6 Haziran 2014 Cuma

Çocuklara Tatilde Okumaları İçin Kitap Önerileri

Yaz tatiline yaklaştığımız şu günlerde çocuklarımıza tatilde okumaları için kitap seçimi yaparken nelere dikkat etmeli?
Uzmanların okumayı ve kitapları çocuklarına sevdirmek için verdiği ipuçlarının dikkate değer.
Teknoloji ile erken yaşta tanışan çocuklarımıza kitapları sevdirmek ve bunca bilgisayar oyunu , teknolojik alet arasında onun ilgisini çekebilecek bir kitabı seçmek çok da kolay değil. Bu yüzden, uzmanların; okumayı ve kitapları çocuklarına sevdirmek, kitap seçimi konusunda bilinçli davranmak isteyen anne-babalar için verdiği ipuçlarının dikkate değer… Özellikle de yaş gruplarına yönelik yapılan sınıflandırma yol gösterici olabilir. Çünkü seçilen her kitabın, çocuğun içinde bulunduğu yaş grubuna uygun içeriğe sahip olması ve onun dünyasına seslenmesi çok önemli…
Hangi yaşa, hangi kitap?
0-3 yaş:
Bu yaş grubundaki çocuklar dokunarak ve dinleyerek öğrenmeye çalışırlar. Konuşmayı öğrenmesine yardımcı olmak ve dil becerilerini geliştirmek için ona sık sık kitap okumalısınız. Bu yaş grubuna yönelik kitaplar:
• Tanıdık nesneleri içinde barındırmalı
• Parlak renkli olmalı
• Kısa, ama ahenkli cümlelerden oluşmalı
• Az kelimeli ve bu kelimelere ait resimleri olmalı
• Bol resimli olmalı
• Uzun süre elinde kalacağı için kaliteli malzemeden yapılmalı
• Ellerinin boyutuna uygun olmalı
3-5 yaş:
Bu yaş grubundaki çocukların algıları çok açıktır ve yaratıcılıkları da hızlı gelişir. Olayların nedenleri üzerine yoğunlaşırlar. Sorularına cevaplar bulabilecekleri, günlük hayatlarında karşılaştıkları sorunlarını komik bir dille anlatan (uyumak istemeyen çocuk, arkadaşı olmayan ayıcık vs. gibi ) kitapları tercih edebilirsiniz. 3-5 yaş grubu için uygun kitaplar:
• Masallar, bildik hikayeler içermeli
• Hayata dair, tanıdık durumlar anlatılmalı
• Nesneleri sınıflandırabilmeli
• İyi resmedilmeli
• Çocuğun hayal gücünü harekete geçirmeli
• Ayrıntılı resimleri olmalı
5-8 yaş:
Bu yaş grubu çocuk kendisini tanımaya; kendisinin, başka insanlardan farklı duygu ve düşünceleri olabileceğini anlamaya başlar. Bu yüzden de yeni şeyler denemeye açıktır. Onun için seçilecek kitaplar:
• Güçlü hikayeleri olmalı
• Karakterleri güçlü olmalı
• Sadece iyi- doğru değil, kötü-yanlış karakterleri de içermeli
• İçinde yabancı ve bilinmedik kelimeler olmamalı
• Gerçek hikayelerden alıntılar içermeli
• Yeni bilgiler öğretmeli
• Detaylı resimleri olmalı
• Okumayı yeni öğrenenler için uzun olmamalı ve küçük yazılarla yazılmamalı
• Çocuğun ilgi alanına giren konular içermeli
8-12 yaş:
Bu yaş grubu çocuğu kendi ilgi alanlarını kendisi belirleyebilir. Bu ilgi alanına yönelik her yeni bilgi ya da kahraman onu heyecanlandıracaktır. Heyecanlı, maceralı olaylar ilgisini fazlasıyla çeker. Dolayısıyla bu yaş grubuna giren çocuğunuz kitabını kendisi seçebileceği gibi, şayet siz onun için seçecekseniz bu kitap:
• Çocuğun karakter ve zevkine uygun olmalı
• Sadece mesaj kaygısı taşımamalı, çocuk beyin fırtınası yapabilmeli

ANNE OLUNCA….

* Yenilen her lokmadan sonra alkış kıyamet koparan,şenlik havasına bürünendir.
* Çıkan her pirinç tanesi diş için tüm hısım akrabaya telefon açandır.
* Tüm hafta hayalini kurduğu pazar kahvaltısına oturup asla yiyemeden kalkandır.
* Sabaha kadar kırk sefer uyanarak,sabah kalkıp zombi gibi işe gitmektir.
* İşten eve geç gelmenin vicdan azabıyla bebeklerinin yanına kıvrılıp saatlerce koklayandır.
* Tatil yapamamanın kitabını yazandır.
* Eskiden hergün uğradığı kuaförünün yolunu unutandır.
* Çaydanlığın kapağı ile pet şişeyi kapatmaya çalışandır.
* Parça pinçik olmuş pazar gazetesini birleştirip okumaya çalışandır.
* Gecenin bir yarısı gözü kapalı süt ısıtıp,gözü kapalı geri dönendir.
* Saatlerce leblebi parmaklı ayakları öpmekten sonsuz keyif alandır.
* Temcid pilavı tadındaki baby tv yi seyretmektir.
* Bebek şef şarkısı söyleyerek,fırsat bu fırsat deyip birşeyler yedirmeye çalışmaktır.
* Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak,mısırı tanelere ayırmaktır.
* İşten yeni gelmiş ve içeri ilk adımı atmışken,”Anne atttaaaaa” sözleriyle çark edip,en yakın parkın yolunu tutmaktır.
* Anne demek bebek havuzunda yüzmektir.
* Başka bir anneyi nerede görürse görsün “Seni çok iyi anlıyorum tatlım “bakışı atandır.
* Aşı takvimini ezbere bilendir.
* Kazara kendi için alışverişe gidip nasıl olduysa bebek kıyafeti dolu poşetlerle geri dönendir.
* Ne kadar sert olursa olsun hayır demeyi beceremeyendir.
* İşe yetişmek için düğmelerini bahçede ilikleyendir.
* Uyduruk ninni besteleyendir.
* Çantasında sürekli Oyuncak ,ıslak mendil ve kreker taşıyandır.
* Son teknoloji telefonu denize atıldığında ,diken diken olmuş her bir saçına rağmen,annecim telefonlar yüzemez diyebilendir.
* Anne demek eskisinden bin kat daha güçlü olmak demektir.
* Anne demek hayatının sonuna kadar ve sonunun da ötesinde birileri için endişelenmektir.
* Anne demek iki küçük melekle,gururla, küçük dağları ben yarattım edasında yürüyebilmektir.
* Anne demek yüreyini parçalara bölüp herbir parçayı özenle onlara sunmaktır.
* Anne demek 9 ay karnında taşımak değil,ömrünün sonuna kadar yüreğinde taşımaktır.
kAYNAK:toprakkilinc.com

5 Haziran 2014 Perşembe

LOHUSALIK

Doğumdan sonraki 6 hafta lohusalık olarak adlandırılır. Bu dönemde gebeliğin kadında yarattığı fizyolojik ve psikolojik değişimler gebelik önceki haline döner. Her organ ve sistemin gebelik öncesi haline dönmesi farklı zamanlar alır. Bu nedenle halk arasında “lohusanın mezarı 40 gün açık kalır” sözü yaygın olarak kullanılır. Bu söz gerçekleri yansıtmaktadır. Çünkü doğum ve lohusalık döneminde ortaya çıkan hastalıklar hayatı tehdit eder boyutta olabilir. 
Lohusalık dönemi çok erken, erken ve geç lohusalık olarak 3 döneme ayrılır. 
*Çok erken lohusalık doğumdan sonraki ilk 24 saati, 
*Erken lohusalık ilk 1 haftayı, 
*Geç lohusalık da geri kalan süreyi temsil eder.
Üreme orgaları 6 haftada normal haline döner ve emzirmeyen annelerin büyük bir kısmı bu dönem sonunda adet görmeye başlar. 
Doğum sonrası beligin olarak fark edilebilen ilk değişiklik rahim boyutlarında olur. Bu küçülmeye involüsyon adı verilir. 
Uterin involüsyon 
Gebelik süresince rahim yaklaşık 11 kat büyür, ancak doğumdan sonra süratle küçülmeye başlar. Bebek doğdukan hemen sonra yaklaşık 20. gebelik haftasında olduğu boyuta iner. Bu evrede ağırlığı yaklaşık 1 kg kadardır. Birinci haftanın sonunda 12. gebelik haftasındaki büyüklüğüne dönen uterus, 6 hafta sonunda gebelik öncesi boyutuna iner. 
Doğumdan hemen sonra rahim kasılmalarının gücü doğum sırasındaki güçlerden çok daha fazladır. Bunlara takip eden ağrılar (afterpains) adı verilir. Bu ağrılar 2-3 gün kadar devam edebilir. Daha önce doğum yapmışlarda daha fazla hissedilir. İlk 12 saatte sıklıkları daha fazladır, bu saatten sonra gerek sıklığı gerekse şiddeti giderek azalır. 
Doğumda plasentanın ayrılmasından hemen sonra, plasentanın uterusa yapıştığı alan yarı yarıya küçülür. Bu küçülme sayesinde açıkda olan damar uçlrı kapanır ve kanama azalır.Rahimin içini döşeyen ve endometrium adı verilen zar tabakasının normale dönmesi 3 hafta alırken plasentanın yerleştiği aşan 6 haftada iyileşir. İyileşmenin tam olamadığı durumlarda şiddetli kanamalar görülebilir. 
Doğumdan sonra rahim içinden gelen sıvıya LÖŞİ (lochia) adı verilir.İlk gelen taze kırmızı kan löşi rubra olarak adlandırılır.Bu sıvının içinde kan ve doku parçacıkları bulunur.Birkaç gün içinde miktarı azalır ve rengi açılır. Artık bu sıvı löşi seroza olarak isimlendirilir. 2. haftadan sonra daha koyu kıvamlı ve açık renkli löşi alba gelmeye başlar. Doğumdan yaklaşık 4 hafta sonra bu akıntılar kesilir. 
Löşi içeriği açısından enfeksiyona çok müsait bir ortamdır.Bu nedenle hijyene çok dikkat edilmelidir. 
Doğum esnasında 10 cm açılan ve tamamen incelip kağıt gibi olan serviks (rahim ağzı) açıklığı 1 hafta sonunda yaklaşık 1 santimetreye iner. Rahim ağzı normal doğum yapmışlarda artık yuvarlak değil yassı bir görünüm alır. Rahim ağzının görünümü kişinin doğum yapıp yapmadığını belli eder. Serviksin tamamen iyileşmesi yine 6 hafta kadar bir zaman alır. 
Doğum sırasında çok fazla zorlanan ve esneyen vajinna dokusu yavaş yavaş iyileşmeye başlar ve 3 hafta sonunda nihai halini alır ancak asla doğum yapmadan önceki gerginliğine gelemez. 
Gebelik boyunca genişleyen ve esneyen karın kasları ve pelvik kaslar 6 hafta sonra toparlanır ve bu dönemden sonra egzersiz önerilir. Dolaşım, boşaltım, endokrin gibi diğer sistemlerde olan değişiklikler de 6 hafta sonunda normal haline döner. 
Lohusalığın komplikasyonları 
Doğumdan hemen sonra ciddi ve ani komplikasyonlar görülebilir. Bu nedenle lohusa en az 24 saat gözlem altında tutulmalıdır. Sık aralıklarla tansiyon ölçümleri yapılmalı, kanama kontrol edilmelidir. 
Doğum esnasında verilen ve sancıları destekleyen ilaçlar tansiyonda ani artışlara neden olabilir.Bu dönemde bulantı ve kusmalar görülebilir. Kusulan materyalin solunum yollarına kaçması zaatürreden ani ölüme kadar pekçok soruna yol açabilir. 
Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte doğumda plasentanın çıkmasından hemen sonra annede titreme nöbeti görülür. Bu ciddi bir durum değildir ve bir süre sonra kendiliğinden geçer. 
Kanama 
Erken lohusalığın en önemli komplikasyonu kanamadır. Normal doğumdan sonra 500 mililitreden fazla kanama olması anormal olarak kabul edilir. En önemli ve ciddi nedeni atonidir. Atoni doğumdan sonra rahmin kasılmaması ve dolayısı ile açıkta olan damarların kapanamamasıdır.Son derece acil ve hayatı tehdit eden bir durumdur. Çok kısa zamanda çok fazla miktarda kanama olur. Uygun ortamlarda yapılmayan doğumlarda acil ameliyat şartları yok ise anne kaybedilebilir. Bu nedenle evde yapılan doğumlar son derece risklidir. 
Tedavide önce elle rahim masajı yapılır ve damar yolu ile rahim kasılmasını sağlayan ilaçlar verilir. Eğer tedavi sonuç vermez ise acil bir operasyon ile rahmin alınması dahi gerekebilir. Bu ameliyat atonide hayat kurtarıcıdır. 
Emboli
Anne hayatını tehdit eden başka bir durumda amniyon mayii embolisidir. Burada bebeğin amniyon sıvısı annenin kan dolaşımına geçer ve akciğerler, beyin vb. gibi organlara giden damarlarda tıkanıklığa yol açar. Anne çok kısa bir sürede hayatını yitirir. Tedavisi ne yazik ki çok güçtür ve yüz güldürücü değildir. Modern obstetrideki en önemli anne ölüm nedeni amniyon mayii embolisidir. 
Enfeksiyon 
Lohusalık humması olarak adlandırılan durum doğumdan sonraki ilk 24 saatten sonra ortaya çıkan ve aynı gün içinde olmamak kaydı ile 2 ya da daha fazla sefer ateşin 38 oC ya da daha fazla olması durumudur. En sık nedeni üreme, boşaltım ve memelerin enfeksiyonudur. Doğum eyleminin uzaması, zarların erken açılması gibi durumlar enfeksiyon riskini arttırır. En sık görülen enfeksiyon rahim içinin iltihaplanmasıdır. Buna endometrit adı verilir. Genelde 3. gün ortaya çıkar ve ateş 40 dereceye kadar yükselebilir. Löşi oldukça kötü kokuludur. Olay karın boşluğuna kadar yayılabilir. 
Muayenede rahim oldukça hassas ve ağrılıdır. Enfeksiyonun kan yolu ile yayılması meydana gelir ise hayatı tehdit eder. 
Tedavide yatak istirahati, sıvı desteği ve uygun antibiyotik kullanımı önerilir %5 vakada ise idrar yolu enfeksiyonu ortaya çıkar. Genelde 2. veya 3. günde belirti verir. 
Vajinada olan yaralanmalar İYE riskini arttırır. Tedavide uygun antibiyotikler önerilir. 
Gebelik öncesi var olan her türlü sistemik hastalık lohusalık döneminden olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle lohusalıkda son derece dikkatli olunmalıdır. 
Dikkat edilmesi gereken noktalar 
Gebelikte olduğu gibi lohusalıkda da bazı konulara dikkat edilmelidir. Günümüzde normal doğumdan sonra 1 gün sezaryenden sonra ise 2 gün hastanede kalmak yeterlidir. Doğum sonrası eve giden anne doğum şekli ne olursa olsun mümkün olduğunca dinlenmelidir. Ancak bu dinlenme yatak istirahati şeklinde olmamalıdır. Sürekli yatmak yarardan çok zarar getirir. 
Ev içerisinde dolaşmak, basit ev işleri yapmak hem kişinin kendine olan güvenini arttırır hem de kan dolaşımını destekler. 
Doğum sonrası eve çıkan anne dilediği ve kendisine dokunmadığını bildiği herşeyi yiyip içebilir.Protein içerikli gıdalar ile taze meyve ve sebzeler özellikle önerilir. Süt veren annelerin günde 2600-2800 kalori almaları önerilir. 
Bebek dünyaya geldikten sonra barsak hareketlerinde yavaşlama ve kabızlık olabilir. Bu nedenle dışkıyı yumuşatan lifli gıdalar ve bol sıvı alınması kabızlığı önlemek açısından yararlıdır. 
Normal doğumdan sonra hemen sezaryen sonrası ise 2. günden itibaren ayakta duş şeklinde banyo yapılabilir. Banyo esnasında zorlanmadıkça vajinaya su kaçmaz. Vajinanın yıkanması ise sakıncalıdır. 
Normal doğum sırasında açılıp dikilen epizyotomi genelde doktor solak olmadığı sürece sağ tarafta olur.Otururken ve yatarken sağ tarafa ağırlık vermemek gereklidir. Epizyo ağrısını gidermek için ılık oturma banyoları önerilebilir. Tuvaletten sonra da epizyo bölgesi ılık temiz su ile tercihan içine antiseptik katılmış bir su ile yıkanmalıdır. D
oğum sonrası karın kaslarını güçlendirmek için egzersiz önerilirancak egzersizlere 6 hafta sonra başlanmalı ve kasları çok zorlayan egzersizlerden kaçınılmalıdır. 
Doğum sonrası cinsel arzularda bir süre azalma olur. Genelde istek 12. haftadan sonra eski haline döner. Doğumdan sonraki 3. haftadan itibaren cinsel ilişkiye izin verilir. 
Doktor anneyi doğumdan 6 hafta sonra kontrole çağracaktır.Bu kontrolde yukarıda anlatılan değişikliklerin gerçekleşip gerşekleşmediği incelenir. Hiçbir yakınmanız olmasa bile bu kontrolü ihmal etmeyiniz.

ANNELER BEBİŞLERİNİ ANNE KARNINDA KORUYORLAR



Hamilelik süreci bir değişim ve gelişim sürecidir. Hamilelik bir hastalık değildir ve siz de bir hasta değilsiniz ama yine de etrafınızdaki insanlar sanki size hastaymışsınız gibi davranabilirler.Hamileyken etrafınızdaki kişiler ve aile fertleri hareketlerimizle ilgili sizi sürekli eleştirirler ve ‘’aman eğilme, aman uzanma, amana gerilme, yürünme, yüzme, kıpırdama ,bebeğe bir şey olur’’gibi uyarılarda bulunabilirler. Bu uyarılardan çok tedirgin olabilirsiniz;bazıları doğrudur ama zarar görecek olan bebeğiniz değilsizsiniz.Bebeğiniz rahiminizin içinde içi sıvı dolu olan torbada ( amniyotik sıvı ) bulunmaktadır.Bu sıvı onun dışarıdan gelecek travmalardan korur ve bebeğe hareket kolaylığı sağlar.
Sıvının etrafını kaplayan zarda ( amniyotik zar ) öyle kolay yırtılmayacak kadar esnek ve 3 katlıdır. Ayrıca rahim kaslarınız dışarıdan gelecek darbeler karşısında sertleşerek bebeği koruduğunu belki fark etmişsinizdir.Bebeğin eşi ( plesenta )ise rahim içi duvarına yapışmıştır ve oradan ayrılma ihtimali çok zordur, göbek kordonunun bir ucu bebeğin göbeğindedir diğer ucu da plesentaya bağlıdır.

Göbek kordonundan çıkan 3 damar bebeğin kanını taşır ve toksin maddeler annenin karnına verilip, annenin karnından gelişmesi için gereken her türlü maddeyi ve oksijeni yüklemiş olarak bebeğin vücuduna geri döner.Yani plesenta anne-bebek arasında her türlü alış-verişi sağlayan bir yol kavşağı olup, anne ve bebeğin kanın ı birbirinden ayrı tutan bir duvar gibi düşünülebiliniz.

Göbek kordonundaki damarların çevresinde ise jöleye benzer bir doku bulunur.Bu doku sayesinde bebek takla da atsa, kordon kıvrılıp katlansa da damarların kanı pompalası devam eder. Anlaşıldığı üzere bebeğiniz içeride iyi bir koruma altındadır

GEBELİĞİN İLK TRİMESTERİNDE BULANTI ŞİKAYETİ


Gebelikte mide bulantısı, kusma, sabah halsizliği oldukça sık görülür. Çok sevdiğiniz besin maddeleri midenizi bulandırabilir. 3 büyük öğün yerine 6 kez küçük öğünlerle beslenerek bu yakınmalarınızı azaltabilirsiniz. 
Normal bir mide bulantısı anne karnındaki bebeği etkilemiyor. Bu nedenle bebeğiniz için endişelenmenize gerek yok. Ayrıca bulantı sağlıklı bir hamileliğin göstergesi. Tabii eğer günden beş kereden fazla kusuyorsanız doktorunuza danışmanızda yarar var. Aşırı derecede sıvı kaybı sağlınız açısından sakıncalı olabilir. Kesinlikle doktorunuza danışmadan bulantı kesici hapları kullanmayın. Sadece doktor kontrolünde bu ilaçları alabileceğinizi unutmayın. Hekim kontrolü altında kullanıldığında bu ilaçları kullanmanızın hiçbir sakıncası yok. Bu arada bulantıların 16. haftadan sonra sona ereceğini aklınızdan çıkarmayın. O tarihten sonra bulantısız hamilelik günleri sizi bekliyor.
Bulantıya karşı öneriler
Ne kadar sağlıklı olduğunu söylesek de bu bulantılara katlanmak kolay değil, elbette. Ancak pratik bazı önerilerle bulantıların etkilerini en aza indirmek hiç de zor değil. İşte bazı küçük ama etkili tavsiyeler:
• Bulantının sabahları daha çok görüldüğü bir gerçek. O halde uyandıktan hemen sonra açlığınızı haifletmek ve bulantınızı önlemek için bir parça ekmek yemeniz son derece faydalı.
• Mideniz aşırı derecede bulanıyorsa yemek yapmak için mutfağa girmemeye özen gösterin.
• Herkes yemek yerken aynı sofrada oturmamaya çalışın.
• Çaydan ve kahveden uzak durun. Bu içecekler mideyi ekşiteceği için bulantıyı artırıyor. Bunun yerine az şekerli nane çayı ya da kola içebilirsiniz.
• Hem sağlıklı beslenmek hem de midenizi yormamak adına meyva, sebze gibi besinleri tercih edin. Yağlı ve aşırı baharatlı yiyeceklerden uzak durun. Bu arada yemeğinizi az az ama sık sık yemeği ihmal etmeyin.
• Eğer kusma problemi yaşıyorsanız sıvı almayı ihmal etmeyin. Bol bol su için.
• Kusmaya bağlı olarak hamilelerde bazen B1 ve B6 vitamini eksikliği görülüyor. Bunu önlemek için yemeklerinize yulaf katın ve doktorunuza danışarak vitamin takviyesi yapın.
• Tüm bu önlemlere karşın bulantı ve kusma şikayetiniz devam ediyorsa hiç vakit kaybetmeden doktorunuza başvurunuz….

Hamilelik sırasında alınması zorunlu olan folik asit gebelik öncesinde de alınmalı mı?





Folik asit döllenmeden hemen sonra omurilik ve sinir sisteminin gelişmesinde önemli rol oynar. Gebelikten önceki 3 aylık dönemden itibaren günde 400 mg. folik asit takviyesi nöral tüp bozukluklarının oluşmasını engeller. Folik asit narenciyede, yeşil yapraklı sebzelerde, fındık, badem ve baklagillerde bulunur. Gebelik öncesi dönemden itibaren doğal besinlerle alınan folik asit yanında 400 mg folik asit içeren multivitaminler ve folik asit tabletlerini almak gerekir.
Mama saatinden önce biberon temizliği! 

Biberonla beslenme saati gelmeden önce yapılması gereken en önemli şey, biberonun hijyeninin sağlanmasıdır. Unutmayın ki iyi temizlenmemiş bir biberon, bakterilerin rahatça üremesi anlamına gelir. Peki, biberonların hijyenini nasıl sağlayacaksınız? Geleneksel yöntemlerden teknolojik araçlara kadar çeşitli seçenekleriniz var.
Hijyenin ne kadar önemli olduğunu her anne kadar biliyorsunuz. Özellikle de henüz küçücük bir bebek sahibi iseniz hijyene dikkat edilmediğinde ortaya çıkabilecek sorunlar hakkında yeterli bilgi sahibi olmuşsunuzdur. Dikkat edilecek konuların başında, biberonla beslenen bebeklerin biberonlarının temizliği gelir. Biberonu kullanmaya başladığınız ilk günden itibaren biberonun hijyenik olmasına dikkat etmekten başka seçenek yoktur. Bebeğinizi beslerken kullanacağınız biberonun temiz olması hastalıklara karşı alınan bir önlem değil, bebeğinizin hastalanmaması için bir gerekliliktir. Eğer bebeğinizin biberon ve emziğini yeterince iyi temizleyemezseniz bakterilerin üremesi için uygun bir ortam oluşur. Özellikle ishale ve mide bozukluğuna neden olan bakteriler, biberon ve emziklerde çok kolay üreyebilirler. Bebeğinizin biberon ve emziğini suda kaynatarak steril hale getirmeniz mümkündür. Yaklaşık yarım saatinizi alacak bu işlemle, biberonda ve emzikte bakteri oluşmasına fırsat vermemiş olursunuz. Suda kaynatma işlemi size zor geliyorsa sterilizatör de kullanabilirsiniz. Sterilizatörlerin kullanımı gayet kolaydır. Biberon ve emzik hijyeni için fazla vakit harcamanız da gerekmez.
Biberon Sterilizasyonu Neden Gereklidir?
Bebeklerinin doğru beslenmesi annelerin en hassas olduğu konulardan biridir. Bebeğinizi sağlıklı besleyebilmeniz için, onu beslerken kullanılan biberonun hijyenik olması gerektiğini unutmayın. Uygun koşullarda sterile edilmeyen biberon ve emziklerin bir bakteri yuvası olması kaçınılamazdır.
Küçük bebeklerin bakterilere karşı dirençleri çok düşüktür. Yetişkinlerin karşılaştığı bakterilere bebeklerin bağışıklık sistemi aynı tepkileri veremez. Çünkü bebeklerin bağışıklık sistemi fazla gelişmemiş olur. Bu yüzden, bebeğinizi besledikten sonra biberonun uygun şekilde yıkanması çok önemlidir.
Sterilize etmek, biberon ve emziklerde bakterilerin üremesini engellemenin tek yoludur. Biberonları sadece yıkayarak temizlemek, biberondaki bakteri oluşmasını önlediğiniz anlamına gelmez. Bebeğinizin biberon ve emziğini musluktan akan sıcak su ile yıkayarak temizlemek yetersizdir. Musluktan akan suyun sıcaklığı, biberonun üzerinde bakteri üremesini engelleyecek kadar yüksek değildir. Gözle seçilmesi zor mama kalıntıları bile biberonun içinde hızla bakteri üremesine neden olur. Bu nedenle bebeğinizin biberonunu mutlaka sterilize etmeniz gerekir.
Biberon Sterilizasyonuna Geçmeden Yapılması Gerekenler
Biberon sterilizasyonuna başlamadan bir ön hazırlık yapmanız gerekir. Bu ön hazırlık biberonun ve emziğin temizlenmesidir. Aşağıda yazanları adım adım uyguladıktan sonra biberon ve emziğin sterilizasyonuna başlayabilirsiniz:
1. Sıcak su ve deterjanla biberonu iyice yıkayın. Biberonu yıkamak, biberonun halka, kapak, emzik kısımlarını da kapsar. 
2. Biberon şişesinin dibine ulaşmanız kolay değildir. Bunun için ince ve uzun bir fırça kullanmanız yararlı olacaktır. Biberon temizleme fırçası, bazı ürünlerde biberonla birlikte satılır. Eğer sizin aldığınız biberonla beraber böyle bir fırça verilmemişse bunu çocuk ve bebek ürünleri satan mağazalarda bulabilirsiniz. 
3. Sterile etmeden önce, şişenin içindeki tüm mamanın ya da sütün boşalmasını sağlayın. 
4. Biberonu iyice temizledikten sonra bol akan suyun altında iyice durulayın. Yıkarken kullandığınız deterjanı tamamen akıttığınızdan emin olun.
Sterile Etmede Geleneksel Yöntem
Bebeğinizin emzik ve biberonunu sterilize etmek için mutlaka bir cihaz kullanmanız gerekmez. Mutfak aletlerinizi kullanarak da bu işlemi gerçekleştirebilirsiniz. Aşağıda yazılanları adım adım uygulamanız, emziklerin ve biberonların sterilize olmasını sağlayacaktır.
1. Biberon şişesini, biberona takılan aparatları ve bebeğinizin emziğini içine rahat alacak büyüklükte bir tencere seçin. 
2. Seçtiğiniz tencereyi ateşin üzerine koyun. Tencerenin içindeki su kaynayana kadar bekleyin. 
3. Su kaynayınca biberon şişesini, biberona takılan aparatları ve bebeğinizin emziğini suyun içine atın. 
4. Bütün parçaların suya tamamen battığından emin olun. 
5. 25 dakika boyunca bütün parçaları kaynatın. 
6. Tencerenin altını söndürün ve bir maşa yardımıyla tencerenin içindekileri çıkarın.
Bebeğinizin biberon ve emzik sterilizasyonu için kullandığınız tencereyi başka işlerde kullanmayın. Sadece bu işi yapmak için bir tencere ayırın. Bu emzik ve biberonların sağlıklı kullanımı için gereklidir.
Elektrikli Buhar Sterilizatörleri
Bebeklerde enfeksiyona neden olabilen bakterileri öldürmenin en etkili yolu, kontrol edilebilen şartlarda buhar kullanımıdır. Bu amaçla geliştirilmiş elektrikli buhar makineleri yüksek ısıda su baharı uygulayarak biberon ve emziklerin üzerinde bakteri oluşmasını önler. Elektrikli buhar makineleri arasında göğüs pompasını sterilize edenler de vardır. Bazı elektrikli buhar sterilizatörlerinin buharlı pişirici özelliğe de bulunur. Buharda pişirme özelliği, besin değerlerini kaybetmeden sebze ve meyveleri pişirmeyi sağlar. Dondurulmuş sebze ve meyvelerin sağlıklı bir şekilde çözülmesine ve pişirilmesine de imkân tanır.
Mikrodalga Fırında Çalışan Buhar Sterilizatörleri
Mikrodalga fırında çalışan buhar sterilizatörlerini kullanmak için bir mikro dalga fırına ihtiyacınız vardır. Bu sterilizatörler, mikro dalga fırınınızın enerjisini kullanarak suyu buhara çevirir. Böylece emzik, biberon ve beslenme aksesuarlarını sterilize eder. Bu sterilizatörde mikrodalga sterilizasyonuna uygun olan tüm ürünler sterilize edilebilir.
Emzik kullanıyorsanız…
Çeşitli nedenlerle bebeklerin emzik kullanımının zorunlu olduğu durumlar vardır. Mesela 
prematüre bebeklerde emme refleksi gelişmediği için, emme refleksinin yanında tutma refleksinin gelişmesi amacıyla emzik verilmesi faydalıdır.
Emzik kullanan bebeklerde ve çocuklarda, kullanılan emzik sürekli temiz tutulmalıdır. Yere düşen bir emziği suya tuttuktan sonra bebeğin ağzına vermek son derece yanlıştır. Yere düşen emzik, kaynatılmadan ya da makinede sterilize edilmeden bebeğe verilmemelidir. Bu nedenle çoğu anne yedek emzik bulundurur. Emzik sterilizasyonu da aynı biberonunki gibidir. Biberon ve emzikleri beraber sterilize edebilirsiniz.
kaynak: saglikvakfi.org.tr