24 Kasım 2011 Perşembe

HAMİLELİK ÖNCESİ MDİKKAT EDİLECEK NOKTALAR

Anne ya da baba olmak, hayatın akışını değiştirecek büyük bir olaydır. İyi bir hayat kurmak, sağlam bir aile yapısına sahip olmak, bebek için iyi bir başlangıç yapmak için, sağlıklı bir gebelik geçirmek ve olabilecek en sağlıklı bebeği dünyaya getirebilmek önemlidir. Dolayısıyla, hamile kalmadan önce anne ve babanın yapması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:

*Anne ve baba adayları öncelikle bir kadın doğumcuya giderek neler yapmaları gerektiği konusunda bilgi almalı ve doktorun önerdiği testleri yaptırmalıdır.
*Anne adayları hamilelik boyunca dişleriyle ilgili bir problem yaşamamaları için diş hekimine kontrole gitmelidir.
*Anne ve baba adayları alkol ve sigara kullanmamalıdır. Annenin sigara ya da alkol kullanması bebekte ağır hasarlara yol açarken babanın kullanması sperm kalitesini etkilemektedir.
*Bebek planlayan bütün anne baba adayları, AIDS hastalığının etkeni olan HIV için test edilmelidir.
*Hamilelik süresince az problem yaşamak ve doğum sonrasında eski kiloya daha çabuk dönmek için, hamile kalmadan önce annenin kilosu normal sınırlarda olmalıdır.
*Anne ve baba adayları bebekle ilgili herhangi bir şüphe ya da endişe hissediyorlarsa uzmanlara danışmaktan çekinmemelidir.
*Hamilelik öncesi dengeli beslenmeye dikkat edilmeli, tek yönlü beslenmeden kaçınılmalı, diyet yapılmamalı ve bol su içilmelidir.
*Doktor önerisi olmadan hiç bir ilaç ya da madde kullanılmamalıdır.
*Anne adayı kahve içmemeli, eğer çok içiyorsa ve bırakamıyorsa mümkün olduğunca azaltmalıdır.
*Anne adayında eğer kansızlık (anemi) varsa hamile kalmadan önce tedavi edilmelidir. Hamilelik sırasında demir açığı daha da artabileceği için kansızlık daha da derinleşebilir.
*Doktorun da tavsiyesi doğrultusunda gebelik öncesi 3 ay folik asit kullanılmalıdır. Folik asit vitamini omurilik ile ilgili doğumsal sakatlıklara engel olmaktadır.
*Hamilelik öncesinde anne adayının yüksek tansiyon problemi varsa kontrol altına alınmalıdır. Yüksek tansiyonun hamilelikte pek çok olumsuz etkisi olduğundan bu tür hastalar hamilelik boyunca yakından takip edilmelidir.
*Evcil hayvan besleniyorsa onların aşıları ve bakımları yaptırılmalıdır.
*Anne ve baba adayının işinde radyasyon, kimyasallar, kurşun ya da anestetik maddelere maruz kalma söz konusu ise bu hem hamile kalma şansını azaltır hem de bebeği riske sokmaktadır.
*Anne adayı mutlaka düzenli olarak egzersiz yapmaya gayret etmelidir.
*Hamilelik öncesinde ve hamilelik döneminde suni tatlandırıcılar ve bunları içeren gıda maddelerinin kullanımı sakıncalıdır.
*Günde en az birkaç bardak süt içerek (aynı ölçülerde yoğurt/peynir gibi diğer süt ürünlerinden tüketerek) anne adayı kalsiyum eksikliğini giderebilir. Böylece yeteri oranda kalsiyum depolanmış olur.
*Kızamıkçık (rubella) hastalığı bebeğin iç organlarında bozukluklara neden olduğundan, anne adayı hamilelik öncesi bu hastalığa karşı bağışıklığı olup olmadığını bir kan testi ile öğrenmelidir. Kan testi hamilelikten en az 3 ay önce yaptırılmalıdır.
*Hamilelik öncesinde çiftlerin stresten mümkün olduğu kadar uzak kalması ve yeterince dinlenmesi gerekir.
*Şekeri yüksek olduğu sırada hamile kalan kadınların çocuklarında doğumsal sakatlık riski önemli ölçüde artar. Bu yüzden hamile kalmayı planlayan şeker hastası anne, doktor kontrolünde ilaçlarına devam etmelidir.
*Anne adayı aşırı kiloluysa hem hamile kalması zorlaşır hem de hamilelik sırasında çeşitli komplikasyonlara neden olur. Bu nedenle hamilelik öncesi, doktorla uygun bir diyet uygulamak gereklidir.

Anne adayı hamile kalmadan önce herhangi bir kronik hastalığı varsa ya da uzun süreli bir tedavi gerektiren bir durumdaysa doktora danışmalıdır. Diyabet, astım, sara, epilepsi ve tiroid, kalp, böbrek ve ciğer hastalıkları hamilelik süresince düzenli olarak sağlık kontrolünde olmayı gerektiren durumlardır.
*Bebek planlayan bütün anne baba adayları alkol almamalıdır. Aşırı alkol tüketimi, üreme yetisine zarar vermektedir.
*Hamilelik öncesi, sarılık etkenlerinden biri olan Hepatit virüsü taşıyan anne adaylarının tespiti de önemlidir. Zira doğum sonrası bu annelerin bebeklerinin aşılanması hastalığın geçişini önleyecektir.
*Anne ve baba adayının hamilelik öncesinde kan gruplarının bilinmesi, eğer bir kan uyuşmazlığı söz konusu ise hamileliğin özel olarak takip edilmesi, anneye doğumdan önce gerekli aşının yapılması bir sonraki hamilelikte tehlikeyi önlemektedir.
*Hamilelik öncesinde anne ve babada olabilecek kalıtımsal hastalıkların tespiti, doğacak çocukta da bu hastalığın görülme olasılığını tespit etme açısından çok önemlidir

22 Kasım 2011 Salı

DOĞUM PLANI NELERİ İÇERMELİDİR? NE YARARI VARDIR?

Günümüzde anne ve baba adaylarının bilinçlenmeleri ve bilgiye ulaşmak gittikçe kolaylaştı.Doğum yapacak bir anne adayı da doğum anında ve sonrasında neler yapılması , neler yapılmamasını önceden planlaması işleri daha da kolaylaştıracaktır. Bunun için de önceden hazırldığımız bir doğum planı çok işimize yarayacaktır. Özellikle doğal doğum yapmayı istiyorsanız bu planın işlevi daha da önem kazanacaktır.
Doğum yapmış ve yıllardır eğitim veren biri olarak, isteklerinizi , beklentilerinizi önceden doktorunuz ile konuşmanın çok yararlı olduğunu söyleyebilirim. Doğum yapacağınız hastaneyi belirledikten sonra , odaları önceden görmek, doktorunuz dışındaki diğer sağlık ekibiyle önceden tanışmak, doğum sırasında nasıl işleyiş bunu öğrenmek çok önemli. Bunları öğrendikten sonra kendinizin beklentileri göz önüne alarak doğum planı oluşturabilirsiniz.Planınızı oluşturduktan sonra bunu doktorunuz ve doğum yapacağınız hastanedeki hemşirelerle paylaşmanızı öneririm.

Bir doğum planın da ;

*Daha önceden bir doğuma hazırlık eğitimi alıp-almadığınızdan bahsedebilirsiniz. Başınıza neler geleceğini ve neler yapmanız gerektiğini bildiğiniz belirtin.
*Doğum esnasinde yanınızda eşiniz mi, bir doğum koçumu yada anneniz mi bulunacak?
*Doğum esnasında hastane personeli odanıza ne sıklıkla girsin?
*Odanızı nasıl düzenlemek istersiniz . Hafif müzik, loş ışık, belki kapıya ''ziyaretçi yasak'' diye bir yazı asılması..
*Suni sancı ile ilgili düşünceleriniz nedir?
*nst bağlama sıklığı nedir?damar yolu açamk yada serum vermek ne kadar gerekli?Su içebiliyor musunuz?
*Hareket özgürlüğünüzün olması, mümkün oldukça yürümek, eşinizin masaj yapması gibi durumlara izin verilmesi,
*Doğum ağrıları sırasında ağrıyı önlemek için yapılan epidural anestezi hakkındaki düşünceleriniz nedir?
*Epizyotomi hakıkındaki düşünceniz nedir?
*Bebeğiniz doğar-doğmaz sağlığı ile ilgili sorun yoksa bebeği hemen anneye verilmesi,iLk emzirmeyi hemen yapmak istediğinizi ,
*Eşinz bebeğin göbek bağını kesmek istiyorsa, bunu planınızda belirtin.
*Doğum sonrasında çocuk doktorunun muayenesi biter- bitmez bebeğin  sizin yanına getirilmesi
*Bebek odasında biberonla anne sütü dışında bir sıvı verilmemesi, emzik verilmemesi.
*Bebeğin anne ile aynı odada kalması..

Bu başlıklar altında kendinize en uygun maddelerde ekleyerek bir plan oluştıumak , hastane ve doktorunuzla bunu paylaşmak çok önemli.
Bu planınızın içine doğum fotoğrafçısı hakkında maddelerde ekleyebilirisiniz. Hastanelerin bu konu hakkında da çeşitli yaptırımları olabilir. Bu konuyu önceden konuşursanız, sonradan hayal kırıklığı yaşamazsınız.

Herhangi bir nedenle sezeryan ile bebeğinizi doğurursanız  beklentilerinizi bu plana ekleyebilirsiniz.Sezeryan olacaksanız genel ya da epidural anesteziden hangisini tercih edersiniz,sezeryan doğum esnasında eşinizi yanınızda istiyor musunuz?gibi soruların cevaplarını da  yedek plan olarak ana planınıza ek olarak hazırlayın..

21 Kasım 2011 Pazartesi

ALTUĞ ARTIK İNEK SÜTÜ İÇİYOR!!

Altuğ, yaklaşık 10 gündür inek sütü içiyor. Şimdiye kadar devam süt veriyordum. Ama artık22 aylık ..O nedenle de inek sütüne başladım. Fakat inek sütüne başlayınca da pastörize mi UHT mi yoksa çiğ süt mü diye birkaç alternatifin içinden hangisi diye düşünmeye başladım. Anne olunca anladım adlı site de bulduğum yazıyı sizlerle de paylaşıyorum.
Sonunda en son verdiğim karar günlük süt oldu. Çiğ süt tercihim aslında . Ama güvenirlilik, kafamı karıştırıyor. O nedenle Sütaş veya Sek marka günlük süt veriyorum, Altuğ paşaya...


Uzun ömürlü süt ile günlük süt arasındaki fark!


Bu aralar çok sıklıkla aldığım sorulardan birini sizinle paylaşmak istedim. Her şeyden önce sütü asla çiğ olarak tüketmemeliyiz. Sokak sütleri veya varsa bizim kendi hayvanımızdan sağdığımız sütler insan sağlığına çok ciddi zararlar verebilecek mikroorganizmalar içerebilirler. Hele ki sağım, saklama ve satış koşulları sağlığa ve standartlara uygun değilse durum daha da vahimdir.

Günlük sütler, çiğ sütün doğal ve biyolojik özelliklerine zarar vermeden 63 °C de 30 dakika veya 72 °C de 15 saniye ısıl işleme tabi tutulup ardından aniden soğutularak üretilirler. Bu işleme “pastörizasyon” denilir ve amacı patojenik bakterileri öldürmek veya etkisiz hale getirmektir. Pastörizasyon ile sütteki toplam canlı bakteri sayısı önemli ölçüde azalmakta ancak, sıfırlanmamaktadır. Ayrıca bu işlem sırasında mikroorganizmaların bir kısmı yaralanmakta ve uygun ortam oluştuğunda kendilerini yenileyerek üremeye devam etmektedirler. Bu nedenlerden ötürü sütün depolanması sırasında “microbial üreme” görülebilir. Uygun depolama koşullarında saklandığında günlük sütün (pastörize sütün) ömrü birkaç gün ile sınırlıdır. Her bakterinin üreme koşulları diğerinden farklıdır, ancak çoğu bakteri buzdolabı sıcaklığı olan 5 °C de üreyemez. Bu nedenle pastörize sütleri açılmadan önce de, sonrasında da buzdolabında saklamalıyız.

Uzun ömürlü sütlerin üretiminde değişik teknikler kullanılır. En yaygın olan UHT (ultra yüksek sıcaklık) yöntemde süt, en az 135 oC’de 1 saniye, sürekli akış altında ısıl işleme tabi tutulur. Bir diğer yöntem de ise süt en az 115 oC’de 13 dakika veya 121 oC’de 3 dakika gibi uygun zaman sıcaklık kombinasyonunda, ısıl işleme maruz bırakılır. Süt ısıl işlemin hemen ardından ani soğutmaya tabi tutulur. Her iki yöntemin de hedefi sütün içindeki bütün mikroorganizmaları ve sporlarını yok etmektir. Bir başka deyişle “steril” bir ürün elde etmektir. Bu sütler aseptik şartlarda doldurulan karton kutularda piyasaya sunulurlar. Bu tekniklerle üretilen ürünlerin raf ömrü uzun olur. Mikrobiyolojik açıdan bir risk taşımazlar ve açılmadıkları taktirde son kullanma tarihine kadar oda sıcaklığında saklanabilirler. Bu ürünler çevreden gelebilecek mikroorganizmaların etkisiyle bozulabileceğinden, açıldıktan sonra pastörize sütlerde de olduğu gibi buzdolabında saklanmalıdırlar.
Sütlerin standartları yasalarla belirlenmiştir. Bilimsel gerçekler gözönüne alınarak hazırlanan yasalar çerçevesinde üretim yapıldığı taktirde, her iki teknikle üretilen sütler önemli besin kaynaklarıdır.
http://www.anneoluncaanladim.com/yazarlar/17/sibel-ozilgen/844/uzun-omurlu-sut-ile-gunluk-sut-arasindaki-fark

İLK GÜNLERDE EMZİRMEDE DİKKAT EDİLECEKLER:

*Bebeğinizin hep yanınızda tutarsanız, onun işaretlerini daha çabuk öğrenirsiniz.
*Bebeğiniz ne kadar sık sizi emmek isterse , o kadar sık emzirmelisiniz.
*Meme veririken şu kural geçerli: dokundurmak,beklemek, yanaştırmak.
*Emzirirken çouğunuzu vücudunuza yakın tutun ve göğsünüzü iyi kavramış olduğuna dikkat edin.
*Emzirme sırasında taraf değiştirin, ama bunu ancak,bebek bir göğüste 15-20 dakika emdikten sonra yapın.
*Değişik emzirme pozisyonlarına bakın.
*Bebeğinize yanlızca meme verin ve emzik , biberon ve göğüs koruyucuları kullanmaktan kaçının,böylece bebeğiniz göğüsteki emme davranışının bozulmasının önüne geçersiniz.
*Bol vücut teması  yoluyla emzirmeyi ve bağlanma sürecini destekleyebilirsiniz.
*Meme uçlarınızın havayla bolca temas etmesine izin verin.
*bebeğinizi ik günlerde günde bir kere tartsanız da daha sonraları hafta da bir kere tartmanız yeterli olacaktır.

GEBELİKTE EMZİRME HAZIRLIĞI

Göğüs ve mem uçlarının emzirmeye dışaru-ıdan bir hazırlığa ihtiyacı yoktur. Meme uçlarında yara oluşmasını önüne geçmek açısınmdan, daha sonrasında doğru emzirme tekniği çok önemlidir.

Teninizin hava ile temas etmesi göğsünüze iyi gelir.Göğüslerinizi sadece su ile yıkmalısınız, sabun ya da krem benzer maddeler kullanmaktan kaçınmalısınız. Krem sürmeyi seviyorsanız, meme ucu ve çevresini krem sürülebn bölgelerden hariç tutun.Bir sütyen takıp takmayacağınıza kendiniz karar vermelisiniz. Ancak takacaksanız tam oturmalıdır.


Emzirme doğal bir olaydır. Ancak bazı küçük etkiler onu sekteye uğratabilir.Bu yüzden, doğum yapacağınız yeri seçerken , doğum ile ilgili ölçütlerin yanı sıra , sonrasında emzirmeye başlangıçta en iyi şekilde desteklenip desteklenmeyeceğini de dikkate almalısınız.Emzirme konusunda iyi uygulamalara sahip hastane ve doğum evlerine, UNICEF ve WHO tarafından ''bebek dostu''unvanı verilir.Bu unvana sahip olan hastaneler emzirmede 10 adıma uymayı tahahüt ederler:

1-Anneler daha gebeliten itibaren emzirmeye hazırlanır.

2-Yenidoğan doğumdan hemen sonra annenin karnı üstüne yatırırlı ve oradan rahatsız edilmeden en az 1-2 saaat kalabilmelidri.Bu süre içinde emzirebilmelidir.

3-Rooming-in ( aynı odada kalma)sistemi garanti edilir,yani anne ile çocuk günün 24 saati birlikte kalabilmeli.

4-Çay, su ya da suni besinler bebeğe rutin de verilmez.

5-Mümkün oldukça biberon ve emzik kullanılmaz. Anne sütü eşdeğeri ürünlerin reklamına izin verilmez.

6-Emzirme çocuğun rutine göre ayarlanmalıdır.

7-Anneye bir süreliğine çocuktan ayrılacak olursa, anne sütünü nasıl pompalaya nasıl başlayacağaı gösterilir.

8-Ana babaya, hastaneden çıktıktan sonra da emzirmeyle ilgili sorunlarda ya da ortaya çıkan problemlerde nereye başvurabilecekleri hakkında bilgi verilmelidir.

9-Anne ve çocuğun bakımında görev alan tüm personele emzirmeyi teşvik etme konusunda yazılı yönerge verilir.

10-Personel, bu yönergeleri uygulayabilmek

18 Kasım 2011 Cuma

EMZİRMENİN 4 ALTIN KURALI

1-BEBEĞE MEMEYİ DOĞRU VERMEK:.Meme ucu sadec memeyi tutmaya yarayan bir kısmıdır.Süt kanalları meme başının etrafındaki koyu renkli yuvarlak kısmındadır.Bebek meme başıyla başıyla birlikte bu koyu renkli kısmın büyük bçlümünü ağzına almalıdır.
2-BOL SIVI ALMAK: Anne sütününü yaklaşık % 872si sudan ibarettir.Süt yapımı, idrar yapıumı annenin vücut sıvısıyla yakından ilişkilidir.
3-SIK EMZİRMEK: Her emzirmede süt yapımı hormonu prolaktin salınacağından , ne kadar sık emzirirlirse hormon düzeyi de o kadar fazla olacaktır.
4-BEBEĞİN OLABİLDİĞİNCE ANNESİNİN YANINDA KALMASI ( ROOMİNG İN): Anne bebeğini gördükçe ''artık emzirmem gereken bir bebeğim var'' diyecek, bu da  süt yapımını arttıracaktır.

16 Kasım 2011 Çarşamba

EYVAH, ÇOCUĞUM HALEN KONUŞMUYOR:((

Çocuğa bu dönemde mümkün olduğu kadar şefkat, ilgi anlayış göstermeye çalışmak gerekir.



Anne baba çok bunalmasına rağmen sıkıntısını başka bir şekilde boşaltmanın yollarını aramalıdır. Çocuk zaten ne olduğunu bile anlayamadığı bir bunalım yaşar konuşamadığı için, çocuğa kızarak masum yüreğini ve zihnini iyice karanlığa sürüklememelidir. Zaten çocuğa kızmak çocuğun konuşmasını daha da geciktirir. Halbuki çocuğun konuşması için mutlu olması gerekir.



Evet, aklınızda tutmanız gereken en önemli şey şu ki, çocuğun konuşması için mutlu olması gerekir.. Konuşmayı ve anlatmayı isteyeceği çok sevdiği şeyler yapıp, ardından da yaptığı şeyi kelimelerle ifade etmek İSTEMESİ gerekiyor. Bunu desteklemeye çalışın.



Aşağıya çocuğunuzun konuşmasını hızlandırmak için yapabileceğiniz aklımagelen alıştırmaları yazıyorum:



1- Etrafınızdaki nesnelerin isimlerini sürekli tekrar edin, bak kitap, bak ışık gibi. Ya da "bu ne" diye sorarak da tekrar edebilirsiniz" Bu ne, sandalye; bu ne, kaşık; aa bu ne, böcek. Gibi. Ses tonunuz canlı ve çocuğun merakını davet eder şekilde olmalı.



2- Nerede? -Burada soru cevap ikilisini çocuğa öğretebilirsiniz. Baba nerdeeeee, diye sorup babayı bulup baba buradaaa diye bağırabilirsiniz. Nerde diye sormayı ve sizin nerede sorularınıza burada diye cevap vermeyi bu şekilde öğrenir.



3- Çocuğun cümle kurması için fiiller üzerinde çokça durmaya çalışın. Açtı, kapattı, yattı, kalktı, yedi, bitti, gitti, geldi, düştü, döndü, oynadı, uyudu, uyandı gibi basit fiilleri sürekli tekrar edin.



4- Eğer fiilleri söylüyor ise, cümle kurması için basit cümleler kurun. Ben geldim, baba gitti, kuş uçtu, araba durdu, çocuk koştu, kaşık düştü vb. Çocuklar konuşmayı en başta di"li geçmiş zamanla öğreniyorlar. Sadece özne ve yüklemden oluşan bu cümleleri çocuğun ilgi alanı olan konularda ve çocuğun aklında kalacak coşkulu bir tonlama ve genelde aynı melodi ile söyleyin. Ve çok tekrar edin, birlikte gördüğünüz her olayı çocuğa rapor edin.



5- Çocuk özne ve yüklemden oluşan cümleleri öğrenip kolayca tekrar etmeye başlarsa konuşmaya başlamış demektir. Bu cümlelere nesneleri de istediğiniz gibi ekleyebilirsiniz:



Ben eve geldim, baba işe gitti, kaşık yere düştü, biz çarşıya gittik vb.



6- Yaşadığınız olayları da üzerinden zaman geçse de tekrar edin. Oğlum biz bugün nereye gittik diye sorun, çocuk cevap vermeyecekse bile cevap verebileceği kadar bir süre bekleyin. Sonra siz söyleyin; "çarşıya gittik". "Çarşıda ne yaptık?" (Aynı şekilde cevap bekleyin) Sonra cevaplayın, "Oğluma pantolon aldık." Başka ne yaptık" (Aynı şekilde cevap bekleyin) "Dondurma yedik" gibi.. Akşam eve gelen babaya misafire bir başkasına aynı şeyleri çocukla beraber tekrar edebilirsiniz: "Oğlum gel anlatalım babaya" "Biz bugün nereye gittik biliyor musun babası"" "Çarşıya""Çarşıda ne yaptık?""Başka ne yaptık"



7- Kendini ifade etmesi için yardımcı olmalısınız. Çocuğu herhangi bir şey için "gel, gel" diye yanınıza çağırdığınızda "hadi şimdi geldimmm de oğlum" diyebilirsiniz. "Buraya otur" dediğinizde çocuk oturunca; "oturdummm de hadi oturdummmm de oğlum" diyebilirsiniz. Çok tekrar gerekli.



8- Basit sorulara cevap vermesi için, - mi -mı ekli sorulara cevap vermeyi öğretebilirsiniz. Çocuğa sadece sorunuzun fiil kısmını tekrar ederek cevaplayabileceği sorular sorun.



"bak kuş, gördün mü" "gördüm de oğlum, gördümmm de" deyin. Çocuğun vereceği cevap: Gördüm

"bu oyuncağı sevdin mi" Çocuğun vereceği cevap: Sevdim

"buraya tekrar gelelim mi"

"bugün parka gidelim mi" gibi



9- Yaşına uygun resimli kitaplar alıp oradaki nesneleri elinizle göstererek tekrar edin, resimdeki basit olayları tekrar edin.



Çocuğun geç konuşmasının en önemli nedeni uyaran azlığıdır. Yani çocuğun konuşmayı öğrenebileceği kadar kendisiyle konuşulmaması diyebiliriz. Uyaran azlığının da pek çok sebebi olabilir. Kimi anne baba az konuşur. Benim eşim çok hızlı konuşur ne dediği anlaşılmaz, ben net konuşurum ama dilbilgisi olarak çok karışık konuşurum. Oğlumun geç konuşmasının bizim bu özelliklerimize bağlı olduğunu da düşünüyorum.



Sözün özü, çocukla net basit cümleler kurarak, çoşkuyla ve istekle sürekli konuşmak gerekir. Yukarıda aklıma gelen alıştırmaları da yazdım, zenginleştirmek mümkün. Kendi günlük gidişatınıza göre yaşayışınız ve olayları anlamlandırmanıza göre kendi alıştırmalarınızı keşf edin.



Ayrıca bu çocuk konuşamıyor, neden hala konuşmuyor gibi olumsuz değerlendirmeleri ne siz çocuğun yanında konuşun ne de başkasını konuşturun. Bunlar çocuğu kötü etkiler.

KAYNAK:http://www.annenotlari.com/oku/6869/rss    TEŞEKKÜRLER..

Altuğ halen tek tek kelime söylediği için yuklarıdaki yazı beni çok rahatlattı ve rehber olacak. O nedenle kendi bloğumda sizlerle de paylaşmak istedim...