inek sütü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
inek sütü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mart 2013 Çarşamba

BEBEK MAMALARI MASUM DEĞİL!



Beyin gelişiminden, bağışıklık sisteminin güçlenmesine kadar pek çok faydası olan anne sütünün yetmediği noktalarda, annelerin imdadına koşan bebek mamaları sanıldığı kadar masum değil.  Çocuk Doktoru ve Alerji Uzmanı olan Prof. Dr. Yonca Tabak; inek sütü proteinin çocuklarda çok sık alerji geliştirdiğini belirterek, anne sütü yetmediği durumlarda tercih edilen bebek mamalarının büyük bölümünün içeriğinde de inek sütü olduğuna dikkat çekiyor.
Genel ortalamalara göre bebeklerin anne sütü ile besleme süresi doğumdan itibaren 4 ay sürüyor. Bu süre içinde bazen sütün yetmemesi bazen de bebeğin doymadığı endişesi, anneleri bebek mamalarına yönlendiriyor Anne sütüne adapte edilmiş bu mamaların büyük bir bölümü aslında, çocukların çok kolay alerji geliştirdiği, inek sütünden imal ediliyor.
İnek Sütü Proteini Alerjiye Neden Olur
Prof. Dr. Yonca Tabak; inek sütü, içerdiği protein çeşidi nedeniyle çocuklarda çok sık alerji gelişmesine neden olan bir gıdadır diyor. Tabak, bu durumun çocuklarda yansımasının ise alerjik egzama ve sindirim sistemi problemleri olduğunu belirtiyor.
Yonca Tabak, alerjik egzamanın bebeklerde cilt kuruluğu, yanaklarda pütürleşme ve bazen yaralara varan döküntüye neden olabileceğine dikkat çekiyor. Alerjik egzamanın bebeklerde ciddi anlamda kaşıntı yapabileceğini söyleyen Tabak, sözlerine bebeklerde kaşıntının neden olacağı stresin huzursuzluk ve gece uykusunda sorunlara yol açabileceğini vurgulayarak devam ediyor: “İnek sütüne karşı gelişen bu alerji, bazı çocuklarda ise sindirim sistemini tutarak; kusma, ishal hatta gizli reflüye neden olabilir. Gizli reflü olan çocuklarda tekrarlayan bronşitler, ses kısıklığı gibi şikâyetler ile kendini gösterebilir. Bu durumun ileride astıma çevirme riski vardır. “ diyor.
Anne Sütünün İkamesi Yok
Yonca Tabak, bebek için en ideal besinin anne sütü olduğunu söyleyerek, anne sütü aldığı dönemde bebeklere, mümkün olduğunca inek sütünden yapılmış mama verilmemesi gerektiğinin altını çiziyor.
 Tabak, anne veya babada alerjik hastalık hikâyesi varsa, çocuğunda potansiyel olarak alerjik olabileceğini belirterek,  anne sütü verilirken annenin beslenme düzeninden de inek sütünün çıkarılmasını öneren çalışmalar olduğunu ifade ediyor.
Keçi Sütü ve Soya Sütü Alternatif Değil
Prof. Dr. Yonca Tabak alternatif olarak önerilen sütlere de değinerek, “Keçi sütü veya soya sütü inek sütüne benzer sütlerdir. Bunlar inek sütü alerjisinde alternatif olarak kullanılamazlar.” diyor. Tabak; anne sütünün yetmediği ve bebek maması takviyesinin zorunlu olduğu alerjik çocuklarda,  ailelere; süt proteini içermeyen özel mamaları tercih etmelerini öneriyor.

21 Kasım 2011 Pazartesi

ALTUĞ ARTIK İNEK SÜTÜ İÇİYOR!!

Altuğ, yaklaşık 10 gündür inek sütü içiyor. Şimdiye kadar devam süt veriyordum. Ama artık22 aylık ..O nedenle de inek sütüne başladım. Fakat inek sütüne başlayınca da pastörize mi UHT mi yoksa çiğ süt mü diye birkaç alternatifin içinden hangisi diye düşünmeye başladım. Anne olunca anladım adlı site de bulduğum yazıyı sizlerle de paylaşıyorum.
Sonunda en son verdiğim karar günlük süt oldu. Çiğ süt tercihim aslında . Ama güvenirlilik, kafamı karıştırıyor. O nedenle Sütaş veya Sek marka günlük süt veriyorum, Altuğ paşaya...


Uzun ömürlü süt ile günlük süt arasındaki fark!


Bu aralar çok sıklıkla aldığım sorulardan birini sizinle paylaşmak istedim. Her şeyden önce sütü asla çiğ olarak tüketmemeliyiz. Sokak sütleri veya varsa bizim kendi hayvanımızdan sağdığımız sütler insan sağlığına çok ciddi zararlar verebilecek mikroorganizmalar içerebilirler. Hele ki sağım, saklama ve satış koşulları sağlığa ve standartlara uygun değilse durum daha da vahimdir.

Günlük sütler, çiğ sütün doğal ve biyolojik özelliklerine zarar vermeden 63 °C de 30 dakika veya 72 °C de 15 saniye ısıl işleme tabi tutulup ardından aniden soğutularak üretilirler. Bu işleme “pastörizasyon” denilir ve amacı patojenik bakterileri öldürmek veya etkisiz hale getirmektir. Pastörizasyon ile sütteki toplam canlı bakteri sayısı önemli ölçüde azalmakta ancak, sıfırlanmamaktadır. Ayrıca bu işlem sırasında mikroorganizmaların bir kısmı yaralanmakta ve uygun ortam oluştuğunda kendilerini yenileyerek üremeye devam etmektedirler. Bu nedenlerden ötürü sütün depolanması sırasında “microbial üreme” görülebilir. Uygun depolama koşullarında saklandığında günlük sütün (pastörize sütün) ömrü birkaç gün ile sınırlıdır. Her bakterinin üreme koşulları diğerinden farklıdır, ancak çoğu bakteri buzdolabı sıcaklığı olan 5 °C de üreyemez. Bu nedenle pastörize sütleri açılmadan önce de, sonrasında da buzdolabında saklamalıyız.

Uzun ömürlü sütlerin üretiminde değişik teknikler kullanılır. En yaygın olan UHT (ultra yüksek sıcaklık) yöntemde süt, en az 135 oC’de 1 saniye, sürekli akış altında ısıl işleme tabi tutulur. Bir diğer yöntem de ise süt en az 115 oC’de 13 dakika veya 121 oC’de 3 dakika gibi uygun zaman sıcaklık kombinasyonunda, ısıl işleme maruz bırakılır. Süt ısıl işlemin hemen ardından ani soğutmaya tabi tutulur. Her iki yöntemin de hedefi sütün içindeki bütün mikroorganizmaları ve sporlarını yok etmektir. Bir başka deyişle “steril” bir ürün elde etmektir. Bu sütler aseptik şartlarda doldurulan karton kutularda piyasaya sunulurlar. Bu tekniklerle üretilen ürünlerin raf ömrü uzun olur. Mikrobiyolojik açıdan bir risk taşımazlar ve açılmadıkları taktirde son kullanma tarihine kadar oda sıcaklığında saklanabilirler. Bu ürünler çevreden gelebilecek mikroorganizmaların etkisiyle bozulabileceğinden, açıldıktan sonra pastörize sütlerde de olduğu gibi buzdolabında saklanmalıdırlar.
Sütlerin standartları yasalarla belirlenmiştir. Bilimsel gerçekler gözönüne alınarak hazırlanan yasalar çerçevesinde üretim yapıldığı taktirde, her iki teknikle üretilen sütler önemli besin kaynaklarıdır.
http://www.anneoluncaanladim.com/yazarlar/17/sibel-ozilgen/844/uzun-omurlu-sut-ile-gunluk-sut-arasindaki-fark