30 Eylül 2009 Çarşamba

Lansinoh Lanolin


Lansinoh , ağrılı meme ucunun en yaygın sebebi olan emzirme pozisyonu ve kavrama tekniklerinin yanı sıra ağrıyan ve çatlamış meme uçlarının tedavisine yardımcı olmak için özel olarak geliştirilmiş dünyanın en saf lanolinidir.

Lansinoh Lanolin nasıl etki eder?

Lansinoh Lanolin nemle yara tedavisi prensibi ile etki eder. Yapılan çalışmalara göre nemle yara tedavisi ağrılı ve çatlamış meme ucunda rahatlama sağlayarak yara oluşmasını engelleyip iyileşmeyi hızlandırır.

Nemle yara tedavisinin bir diğer faydası da ağrıyı hızla rahatlatıp, bu rahatsızlığı yaşayan anneye acil destek sağlamasıdır.

Geçen pazar günü Annelik Yolunda Hamile kursunda bu kremden numuneler verdik, anne adaylarımıza. Gerçekten çok etkili bir krem.
Bize desteklerinden dolayı da Lansinoh' açok teşekkür ederiz....

29 Eylül 2009 Salı

BAŞARILI BİR EMZİRME İÇİN:


• Anneler, kendilerini psikolojik olarak emzirmeye hazırlamalı, emzirmenin bir sabır işi olduğunu bilmelidir.
• Sütün gelmesini beklemeden, bebek doğar doğmaz ilk yarım saat içerisinde emzirmeye başlanmalıdır. Bu sürede bebeğe kesinlikle şekerli su verilmemelidir.
• Doğumdan itibaren her ağlama ya da süt isteme durumunda, saat sınırlaması olmaksızın bebekler emzirilmelidir. İlk haftalarda 3 saatten fazla uyuyan bebekler, uyandırılarak da olsa, emzirilmelidir.
• Bebeğin memeye doğru şekilde yerleştiğinden emin olmalıdır. Bunun için bebek ağzını tam olarak açmalı ve meme ucu çevresindeki kahve renkli bölgeyi tamamen ağzına almalıdır. Bebeğin çenesi memeye gömük, alt dudak hafif dışa kıvrılmış pozisyonda olmalıdır.
• Emzirmeden önce veya sonra bebeğe mama, şekerli su ve diğer besinleri vermekten kaçınılmalıdır.
• Emzirme döneminde bebeğe biberon verilmemeli ve hatta ilk haftalarda emme şaşkınlığını önlemek için emzik bile kullanılmamalıdır.
• Hamilelik döneminde olduğu gibi anneler kendilerine özen göstermeli, dengeli beslenmeli, günde 2-3 litre sıvı tüketmelidir. Anneler, ayrıca yeterince dinlenmeli, moralini yüksek tutmak için eşinden ve çevresinden yarım almalıdır.

ÇALIŞAN ANNELER DE BEBEKLERİNİ EMZİREBİLİR!
Günümüzde birçok anne, emzirme döneminde çalışma hayatına geri dönmektedir. Amerikan Hastanesi Çocuk Polikliniği’nde yapılan bir araştırma sonucuna göre; annelerin yüzde 59’u, doğumdan ortalama 5 ay sonra çalışmaya başlamaktadır. Çalışan ve çalışmayan annelerin toplam emzirme sürelerine bakıldığında, arada belirgin bir farklılık olmadığı saptanmıştır. Bu sonuç, bilinçli hareket eden annelerin, çalışmaya başladıktan sonra da başarılı şekilde bebeklerini emzirebileceğini göstermektedir.
EMZİREN ANNELERE İŞE BAŞLARKEN ÖNERİLER:
• İyi emen bir makine edinilmelidir.
• Eğer annenin sütü çoksa, işe başlamadan önce günde en az bir kez süt sağılarak, ufak bir depo oluşturmalıdır.
• İşyerinde süt sağmak için uygun bir ortam sağlanmalıdır. Bu konu için gerekli izinler alınmalıdır.
• 3-4 saatte bir sağılan süt, buzdolabında saklanmalı; eve götürülürken, buz kalıpları arasında özel soğutuculu bir çantada taşınmalıdır.
• Elde edilen sütler, saklama poşetleri içinde buzdolabında 24 saat, iki kapılı buzdolabının buzluğunda 3 ay, derin dondurucuda 6 ay saklanabilir. Süt saklama poşeti içinde bulunan sütler, bebeğe verilmeden önce ılık su dolu bir kap içerisinde ısıtılabilir.
• Isıtılan süt; kaşıkla, bu amaçla üretilen küçük plastik kadehlerle bebeğe verilmelidir. Bebek sütü bu şekilde almıyorsa, biberon da kullanılabilir.
• Yakınlık hissi için anneler, bebeğin fotoğrafını veya bir giysisini işyerine götürülebilir.
• Anneler, evden çıkarken ve işten döner dönmez bebeğini emzirmelidir.



****Gerçekten beraber çalıştığımız arkadaşımız Sevdadoğum izninden işe başladığı ilk haftalarda gerçekten çok zorlandı. Süt sağma makinesiyle sütünü sağıyor. İlkzamanlarda cc olarak ne kadar çıktı diye hergün takip ediyordu. İşyerinde bilgisayarının ekran koruyucusuna Durunun resmini ,mouse pedine de kızının resmini bastırdı.İşteyken onun resmini görmek onu gerçekten rahatlattı.Bizim küçük kızımız Sevda şimdi deneyimli bir anne oldu..

27 Eylül 2009 Pazar

HUGGİESE ÇOK TEŞEKKÜRLER!!!



Huggiese numune isteği için yazdığım yazı üstüne bir sürü yenidoğan bezi ve alt açma örtüsü gönderdiler. Bizde Annelik Yolunda Hamile kursumuzda katılımcı anne adaylarına bunlardan hediye verip, uygulamalar da da kullandık. Bu nedenle Huggiese çok teşekkür ederiz..

BUGÜN ANNELİK YOLUNDA HAMİLE KURSUNDA EMZİRME VE BEBEK BAKIMINI ÖĞRENDİK...










26 Eylül 2009 Cumartesi

OĞLUŞUM ALTUĞ'UN İLK KIYAFETİ


KÜÇÜK SÜPERMENİM 17+2 OLDU...BUGÜN PROF.DR. BÜLENT BAYSAL'A MUAYENEYE GİTTİK.BEBİŞİMİZ ERKEK OLDUĞU KESİNLEŞTİ.BEN DE İLK GÖRDÜĞÜM BU BODY'İ ÇOK BEĞENDİĞİM İÇİN ALMADAN DURAMADIM.NASIL, BEĞENDİNİZ Mİ?

25 Eylül 2009 Cuma

Kış Aylarında Hamilelik



Oldukça hassas bir dönem olan hamileliğiniz süresince, gerek yaşantınıza gerekse beslenmenize dikkat ederek, bebeğinize mümkün olan en iyi şekilde bakmaya çalışıyorsunuz. Peki kış aylarında soğuk ve diğer olumsuzluklardan kendinizi ve bebeğinizi nasıl koruyabileceğinizi biliyor musunuz?

Kışın gelmesine bağlı olarak oluşan her türlü riskten sakınmak, sağlıklı bir hamilelik geçirmeniz açısından önemlidir. Bağışıklık sisteminizin kuvvetli olması ve bebeğinize etki edebilecek durumlardan korunmak için özellikle beslenme, hijyen, kışlık giyim ve ilaç kullanımı gibi konularda titiz davranmanız gerekiyor.

Nelere Dikkat Etmeliyim?


•Hamilelikte beslenmenize her zamankinden çok özen göstermeniz gerekir. Metabolizmanızı hastalıklara dirençli hale getirmenin en etkili yollarından biri “yeterli ve dengeli” beslenmedir. Gün içinde her besin grubundan yeterli miktarda almanız ve ihtiyacınız olan protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineralleri besinlerden sağlamanız gerekir. Kış aylarında, bağışıklık sistemini destekleyen A ve C vitaminlerini turunçgiller, havuç, brokoli, kabak, yeşil biber, karnabahar, yeşillikler vb. sebze ve meyvelerden sağlayabilirsiniz. Taze sıkılmış meyve suları tüketebilirsiniz. Hamilelikte beslenme için tıklayın.
•Kış aylarında çoğunlukla evlerde ya da kapalı yerlerde vakit geçirildiğinden, hamilelerin en çok dikkat etmesi gereken konulardan biri, sağlıklı havalandırma olmalıdır. Yetersiz havalandırma hem bulaşıcı hastalıkların daha kolay yayılmasına sebep olur, hem de hava kirliliği faktörüyle bebeğinize zarar verebilir.
•Evde ısınmak için kullanılan kömür, odun vs. gibi yakıtlar, evdeki havanın da kirlenmesine sebep olur. Ayrıca temizlik için kullanılan kimyasallar, merkezi ısıtma-soğutma sistemleri ve nemli mobilyalar da bu kirliliği tetikler. Pencereleri ve kapıları açarak evdeki havalandırmayı sağlayabilir, mutfak ve banyodaki havalandırma fanlarından yararlanabilir ve hava temizleyici cihazlardan edinebilirsiniz.
Kış aylarında yalnızca evlerin içi değil, büyük şehirlerde sokaktaki hava da oldukça kirlidir. Yoğun hava kirliliği yaşanan bir şehirde yaşıyorsanız, kışın bu havada bulunan toksik maddeleri teneffüz etmeniz, özellikle bebeğinizin organlarının oluştuğu ilk üç aylık dönemde, bebeğinize zarar verebilir. Şehirdeki hava kirliğinin arttığı dönemlerde fazla dışarı çıkmayarak ve şehir şebeke suyunu içmek ve yemek yapmak amaçlı kullanmayarak, önlem alabilirsiniz.
•Hamile kaldığınızı öğrendiğiniz an sigarayı bırakmış olsanız dahi, “pasif sigara içiciliği” bebeğinizde rahim içi gelişme geriliği, düşük doğum ağırlığı, öğrenme ve davranış bozuklukları ve bazı çocukluk çağı kanser riskilerini arttırır. Evinizin hiç bir yerinde sigara içilmesine izin vermemeli ve sigara kullanılan, havalandırmasız cafe, restaurant gibi mekanlardan uzak kalmalısınız.
•Hamileliğiniz süresince cildiniz daha hassas olacak ve daha çok bakıma ihtiyaç duyacak. Özellikle soğuk havalarda cildiniz kuruyup çatlayabilir ve çatlaklar da enfeksiyon riskini arttırır.Bu nedenle el ve yüz yıkamada soğuk su yerine ılık su kullanmalısınız.
•Soğuk algınlığı ya da gribe yakalanmamak için, salgın dönemlerinde kapalı -kalabalık mekanlarda uzun süre kalmamalı ve ellerinizi sık sık yıkamalısınız. •Kışın hamile giyiminde tek parça kalın kıyafetler yerine, kat kat, rahatsızlık vermeyecek yumuşak kıyafetler giyilmesi önerilir. Polyester ve sentetik kumaşlar yerine pamuklu kumaşları tercih etmeli ve aşırı terlemekten de kaçınmalısınız. Kıyafetlerinizde siyah yerine çeşitli renkleri tercih etmeniz ise, hem hamile güzelliğinizi sergilemenize olanak verir, hem de canlı renkler enerjileriyle, stresten ve karamsarlıktan uzaklaşmanıza yardımcı olur.
kaynak:www.milupa.com
HAMİLE ARKADAŞLAR MİLUPA ANNEBEBEK KULUBUNE MUTLAKA UYE OLUN!!SİTESİ ÇOK YARARLI....

24 Eylül 2009 Perşembe

Yenidoğanın merak edilen 15 özelliği


Yeni anne mi oldunuz? Bebeğinizdeki tepkilerin neden kaynakladığını mı merak ediyorsunuz? Ya da vücudundaki hangi değişiklerin ne zaman olacağını mı? Bunlardan daha fazlasını merak ediyorsanız, sizler için hazırladığımız yeni doğan bebeğinizle ilgili merak ettikleriniz:

1-Bebeğimdeki kırmızı döküntüler normal mi?
Evet, hayatın ilk günlerinde birçok bebeğin gövdesinde ve yüzünde kızarık alanlar ve bunların üzerinde hafif sarımsı renkte sivilceye benzeyen deri döküntüleri olur. Tamamen fizyolojik olan bu döküntülere "Toksik eritem" adı verilir. Buradaki "Toksik" sözcüğünden korkmayın. Tamamen sağlıklı bebeklerde görülen ve kendiliğinden, bir kaç gün içinde düzelen bir döküntüdür.

2-Bebeğimin göğüslerindeki şişlikler normal mi?
Evet, özellikle anne karnında normalden uzun süre kalan bebeklerde meme dokusunun çok irileşmiş olduğu görülür. Hatta eğer biraz sıkılırsa meme ucundan süt bile gelebilir. (ama siz sıkmayın) Halk arasında buna "Cadı sütü" diyenler vardır. Bu normal bir durum olup, kendiliğinden düzelir.

3- Bebeğimin sırtında ve kalçasındaki morluklar normal mi?

Evet, özellikle bebeğinizin poposunda, kuyruk sokumunda ve bel bölgesinde mor renk değişiklikleri de normal cilt bulgularıdır. Bunlara "Mongol lekesi" adı verilir. "Mongol" sözcüğü de sizi korkutmasın, tamamen normal bir bulgudur. Nadiren karında, kol ve bacaklarda da olabilir. Bebek 1 yaşına geldiğinde çoğu kaybolur.

4-Bebeğimin sık sık irkilmesi normal mi?
Evet, şimdi kendinizi düşünün, kanepede uzanmış şekerleme yapıyorsunuz. Tam içiniz geçmişken birden bacağınızda ya da kolunuzda bir irkilme ya da sıçrama olur, televizyonun kumandası ya da okuduğunuz gazete elinizden yere düşer. İşte bu duruma "Uyku miyoklonisi" deniyor. Beynin uykuya geçtiği sırada vücut üzerindeki kontrolün kalkmasıyla oluşan fizyolojik bir durum… Bebeklerde ise zaten beyin vücut hareketleri üzerinde çok etkili olmadığı için uyku miyoklonisi sık olur. Hatta uyku sırasında ani bir sıçrama ile bebek ağlamaya başlar. Bazı anneler çok endişelenirler ama gayet normal bir durumdur.


5-Bebeğimin doyduğunu nasıl anlarım?
Bunun net bir ölçüsü yoktur. Bebeğiniz kendi dilinde emme tarzını ve gücünü değiştirerek "Ben doydum" mesajını size verir. Bebeğinizin beslenmesini saate bakarak düzenlemeye çalışmanız, beslenme sorunlarıyla karşılaşmanıza sebep olur. Annelik içgüdülerinize güvenin, bebeğinizi "acıkınca" besleyin, emzirme süreniz de "doyana kadar" olsun. Kendinizi ve bebeğinizi ille de bir düzene uymaya zorunlu hissetmeyin, rahat ve biraz da gamsız olun. Göreceksiniz ki "bebekçe" dilini çözecek ve bebeğinizle gayet rahat konuşuyor olacaksınız. Ama bebeğiniz prematüre doğmuşsa ya da herhangi bir sağlık sorunu varsa doktorunuzla bu konuyu konuşmanız ve beslenme düzenini birlikte belirlemeniz gerekir.

6-Kafası vücuduna göre büyük olur mu?
Anne karnındayken beyin büyümesi gövdeye göre çok daha hızlıdır, doğumdan sonra yavaşlar. Yani yeni doğanlarda beyin büyümesinin büyük kısmı tamamlanmıştır. Sağlıklı bebeklerde tüm vücudun dörtte biri baştır, erişkinlerde ise bu oran sekizde bire iner.

7- Uyku düzeni nasıl oluşturulur?
Hayatın ilk haftalarında bebekler günün büyük kısmını uykuda geçirirler. Gece ve gündüzün farkında da olmazlar. Gündüz vakti uyanıkken bebeğinizle bol bol konuşun, minik oyunlar oynayın. Gece uyanıkken de sakin ve sessiz şekilde sadece besleyin, olabildiğince az çevresel uyaran verin. Gece uykuya düzenli ve rahat geçiş için de "uyku rutini" oluşturun. Yani her gece hep aynı saatte sadece o saate özel pijamalarını giydirin, sadece o saate özel bir ninni söyleyin ve sakin bir şekilde yatağına yatırıp sessizce yanından ayrılın. Unutmayın ki uyku sorunu olan bebekler hep endişeli ve huzursuz annelerin bebekleridir. Özellikle çalışan anne ve babalar bazen dönüşümlü olarak bebeğe bakarlar, endişeli annenin baktığı gece bebek de huzursuz ve uykusuzken, gamsız babanın baktığı gece hem baba hem de bebek sabaha kadar mışıl mışıl uyurlar. Bebeğinizin ilk aylarında uyumasını engelleyen şiddetli kolik ağrıları olabilir. Henüz bu kolik ağrılarının bilinen mucizevi bir ilacı yoktur. Kullanılan bitkisel kökenli şuruplar ve "gaz giderici" damlaların işe yarama olasılığı çok düşüktür. Doktorunuz bebeğinizin sağlıklı olduğunu söylüyorsa sizin yapacağınız en etkili davranış "gamsız olmak" olacaktır.

8- Göbek bağı temizliğini nasıl yapabilirim?
Birçok hastane bebek taburcu olurken size bir reçete verir ve üzerinde de göbek bakımı için %70 etil alkol yazar. Çok eski yıllarda göbek tozu denen antiseptik tozlar, amerikan tendürdiyotu da denen ve toksik cıva bileşenleri içeren rengi de deriden çok zor çıkan mersol, daha yakın zamanda da betadin kullanmak moda olmuştu. Son yılların modası da etil alkol… Aslında hiçbir özel bakım yapılmazsa bile rutin temizlik kurallarına uyulduğu sürece göbek kendiliğinden 7–10 gün içinde kurur ve düşer. Ama ille de bir bakım yapacaksanız en iyisi etil alkol sürerek kurumasını hızlandırmanızdır. Özellikle sıcak yaz günlerinde, “Göbeği düşene kadar bebeğinizi yıkamayın.” önerilerini duyarsınız. Kendinizi bebeğinizin yerine koyun, boşuna eziyet etmeyin ve yıkayın. Her banyo sonrasında da göbek kordonu daha çabuk kurusun diye etil alkol sürün.

9-Yeni doğan bebeğimin oda sıcaklığı nasıl olmalı?
Yeni doğanın bulunduğu oda serin ve ferah olmalı. Sıcaklığın 20 – 22 derece olması yeterli. Aşırı sıcak çevre ve aşırı giysiler bebekler için tehlikeli. Ani bebek ölümünde rol oynayan faktörlerden birisi de aşırı sıcak çevredir. Kışın dışarıda kar yağarken çok sıcak evin içinde şort ve fanila ile dolaşmak nasıl anormalse yazın da çok sıcak havalarda klima ile soğutulmuş evde ürpererek dolaşmak da anormaldir. Çocuk ve erişkinler için ideal çevre sıcaklığı 20 – 22 derece arasındadır.

10- İlk banyo ne zaman yaptırılmalı?
Doğum odasında banyo yaptırılması doğru değil. Bebeğin yıkanmadan en doğal hali ile annesi ile ten temasının sağlanması ve olabildiğince çabuk anne memesine tutturulması anne sütünün bollaşması ve bebeğin kolostrum denen ve adeta ilk sağlık sigortası olan sütü alabilmesi açısından çok önemli. Doğumdan saatler sonra anne bebek iletişimi sağlandıktan sonra ilk banyo yaptırılabilir. Daha sonra da her gün bir kez banyo yapılabilir. Her banyoda ille de sabun ve şampuan kullanmak zorunda değiliz. Sadece bebeğinizin üzerinden bol bol ılık su akıtmanız bile rahatlaması için yeterli olur.

11- Neden şaşı bakıyor?
Bebekler ilk aylarda hem çok net göremedikleri hem de göz kaslarını çalıştıran sinirler tam organize olmadığı için bazen şaşı bakabilirler. Bu durum normaldir. Ama 3. aydan itibaren şaşılık düzelmiyorsa bir göz doktorunun görmesi yerinde olur. 3. ayı geçmiş bebeğiniz hala şaşı ise hemen paniğe kapılmayın, büyük olasılıkla "yalancı şaşılık" dediğimiz ve normal olan bir durum vardır ama bunu teyit etmek için göz muayenesi yaptırmalısınız.

12- Beni görüyor mu?
Bebekler ilk günlerinde kendilerine yakın nesneleri gölgeler halinde seçebilirler. Bazı fizyoloji çalışmalarında bebeklerin ilk günlerinde erişkinin 1/20'si kadar görebildikleri 3–4 aylık olunca da erişkinler kadar net görebildikleri hesaplanmıştır.

13-Neden elleri sürekli yumruk biçiminde?
Ellerin yumruk biçiminde olması da bebeklerin farkında olmadan yaptıkları bir hareket… Bir kaç ay içinde ellerini kullanmaya başlayınca bu durum sona erer. İlk aylarda yakalama refleksi ile avuç içine gelen her şeyi sıkıca kavrarlar.

14-Beni ne zaman duymaya başlar?

Bebeklerin anne karnında bile işitebildikleri biliniyor. Bu nedenle hamileyken bebeğinizle bol bol konuşun. Konuşmanızı melodik tarzda yaparsanız sizi çok daha dikkatle dinlediğini göreceksiniz.

15- Neden bacaklarını karnına çekip uyuyor?
Bebekler daima büzülerek kolları ve bacaklarını toplayarak yatma eğilimindedirler. Tıpkı anne karnındaki pozisyon gibi… Bu hareket de beynin olgunlaşması ile kaybolur.