bir bebek 9 ay boyunca anne karnında tüm tehlikelerden korunarak büyür. Doğduktan sonra ise yepyeni bir dünyaya gözlerini açar. Onun en büyük koruyucusu ise kuşkusuz annesidir. Anneler bebeklerini öptüğü anda aralarında ömür boyu gelişmesi arzulanan bağlar oluşur. Ancak sadece anne değil eve gelen yabancılar da bebeği öpmek isterler. Tanımayan kişilerin bile bazen bebekleri öpmek istediklerini söyleyen Liv Hospital Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülnihal Şarman bu durumun özellikle enfeksiyonların arttığı kış mevsiminde daha da sakıncalı olduğuna vurgu yapıyor. Uzm. Dr Gülnihal Şarman öpmekle bebeklere verilecek zararları anlatıyor…

Ağız burun bölgesi virüs ve bakteriler için ilk vücuda giriş noktasıdır. Buradan alınan her türlü bakteri ve virüs öpülen bebeklere bulaşabilir. Ne yazık ki bebekler ise hastalanmaya çok hazırlar. Bağışıklık sistemleri ilk 2 sene çok saf durumdadır. Bu nedenle bebeklerin hastalanması ilkokul çocuklarına ve erişkinlere göre çok daha kolaydır ve hastalıklarının seyri de daha ağırdır. Üst solunum yolu enfeksiyonları sırasında kesinlikle bebekleri öpmemek, hatta yanlarına yanaşmamak gerekiyor. Bağışıklık sisteminin bebeklikten ilkokul dönemine kadar uzun bir sürede olgunlaştığı düşünülürse bebekleri hasta etmemek için neden öpmeyeceğimizi anlarız.
Ciltleri de tahriş oluyor
Bebek cildi aynı zamanda çok ince ve hassastır. Bebekleri öperken sadece mikrop bulaştırmaktan değil dudağımızdaki rujlardaki kimyasalları onlara bulaştırmaktan da kaçınmalıyız. Babaları çok öpen bebeklerde görülen bir sorun da cilt tahrişidir. Sakalların zımpara gibi bebek cildine sürtülmesi bebeklerin yanak derisini kurutup kızarıklıklara neden olabilir. 
Tanımıyorsa dokunmaktan bile kaçınmalıyız
Bebekler bize son derece sevimli ve çekici gelseler de öpülmemeliler. Hele tanımadığımız, sokakta rastladığımız bebekleri değil öpmek dokunmaktan bile kaçınmalıyız. Onları bir birey olarak görmeye alışmalıyız. Nasıl tanımadığımız kişileri sarılıp öpmüyorsak bebeklere de öyle yaklaşmalıyız. Onların rızası olmadan yaklaşmamız, öpmemiz, koklamamız henüz duygularını ifade edemiyor oluşlarından yararlanmamız anlamına gelir. 


ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN AİLE PLATFORMU (ÜYÇAP)

Ülkemizde üstün yetenekli çocuk olmak şans mı, şanssızlık mı ve biz kimiz?
Biz üstün yetenekli çocuk annesi olan 2 anneyiz. Üstün yetenekli çocuk yetiştirmenin keyifli anlarının yanında hiç de azımsanmayacak zorluklarını yaşayan kişiler olarak diğer annelere yardım etmek, bilgi paylaşımında bulunmak, sorunlarımıza çözüm bulmak amacı ile bir aile platformu oluşturmaya karar verdik.Peki neden?
Nüfusumuzun % 2 si “üstün yetenekli “ kişilerden oluşuyor fakat buna karşı ülkemizde üstün yetenekli öğrencilerin eğitimine yönelik çok az şey yapılıyor.”Farklı” olan bu çocuklar doğru anlaşılmadığı ve doğru yönlendirilmediği takdirde çoğu zaman tembel, anormal,yaramaz ,dikkatsiz ve ya yeteneksiz damgası yiyerek eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalabiliyor. MEB yeni düzenlemeler ile üstün yetenekli çocuklara destek eğitimi yapacağını belirtse bile, destek eğitim odalarında ve okulların mevcut kadrolarında sıkıştırılmış eğitimler yeterli olmuyor. Buna ilave olarak da resmi kurumlardan gerekli desteği bulamayan veliler çoğu zaman başvurdukları özel kurumlardan da maddi ve manevi zarara uğrayabiliyorlar. Bunu bizzat deneyimlediğimiz gibi birçok velinin de aynı durumda olduğunu üzülerek görüyoruz. Bazı velilerin memnun kaldığı üstün yetenekli çocuklara hitaben yapılan atölye çalışmaları ise genellikle çocuklar için yeterli olmamaktadır. Üstün yetenekli çocuklar için gerekli olan müzik, sanat ve spor alanlarında ise eğitim yok denecek kadar azdır. Facebook grubumuzda üyelerimiz sık sık çocuklarının eğitimlerinde yaşadığı sıkıntıları paylaşmaktadır. Aşağıda bununla ilgili 2 örnek mevcuttur.
Bir grup üyemiz çocuğu ile ilgili şu durumu paylaşmıştır:
“Bizim için ödev tam bir kabus.Bu günümüzden örnek vereyim. Sabah elinde “100 adımda bilim” kitabıyla kahvaltıya oturdu. Kahvaltı sonrasında “zihni sinir projeler” kitabını büyük bir keyifle inceledi. Bir proje de kendisi çizdi. Basket kursuna gitti. Geldiğinde çok yorgun olduğunu ödev yapamayacağını söyledi, ancak bu esnada “icatlar” kitabını okudu. Elinde bir kağıt kalem fizik kimya birleşiminden iki proje daha çizdi. Ödevini hatırlattıkça başka başka kitaplar okudu. Sonrasında ikna oldu tek işlem yapmadan matematiği kafasında çözerek sonuçlarını yazdı. İşlem yap oğlum dediğimde tepki gösterdi. Okuldaki mutlu bir anınızı yazın ödevine yok yazdı. Enerji tasarrufuna ilgili ödeve kimyasal formüller kullanarak şekiller çizdi su olmazsa karbondioksit olur kuraklık olur anlamına gelen bir proje çizdi vb…En büyük problemimiz yazı yazmak .Okula düz yazı yazmayı bilerek gitti. El yazısına öğretmeni tarafından zorlandı, tepki gösterdi. Öğrendi ama yazı yazmayı bıraktı. Ödevleri gereksiz tekrarlar olarak görüyor ve sınıftada yazı yazmayı reddediyor. 10 kıta İstiklal Marşı ezberle ödevini çok sevdi ezbere biliyordum dedi. Tüm kıtaların anlamlarını araştırdı özenle, bir çıktı alıp çantasına yerleştirdi. Osmanlı devletini kimler yönetiyordu sorusuna padişah vezir ve sultanlar yanıtını verdi. Sultanlar kelimesini bir türlü kaldırtamadım, o zaman kadın ya da hatunlar diyebiliriz dedi. Bugün ödev okuması gereken “boz sıpa” kitabını okumayı red etti. Yatarken rahatsız oldu birlikte tiyatrolandırarak okuyalım dedi. Bütün kitabı bana okuttu. Ödevlerinin bitmesinin rahatlığı ile uyudu.”
Diğer bir grup üyemiz anaokulunda yaşadığı şu durumu paylaşmıştır:
“Oğlum 2 yaşında kendince resim yapmaya başladı. Ancak renkleri ögrenmek konusunda inatçıydı. Sürekli siyah boya kullaniyordu. Renkli yapmasını istedigimde kabul etmiyor bildigini okuyordu. 3,5 yasinda yuvaya gönderdim. 3 gun sonra eve geldiginde yuvaya gitmek istemediğini, yuvada kurallar olduğunu onun özgürlük istedigini söyledi. Ozellikle resimlerinde renk kullanmasi icin baskı yapıldığını fakat bunu istemediğini belirtti. Ben de öğretmenleriyle konuştum, oğlumun surekli siyah tercih ettigi icin (giysileri için de gecerliydi) depresif olmasindan endise ettiklerini soylediler. Ama hayir oğlum mutlu bir cocuktu. Ben renk konusunda israr edilmemesini istedim. Zor da olsa format dışı uygulamayi kabullendiler. Gerci farketmeyecekti, oğlum kararlari konusunda dirençlidir daima.  Sonuc olarak siyah boyayla yapilan ciziktirmeler yavas yavas muhtesem kara kalem tablolara dönüştü. Halen renk kullanma konusunda hevessiz olsa da özellikle Van Gogh tablolarini taklit etmekten keyif aliyor.”
Bu 2 örnekde de velilerimiz çocukları için uygun yolları kendileri bulmuşlardır. Bazı çocuklarımızın aileleri ise uygun yolları bulamamakta, sonuç olarak okulda uyumsuzluk yaşayan çocuğun  tasdiknamesi verilerek okuldan uzaklaştırılmaktadır. Ne kadar acıdır ki geleceğimiz için bu kadar önemli olan potansiyeller anlaşılamadıkları için harcanmaktadır. Aile ve çocuk hak ettiği eğitimi alamadığı gibi çoğu zaman okul idaresi tarafından kötü davranışa maruz kalmaktadır.
Hedefimiz


Üstün yetenekli çocukların ailelerini bu konuda bilinçlendirmek.  Bu şekilde ailelerin eğitim süreçlerine daha etkin katılımını sağlamak, donanımlı , yetkin anne-babalar olabilmelerine imkan vermek  bununla birlikte verimli, sağlıklı, mutlu ve kendini gerçekleştirebilmiş çocuklar yetiştirmek.
Çocuğumuza zeka testi yaptırdık ve üstün yetenekli çıktı, şimdi ne olacak?
İşin bundan sonrası gerçekten zor, çünkü bu konuda velilerin kafası oldukça karışık. Biz de tam  bu alanda ailelere uzmanlarımızla ve deneyimlerimizle yardımcı olmak istiyoruz.
Neler yapacağız?
Şubat ayında ilk veli toplantımızı gerçekleştireceğiz. Uzman sunumunun ardından veli sıkıntıları, eğitim süreçlerinde yaşanan zorluklar vb. aklınıza gelebilecek her türlü konuda veli paylaşımları olacaktır. Velilerimizin sorduğu sorular uzman tarafından cevaplanacak ve deneyimler paylaşılacaktır. Toplantılarımız tüm anne-babalara açık ve ücretsiz olacak, isteyen herkes katılabilecektir. Çocuğuna test yaptırmış olan anne babaların yanında bu konuya ilgi duyan, çocuğuna test yaptırıp yaptırmamak konusunda kararsız olan veya sadece destek vermek isteyen diğer anne babaları da toplantımıza bekliyoruz.
Thomas JEFFERSON’un dediği gibi “en büyük eşitsizlik , eşit olmayanlara eşitmiş gibi davranmaktır”.
Üstün yetenekli çocukların topluma faydalı insanlar olabilmeleri için bilinçlenmiş ebeveynlere ve üstün yetenekli çocuklara uygulanan özel eğitime ihtiyaç vardır. Bu aynı zamanda anayasal bir haktır. Bu oluşumda bize destek olmak isteyenleri mutlaka facebook grubumuza üye olmaya davet ediyoruz.  Yaşamı farklılıkları ile kabul eden herkesin desteğini bekliyoruz, sevgilerimizle…

Twitter adresi   :ÜYÇ AİLE PLATFORMU    @UYCAP
E-mail   : flzgnsr@gmail.com
(eğitim yeri, saati daha sonra duyurulacaktır)

3 Ocak 2014 Cuma

26 OCAK DA ÇİĞDEM İNAN İLE BİRLİKTE DOĞUMA HAZIRLIK EĞİTİMİ

Doğum dönüşüm için en muazzam zamandır: Bir bebek doğar, bir kadın anne olarak doğar, bir erkek baba olarak ve bir aile aile olarak doğar.”  -  Gurmukh Kaur Khalsa
Doğum şekli ne olursa olsun, her doğum bir mucizedir!
Doğumu doğru öğrenip,  korkulardan özgürleşerek, eşiniz ve bebeğinizle yapacağınız bu en özel yolculuğun neşesini hissedip, tadını çıkarmanız için size destek olacağız :))

Eğitim içeriği:

Hamilelik döneminde egzersiz yapmanın yararları
Bedeni ve zihni doğuma hazırlamak
Doğumun aşamaları
Doğum şekli ve doğum yeri hakkında karar verebilmek
Hamilelik döneminde ve doğum esnasında yardımcı olabilecek pozisyonlar, nefes teknikleri, Kegel egzersizi, perine masajı
Hamilelik süresince oluşan kaygıları azaltmak, doğum esnasında sancılar ile başa çıkabilmek için olumlama teknikleri
Doğum planı oluşturmak
Doğumla ilgili korkulardan kurtulmak
Doğuma giderken anne ve bebeğin valiz hazırlığı
Hastane uygulamaları hakkında bilgilendirme

26 OCAK 2014 saat 11:00-15:00  olacaktır.Ders öncesinde yoga yapılacağı için gelirken rahat kıyafet giymenizi rica ederiz.
Uzun bir eğitim olacaktır. Doğum hakkında tüm detaylar konuşulacaktır.
Eğtim ücreti: 150 TL
Eğitim yeri: Marga Yaşam Atölyesi www.marga.com.tr buradan iletişim bilgilerine ulaşabilirsiniz.
Her oturum 30-40 dakikalık bir hamile yogası uygulaması ile başlayacaktır.Bu eğitime hamileliğinde 13-14. haftayı tamamlamış olan her anne adayı katılabilir. Eşinizle birlikte katılabilirsiniz.
Kontenjanımız sınırlı olduğu için önceden kayıt yaptırmanız gerekmektedir.
Kayıt yaptırmak isterseniz ertugrul.esra@gmail.com iletişim bilgilerinizi içeren bir e-mail atabilirsiniz.