23 Temmuz 2012 Pazartesi

EVDEKİ İLK GÜNLERE ALIŞMA SÜRECİ:DOĞUMDAN SONRAKİ İLK 6 HAFTALIK DÖNEM






Doğumdan sonraki ilk 6 haftalık dönem sizin bebeğe, bebeğinde size, dünyaya alışması için geçen adaptasyon sürecidir.
Bu süreç boyunca sizde birtakım fiziksel ve duygusal değişiklikler hissedeceksiniz.
Fiziksel olarak;
*Doğum ve bebeğin uyku düzeninin olmaması, üstünüze aldığınız sorumluluğa bağlı yorgunluk
*Eğer epizyolu normal doğum yaptıysanız vagina da ağrı,sezeryan olduysanız dikişlerde hissettiğiniz ağrı ve hissizlik,
*Doğum sonrası kabızlık ,
*Rahiminiz pelvis içindeki hamilelik öncesi yerine döndükçe karnınız kademeli, olarak düzleşmesi,
Yavaş yavaş kilo kaybı,
*Emzirmeye bağlı ilk günlerde göğüs uçlarındaki tahriş,
*Kollarda, bacaklarda ve beldeki ağrı
*Ciddi saç dökülmesi
Duygusal olarak;
*Sevinç ve depresyonu aynı anda hissetmek,
*Bebeğe bağlı gelişen sorumluluk duygusu altında kendini ezilmiş hissetme ve bir şeyler yoluna girdikçe kendine güvenin artması, bu iki duyguyu bazen aynı anda bile hissedebilirsiniz,
*Cinsel istek de azalma ve bazen çok nadir de olsa artma..

Genelde doğum sonrasında ev egelen anneler, bebekten önceki gibi evlerinin her şeyinin yerli yerinde olmasını, bebek için gelen misafirleri güzel ağırlamak gibi her şeyin düzenli gitmesini ister. Fakat bunu eve geldiğiniz ilk günlerde hallede bilmeniz çok zor. Onun için doğum öncesinde eşinizle konuşup, evdeki ilk günlerde size kimlerin destek olmasını istediğiniz belirlemeniz ve o kişiyle de doğum öncesinde konuşmanız çok önemli. Eşinize bu dönemde çok büyük rol düşüyor. Artık hayatınız 2 kişilik değil, bebeğiniz de var. hatta  size destek olacak kişileri de sayarsanız eviniz eskisi gibi sessiz değil, daha kalabalık. Bu dönemde kime sizin yardım edeceğine karar verdikten sonra, evdeki her şeyin yedeğini özellikle bebeğe ait olanları eşinize göstermeniz çok önemli. Mesela doğum öncesinde süt sağmak için pompa almadıysanız, eşiniz bunun ne olduğunu ve nerede bulabileceğini bilmeli. İhtiyaç olduğunda sadece sizin istemeniz yeterli olmalı. O karışıklık da bir de bununla uğraşmamalısınız.
Evinize misafirler geldiğinde ikram yapmak istiyorsanız, bunları bile en kolay nasıl halledeceksiniz buna bile önceden karar vermek, üstünde konuşmak inanın çok önemli. İlk günlerde bebeğiniz size alışacağı dönemde , dünyada tek güvendiği, kokusunu tanıdığı kişi siz sizniz. Onun için sizden ayrılmak istemeyecektir. Hep kucağınızda , teninize değerek, emerek zamanını geçirmek isteyecektir. İlk günlerde midesi de minicik olduğu için saat başı sizi emmek isteyecektir. Onun için evinizle ilgili, kendinizle ilgili her şeyi doğum öncesinde listelemekte fayda vardır.Listenizi yaptıktan sonra da kimler ne yapacağını belirlemelisiniz..Yani evdeki ilk günleriniz le ilgili bir eylem planı oluşturmalısınız.
Gücünüzü tekrar kazandıkça, temel bebek bakımına alıştıkça ve daha rahat olma yoluna  girdiklerini göreceksiniz.Şu konulara dikkat etmekte fayda vardır:
*Kendiniz kontrol edin: En başta gevşeyin ve rahatlamaya çalışın. Bebeğinizi tanımaya ve eğlenmeye bakın.Beraberken sıkıcı ev işlerini düşünmemeye çalışın. Gerekirse rahatlama egzersizleri ya da nefesleri yapa bilirsiniz.
*Dinlenin: Çocuğunuzun doğumunda sonra kendiniz tam olarak toparlamak için kendinize zaman tanıyın.Yeni sorumluluklarınız sıraya koyun. Siz ilk günlerde bebeğiniz uyudukça sizde uyumaya , dinlenmeye çalışın. Yoksa çok kısa sürede gücünüz bitecektir.Dinlendikçe gücünüz artacağı gibi sütünüz de artacaktır.
*Yardım alın: Ev işleri, yemek yapmak gibi işler için eviniz de size destek olacak klişiyi belirleyin. Özellikle bu konuyu doğum öncesinde ele alırsanız, zamanı geldiğinde daha rahat edersiniz. Kafanızda daha rahat olur.Eşinizle bu konuyu konuşun. İşten eve gelirken size gerekenleri alabilir, işe giderken kuru temizleme gibi işleriniz halledebilir. Bunları listeleyin ve evdeki ilk günlerde kimlerden nasıl bir yardım istiyorsanız bunu onlarla paylaşın.
*Önceliklerinizi belirleyin: Bebeğinizle eve geldiğinizde önce ev mi yoksa bebek mi? ya da bebeğiniz uyurken evi süpürmek mi yoksa uyandığında dinç olabilmek için ayaklarınız uzatarak rahatlamış olmayı tercih edersiniz?Ütü yapmayı mı yoksa bebeğiniz ile dolaşmayı mı tercih edersiniz? bu konuyu kafanızda netleştirin.Eviniz düzenli olabilir fakat bebeğiniz bebeğiniz bir daha 1 haftalık olmayacaktır.
*Düzenli olun: Her şeyi listelemek inanın işleriniz çok kolaylaştıracaktır.Sabahları ilk işiniz günlük işlerinizi listeleyin.Önceliklerinizi ilk yapılması gerekenler, yarına ertelenecekler veya ileri günlere ertelenecekler olarak listeleyin. Gününüzü planladığınızda her şey planladığınız gibi gideceği anlamına gelmez. Ama şu an için hakimiyet duygunuzu arttıracaktır. Hatta listeniz yapınca düşündüğünüzden daha az işinizin olduğunu görebilir ve bu durumda kendinize olan güveninizi arttırabilir.
Basitleştirin: Mutfağınızda tek aşamalı ürünler kullanın, dondurulmuş sebzeler, eve bir akşama pizza sipariş verin. Akşama yemeği için ayıracağınız zamanı gereken işlerinizi kaydırabilirsiniz, böylelikle.
Yarın için bugün bir adım atın: Bebeğiniz akşam uykusuna yatırdıktan sonra, yarın ve gece için gerekli işleri halledebilirsiniz. Bebeğinizin odasını toparlayabilirsiniz, biberon ve emzikleri streil edebilir, mamalarını hazırlayabilirsiniz. Çamaşırlarını katlayabilir, kahve makinenizi ya da çaydanlığınızı temizleyip, ertesi gün için hazırlayabilirsiniz.Yaklaşık 10 dakika da normalde, bebeğiniz uyanıkken 30 dakikada yaptığınız işleri halledebilirsiniz.Ve sabah bu işleriniz yapmayacağınız düşünerek daha rahat uyursunuz:))
*İki işi bir arada yapmaya alışın: Telefonda konuşurken bulaşık yıkamayı ya ada yemek için bir şeyler doğramayı öğrenin.Tv seyrederken çamaşırları katlaya bilirsiniz. Böylelikle bile zaman yetmeyebilir ama kendiniz için ufak kaçamaklara zaman kalabilir.
*Dışarı çıkın: Hava sert fırtınalı olmadıkça her gün bebeğinizle dışarı çıkın.Bu durum evdeki işleriniz bitirmez ama daha rahatlamanızı sağlar.
*Umulmayanı beklemeye başlayın: Annelerin en iyi hazırlanmış planları genellikle bozulur.Bebek gezinti için sarılıp sarmalanmış, bebeğin çantası hazır, paltonuz üzerinizde ve aniden bebeğin bağırsak hareketlerinin o belirgin sesleri bebeğin tüm kıyafetinin altından duyulabilir:Palto, bebeğin tulumu, bez çıkarılır; 10 dakika kaybedilmiştir ve sıkı program tamamen bozulmuştur. Olayların bu değişimlerini olanakları kılmak için günlük programınıza ekstra zamanlar ekleyin.
*Esprileri yakalayın: Eğer başınıza gelen tatsız olaylara güle biliyorsanız, ağlamanız daha az olasıdır. Tam bir karışıklık ve düzensizlik içinde biler espri anlayışınızı koruyun. Bu aklınız korumanızı sağlamakla kalmayacak, çocuğunuzu geçmişe baktığında etrafındaki herkesin düzeni sağlamakla meşgul  olduğu için kimsenin gülmediğini hatırlayan erişkinler gibi olmasını önleyecektir.
*Bebeğinize alışın: Bir bebekle yaşamak, zamanının çoğunda belirli miktarda karışıklık ile yaşamak demektir.Bebeğiniz büyüdükçe karışıklığın miktarı da artabilir. Oyuncaklarını sepetinden daha hızlı boşaltacaktır. Mama sandalyesinden şeftali püresini yerlere fırlatacaktır.Mutfak dolaplarını keşfedip, içinden tencere , tavaları diğer odalara taşıyacaktır.
Zaman geçip, çocuğunuz büyüdüğünde inanın o karışıklığı bile özleyeceksiniz..

20 Temmuz 2012 Cuma

anneysen.com da Ay Ay bebeğinizin Gelişimini Takip Edin!!!!




anneysen.com'da Ay Ay Bebek Gelişimi Bölümü ile Bebeğinizin Gelişimini Takip Edin

Anneler Ay Ay Bebek Gelişimi Bölümü'nde aylık olarak bebeklerinin gelisimlerini takip edebilecekler. Bu bölüm Çocuk Hastalıkları Doktorları ve Pedagoji uzmanları tarafından hazırlandı, adresi ise şöyle: 


Ay Ay Bebek Gelişimi Bölümü'nde, anneler bebeklerinin fiziksel, sosyal, algısal gelişimini inceleyebiliyor, aşı takvimini görebiliyorlar. Aynı zamanda bebeğinin ayına uygun gelişimini destekleyici önerileri de bulabiliyorlar.  

Tüm annelerin faydalanacağı bir kaynak olmasını diliyoruz. 

HAMİLEYKEN YA DA EMZİRİRKEN ORUÇ TUTMALIMIYIZ?


Ramazanın ilk günü için sanırım ideal bir konu, bu. Bu aralarda twitterdan , bloglarlardan bana gelen en sık soru: Oruç Tutmalı mıyım?
Hamilelik ve emzirme döneminde oruç tutmak hem anne için hem de bebek için riskli olabilir. Onun için mutlaka doktorunuza danışmak gerekmektedir.
Özellikle bu yıllarda ramazan ayının yazın ortasında olmasından dolayı çok dikkat etmek gerekmektedir.
Zaten dinen baktığınızda hamile ve emziren anneler için istisnalar sözkonusu. Onun için şartları çok da zorlamamalı diye düşünüyorum.
Gebelik döneminde ,anneler daha sık acıkırlar. Ortalama olarak 3-4 saat arayla sık sık beslenmeleri kan şekeri açısından önemlidir.2004 yılında Singapur da yapılan bir araştırmada, oruç tutan gebelerin yarısından fazlası gebelik öncesindeki oruçlara göre daha fazla zorlandıklarını, üçte biri ise oruca bağlı yan etkiler yaşadıklarını belirtmişlerdir.Uzun süre açlıkta vücudun şeker deposu çabuk tükenir ve hücrelerin enerji gereksinimi için yağlar yakılır. Bunun sonucunda hem anneye hem de bebeğe zararlı olabilecek ketonlar yağ yakılması sonucu açığa çıkarlar.
Oruç tutarken en önemli sorunlardan biri de vücudun susuz kalmasıdır.( dehidratasyon) Gebelerde damarlarda dönen kan ve sıvı miktarı çok artar.Bu kan ve sıvı miktarını koruyabilmek için gebelerin günde enaz 3 litre civarında sıvı almaları gerekir. Nisbi sıvısızlık durumlarında,kan basıncı düşer, bebeğin eşi ve dolayısıyla bebeğe giden kan akımı azalır.bunun  sonucunda bebeğin oksijenlenmesi ideal oranların altına düşebilir. Sıvısızlık ayrıca emziren anne içinde önemli bir sorun olabilir.2-5  ay arasında bebeği olan anneler üzerinde yapılan bir araştırma da da oruç şırasında anne sütünün içeriğinde bir miktar değişim olduğu görülmüş.
Emzirirken susuz kalmanın iki önemli riski vardır: Annenin sıvı kaybı ve buna bağlı sütün azalması. Özellikle bu yıllarda ortalama 17 saat süren bir oruç tutulduğu düşünüldüğünde buna çok dikkat etmek gerekir.
Onun için özellikle ilk ay 6 ay boyunca sadece anne sütüyle beslenen bebeklerin annelerin bu kadar uzun susuzluktan dolayı sütü direkt etkileneceğinden dolayı dikkat etmeleri, doktorlarına danışmaları gerekir. Eğer bebeğiniz daha büyük ve ek gıdalara geçtiyseniz annenin oruç sırasında annenin yememesi ve içmemesi daha kolay tolere edilebilir.Ancak bu durumda mutlaka sahura kalkmak ve iftardan sahura kadar olan sürede bol sıvı almak şarttır.Ayrıca günü dinlenerek geçirmek ve kendilerini çok fazla yormamak da yararlı olacaktır.
Şunu unutmamak gerekir hamileyseniz de emziren anneyseniz de oruç tutmadan önce doktorunuz danışmak çok önemlidir. Hem bebeğinizin hem de kendi sağlığınız için:))

Keşfetmenin Dayanılmaz Çekiciliği


UZAY.png

 fenerli kitaplar korsanlar içgörsel.JPG


KORSAN.pngfenerli kitaplar uzay iç görsel.JPG



Pearson Türkiye’nin, Fenerli Kitaplar Serisi’nin iki yeni kitabı “Korsanlar, Kayıp Hazine” ve “Uzay, Kayıp Gezegen”, meraklı ve öğrenmeye istekli çocuklara ve çocuğuyla kaliteli zaman geçirmek isteyen anne ve babalara, keşfetmenin dayanılmaz çekiciliğini yaşatıyor.

Kaptan Gözükara ile korsanların haritadaki yolu takip ederek kayıp hazineyi bulma çabalarının çekici resimlerle aktarıldığı “Korsanlar, Kayıp Hazine”isimli kitapta, çocuğunuz, korsanların yasak ormandan geçerek hazine sandığına ulaşması için sihirli feneriyle yol gösterecek.

“Uzay, Kayıp Gezegen” isimli kitapta da Komutan Bora ve ekibi, kayıp gezegen Dragonya’yı bulmak ve onlara Dünya’dan yardım götürmek için çıktıkları uzay macerasında, çocuğunuzun sihirli fenerine ihtiyaç duyuyor.

3-6 yaş grubuna yönelik, kalın kapağı ve iç sayfaları ile dayanıklı olan Fenerli Kitaplar serisinin bu iki yeni kitabının yapımında AB standartlarına uygun malzemeler kullanıldı ve sağlık kontrollerinden geçirildi. Her iki kitabın fiyatı da 24,50 TL.

Şeker Çocuklar Kampı 20 yaşında




İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü ve İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı ile Çocuk ve Adolesan Diyabetikler Derneği tarafından Aygaz’ın desteğiyle düzenlenen Diyabetik Çocuklar Kampı, Türkiye’nin şeker çocuklarını 20. kez bir araya getiriyor. 23- 28 Temmuz 2012 tarihlerinde gerçekleşecek olan kamp, Türkiye’nin çocuklara yönelik ilk sağlık kamplarından biri olma özelliğini taşıyor. Aygaz’ın sekiz yıldır destek verdiği projede bu sene de 100’den fazla çocuk diyabet ile yaşamayı öğrenecek.

İstanbul, 20 Temmuz 2012 - Çocuk ve Adolesan Diyabetikler Derneği tarafından Aygaz’ın desteğiyle düzenlenen Diyabetik Çocuklar Kampı, Türkiye’nin şeker çocuklarını 20. yılında bir kez daha bir araya getiriyor. 8-18 yaş arasındaki diyabetik çocuklara yaşamlarını kolaylaştırıcı bilgiler vermek amacıyla düzenlenen kamp, Türkiye’nin dört bir yanından çocukları ağırlıyor.  
Herkesin gönüllü olarak çalıştığı kampta her yıl, çocuk diyabetinde uzman profesörler, doçent ve uzman doktorların yanı sıra, hemşireler, diyet uzmanları, psikologlar, psikiyatristler ve spor eğitmenleri de bulunuyor. 
Çocuklar hem arkadaşlığı, hem de diyabeti öğreniyor
Kampta çocuklara hipo ve hiperglisemi nedenleri, klinik bulguları, alınacak önlemler, kan ve idrarda glikoz keton bakılması, insülin tipleri, etki özellikleri, enjeksiyon teknikleri, spor ve egzersiz yapma alışkanlığı, diyabette beslenme özellikleri ve düzeni, diyabetin komplikasyonları anlatılıyor. Diyabette takip kriterleri ve izlemenin önemi konusunda uygulamalı ve teorik bilgilendirmeler yapılıyor. Çocuklar bir yandan yoğun bir şekilde bilgileri alırken bir yandan da yeni arkadaşlıklar geliştiriyor. Daha önceki senelerde kampa katılanlar artık ‘ağabey’ ve ‘abla’ olarak katılabiliyor.
Kampın 20 yıllık müdürü, İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Çocuk Sağlığı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Rüveyde Bundak. Bundak, bu tarz kampların çocukların psikososyal gelişimlerinin yanı sıra diyabetli olarak yaşam konusundaki bilgi eksikliklerini de giderdiğini belirtiyor: “Kamplarda edindikleri bilgiler ve arkadaşlıklar, diyabetik çocuklara yarınlara daha umutla bakmaları için büyük bir güç veriyor.” Finansmanın kampın en büyük ihtiyacı olduğunu vurgulayan Bundak, Aygaz sayesinde hareket özgürlüğü kazandıklarına değiniyor ve Türkiye’deki diğer kuruluşların da Aygaz’ı örnek almasını diliyor. Bu tip kampların koruyucu hekimlik çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Bundak, şirketlerin sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmelerinin ülkenin geleceğine ve ekonomisine bir yatırım olduğunu ifade ediyor.
Sekiz yıldır projeye destek veren Aygaz, Türkiye’nin en eski sağlık kamplarından biri olan Diyabetik Çocuklar Kampı’nın bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyulduğunu bildirdi. Sosyal sorumluluk çalışmalarında aile ve eğitim konusuna büyük önem veren Aygaz’ın bundan sonraki senelerde de proje ile ilgili çalışmaları devam edecek.
Rakamlarla Şeker Çocuklar kampı
20 yıldır aynı uzman ekibin görev yaptığı ve herkesin gönüllü olarak çalıştığı kampta çocuk diyabetinde uzman üç profesör, bir uzman doktor, iki asistan doktor, dört hemşire, üç diyet uzmanı, bir psikolog, bir psikiyatrist ve iki spor eğitmeni bulunuyor. Birçok sağlık kampı için örnek teşkil eden Diyabetik Çocuklar Kampı, 20 yılda toplam 1500 çocuğu konuk etti. Kampa Antalya, Diyarbakır, Edirne ve ülkemizin başka şehirlerinden ve Azerbaycan’dan katılan doktor, hemşire ve diyetisyenler kendi ülkelerinde ve bölgelerinde benzer kamplar kurdular.

17 Temmuz 2012 Salı

Goodyear’dan Yol Güvenliği Önerileri:



Çocuklarla güvenli seyahat için 10 altın kural

Seyahatlerde çocukların güvenliği ve rahatı her şeyden önce gelmeli. Çünkü, yolculuk esnasında rahat edemeyen çocuk, büyük tehlike nedeni!

Goodyear, bu yaz çocuklarla mutlu bir seyahat etmek için 10 altın kural hazırladı. Çocuklarla seyahat etmek, bu kurallar uygulandığı takdirde keyifli olacaktır. 10 altın kuralın temeli ise otomobilinizde seyahat öncesi çocuklarınızın rahat edeceği bir ortam hazırlamak.

1-    Çocuğunuzu, çocuk koltuğuna oturtun ve kemerini bağlayın.

Haziran 2010’dan bu yana ülkemizde de geçerli olan kurallara göre boyu 1.50 metreden kısa çocukların uygunluğu onaylanmış çocuk koltuğunda seyahat etmesi gerekiyor.

  • 13 kg’dan hafif çocuklar: bebek koltuğu
  • 9 ila 18 kg arasındaki çocuklar: çocuk araç koltuğu
  • 15 kg’dan ağır çocuklar: araç içi yükseltici koltuk

Çocuğunuzun, her seyahat esnasında güvenli bir şekilde bağlanmış olduğunu kontrol edin. Çocuk koltuğunda oturmasının ne kadar önemli olduğunu anlamasına yardımcı olun. Siz araba kullanırken onların bunu yapmayacaklarından emin olamayacağınız için, çocuğunuza, emniyet kemerini açıp kapatmayı mümkün olduğunca geç öğretin. Yolculuk esnasında arabanın içinde gezinen çocuk ciddi tehlike yaratır.

2-    Çocuğunuzun uyku saatinde yola çıkın.

Çocuklarınızın akşam uykusuna yatacağı vakit yola çıkarsanız eğer, çocuğuz yolculuğun çoğunda uyumuş olacağından dolayı siz rahat seyahat edersiniz. Çocuğunuzun düzenli bir uykusu yoksa eğer yemek yedirdikten 1 saat sonra yola çıkın. Mola yapacağınız yerleri önceden belirleyin. Çocuklu bir ailenin ihtiyaçlarını karşılayacak yer seçin.

3-    Camlara güneşlik takın.

Aracın camlarında güneşlik yoksa yaz ayları bunları almanız için doğru zamandır. Çocuklarınızın sizinle beraber geliyor olması durumunda onların rahatını sağlayarak araç içerisinde kaliteli zaman geçirmelerine ve güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korunmalarına yardımcı olun.

4-    Seyahat esnasında herkesin yeterli şekilde sıvı tükettiğinden emin olun.

Sıvı tüketimi yeterince alınmadığında baygınlığa kadar giden tehlikelere yol açar. Sıvı tüketiminin düzenli alınmasına dikkat edin.

5-    Güneş ışığının yaratacağı tehlikelere karşı önlem alın.

Güneşli günlerde araç içi sıcaklığının dışarıdaki ısıdan çok daha fazla olduğunu düşünerek ısınan metal aksamlardan dolayı çocuğunuzun cildinin yanmasını önlemek amacı ile park halinde iken çocuk koltuğunun üzerini örtmeyi unutmayın.

6-    Uzun seyahatlerde çocuklara rahat ve hava geçiren giysiler giydirin.

İçeriğinde yüzde 100 pamuk olan kıyafetleri tercih edin. Kıyafetin lastikleri varsa gevşek olmasını sağlayın.

7-    Çocuklarınızı eğlendirin.

Çocuklarınızın seyahat esnasında eğlenceli aktiviteler ile meşgul olması uzun yolculukların tüm aile fertleri için daha sakin geçmesini sağlar. Goodyear’ın 2011’de yaptığı “Yazın Yol Güvenliği” 2 araştırması sonucunda araç içindeki “bağrışmanın” sürücüler için en önemli dikkat dağıtıcı faktör olduğu ortaya çıktı.

Çocuklarınıza oyalanabilecekleri oyuncaklar verin, ancak yumuşak olanları tercih edin. Ağır veya keskin oyuncakları seyahat esnasında araç içerisinde bulundurmayın. Özel çocuk CD ve DVD'leri ve çocuk kitapları da uzun yolda çocukların sıkılmasını önleyecektir. 

8-    Çocuklarınızın yanına yetişkin birini oturdun.

Seyahat esnasında çocuklar arka koltukta ne yaparsa yapsın sürücü için yola tam olarak yoğunlaşmak öncelikli olmalıdır. Çocukların yanında onlarla ilgilenecek yetişkin birinin olması önemlidir. Arkaya dönmek veya dikiz aynasından çocukları izlemek, sürücünün trafik üzerindeki dikkatini dağıtacak ve kaza yapma riskini artıracaktır. 100 km/saat hızla giden bir araç saniyede 30 metre yol almaktadır. Çocuklara bakmak için arka koltuğa dönerek kaybedilecek 3 saniyelik bir zaman dilimi 100 metrelik bir yolun sürücü tarafından görülemeyeceği anlamına gelir.

9-    Eşyalarınızı önem sırasına göre son girenin ilk çıkacağını düşünerek yerleştirin.

Çocuklarla seyahatte eşyaları yerleştirdiğiniz yer önemlidir. Acil ihtiyacınız olacak eşyaları en son yerleştirin. ‘Son giren ilk çıkar’ mantığıyla hareket edin. “Olmazsa olmaz”ların ne olduğunu iyi düşünün. Yiyecek, içecek, mendil, çocuk bezi, ilaç, çocuk oyuncakları ve diğer temel eşyaları varış yerine kadar rahatça erişebilmeniz için aracınıza en son yerleştirin.

10- Aracın dışında da çocuklarınızın güvenliğini sağlayın.

Aracın arızalanması stres yaratan bir durumdur ve herkesin her an başına gelebilir. Böyle bir durumda çocuklarınızı kontrol altında tutun.Araştırma[1], sönük lastikle sürüş yapan Avrupalı araç sürücülerinin %85’inin en çok endişeli olduğu durumların çocukların araç içerisinde oldukları zamanlar olduğunu göstermektedir.  

Goodyear RunOnFlat lastiklerinin takılması ile bu gibi durumlar önlenebilir. RunOnFlat (Patlasa Da Giden) Teknolojisi sayesinde sürücüler, artık lastik değiştirmek için tehlikeli yol kenarlarında durmaya gerek duymaz.

Goodyear Lastik Test Departmanı Başkanı Emmanuel Robinet konu ile ilgili “Otobanın yanında, özellikle de araç içerisinde küçük çocuklar ile birlikte kalmak korkutucu bir deneyim olabilir. Araç sürücüleri yardım çağırırken araç içerisindeki yolcuları asla yalnız bırakmamalıdır” dedi.


Goodyear Lastikleri T.A.Ş. hakkında
Üretim, satış ve satış-sonrası hizmetleri ile lastik sektöründe faaliyet gösteren Goodyear Lastikleri T.A.Ş., dünyadaki en büyük lastik üreticilerinden olan Goodyear Tire and Rubber Company'nin Türkiye'deki iştiraki olarak, 1 Eylül 1961'de kuruldu. Bu yıl Türkiye’deki 50.yılını kutlayan Goodyear Lastikleri T.A.Ş.; Türkiye’de 1,300’ü aşkın çalışanı ile İzmit ve Adapazarı’ndaki 2 üretim tesisinde faaliyet göstermektedir. Şirket, ürünlerini Goodyear, Dunlop, Fulda, Sava ve Debica markaları altında üretip tüketicilerine sunmaktadır. Şirket Türkiye’de, yaklaşık 700 bayisi, 50’yi aşkın Premio mağazası ve 300’ü aşkın araç servisleri kanalıyla tüketicilere hem tüketici lastikleri hem de ticari lastikler ve hizmetler sunmaktadır. Goodyear Lastikleri T.A.Ş., ürünleri ve Türkiye’deki faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için, www.goodyear.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

BU YAZ Kİ TATİLİMİZ: ELA QUALİTY RESORT DOĞRU SEÇİM!!!








Bu yaz tatil seçimi yaparken , Altuğ ile rahat edebileceğimiz hem yemekler hem de mekan olarak çocuk dostu bir yer olmasına dikkat ettik. Eskiden gittiğimiz bir tatil köyü birinci sıradaydı. Yemek -,içmek konusunda hiç düşünmeden gidebiliriz diyorduk. Havuzlarda Altuğ paşaya uygundu. Daha sonra bir arkadaşlarımız Ela Quality'e rezervasyon yaptırınca, bizde oteli araştırdık.



Hem olumlu yazılar okudum. Özellikle sitesinde çocuk ile ilgili kocaman bir yer olunca , mini clubune 0-12 yaşı kabul ettiğini görünce hemen karar verdik.Arkadaşlarımız bizden 2 gün önce gidecekleri yiyecek-içecek içinde onlardan bilgi alacaktık.

fotoğraf.JPGfotoğraf.JPGfotoğraf.JPG

Nitekim tatil zamanı gelince, Altuğ ile rahat bir uçak yolculuğu ve transferle oteldeydik. Karşılama çok hoştu. Arkadaşlarımız zaten 2 günde oteli tamamen öğrendikleri için , hemen hazırlanan odamıza kocaman bir kalabalıkla gittik. Bizim kalabalığımız, odamızı düzenleyenleri sıkıştırmış olmamız bile çalışan arkadaşların yüzündeki gülümsemeyi azaltmadı.






fotoğraf.JPGfotoğraf.JPGfotoğraf.JPGfotoğraf.JPGfotoğraf.JPG

Öğle yemeği saatine yakındı. Deniz ve havuz taraflarını  keşfe çıktık. Havlularımızı nereden alırız?,mini clup nerede ? bunları kontrol ettikten sonra, yemeğe geçtik. yemekler 5 yıldızlı bir tatil köyü olduğundan çok güzeldi. Çocuklara özel yemeklerin olması, micro dalga ve blenderların olduğu bir köşe olması, meyveli yoğurdun bol bol olması ilk izlenimde çok hoşuma gitti..

fotoğraf.JPGfotoğraf.JPGfotoğraf.JPGfotoğraf.JPG


fotoğraf.JPGfotoğraf.JPGfotoğraf.JPGfotoğraf.JPG





Yemekten sonra deniz tarafına geçtik. İlk gün Altuğ bizle kumsalda vakit geçirdi. Arkadaşlarımızın çocukları ortada yoklardı. Biraz büyük oldukları için mini clupte olmalarının normal olduğunu düşündüm. Akşam biz yemek yedikten sonra eşim Altuğ ve çocuklar mini clube gitti.5 dakika sonra Altan tek başına yanımıza gelince, ben telaşlandım. Altuğ tek başına mini clupte:)) Ben dayanamayıp, 2 dakika sonra Altuğ ne yapıyor diye bakmaya gittiğimde bir ablanın Altuğ'unun elinden tutmuş, kayaklardan beraber kaydığını, koştuğunda da tam arkasında sanki benmişim gibi dolaştığını görünce içim rahatladı ve çok şaşırdım. İnanılır gibi değil:)) Altuğ arkadaşımızın çocuklarıyla mini clupte 21:00-23:00 arasında tek başına durdu. Bizde rahat rahat kahvemizi içtik. 23:00 de abla yanımıza Altuğ'u getirdi. 





fotoğraf.JPG


fotoğraf.JPGfotoğraf.JPGfotoğraf.JPG


fotoğraf.JPGfotoğraf.JPGfotoğraf.JPG


fotoğraf.JPGfotoğraf.JPGfotoğraf.JPG


fotoğraf.JPGfotoğraf.JPG



Ertesi gün sabahın hep 06:30 da kalkan Altuğ paşa 10:00 da uyandı. Bütün tatil boyunca bu böyle oldu. Bu durma biraz bozulmadım değil, benleyken de erken kalksaydı diye düşündüm:)) Ne garip değil mi?
Sonraki günlerde 10:30 da kahvaltı yapıp, Altuğ paşayı mini clube ( Altuğ Okul diyordu) bıraktık. 12:00 de ben okula gidip, içerideki çocuk büfesinden Altuğ kendi seçtiklerinden oluşan tabağını yedirmeye çalıştım. O kendi kendine öğle yemeğini yedi. Tabii ki her zaman olduğu gibi azıcık ama yedi.
13:00 civarı Altuğ'u da alıp beraber biz öğle yemeğine gittik. Altuğ tüm tatil boyunca 14:00-15:30 arasında pusetinde öğle uykusunda uyudu. Öğle yemeğine restuırantta değil, diğer yerlerde olduğumuzda bile ana resturantta ya da mini clupte çalışan arkadaşlara rica ediyordum,Altuğ'a uykusunda yedirdiğim mamayı hazırlatıyordum. Bu arada Altuğ 15:30 a kadar uyurken rahat bir öğle yemeği yedik, ardından da kahve keyfimizi yaptık.Altuğ uyanınca , arkadaşlarının yanına okula getirdik, Altuğ'u 18:00 kadar orada takıldı. Sonra kum ve deniz keyfi.. Ardından da gece rutinimiz başladı.
Anlayacağınız 7 gece 8 gün tatil boyunca Altuğ, Altan ve ben güzel bir tatil geçirdik. Bunda mini clubun katkısı çok büyük. Minicik değil, kocaman bir yer. Abi ve ablalar süperler. Ayrılacağımız gün her birirne tekrar tekrar sarıldı,Altuğ. Bizim için anaokulu öncesi prova oldu resmen.
Mini clupteki arkadaşlarının yanı sıra resturantakiler, odamızı her gün temizleyen Ayşe Deniz hanım çok kibar ve güler yüzlüydü. Bu arada Tatille ilgili attığım twitlerim üzerine tanıştığımız Ela Quality'nin e-ticaret sorumlusu Bahar hanım da çok kibardı.
Eğer çocuğunuz ya da çocuklarınız varsa Belek tarafında bir yere gitmek isterseniz tercihinizi Ela Quality Resort'ten yana kullanın. Kesinlikle çok memnun kalacaksınız.