15 Mayıs 2012 Salı


10-16 Mayıs Engelliler haftası. Bu hafta nedeniyle Çamlıca E-bebek de çok güzel bir söyleşi düzenleniyor. Engellilerin yaşadıkları sorunlar, zorluklar.. Engelli annesi olmak..Gibi birçok konu konuşulacak.

Engelli cocuk yetiştiren pek çok konuda mücadele veren anneleri dinlemek ve desteklemek, bu konuda psikolog ve eğitimcilerin dinlemek için Çamlıca e-bebek de saat 14:00 de olalım..
Detaylar: 
Katılımcılar:
* Otizmli çocuğu için çabalarken çok sayıda engelli çocuğa umut olan Algı Özel Eğitim Merkezi‘nin kurucularından  
* Dağhan’ın annesi CNN Türk’ün sevilen yüzü Özge Uzun,
* E-bebek ailesinin annesi Hande Yuvakuran,
* Özel eğitim öğretmeni Aylin Atasagun.

Söyleşinin Detayları

Hande Yuvakuran: Moderatör
Parin Yakupyan: Otizmli bir çocuğun annesi olmak.
Özge Uzun: Dağhan’ı büyütürken…
Aylin Atasagun:Özel eğitimde aile rehberliginin önemi
Uzman Psikolog Yeşim Tuna: Engelli çocuğu büyütürken annelerin karşılaştığı sosyal ve psikolojik güçlükler. Stresle başa çıkabilme yolları
Soru-yanıtlar ve konukların paylaşımları
Tarih:16 Mayıs 2012 Çarsamba
Yer: E-bebek Çamlıca Seminer Salonu
Saat: 14:00-16:00

13 Mayıs 2012 Pazar

En Yaratıcı Anneler Günü Hediyesini mi Arıyorsunuz?

Anneler Günü’nün en yaratıcı hediyesini aramanıza artık gerek kalmadı. Vestel'in bu yılki Anneler Günü’ne özel tasarladığı Anne Bak N’aptım Facebook uygulamasıyla, annenizin sevinç gözyaşları garanti :)

Malum, sosyal medyanın popülerliği arttıkça, “kaç yaşında olursa olsun, yeter ki gözümün önünde olsun” diyen annelerimiz, Facebook’ta da “arkadaşımız” oldular. Bir hesap açar açmaz da genelde yaptıkları ilk iş, profil ya da kapak fotoğraflarına biricik evlatlarının resimlerini koymak oluyor.

İşte buradan yola çıkan Vestel, Facebook sayfasındaki Anne Bak N’aptım uygulaması ile kullanıcılara, Anneler Günü’nü Facebook’ta “anne stili” kutlama şansı veriyor.  Vestel'in bu uygulamasıyla, Anneler Günü kutlamanızı Facebook kapak resminize taşıyıp, annenize olan sevginizi dünyaya ilan edebiliyorsunuz. İsterseniz kendi annenizin fotoğrafını şablonlara yerleştirerek kendinize özel bir tasarımla, isterseniz de önceden hazırlanmış tasarımlardan birini kullanabiliyorsunuz.

Üstelik, annesi için tasarım yapanlar çok özel bir indirime de hak kazanıyor. Bu Anneler Günü’nde annesine en yaratıcı hediyeyi vermek isteyenler buraya:


http://gid.io/AnneBakNaptim

Bir bumads advertorial içeriğidir.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Doğum da Rahatlama Teknikleri


Nomal doğum sırasında rahatlatıcı teknikler kullanmak birçok açıdan faydalıdır.Doğum süresindeki ağrıyı azaltır, doğum
 süresini kısaltmakta yardımcı olabilir ve istenilmeyen sezaryen oranlarını düşürebilir. Bunun dışında anne için güzel bir 
doğum hikayesi bebeğine bağlanmayı kolaylaştırır ve bebek için güzel bir atmosferde hayata ilk adımını atmak demektir. Rahatlama psikolojik açıdan komplike bir durumdur ve bir düğmeye basmak gibi rahatlama tabiî ki mümkün değildir. Genel olarak doğum yapan kadınları rahatlatacak bir takım faktörler bilinir, ama unutulmamalıdır ki rahat olmak şahsi bir hisdir ve sizin kişiliğinzle ilgilidir. 






Bununla ilgili bir kaç ip ucu:

  • Doğru nefes alma ve ıkınma tekniğini öğreniniz .
  • Doğum yapıcağınız hastaneyi önceden ziyaret ediniz
  • Doğumu önceden aklınızdan hayal gibi geçirin. Bu esas doğum yaparken kolaylık sağlıyacaktır.
  • Doğum sancıların arasında ağrı hissetmeyeceğinizi düşünün.
  • Önceden yanızda hangi kişilerin ne zaman olucağını konuşun.
  • Ziyaretçiler için organizasyon yapın ('ben haber vermeden gelmeyin' gibi)
  • Rahat ediceğiniz kıyafet, müzik, film, koku vs hazırlayın.
  • İsterseniz bebeğinize giydireceğiniz bir kıyafet veya vericeğiniz bir oyuncak yanınıza alabilirsiniz. Bebeğinizi size hatırlatarak mutlu olmanızı sağlar.
  • Doğumun her safhasında isteklerinizi ve sorularınızı doktorunuz ile veya ebeniz ile paylaşın.
  • Doğumun öncesinde detaylı bir doğum planı hazırlayın. Bunu eşinizle beraber hazırlamkata fayda vardır.

DOĞUMUN BAŞLADIĞI NASIL ANLAŞILIR? VE NORMAL DOĞUM AŞAMALAR NELERDİR?



Doğum başladığı nasıl anlaşılır?
Doğumun başlamasını sağlayan faktörler henüz çok iyi bilinmemektir. Bebek tarafından üretilen SP-A isimli bir proteinin doğumun başlamasında rol oynadığıtartışılıyor.
Doğumun başladığının işaretleri:
  • Ağrı:  Düzenli aralıklar ile, istirahat ile geçmez ise, elle karın üzerinde hissedilir ise
  • Suyun gelmesi
  • Vaginal kanama
Normal doğum hangi safhalardan oluşur?
 
Vaginal doğum üç safhadan oluşur.
 
1.safha:
Doğumun en uzun süreli kımıdır (8-13 saat ilk doğumda, sonraki doğumlarda daha kısa)
Düzenli ağrıların başlangıcından rahim ağzının tam açılmasına kadar sürer.
Doğum ağrılarının süresi ve şiddeti doğumdan doğuma farklı olabilir. Genel olarak ağrılar ilk başta 30 dakikada 2-3 kez sonra 10 dakkika da 2-3 ağrı olur. Ağrının süresi 1 dakika kadardır. Suyun gelmesi (poşun açılması) ağrıları artırabilir. Rahim kontraksiyonu sırasında bebeğin başinin üzerindeki rahim duvarı yukarı doğru kasılır böylece rahimin alt kısmı gerilir ve rahim ağzı açılır. Rahim ağzının açılması kasılma dişinda birçok faktöre bağlıdır (hormonel vs) genel olarak anne rahat ise ve kendisini iyi hisseder ise daha rahat açılır. Bu safa doğumun pasif safhasıdır. Ağrı çekmek her ne kadar anne için zorluk taşısa da bu dönemi mümkün oldukça sakin geçirmek ve hem fiziksel hemde mental gücünü doğumun 2. safhası için saklamak önemlidir.

2. safha:
Süresi 30 dakkika ve 1 saat arasıdır
Rahim ağzının tam açılmasından bebeğin doğumuna kadar olan kısım.
Bu safada ağrıların şiddeti ve sıklığı artar. Bebeğin başı annenin barsaklarına baskı yaptığı için annede ıkınma refleksi ortaya çıkar. Bu safhada anne olabildiğince kuvvetli ve uzun ıkınması doğumu çabuklaştırır. Derin nefes alıp tutarak kabız kalmış gibi ıkınılması esastır. Kesik ve tekniğine uygun olmayan ıkınma hem anneyi boşuna yorar hemde doğumu gecıktırır.
Bebeğin başı doğum kanalın da öne doğru bükülmüştür, başı doğduktan sonra arkaya doğru düzelir. Baş doğduktan sonra genelde ağrılar kısa bir ara verir sonra bebek 90 derece döner ve omuzlar oval çıkıştan doğar. Omuzlardan sonra bebeğin kalan vücudu doğar.
 
 
3. safha:
Yaklaşık 10- 30 dakkika sürer
Plasentanın tamamen atılması ile biter.
Ağrıların kuvvetine göre 10-30 dakika süren bu safanın sonunda plasenta doğar. Plasentanın tümü çıktığı doktor tarafından kontrol edilir. Gerekir ise kalan parça çıkartılır.
 
Doğumdan sonra kordon kesilir ve bebeğinizi kucaklıyabilirsiniz!
 

DOĞUMDA KULLANACAĞIMIZ NEFES TEKNİKLERİ


Normal doğum esnasında "ıkınırken" güçlü bir nefese ve güçlü karın kaslarına ihtiyaç duyacaksınız. Kasılmalar esnasında bebeğinize maksimum oksijen gitmesi için yapmanız gerekenler ise şöyle:
Doğum eyleminde uygulayacağınız doğru nefes alma-verme tekniklerini gebelik döneminizde ne kadar sık uygularsanız bu teknikleri o kadar iyi öğrenirsiniz.


Doğum eylemi esnasında doğru nefes alıp verme iki açıdan önemlidir: Doğum eyleminde belli aralıklarla gelen uterus kasılmaları esnasında bebeğinize giden kan akımı nispi olarak azalır. Bu fizyolojik, yani normal bir durumdur. Siz bu esnada derin bir nefes aldığınızda kanınıza normal bir nefeste geçtiğinden daha fazla oksijen geçer ve bu ek oksijen kasılmalar esnasında bebeğinizin oksijensiz kalmasını önler.

Doğru nefes alıp vermenin diğer bir önemi de şudur:Kasılmalar esnasında duyacağınız muhtemel ağrı, zihinsel olarak daha çok doğru nefes alıp vermeye odaklanmış olmanız nedeniyle daha hafif olarak algılanacaktır.

ALIŞTIRMALAR:

1- Gevşeme: Yere yatın ve dizlerinizi bükün. Vücudunuzdaki bütün kasları bilinçli bir şekilde teker teker gevşetin. Bunun ne kadar zor olduğunu denedikçe göreceksiniz. Tüm kaslarınızı gevşettiğinizi düşündüğünüzde bile tekrar yaptığınız bir kontrolde bazı kaslarınızın halen kasılı olduğunu görebilirsiniz. Tümüyle gevşemiş olmaya özen gösterin.

2-Derin nefes alma-verme: Tümüyle gevşediğinizden eminseniz sanki 45-50 saniye süren bir kasılmanız varmış gibi hissetmeye çalışın. Burnunuzdan (eğer burun tıkanıklığınız varsa ağzınızdan) içinize mümkün olduğunca ve yavaş yavaş derin bir nefes çekin, bu nefesi yine yavaş yavaş ağzınızdan dışarı verin. Bu esnada bütün kaslarınızın gevşek olduğunu tekrar kontrol edin. Kafanızda canlandırdığınız kasılmalar devam ettikçe bu işleme devam edin.
Dikkat: Nefes alıp verme işlemini çok hızlı yaparsanız, kanınızdaki karbondioksit hızlı bir şekilde azalabilir, bu da geçici bilinç kaybına kadar gidebilen durumlara yol açabilir, bu nedenle derin nefes alma işlemini yavaş yavaş uygulayın. 45-50 saniye süren bir kasılmada 5-7 adet nefes alma-verme uygundur.

Karından nefes alma tekniği: Bu egzersiz karın kaslarınızın gevşemesine yardımcı olduğu gibi, kasılı kasların uterus üzerine gereksiz baskı yapmasını engeller.

Yere uzanın ve ellerinizi karnınızın üzerine yerleştirin. Derin bir nefes alarak karnınızın "şişmesini" sağlayın. İçinizden beşe kadar saydığınız sürede bu pozisyonu koruyun. Nefesi ağzınızdan verin ve bu işlemi 4-5 kez tekrarlayın.
  
DİĞER NEFES TEKNİKLERİ:

Tutulmuş nefes: Derin bir nefes alın ve sonuna geldiğinizde nefesinizi tutun, içinizden ona kadar sayın, sonra havayı ağızdan bırakın. Bu tutulmuş nefes doğum sırasında özellikle bebeğinizi dışarı iterken faydalı olacaktır.

Yüzeysel küçük nefes: Hafifçe ve çabucak, ses çıkarmadan nefes alıp verin. Yalnızca göğsünüzün üst kısmı kıpırdamalı, karın hemen hemen hareketsiz kalmalıdır. Bu nefes ritmik olmalı. Dolayısıyla nefes alma zamanının verme zamanına eşit olmasına dikkat edin. Bu nefesi ağzınızı açık veya kapalıyken yapabilirsiniz. Bu yüzeysel nefes rahim ağzının doğum için genişlemesini sağlayan güçlü kasılmalar geldiğinde işe yarayacaktır.
Büyük sık nefes: Bu kez nefes ritmi hızlanmalı, saniyede tam bir nefes alıp vermek gerek. Ağız yarı açık nefes alın, nefes verin. Bu nefes rahim ağzı genişlemesinin sonunda bebeği iterken ve bebek dışarı çıktıktan sonra kendinizi engellemeniz gerektiğinde çok işe yarayacaktır.

BİR DOĞUM PROVASI
Bu farklı nefeslere hakim olmayı öğrendikten sonra bir doğum provası yapabilirsiniz. Bebeği dışarı atma sırasında duracağınız pozisyona geçin, yani sırt yastıklarla kalkmış, bacaklar bükülü, uyluklar ayrılmış olarak uzanın. Bu pozisyonda kendinizi şu egzersize alıştırın: Önce bebeği dışarı itmeyi kolaylaştıran nefes tutmayı yapın, hemen ardından bebeği daha fazla itmeyi engelleyen sık sık yüzeysel küçük nefesleri yapın. Doğum sırasında önce bebeği itmek için kendinizi kastıktan sonra, birden çocuğun başı göründüğünde ebe artık “itmeyin itmeyin” diyecektir.

Tutulmuş nefesten hemen sık nefese geçmek kolay değildir. Bu yüzden çalışmak gerekir. Ancak bu nefes egzersizlerini yaparken arada normal solumanıza dönüp, kendinizi dinlendirmeyi unutmayın.

10 Mayıs 2012 Perşembe

DOĞAL DOĞUM

Günümüzde gebelik ve doğuma ilişkin temel yaklaşım, doğumun fizyolojik bir süreç olduğu ve çok az
düzeyde tıbbi girişim gerektirdiğidir. Gebelik ve doğum fizyolojik bir olaydır ve asla bir hastalık değildir. Sağlık personelleri, hamileleri ve eşlerini doğumlarında aktif rol alması için antenatal dönemden itibaren eğitimler ( BEBEİMGELİYOR DOĞUMA VE BEBEĞE HAZIRLIK KURSU) sayesinde cesaretlendirmelidirler.


Doğum çok özel bir olgu olup anne ve baba adayları için, yaşamlarında ki en güzel deneyimlerden biridir. Ancak zaman zaman doğum anında yaşanan olumsuz deneyimler uzun yıllar anlatılan doğum hikâyeleri arasında yerini alabilmektedir. Bu tür deneyimlerin kadınlar arasında paylaşılarak yayılması, bir yandan da görsel medyada gösterilen ağrılı doğum sahneleri, kadınların olumsuz doğum imajı oluşturmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla doğumun ağrılı, kanlı korkutucu bir olay oluşuyla ilgili imaj; gebelik süresince kadınların vajinal doğumla ilgili bu korkutucu deneyimi kendilerinin de yaşayacağını düşündürmekte ve bu da onların tercihlerini sezaryen doğum üzerinde odaklandırmaktadır. 

Gebelik ve doğum fizyolojik bir olay olmakla birlikte kadın için büyük bir stres oluşturur. Anne adayı kendisi için bilinmeyen doğum olayının meydana geleceği anı korku ve heyecanla beklerken, annelik sevgisi yanında bir canlı dünyaya getirmenin gururunu da yaşar. Özellikle ilk gebeliğinde kadın, tanımlayamadığı birçok yeni duyguyu bir arada yaşarken doğum anında karşılaşabileceği olayları tahmin edememektedir. Sezaryenin mi yoksa normal doğumun mu daha iyi olacağına karar verememektedir. Doğum tercihi, kadına verilecek destek ve bilgilendirme sayesinde daha sağlıklı ve doğru olacaktır. Bu bilgilendirme ve desteği sağlamakta ebelere çok önemli roller düşmektedir. Bu rolün gereği olarak ebe, kadının karar sürecini etkileyebilecek faktörlerin sağlıklı bir şekilde değerlendirilerek gebelik boyunca doğum için hazırlanmasını sağlamalıdır. Bu amaç doğrultusunda;  doğuma hazırlık sınıfları son derece önemlidir. Ancak halen ülkemizde hazırlık sınıfları çok yaygın değildir. Özellikle kamuya ait sağlık kuruluşlarında bu konuda yeterince çaba gözlenmemektedir. 
  
WHO yayınladığı kanıta dayalı 6 uygulamanın doğumu yöneten sağlık profesyonelleri için kılavuz olması ile; sağlıklı anne ve bebek için mümkün olan en az girişim ile güvenli bir şekilde doğum eyleminin gerçekleşebileceğini ifade etmiştir. İfade edilen bu öneriler: 

1. Doğum kendi başlamalıdır.

2. Doğum boyunca hareket özgürlüğü olmalıdır.

3. Doğum boyunca gebeye duygusal ve fiziksel destek verilmelidir.

4. Gereksiz her türlü müdahaleden kaçınılmalıdır. 
  
5. Doğumda sırtüstü yerine diğer pozisyonlar desteklenmelidir. 


6. Doğum sonrası anne ve bebek bir arada kalmalıdır. 
  
NEDEN DOĞAL DOĞUM? 


Doğal doğum mümkün olduğu kadar müdahale edilmeden yapılan doğumlardır . Bu sayede aktive olan tüm doğal hormonlar, anne ve bebeğini doğuma en sağlıklı biçimde hazırlamaktadır. Doğal bir doğumda sağlık profesyonelleri izleyici olup, sağlık kontrollerini yapma dışında başka bir müdahalede bulunmamalıdır. Çünkü buna ihtiyaç yoktur.
Gebelik ve doğum eylemi bir hastalık değil, bedenin doğal, normal ve sağlıklı bir fonksiyonudur.Gereksiz yere yapılan her türlü müdahalenin doğumun işleyişi ve hormonların salınımı üzerine negatif etkileri vardır. Zaten doğal doğumu üstün kılan bu hormonların salgılanmasıdır. Bu hormonlar içinde en etkili olan iki hormon oksitosin ve endorfindir. Oksitosin uterustaki kasılma etkileri ile doğumun ilerlemesinden sorumlu hormondur. Bu hormon doğumda gittikçe artan oranlarda salgılanarak doğum anında ve doğum sonrasında en yüksek seviyelerini bulur. Yine doğumda etkili olan endorfin hormonu bedenin salgıladığı doğal bir ağrı kesicidir. Doğum yapan kadının kendini rahat hissedebilmesi için herşeyi yapar. Oksitosin seviyesi yükselip, kasılmalar sıklaştıkça, beden endorfin salgısını arttırarak cevap verir. Endorfinin bağımlılık yapıcı bir etkisi de vardır. Doğum anında anne ve bebeği oksitosin ve endorfin etkisindedir. Her bir kontraksiyon ağrısı travaydaki kadın için rehber olur. Artan şiddetteki kontraksiyonlara onun yanıt olarak seçtiği pozisyonlar ve aktiviteler bebeğin doğum kanalına inmesini doğum eylemi muhtemelen yavaşlar ve daha az etkili hale gelir. Doğum ilerledikçe ve ağrı arttıkça,endorfinler artan miktarlarda serbest bırakılır. Sonuç, tamamen doğal olarak acı algısında bir azalma olmasıdır. Yükselen endorfin düzeyi, aynı zamanda, düşüncenin mantıktan daha içgüdüsel alana kaymasına katkıda bulunur. Endorfinler gerçekte doğumda görevlerini yerine getirmesi için kadınlara yardım eden düş-gibi bir durum yaratır.

 Kadının içinde bulunduğu bu düşsel durum, dış çevreden daha önemli hale gelir. Kadınlar kendi içgüdüleri ile travayın ilerlemesi ve travay ağrısının artması gibi olaylara daha fazla odaklanarak, bu eylemi bilge bir şekilde sonlandırabilir. Kadın öncelikle sahip  olduğu içsel gücün etkisi ile birlikte sağlık çalışanları, eşi ve ailesinin desteği ile doğumdan korkmaz. Bu destekleyici takım, doğum tamamlanıncaya kadar yanındadır ve onu rahatlatır.Vaginal doğumu tercih eden kadın doğumunun hastanede, doğum merkezinde ya da evde oluşuna göre çeşitli yöntemler kullanabilir; örneğin bağımsız hareketler yapma, müzik dinleme, duş alma, banyo yapma, el ya da ayaklarına masaj yaptırma gibi teknikler bunlardan bazılarıdır. Kadın doğum ve travay gerçekleşirken ihtiyaç duyabileceği çevreyi kendisi düzenleyebilir. Bu düzenleme ile kadın kendi doğum eyleminin yönetiminde etkin rol almış olur. Doğum sırasında anne bebeğin doğum kanalında ilerleyişine cevap olarak; hareket eder, pozisyon değiştirir, nefesini tutar, bağırır. Bütün bunlarolurken, yani doğum gerçekleşirken hem doğum kanalı kasları ve perine hem de bebeği korunur. 
Adrenalin salgılanmasındaki yükseliş, annenin tetikte olmasını sağlar. Anne tümüyle bebeğine odaklanır ve onu kucağına almaya çabalar. Anne bebeğini kollarına aldığında, sahip olduğu bu mucize karşısında dalgın, heyecanlı, gururlu, huzurludur. Hiç kimse ona ne yapması gerektiğini söylemez. Çünkü kadın bebeğinin bakımıyla ilgili kitaplar okumuş ve doğuma hazırlık sınıflarında eğitim almıştır. Bilgi, özgüven, gevşeyebilme, nefes alma teknikleri, enerjisini koruyabilme sanatı ile gebe kadına doğum eylemi sırasında bilinçli ve aktif rol oynama şansı verilerek, kadının kendisini ekibin bir parçası gibi hissetmesinin sağlanması doğal doğumda önemlidir. Anne olmanın sadece zevkinin değil aynı zamanda bu olayda aktif rol oynamanın da başarı ve tatmininin yaşatılması; aynı duyguları eşinde paylaşması çağdaş yaşamın gerekliliklerinden birisi olarak görülmektedir .Amaç;gebelik ve doğuma ilişkin bilgi sağlanması, baş etme stratejilerinin öğretilmesi, çiftlerin olumlu doğum deneyimini yaşamalarının sağlanması ile korku ağrı ve gerginlik döngüsünün kırılmasıdır.Burada ebeler tarafından verilecek antenatal bakım ve doğuma hazırlık sınıfları(BEBEİMGELİYOR DOĞUMA VE BEBEĞE HAZIRLIK KURSU ) son derece önem kazanmaktadır.
 Doğal doğumu deseklemek, modern tıbbı ret etmek ve karşısında olmak gibi düşünülmemelidir. Gebelik ve doğum fizyolojik bir olaydır ve hastalık değildir. Ancak her zaman fizyolojik olaylarınn patolojisi de söz konusu olabilir. Doğum eyleminde yapılacak müdahaleler gerçekten endikasyon olduğu zamanlarda yapılmalı ve medikal tedavi gereken koşullarda verilmelidir.

Peterson (1981) “Normal Doğum: Çocuk Doğumuna Kişisel Bir Yaklaşım” adlı kitabında, çoğu kadının nasıl yaşıyorsa öyle bir doğum süreci geçirdiğinin altını çizmektedir. Doğum çoğu kadın için kriz durumudur. Doğuma, herhangi bir krize yaklaştıkları gibi yaklaşırlar: bazıları güçsüz olduğuna inanırken, bazıları kontrolü ele almaya çalışır. Birçok kadın doğal bir doğum süreci geçirmek yerine, teknoloji ve acı-gideren anestezi kullanım süreciyle durumu “kontrol” etmeyi seçer. Bugün, pek çok kadın, doğuma (belirtsin ya da belirtmesin) “Lütfen şu rahatsızlığı halledin. Hiçbir şey hissetmek istemiyorum, Bittiğinde bana bebeği verin yeter” dileğiyle yaklaşmaktadır. Bu süreçte kadınların en çok ihtiyacı olan şey normal doğum yapabilmeleri için cesaretlendirme ve sevgi desteğidir. Kadınların doğum yapma güvenleri ve yetenekleri; bakım vericilerinin desteği, doğum hakkındaki bilgilendirilme düzeyleri ve doğumlarını yapılacakları yere bağlı olarak artar ya da azalır. Doğum yapan kadınlar bakımları hakkında kararlara müdahale edebilir. Ne yazık ki; kadınlar çoğu zaman ihtiyaçları olan teşviki alamaz çünkü birçok doktor, hemşire ve ebenin doğuma karşı tutumları, diğer herhangi bir tıbbi kriz veya rahatsızlığa karşı takındıkları tutumla aynıdır ve görevlerinde uzman olarak, en kısa sürede iyileştirmeleri gerektiğini hissederler. Bu yüzden, bugün çoğu kadın, epidural anestezi kullanmayı seçmektedir. Böyle yaparak da kendilerini muhtemelen manevi ve psikolojik olarak güçlendirecek bir deneyim yaşama fırsatından mahrum bırakırlar.
Doğuma yardımcı olan sağlık profesyonelleri, öncelikle de ebeler kadınların kendi vücutları ile ilgili ilgeliğine güvenip, kadının bunu fark etmesine yardımcı olacak ortamları hazırlamalı ve bu bilgelikle her doğumun kendine özgülüğü içinde değer görmesini sağlamalıdırlar.

9 Mayıs 2012 Çarşamba

BEBEK NE SIKLIKLA EMZİRİLMELİDİR?



İlk aylarda ve özellikle de ilk günlerde bebeğin anne memesini sık sık emmesi, memenin süt üretimini olumlu yönde etkileyen en önemli başlıca uygulamadır.Bu nedenle özellikle ilk ay içinde bebek günde en az 8-12 defa olmak üzere , her istediğinde emzirilmelidir.
İlk haftalar da öğün araların emzirmenin başladığı andan itibaren 2-2,5 saat olacak şekilde belirlenmelidir.Daha sonraki aylarda ise 2,5-3 saaatte bir beslenmesi uygun olur. Geceleri öğün araları dört saatte kadar çıkabilir.
Emzirme sıklığını, annenin ürettiği sütün özellikleri ve miktarı belirler.Anne sütünün, bebeğin midesinden boşalması hızlıdır.Bu nedenle bebeğin emzirilmesi için hiçbir dönemde 4 saatten daha uzun süre beklememek gerekir.Bebeğin daha seyrek emzirilmesi hem bebekte hem de anne de olumsuzluklara neden olur. Bebek ihtiyacı kadar süt alamadığı için büyüyemez. Annede ise, seyrek emzirmeye bağlı olarak memede dolgunluk ve ağrı gelişir. Bu da meme de iltihap ( mastit) riskini arttırır..