1 Ekim'de 'Tüm Yönleriyle Emzirme' panelinde buluşuyoruz!
Her yıl 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan Emzirme Haftası kapsamında bu yıl e-bebek, 'Tüm yönleriyle emzirme" paneliyle annelerle buluşuyor.
Etkinlik,1 Ekim Cumartesi Günü 15:00-16:30 saatleri arasında Marmara Forum AVM'de gerçekleştirilecek.
İçerik ve konuşmacılar:
- Emzirme teknikleri ve pozisyonları
- Anne sütü neden en sağlıklı ve doğal beslenme yöntemidir?
- Neden Emzirme Reformu Gerekli? Reformun tanıtılması ve annelerin emzirme konusunda iş hayatında ve toplumsal hayatta çektikleri sıkıntıların emziren bir anne tarafından dile getirilmesi
- Soru ve cevaplar
Konuşmacılar:
Elif Doğan – Blogcu Anne & Emzirme Reformu Gerekli Hareketinin Temsilcisi
Deniz Yemişçi – Beslenme ve Diyet Uzmanı
Esra Ertuğrul – Emzirme Danışmanı
Hande Yuvakuran – Bebek Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
28 Eylül 2011 Çarşamba
27 Eylül 2011 Salı
EMZİRME DÖNEMİNDE KULLANDIĞIM ÜRÜNLER
Altuğ doğmadan önce ve sonra ihtiyaç olduğu zaman ladığım ürünlerden bahsedeceğim.
Emzirme döneminin benim için en önemli ürünü, pompa idi. Altuğ emmesinin yanı sıra hem mama hem de sağdığım sütleri içtiği için doğum önecsinden aldığım pompayı çok kullandım. Anne adaylarına da tavsiyem ; doğum öncesinde bu konu hakkında araştırma yapmaları , hatta satın almaları olacak. Çünkü ilkden itibaren gerekli olabilir. Benm Medelanın pilli ve elektrikli olan çeşidini satın aldım. Çekim gücünden de , küçük olduğu için heryere yanımda taşıyabildim. Elektrik ve pilli olması da ayrıca güzeldi. Altuğ ilk günlerde emme sorunu olması nedeniyle bu pompanın yanı sıra hastane tipi pompa da kiraladık. O pompayı ,doğum yaptığım hastanenin bebek hemnşirelerinin önerdiği bir firmaydı. Sizlerde doğum yaptığınız hastanenein bebek odasından bu bilgiyi alabilirsiniz.
POmpanın dışında göğüs pedlerini çok kullandım. Ben chicco'nunkini kullandım. Memnun da kaldım. Bir çok markanın da bu ürünü bulunmakta..
Emzirme döneminin benim için en önemli ürünü, pompa idi. Altuğ emmesinin yanı sıra hem mama hem de sağdığım sütleri içtiği için doğum önecsinden aldığım pompayı çok kullandım. Anne adaylarına da tavsiyem ; doğum öncesinde bu konu hakkında araştırma yapmaları , hatta satın almaları olacak. Çünkü ilkden itibaren gerekli olabilir. Benm Medelanın pilli ve elektrikli olan çeşidini satın aldım. Çekim gücünden de , küçük olduğu için heryere yanımda taşıyabildim. Elektrik ve pilli olması da ayrıca güzeldi. Altuğ ilk günlerde emme sorunu olması nedeniyle bu pompanın yanı sıra hastane tipi pompa da kiraladık. O pompayı ,doğum yaptığım hastanenin bebek hemnşirelerinin önerdiği bir firmaydı. Sizlerde doğum yaptığınız hastanenein bebek odasından bu bilgiyi alabilirsiniz.
POmpanın dışında göğüs pedlerini çok kullandım. Ben chicco'nunkini kullandım. Memnun da kaldım. Bir çok markanın da bu ürünü bulunmakta..
Göğüs kalkanı; bu ürünü Altuğ göğüs ucunu kavaramakda sıkıntısı olduğu için denedim. Fakat Altuğ hiç bir şekilde kabul etmedi. Zaten bebeğinizin siz emmesi için göğüs ucunun çok da önemi yok. Fakat yine içe çökük olması işi biraz zorlaştırıyor. O durumda kullanılan çok çeşitli ürünler de var.
Göğüs Ucu Kremi: Bu krem gerçektençok yararlı. Altuğ emerken ilk günlerde zorlanmasından dolayı göğüs uçlarım biraz çatlamıştı. O dönem de bu krem beni çok rahatlattı. Sızlamaları, kızarıklıkları hemen hafifletti. Ayrıca sürdükten sonra silmene de gerek yok. Direkt bebğin ağzına verebiliyorsun, göğsünüzü..Bu da benim açımdan çok önemliydi.. Ben Lansinoh marka bir krem kullandım. Bu kremin içinde lanolin denilen bir madde var. Başka markalarda da buna benzer güzel kremler var. Sizde doğum öncesinde bunlardan bir tane mutlaka edinin.
Süt saklama poşetleri: Ben bu poşetlerden de çok kullandım. Gerek evde sapüğdıoğım sütleri saklmak için gerekse işten eve süt getiriken kullandım. Bu poşetlerin dayanıklı olması ve soğukda bozulmaması çok önemli. Ben Lansinoh marka olanını kullandım. Her marka da bu poşetlerden bulunmakta. Pompanıza ve biberonunza uygun olanını tercih edebilirsiniz.
Süt saklama şişeleri/kapları: Bu kapları da çok kullandım. Özellikle işten eve sütümü taşırken, Altuğ buyuduğunda mamalarını yanımda taşırken kullandım. Gerçekten de çok yararlı.. Ben Avent marka olanını kullandım. Uzun süre kullandım. Hiç de bozulmadan , rahat rahat kullandım.
Yukarıdaki linke baktığınızda , bu ürünlerin hepsini satın aldım, çok da memnun kalmıştım. Özellikle Avent'in pompasını satın aldığınızda tüm bu kaplar birbirlerine uyumlu.. Böyle olması sizin için çok ergonomik..
Emzirme Yastığı: Bne emzirme yastığı ile çok rahat ettim. bebeğe pozisyon veririken, kendinize pozisyon verirken çok yardımcı oldu. Çok gerekli mi? ben emzirme yastığı ile çok rahat ettim.. Tercih sizin...
Emzirme Döneminde kullanabileceğiniz kıyafetler:Ben Altuğ'u doğurduğumda Lei,Leo markasıyla tanışmamışitım. Keşke o zaman da olsaydı. Emzirme pançosu ve Lohusa geceliği favorilerimden. Bluzlarının hepsi emzirme dönemine uygun. Markanın yaratıcı Zeynep de kendini emziren anneler adamış.. Çok da güzel bir sitesi ve bloğu var. bakmanızı şiddetle tavsiye ederim..
26 Eylül 2011 Pazartesi
"1-7 Ekim Emzirme Haftası Etkinlikleri"
1-7 Ekim Emzirme Haftası dolayısıyla Anne Bebek Dergisi olarak anne sütünün ve emzirmenin önemi konusunu tekrar vurgulamak için sağlık toplantıları düzenlenecek.ww.anneysen.com ve Emzirme Reformu Hareketi ile birlikte düzenlenen sağlık toplantılarımız 1 Ekim’de Nişantaşı Citys’de ve 8 Ekim’de Bakırköy Carousel’de…
doktoramcam.com sitesi kurucusu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Anıl Yeşildal, Emzirme Reformu Hareketi’nden Elif Doğan ile Simge Tuğçe Mertoğlu, Anne Bebek Dergi'mizin Yayın Yönetmeni Berna Paşahan’ın konuşmacı olarak katılacaklar.
ETKİNLİK PROGRAMI
1 Ekim 2011 Cumartesi Nişantaşı Citys Alışveriş Merkezi / Saat: 15:00
8 Ekim 2011 Cumartesi Bakırköy Carousel Alışveriş Merkezi / Saat: 15:00
KATILIM ÜCRETSİZDİR...
EMZİRME HAFTASINDA EMZİRME HAKKINDA YAZILARIM1:BENİM EMZİRME HİKAYEM...
Tüm dünyada 1 Ekim, Dünya Emzirme Günü olarak kutlanmakta, bunu takip eden hafta boyunca anne sütü, emzirme ve bebek beslenmesi ile ilgili çeşitli etkinlikler yapılmaktadır.
Ben de bloğumda 1-7 Ekim değil de bir hafta boyunca hergün Emzirme ile ilgili yazılar yazacağım. Sizelrin de merak ettikleri olursa bana email atarsanız, o konularda da yazabilrim.
Bu konu ile ilgili sizlerle paylaşacağım ilk yazım Benim Emzirme Hikayem...
Bloğumu takip edenlerin ve beni tanıyanların çoğunun bildiği bir süreç..
Ben bir Emzirme Danışmanı ve Hamile eğitimi veren biri olarak, Emzirme sürecinin çok zor olmadığını ,isteyen her annenin yapabileceğini tüm eğitimlerimlerinde anlatıyor, onlara nasıl emzirecekleri konusunda da bilgiler veriyordum.Teorik olarak deneyimli fakat pratik olarak deneyimsiz bir eğitmendim..
Oğlum 30. haftada dünyaya gelmeye karar verince bildiğim herşeyi unutarak, büyük bir korku ile 3 hafta daha Altuğ'u içeride tutmayı becerdim.Endişe seviyemin çok yüksek olduğuı bu bekleme sürecimin son günü göğsümden gelen sarımtrak sulu sıvıyı gördüğümde , göğsümün de iltihap kaptığını düşündüm.Aklıma bebeğim geliyor, sütü hazır ,diye hiç bir düşünce gelmemişti. Taa ki beraber çalıştığım bebek hemşireleri ''ne güzel, Altuğ geldiğinde sütü hazır''dedikleri ana kadar.
Oğlum 33. hafta da babasını ve beni epeyce bir korkutarak dünyaya geldi. O anı hiç unutamıyorum. İlk karşılaşmamız muhteşemdi:))) Acil bir doğum olduğu ve sonucunun ne olacağı belli olmadığı için bana biraz fazla anestezi vermiş olsalarda ,Altuğ'u kucağıma ilk aldığım an , anlatılmazdı. Minicik olan Altuğ, kocaman olan annesinin kucağında ilk emmesi oldukça başarılıydı.
Ben biraz dinlendikten sonra oğluşumu tekrar emzirmek istedim. Fakat bu sefre beni emerken siyonize olması , beni ve babasını gerçekten çok korkuttu. O zaman ( tabii ki şimid ki gibi düşünemiyorum, akciğer gelişiminden dolayı, erken doğan bebeklerde bu olabilirdi) emzirirken oğlumu boğuyorum, diye düşünmeye başladım. Kaygı düzeyim inanılmaz yüksekti. Bir de sezeryan olmama bağlı olarak yataktan kalkamadığım için bebek odasında oğlumu göremiyordum. Sağ olsun , hemşire arkadaşlarım fotoğrafını çekip, bana gösteriyorlardı, rahatlamam için...
2. ayın ortalarında Altuğ sadece geceleri 1 kere mama alır durumuna geldi. Hiç bir zaman saklayacak kadar sütüm olmasa da oğluma yetiyordu. Hiç usanmadan her emzirmeden sonra sağdım. Gece emzirdim ve sağdım. Biliyordum ki gece daha fazla oksitosin salgılanıyor, ne kadar yorgun olursam olayım , sağma seanslarına devam ettim.
Ben ne zaman kafamı rahatlattım , o zaman işler yoluna girdi. Her dersimde anlattıklarımı tekrar kafamdan geçirdim ve onları uyguladım. Ben kendime de minicik oğluma da inandım, oğlumun 6 ay boyunca az mama takviyesiyle anne sütü almasını sağladım.
Bizim anne sütü maceramız 9 ay sürdü. Oğlum 9. ay sonunda birden bire emmek istemedi. Onu kızdırmadan, inatlaşmadan her beslenme öncesi emmeyi teklif ettim. Malesef istemedi.. Ben de sağarak yaklaşık 1 yıl devam ettim..
Bu süreç esnasın da bana destek olan eşime, anneme, İstanbul Cerrahi Hastanesi bebek odası hemşire arkadaşlarıma ve çocuk doktorumuz Zermine Büyükkeçeciler'e çok teşekkür ederim...
İşte benim emzirme hikayem..
Tüm eğitimlerimde anlattıklarımı değiştirdim. Artık deneyimleri olan bir anne olarak Emzirme anlatıyorum..
sizin emzirme hikayeniz nasıl? yazmak isterseniz buradan da yayınmlayabilriz...
sevgiler, bol sütlü günler:))
Ben de bloğumda 1-7 Ekim değil de bir hafta boyunca hergün Emzirme ile ilgili yazılar yazacağım. Sizelrin de merak ettikleri olursa bana email atarsanız, o konularda da yazabilrim.
Bu konu ile ilgili sizlerle paylaşacağım ilk yazım Benim Emzirme Hikayem...
Bloğumu takip edenlerin ve beni tanıyanların çoğunun bildiği bir süreç..
Oğlum 30. haftada dünyaya gelmeye karar verince bildiğim herşeyi unutarak, büyük bir korku ile 3 hafta daha Altuğ'u içeride tutmayı becerdim.Endişe seviyemin çok yüksek olduğuı bu bekleme sürecimin son günü göğsümden gelen sarımtrak sulu sıvıyı gördüğümde , göğsümün de iltihap kaptığını düşündüm.Aklıma bebeğim geliyor, sütü hazır ,diye hiç bir düşünce gelmemişti. Taa ki beraber çalıştığım bebek hemşireleri ''ne güzel, Altuğ geldiğinde sütü hazır''dedikleri ana kadar.
Oğlum 33. hafta da babasını ve beni epeyce bir korkutarak dünyaya geldi. O anı hiç unutamıyorum. İlk karşılaşmamız muhteşemdi:))) Acil bir doğum olduğu ve sonucunun ne olacağı belli olmadığı için bana biraz fazla anestezi vermiş olsalarda ,Altuğ'u kucağıma ilk aldığım an , anlatılmazdı. Minicik olan Altuğ, kocaman olan annesinin kucağında ilk emmesi oldukça başarılıydı.
Fakat kafam da emzirirken bebeğimi boğucağım, korkusu yerleşti..Bu korkuyla berber gelişen kaygım, oksitosin salınımı durdurdu. Böylelikle doğumdan önce gelen anne sütüm bıçak gibi kesildi. Kafam da bunu düşünüyorum. Bildiğim tüm rahatlama nefeslerini yapsam da , sabit bir düşünceye kapıldım: oğlumu emzirirken ya boğarsam::(((
Hastanede hemşire arkadaşlarımın yardımıyla emzirme çalışmalrı ve pompa ile sağma seansları işe yaramıyordu.. Kafamı rahatlatmam gerekiyordu ki onu da o zaman düşünemiyordum.. 4 gün sonunda oğlum hiç kuvöze girmeden, gayet sağlıklı bir şekilde eve gittik..Anne sütünün yanı sıra mama da almak zorunda kaldı.Çünkü annesi çok kaygılıydı. Eve geldiğimiz de biraz daha rahatlamıştım. Sağdıkça süt miktarım artmaya başlasa da yeterli değildi.Çocuk doktorumuzun da desteği ile ben hem emziriyordum, hem mama veriyor hem sağıyordum.Zamanla sağdığımda 10cc gelen süt miktarımda artmalar olmaya başladı. Bu işi başarıyorum.Herr geçen gün bebeğim daha rahat emmeye başladı. Ben de her ne kadar sadece su içmenin yeterli olamsı yanı sıra süt getirecek aklınıza ne geldiyse yedim, yedim...2. ayın ortalarında Altuğ sadece geceleri 1 kere mama alır durumuna geldi. Hiç bir zaman saklayacak kadar sütüm olmasa da oğluma yetiyordu. Hiç usanmadan her emzirmeden sonra sağdım. Gece emzirdim ve sağdım. Biliyordum ki gece daha fazla oksitosin salgılanıyor, ne kadar yorgun olursam olayım , sağma seanslarına devam ettim.
Ben ne zaman kafamı rahatlattım , o zaman işler yoluna girdi. Her dersimde anlattıklarımı tekrar kafamdan geçirdim ve onları uyguladım. Ben kendime de minicik oğluma da inandım, oğlumun 6 ay boyunca az mama takviyesiyle anne sütü almasını sağladım.
Bizim anne sütü maceramız 9 ay sürdü. Oğlum 9. ay sonunda birden bire emmek istemedi. Onu kızdırmadan, inatlaşmadan her beslenme öncesi emmeyi teklif ettim. Malesef istemedi.. Ben de sağarak yaklaşık 1 yıl devam ettim..
Bu süreç esnasın da bana destek olan eşime, anneme, İstanbul Cerrahi Hastanesi bebek odası hemşire arkadaşlarıma ve çocuk doktorumuz Zermine Büyükkeçeciler'e çok teşekkür ederim...
İşte benim emzirme hikayem..
Tüm eğitimlerimde anlattıklarımı değiştirdim. Artık deneyimleri olan bir anne olarak Emzirme anlatıyorum..
sizin emzirme hikayeniz nasıl? yazmak isterseniz buradan da yayınmlayabilriz...
sevgiler, bol sütlü günler:))
25 Eylül 2011 Pazar
DOĞUM ÖNCESİ DOKTOR SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KRİTERLER
Hamilelik ve öncesinde doktor seçimi oldukça önemli, üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir konudur. Hamilelik sürecini rahat geçirebilmeniz için bu konuya dikkat etmelisiniz.
Doktorunuzu seçerken ilk önce etrafınızdaki akraba ve arkadaşlarınızın tavsiyelerini dikkate alabilirsiniz. Fakat kişisel farklılıklardan dolayı, başkasının iyi anlaştığı bir doktor size uygun olmayabilir. O nedenle tek başına tercih etme kriteri olmamalıdır.
Doktor tercih ederken;
*Doktorunuza güvenmek,
Doktorunuzun yanında kendiniz rahat hissetmeniz ve ona gerçekten güven duymanız çok önemli. Doktorunuzun tedavinizle ilgili vereceği kararlar sağlığınız direkt olarak etkileyecektir. Eğer doktorunuza güven duymazsanız, onun size önerilerine uymakta zorlanırsınız. Kaliteli bir sağlık hizmeti alabilmeniz için ilk şart doktorunuza güven duyabilmenizdir.
*Doktorunuzun Mesleki Deneyimi,
Doktorunuzun mesleki deneyimini sorgularken bazı noktalara dikkat etmekte fayda vardır. Tıp bilimi çok hızla ilerlemekte ve her branş kendi içinde alt branşlara ayrılıp, uzmanlaşmalar olmaktadır. O nedenle doktorunuz sizi muayene edip, başka bir uzmana yönlendirmesi, onun yetersiz veya kötü olduğunu göstermez. Bu durum ekip çalışması içinde bulunan klinikler de fazlaca görülmekte ve doktorunuzun yetersizliği değil sizin sağlığınıza verdiği önemi gösterir.
*Doktorunuzun yaklaşımı,
Doktorunuz sizi soru sormaya özen gösteriyor, sorularınız dikkatle dinliyor ya da dinlemiyor mu? Sizi muayene ederken sizler ne kadar ilgili? sizi soru sormaya teşvik ediyor mu?
Durumunuz hakkında size detaylı bilgi veriyor, alternatifleri açıklıyor mu?
Bunlar çok önemli olup, durumunuz hakkında bilgi edinmek, nedenini öğrenmek, riskleri, tedavi yollarını öğrenmek bir hasta olarak sizin hakkınızdır.
Eğer doktorunuzla bu iletişimi kurabiliyorsanız, doktorunuzu belirlemede önemli bir rol oynamaktadır.
*Ulaşılabilirlik,
Günümüzde iletişim ne kadar önemli herkes tarafından bilinmekte. Özellikle bebek bekleyen bir gebe de ihtiyaç duyduğu her an doktoruna ulaşmak isteyecektir. Özellikle bebek bekliyorsanız, bu durum daha bir önemlidir. Her ihtiyaç duyduğunuzda doktorunuza telefon, e-mail vb. iletişim araçlarıyla ulaşabilmeli ve cevap alabilmelisiniz. Bazı problemler muayeneye gitmeden, evden bile çözüle bilinir..
*İletişim,
Doktorunuzun sizin anlayacağınız dilden konuşması çok önemli. Size bilgi verirken tamamen tıbbı terimlerle konuşması sadece sizin kafanızı karıştıracaktır. O nedenle doktorunuzla konuşurken, onun ne demek istediğinizi anlamanız da çok önemli..
Sonuç olarak doktorunuzu seçerken;
-Kendinizi yanında rahat hissettiğiniz,
-Aklınıza gelen soruları rahatça sorabildiğiniz,
-Sorduğunuz sorulara cevap alabildiğiniz,
-Durumunuz hakkında yeterli ve aydınlatıcı bilgi alabildiğiniz,
-Gerektiği zamanlarda cep telefonuyla veya e-mail yoluyla rahatça ulaşabildiğiniz,
Muayeneden çıktığınızda aklınızda herhangi bir şüphe kalmadan gönül rahatlığıyla eve dönebilmenizi sağlayan doktor, sizin için en uygun doktor olacaktır.
Doğum için ne zaman hastaneye başvurmak gereklidir?
Her doğum için değişebilen bir sürenin sonunda kasılmalar düzenli ve güçlü hal alır. Genel olarak 30 - 40 dakikalık bir sürede beş dakika veya daha az aralarla düzenli kasılmalar hissediyorsanız hastaneye başvurma zamanı gelmiş demektir. Düzenli ağrıların başlamasıyla doğumun ‘aktif evre’ adını verdiğimiz bölümü başlamış demektir. Bu dönemde rahim ağzı açıklığı da genelde 3 - 4 cm.ye ulaşmış durumdadır. Aktif evrenin hastanede geçirilmesi anne ve bebek açısından daha güvenlidir.
Ağrıların başlamasıyla sümük gibi bir akıntının olması (“nişan”) adeta doğumun habercisidir. Nişan geldiğinde hemen hastaneye gitmek gerekmez. Bu doğumun çok yaklaştığını bugün yarın doğumun gerçekleşeceğini gösterir. Hazırlıkları gözden geçirmek için zamanınız vardır.
Bazen ise hiç doğum sancıları başlamadan amniyon suyu gelebilir. Suyun gelmesi hafif hafif ama sürekli şekilde olabileceği gibi birden bacakları ıslatır tarzda da olabilir. Bu durumda da acil olarak doktorunuzu arayınız. Doğumdan önce su keseleri yırtılan gebe kadınların çoğunluğu 12 saat içinde ilk kasılmaları hissederler; kalanların çoğu bunları 24 saat içinde hisseder. Sularınız geldikten sonra anne ve bebeğin enfeksiyon kapma ihtimalinden dolayı max. 24 saat içinde doğum gerçekleşecektir.
Kanama gebelik süresince riskli bir durumdur. Her türlü kanama dikkatlice değerlendirilmelidir. Az veya çok kanamanın olması doğumun habercisi olmakla beraber gebelikle ilgili bir problemi de ifade edebilir.
Bebeğin hareketlerinde azalma hissedilmesi durumunda da hastaneye başvurulmalıdır. Bu da bebeğin sıkıntıya girdiğinin işareti olabilir. Bu durumda genellikle NST çekilerek ve ultrason değerlendirmesi yapılarak karar verilir.
23 Eylül 2011 Cuma
PREMATÜR BEBEKLER VE ANNELERİYLE İLGİLİ GÜZEL BİR YAZI:))
Bu yıl binlerce annenin bebeği prematüre doğdu. Peki kimlerin prematüre annesi olarak seçildiğini merak ettiniz mi hiç?
Tanrı dünyanın üzerinde dolaşarak büyük bir özenle, en küçük ayrıntıyı bile düşünerek insan neslinin devam etmesi için araç olarak kullandığı insanları seçer. İnsanları incelerken de meleklerine büyük deftere not almaları talimatını verir.
“Armstrong, Beth, oğlan. Koruyucusu Aziz Matthew olsun.
“Forest, Majorie, kız. Koruyucusu Aziz Ceceila olsun.
“Rutledge, Carrie, ikiz. Koruyucusu…. ona Gerard’ı verin. Gerard küfüre alışıktır.”
Sonunda, Meleğine bir isim söyler ve gülümser: ” Bu annenin prematüre bebeği olsun”
Melek meraklanır.
“Peki Tanrım neden özellikle bu anne? O çok mutlu bir insan”
“İşte tam da bu yüzden” der Tanrı. “Kahkaha atmayı bilmeyen bir anneye prematüre bir bebek verebilir ? Çok zalimce olurdu bu.”
“Ama bu annenin sabrı var mı” diye sorar Melek.
“Çok sabırlı olmasını istemiyorum, yoksa umutsuzluk içerisinde sürekli kendine acır. Şok ve kızgınlığı geçince, bu işin üstesinden gelebilecektir.”
“Bugün onu izledim. Bir annede çok nadiren bulunan ancak bir o kadar da gerekli olan benlik ve bağımsızlık duygusu var onda. Biliyorsunuz, ona vereceğim çocuğun kendine ait bir dünyası olacak. Bu anne de bebeğinin kendisinin dünyasında yaşatmaya çalışacak ki bu da hiç kolay bir iş değil.”
“Ama yüce Tanrım, ben bu kadının size inandığından bile şüpheliyim.”
Tanrı gülümser, “Hiç sorun değil, ben onu hallederim. Bu kadın mükemmel bir aday. Yeterince de bencil.”
Melek şaşırır “Bencillik mi? Bu bir erdem mi?”
Tanrı başını sallar. “Eğer arada sıra kendisini çocuğundan ayıramazsa, asla ayakta duramaz. Evet, işte ben bu kadını beklenmedik bir şekilde gelecek bir çocukla kutsayacağım. O henüz bunun farkında değil ama herkes ona gıpta edecek .”
“Çocuğunun söylediği hiçbir kelimeyi doğal karşılamayacak. Hiçbir aşamayı sıradan bir gelişme olarak görmeyecek. Çocuğu ilk kez “Anne” dediğinde bir mucizeye tanıklık edecek. Gözleri görmeyen çocuğuna bir ağacı ya da gün batımını tarif ederken eserlerimi gerçekten görebilen nadir insanlar gibi görecek ağacı ya da gün batımını.
“Benim gördüklerimi açık ve net şekilde görmesine izin vereceğim- cehalet, zulüm ve önyargıyı- ve bunları aşmasına izin vereceğim. Asla yalnız olmayacak. Hayatının her gününde, her saniye onun yanında olacağım çünkü sanki yanımdaymış gibi benim işimi orada o yapacak.”
“Peki ya bu anneyi hangi aziz koruyacak?” diye sorar Melek not almaya ara verip.
Tanrı gülümser: “Aynada görecektir.”
Kaynak: Erma Bombeck’ten adaptasyon
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)