5 Temmuz 2010 Pazartesi

YENİ BİR SİTE....http://www.leileo.com

LeiLeo Mom


Doğal ve sağlıklı bambu kumaşından hamile ve emzirme kıyafet ve aksesuarları

LeiLeo Mom koleksiyonunda kullanılan bambu kumaşı, antibakteriyel ve antialerjiktir, vücut ısısını dengeler ve çok yumuşaktır. Giysilerin gizli açılma yerleri sayesinde bebeğinizi istediğiniz yerde özgürce emzirebilirsiniz!

LeiiLeo Baby

%100 Organik bebek kıyafet ve aksesuarları

Artık dünyada tüm annelerin tercihi haline gelen organik bebek giysileri hiçbir kimyasal madde ve boya içermez. Bebeklerin tenine çok doğal ve sağlıklı bir kumaş değer. LeiLeo organik bebek ürünleri Ege Bölgesi pamuğundan üretilmektedir ve Global Organik Tekstil Standartları Sertifikasına sahiptir.
 
Çok güzel birsite.. Ürünlerin organik olması da hem anneler için hem de bebeklerimiz için çok iyi.
http://www.leileo.com/

ÇOCUĞUNUZ VE SİZİN İÇİN YEŞİL BİR YAŞAMA “MERHABA”…

Greengoods, doğaya katkı sağlayan ürünler sayesinde çocuklarının temiz ve daha yeşil bir dünyadaki geleceğine önem veren aileler için web sitesini açtı.Bu site tüm anne ve babalar için çocuklarına en mükemmel hediyenin,onlara güzel,temiz ve yeşil bir dünyadaki gelecek bırakmanın farkındalığı ile var olmayı amaç ediniyor.
Tüm ürünlerin çevre dostu,geri dönüşümlü,non-toksik,el yapımı,organik ve doğal olarak etiketlendirildiği , özellikle annelerin sitede yer alan tüm ürünleri gönül rahatlığıyla bebeklerine ve çocuklarına alabilecekleri bir çerçevede biçimlendirilen site, anne adaylarını da unutmadı .Türkiye ‘de ilk kez anne adayları, yaklaşan doğumları ile birlikte yapmak isteyecekleri “babyshower” partisi için tamamen yeşil ürünlerden oluşan bir alışveriş listesini partiye katılacak arkadaşlarına ulaştırabiliyor ve hediye seçimlerini yeni doğacak bebeği için tamamen yeşil ürünlerden yapabiliyor.


“Yeşil” bir alışveriş nasıl olabilir?…



Üzerinde 140 kg taşıyabilen eko-karton masa ve sandalyeler,çocuğunuz için plastik bebek evlerine alternatif olabilecek tamamen ekolojik kartondan bebek evleri, oyuncak bebek beşikleri,hem tabure hem saklama kutusu hem de birer oyuncak olabilen de-monte kutular,anneler için tyvek malzemeden yapılmış çantalar yeşil yaşama hepimiz adına ama en çok bebeklerimiz ve çocuklarımız adına açılacak ufacık birer pencere olabilir.Bambu ve pirinç kabuklarından üretilmiş,özel tasarımı ve ekolojik yapısı ile dünyada pek çok ödül almış bir lazımlık sizi şaşırtırken, eko-karton esaslı nontoksik tamamen geri dönüşümlü sıkıştırılmış kartondan elde edilmiş 40 kg taşıyabilen bir beşik bebeğinizin ilk aylarında hafifliği, demonte oluşu,sallanabilme özelliği ile annelere bebek bakımına dair bambaşka bir yeşil anlayışın kapısını aralayabilir.



Bunların dışında sertifikalandırılmış ormanlardan elde edilmiş el yapımı tahta oyuncaklar,organik sertifikalı sosyal sorumluluk projesi kapsamında üretilmiş yumuşak oyuncaklar,anne ve babalar için doğal kozmetikler,ekolojik genel temizlik malzemeleri kısacası tüm evimizde yeşil rüzgarlar estirecek ürünleri edinmek, yeşil yaşam hakkında bilgi sahibi olmak ve “Acaba kullandığımız ürünlerin içinde ne vardı?” sorusunu sormamak için…

http://www.greengoods.com.tr/

30 Haziran 2010 Çarşamba

yeni bir blog...

YENİ BİR BLOG: http://tupbebekgebelikdogum.blogspot.com/

Bu blogda tüp bebek, gebelik ve doğum ile ilgili her türlü bilgi bulunuyor. Bunun yanı sıra hazırlayan Prof. Dr. Bülent Baysal  'a direkt soru sorabiliyorsunuz.

25 Haziran 2010 Cuma

DOĞUMA HAZIRLIK KURSU

Bebek bekliyorsunuz,sizi kutluyoruz.....

Keyifli ve heyecanlı bir dönemin başındasınız!!!!!!Mutlaka merak ettiğiniz ve endişelendiğiniz çok şey var. Biz bunların cevabını bulmanızda size yardım etmek ,destek olmak istiyoruz....

Bu kurs ile daha bilinçli ve keyifli bir hamilelik dönemi geçirmenize yardımcı olmak, kontrollü ve kolay bir doğum yaşamınıza yardımcı olmak ve güvenli ve sağlıklı bir doğum ve sonrasında bakımnı sağlamak için bu programı hazırladık...
Anneler kadar babalar da bu macerada heyecanlılar..Babaların da heyecanını paylaşmak,eşlerini anlamalarını sağlamak ve annelere destek olmanın yollarını bulmaları konusunda yönlendirmek ve anne-baba adaylarının arasındaki ilişkiyi güçlendirmek başlıca hedeflerimizdir......

Kursumuzun İçeriği:

*Kadının üreme organlarının anatomik yapısı,

*Gebeliğin oluşum hikayesi,

*Bebek oluşurken anne ve bababnın psikolojisi,

*Hamilelik süresince dikkat edilmesi gereken hususlar,

*Hamilelikte beslenme ve günlük yaşam,

*Hamilelikte cinsel yaşam,

*Hafta-hafta hamilelik,

*Anne karnında bebeğin gelişimi,takibi,

*Gebelikte tarama testleri ve amniosentez,

*Babaların doğum planı,

*Doğum öncesi nefes, rahatlama egzersizleri,

*Hamilelik sırasında yoga ve diğer egzersizler,

*Doğum çeşitleri ve doğumun fizyolojisi,

*Doğum sırasındaki anestezi çeşitleri,ağrısız doğum,

*Doğuma hazırlık,

*Loğusalık dönemi,

-fizyoljisi

-psikolojisi

*Doğum sonrası egzersizler,

*Emzirme ve anne sütü,

*Yenidoğan bakımı,

-göbek bakımı

-yenidoğan sarılığı

-bebeğin altının değiştirilmesi

-bebeğin yıkanması

-bebeğin gazının çıkarılması

-bebek için rahatlama masajı

-bebeğin aşıları

-bebeğin uyku düzeni

-bebeklerin tırnaklarının kesilmesi ve bakımı

-bebeğin ağlaması ve onu sakinleştirmenin püf noktaları

*0-6 ay anne –bebek ilişkisinin önemi:Dünya ile ilk ilişki ve bağlanma,

*Çalışan annenin işe dönmesi,



*Doğum sonrasında Anne –bebek grubu –paylaşım toplantısı ( bebekler 8 haftalık olduğu dönem, katılımcılarla ortak karar verilecek.)

18 Haziran 2010 Cuma

OĞLUŞUM 5 AYLIK...

Altuğ 5. ayını doldurdu. Bu ayki muayenesinde 7500gr ve 67 cm... Oğluşum 2350 gr ve 44cm den ne kadar büyümüş...Bu ay ek gıdalara geçecek. Doktorumuz neler yapacağını anlattı. Daha sonra bunları da anlatacağım...



5 aylık bebek;
Neler Yapabilir?


-İnsan sesine tepki verir, konuşana döner. Annesinin sesini duyunca ağlamayı keser.

-İlgilenildiğinde gülümser ve konuşur.

-Pek çok farklı ses çıkarır. Bunların bir kısmı kendine özgü, diğerleri duyduklarını taklittir.

-Gördüğü hareketleri taklit edebilir.

-Elinden oyuncağının alınması veya onu mutsuz eden bir davranışı protesto eder.

-Her şeye dokunmak, tutmak, tatmak ister. Elindeki objeyi diğer eline geçirebilir.

Değişiklikler



-Emekleme benzeri hareketler başlar. Yatağında bir baştan diğer başa gidebilir.

-Yabancılaşma başlar. Ev halkı dışındakilerden ilk gördüğünde korkar.

-Kilo artışı azalır. Bu ayda genellikle doğum kilosunun iki katına ulaşmıştır.





Oyunlar


-Yatağına kırılmayan metal bir ayna koyun, kendini görsün.

-Bebeğinizin çıkardığı sesleri taklit edip onu konuşmaya teşvik edin, kısa cümlecikler ve kelimelerle konuşun. Şarkılar söyleyin.

-Bebeğinizin başka bebeklerle karşılaşmasını sağlayın, birbirlerini inceleyip konuşmalarına izin verin.

-Sık sık kucaklayın, sevginizi gösterin.

-Yatak üstüne takılan müzikli dönenceleri bu ayda kaldırın, Bebeğiniz uzanıp yakalayabilir ve kazalara neden olabilir.

Beslenme

-Anne sütü veya mama vermeye devam edin, Bir yaşından önce inek sütü vermeyin.

-Doktorunuz katı besinlere başlamanızı söylediyse, her besini tek tek ve bir iki kaşıkla başlayın, alıştıkça miktarı arttırın. Doyduğunu belirttiğinde yedirmeyi bırakın, aşırı beslemeyin. Yemek saatlerinin herkes için zevkli bir zaman olmasına gayret edin.





Bakım



-Bebeğiniz ana kucağından kolayca kalkıp yuvarlanabilecek kadar büyüdü, dikkatli olun.

-Evinizi bebek için güvenli hale getirmeye başlayın, kabloları, yuvarlanabilen tabure gibi araçları ortadan kaldırın, masa, sehpa gibi eşyaların sivri köşeli olmamasına dikkat edin.

SENCER ALTUĞ' YU MİMLEMİŞ:)))

NASIL GİYDİRİYORUZ?

Altuğ spor giyinmeyi seviyor. Kışın ufak olduğundan tulum tercih ediyordu. Kendileri prematür olduğıundan, deli gibi kot pantalon aramıştım. Next 'e bulmuştuk. Şimdi  dışarı da şort ve tshirt, evde kısa kollu şort şeklinde tulum veya sadece body giymeyi seviyor.  Renkli özellikle de kırmızı , oğluşuma çok yakışıyor...Çorap üreticilerine de buradan sesleniyorum: Lütfen erkek çocukları için düz renk kırmızı çorap üretsinler!!!

Marka mı? Pazar mı? Semt butiği mi? Nerelerden alışveriş yapıyorsunuz bebelere?

Altuğcuğuma kıyafetlerini Zara, mothercare, mark spencer, Gap ve tommy hilfiger 'dan alış veriş yapıyoruz. Pazarları dolaşmayı çok severim. Lakinbizim küçük adamın ebadına göre pek bir şey bulamadığımdan henüz pazardan oğluşuma birşey alamadım.

Haftada 3-5 defa makine döndüren çamaşır canavarlarının cicilerini ütülüyor musunuz?

Mutlaka ÜTÜLENİYOR...

Terlik mi sandalet mi?

HENÜZ SADECE SPOR yakkabı kullanıyoruz. sandalet ben sevmediğimden , sanırım oğluma da almam. Gap de parmak arası terlikler gördüm..ilk iş gidip, onlardan Altuğ'a almak , olacak...

Şapka sorun mu? Nasıl çözüyorsunuz?

Altuğ, prematüre doğduğundan tüm şapkalar büyük geliyordu. geçenlerde Zara dan aldığım şapka ile bu sorunumuzu da hallettik. Altuğ takarken de pek bir sorun yapmıyor.

Malum deniz mevsimi açıldı. Mayo kullanıyor musunuz? Öneriler?

Mayo kullanmıyoruz. Huggeisin mayo bezlerini kullanmayı düşünüyoruz. Mayolar da çok güzel.. belki dayanamayıp, alabilirimde:))

Biz de Ayaz bebeği mimleyelim... Bakalım o nereden giyiniyor?

13 Haziran 2010 Pazar

Gonca Şensözen Akşam Gazetesinde...

AKŞAM

CUMARTESI
12 HAZİRAN 2010, CUMARTESİ

Stres çocuk sahibi olmayı engeller mi?


Çocuk sahibi olamama konusunda üzerinde sıkça durulan faktörlerden biri stres. Kısırlık stres yaratıyor, stres kısırlığı tetikliyor ve yine stres kısırlık tedavisinin başarı şansını olumsuz etkiliyor gibi yargılar almış başını gidiyor...

Kısırlık teşhisi almış çiftlerle çalışan klinik psikolog Gonca Şensözen'in bu konudaki önerileriyse çok daha farklı. Sorunu ve stres yükünü kabul edin, eşinizle ekip olduğunuzu unutmayın ve doktorunuzu doğru seçip ona güvenin diyor, Şensözen. İşte, Şensözen'in son araştırmalar ışığında çocuk sahibi olma yolculuğundaki çiftlere önerileri...

Eğer kadının yaşı 35'ten gençse ve çift bir yıldır çocuk yapmayı denediği halde gebelik gerçekleşmemişse, o zaman çiftin gerekli tetkikler için mutlaka bir kadın doğum doktoruna başvurması gerekiyor. 35 yaşın üzerindeki kadınlarda bu süre bir sene değil, 6 ay. Yapılan tetkiklerle kadında, erkekte ya da her ikisinde doğal yolla çocuk sahibi olmanın önündeki engeller araştırılıyor. Bazen sebep tek taraflı (yani sadece erkekte ya da sadece kadında) oluyor. Bazı durumlardaysa engeller hem kadında hem de erkekte bulunuyor. Bunun yanı sıra kısırlık (infertilite) tedavisi gören çiftlerin yaklaşık yüzde 15'inde sebebi bilinmeyen kısırlık söz konusu. Yani yapılan tetkikler ne erkekte ne de kadında bir problem saptıyor ama yine de çift, doğal yolla çocuk sahibi olamıyor. Bu durumda doktor ya önce aşılama yöntemini öneriyor çifte ya da direkt tüp bebek yöntemi öneriliyor.

KISIRLIĞIN PSİKOLOJİK BOYUTLARI VE ÖNERİLER

- Böyle bir tedavi gerektiğini öğrenen çiftlerin ilk tepkisi şok ve inkar oluyor. Daha sonra da 'Neden ben? Neden biz?' soruları yankılanıyor çiftin zihninde. Bu soru, bazı çiftlerde tedaviler boyunca devam ediyor. Çünkü bu sorunun net bir cevabı yok. Cevapsız kaldığı için de daha çok rahatsız ediyor. Bu noktada şunu hatırlamak çok önemli. Çiftlerin yaklaşık yüzde 15'i bu problemi yaşıyor. Çift, bir sorunun ve soruna yönelik tedavinin gerekliliğini ne kadar çabuk kabul ederse, içsel çatışmaları o kadar az oluyor.
-Güven duydukları doktor ya da hastaneyi seçsinler. Tedavi boyunca doktor, çiftin, en yakınındaki kişilerden biri olacak; çiftin herkesle paylaşmadığı bilgilere sahip olacak. Güven ilişkisi kurulmadan bu yakınlık içerisinde rahat etmek mümkün değil.
- Tedaviye kesin karar vermeden önce mutlaka tedaviyle ilgili geniş çaplı bir bilgiye sahip olunmalı. Çiftler hangi aşamalardan geçeceklerini önceden farkında olsunlar.
- Daha önce bu tedaviyi görmüş kişilerle iletişim kurmak ve onların neler yaşadığını duymak çifte ışık tutar. Yine de bunu yaparken, herkesin bu konuyla ilgili kişisel deneyiminin farklı olduğunu unutmamak gerekir. Birine ağır gelmiş olan bir süreç, bir başkasına daha kolay gelebilir. Kişilik yapıları, savunma mekanizmaları, içinde bulunulan şartlar, olayların kişiler tarafından nasıl algılandığını belirler ve herkesin kişiliği ve şartları birbirinden farklı olduğu için kişi sayısı kadar algı vardır.
- Tedaviye başlamadan önce hayatın diğer alanlarındaki yükü sabitlemek ve değişiklikleri ertelemek yerinde olur.
- Tedavi süreci boyunca aile içinde ya da arkadaşlar arasında yaşanan stresli durumlardan uzak durmakta yarar var. Çift, o dönemde kimlerle daha yakın kimlerle daha uzak olacağını kendi arasında konuşup karar verebilir. Moral desteği verebilen ve olumlu kişilerle birlikte olmak, tedavinin yükünü hafifletir.
- Tedaviye başlamadan önce bedene iyi bakmak gerekir. Yoga ve yürüyüş gibi sertlik içermeyen sporlar seçilebilir. Meditasyon ve nefes egzersizlerinin çok önemli bir yeri var. Yeme-içme düzenine de dikkat etmek gerekiyor.
- Tüp bebek merkezinde psikolog ile bir değerlendirme seansı yapmalı; kişisel ya da grup terapisi ihtiyacı olup olmadığını belirlemeli.
- Yaşanan durumu eşlerden birinin değil, çiftin problemi olarak görmeli; tedavi boyunca bir ekip gibi hareket etmeli ve dayanışma içinde olmalı. Doktor kontrollerine mümkün olduğunca çiftin birlikte gitmesi çok önemli. Şunu unutmamak gerekir: Bu durum çiftin problemidir ve hem kadının hem de erkeğin katılımıyla çözüm bulabilir.
- Erkekler, konuyu kadınlar kadar sık ya da kadınlar kadar detaylı konuşmak istemeyebilir. Bu durum erkeklerin daha duyarsız olduğunu göstermez. Kadınların bu duruma hazırlıklı olmalarında fayda vardır.
- Çift daha önce evliliklerinde yaşadığı zorlu dönemleri nasıl atlattığını farketmeli ve işe yarayan stratejileri yeniden yürürlüğe almalıdır.
- Bu tedavi içinde cinsel hayat sekteye uğrayabiliyor ve çiftler nasıl olsa cinsel ilişki yoluyla bebek olmuyor düşüncesiyle cinsellikten uzaklaşabiliyorlar. Oysa cinsellik ilişkiyi canlı tutan ve besleyen bir öğedir. Doktorun cinsel perhiz uyguladığı dönemler dışında cinsel hayatı aktif tutmak, çiftin birbirine olan yakınlığını korur ve tedaviyi destekler.
- Tüp bebek tedavisi gündeme gelmeden önce çift neleri paylaşırdı, nasıl vakit geçirirdi, nelerden zevk alırdı? Bunları hatırlamak ve yaşanan her anı bebeğe yönelik konulardan ibaret kılmamak önemli.
- Belli bir düzeyde kaygı, duymanın normal hatta gerekli olduğunu unutmamak gerekiyor.
- Düşünce ve duygularla yüzleşmek adına arkadaşlardan, aileden ve eşten ayrı kalabilecek vakitler yaratılmalı. Kişinin kendisi ile başbaşa kalması için fırsat yaratması şart.
- Akla takılan soruların listesini yapmak ve kulaktan dolma bilgilere güvenmemek de önemli. Çift aklına takılan soruları mutlaka kendi doktoruna sormalı. Bir hasta için uygun olan tedavi şekli, başka bir hasta için uygun olmayabilir. O yüzden çiftin kendisini, bu tedaviyi alan diğer çiftlerle kıyaslaması doğru olmaz.
-İşlemlerin yapılacağı gün ekstra stres yaşamamak adına, tedavinin ücretini, ödeme şeklini önceden net olarak doktor ya da hastaneyle konuşmak iyi olur. Bazı çiftler, işlem günü hastaneye hazırlıksız geliyor ve bu konuda bir koşuşturmaca içine girmek zorunda kalarak, günün stresini daha fazla yaşıyorlar.

KAYGI BOZUKLUĞU KISIRLIK İLİŞKİSİ

Kısırlığın strese yol açtığı biliniyor ama stresin kısırlığa etkisiyle ilgili farklı görüşler var. Eğer stresi sadece kaygı (endişe) diye tanımlarsak, o zaman kısırlık ve stres arasındaki bağlantı zayıflıyor. Ama stresi kaygı, depresyon ve sosyal izolasyonun birarada yaşanması olarak tanımlarsak, o zaman stresin, doğurganlığı olumsuz yönde etkilediğini söyleyebiliriz.

Yapılan çalışmalar, depresyon öyküsü olan kadınların (depresyon öyküsü olmayan kadınlara kıyasla) 2 kat daha fazla kısırlık sorunu yaşadığını ortaya koyuyor. Başka bir çalışmadaysa, tüp bebek tedavisi öncesinde depresyon yaşayan kadınların yüzde 13'ünün gebe kaldığı görünürken, tedavi öncesinde depresyon yaşamayan kadınların yüzde 29'unun gebe kaldığı görülmüş. Yani depresyonu olan kadınların, olmayan kadınlara kıyasla gebelik şansı daha az.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, kısırlık tedavisi gören kadınların yüzde 11'i major depresyon tanısı alırken, doğal yolla çocuk sahibi olabilen kadınlarda bu oran yüzde 3,6. Başka bir araştırma da yine kısırlık problemi yaşayan ve yaşamayan kadınlar karşılaştırılmış ve araştırmaya katılan kısır kadınların üçte birinde depresyon saptanırken, diğer kadınların sadece yüzde 18'inde depresyon görülmüş.

Bu araştırmaları baz alacak olursak, depresyonun doğurganlık üzerinde negatif etkisi olduğunu ve tüp bebek tedavisini olumsuz yönde etkilediğini söyleyebiliriz. Kısır döngü ortada! Kısırlık sorunu yaşadığınız için depresyona giriyorsunuz ve depresyona girdikçe kısırlık sorununu çözmeniz zorlaşıyor.

TEDAVİNİN SONUCUNU NASIL ETKİLİYOR?

Tedaviye başlayan kadın ne kadar fazla stres altındaysa tedavinin başarı şansı o kadar riske giriyor. Burada biyolojik faktörlerin önemi tabii ki yadsınamaz. Örneğin, doğumdan gelen rahim ya da yumurtalık anomalileri, kadının gebe kalma şansını düşürüyor ve tüp bebek tedavisinin de başarısını etkiliyor. Böyle bir durumda tedavi başarısızlığını sadece strese bağlamak çok akılcı olmaz ama aksaklıkların tedaviyle büyük ölçüde giderildiği durumlarda ya da sebebi bilinmeyen kısırlık yaşanan durumlarda ve aslında tedavinin çok iyi ilerlediği ama gebelikle sonuçlanmayan vakalarda stres faktörüne mutlaka göz atmak gerekiyor. Kısaca, stres tek başına tedaviyi başarısız kılmıyor belki ama başarıyı azaltan faktörlerden biri olarak yer alıyor.

DEPRESYONDAKİ KADININ GEBE KALMA ŞANSI DAHA DÜŞÜK!

Depresyon teşhisi almış bir kadın kendine fiziksel ve duygusal olarak iyi bakamaz. Kendine bakamayan bir kadının bebeğine özenli bir şekilde bakması beklenemez. O yüzden, kısırlığı, depresyondaki kadının doğurganlığının azalarak, bebeğin gelmesini, kadının daha iyi hissettiği bir döneme ertelemesi olarak görebiliriz.

Depresyonun tekbaşına kısırlığa yol açtığını söylemeyiz. Fakat depresyon, doğurganlık ile ilgili zaten var olan bir sorunun (örneğin yumurta kalitesi gibi) daha da çoğalmasına yol açıyor ve tedavi sürecini olumsuz etkiliyor.

Halk arasında çocuk yapmaya uğraşan ama zorlanan çiftlere söylenen klasik sözler var. Örneğin, 'Kafanıza takmazsanız, olur' ya da 'Sadece biraz rahatla, o zaman gebe kalırsın' gibi. Bunlarda doğruluk payı var mı, konusu da en çok kafa karıştıran konulardan biri...

Fakat bu çok sık duyduğumuz sözler aslında 1950-60'lardan kalma. Oysa şimdilerde kısırlık vakalarının çoğunun fizyolojik sebeplerden kaynaklandığını biliyoruz. Kabaca oranlayacak olursak, tüm kısırlık vakalarının yaklaşık yüzde 40'ı kadının üreme sistemindeki, diğer yüzde 40'ı erkeğin üreme sistemindeki anomalilerden ileri geliyor. Geri kalan ilk yüzde 10'u hem kadına, hem erkeğe ait sebepler oluşturuyor. Son yüzde 10'u ise sebebi bilinmeyen kısırlık olarak açıklanıyor. Bu rakamlara baktığımız zaman fizyolojik sebeplerin (üreme sistemindeki anomaliler) ne kadar büyük bir rol oynadığı görülüyor. Dolayısıyla, gebe kalamamayı sadece 'rahat olmamak' ile açıklamak durumu basite indirgemek olur.

Aslında 'kafanıza takmazsanız, olur' cümlesi tüp bebek tedavisi gören kişiler için oldukça suçlayıcı ve kötü hissettiren bir cümle. Çünkü sanki kişi yeterince rahat olmayı başarsa, hemen gebe kalacakmış hissi uyandırıyor ve kişi rahatlayamadığı için gebe kalmadığını düşündükçe hem suçluluk hissediyor hem de stresi artıyor.

http://www.goncasensozen.com/