17 Nisan 2014 Perşembe

GEBELİK AYLARINA GÖRE ANNE VÜCUDUNUN GELİŞİMİ

GEBELİKTE 1. AY
Gebeliğin İlk Ayları
Gebeliğin İlk Belirtileri
Gebelikle birliklte hormonlarınızdaki değişikliklerin sonucunda aşağıdakilerin bir ya da daha fazlası görülebilir:Bunlar 12. haftadan sonra azalır.
*Adet gecikmesi
*göğüslerde büyüme , gerginlik, hassaiyet
*Bulantı
*Kusma, ağızda metalik tat ve yiyeceklere karşı ilgisizlik
*Bazı besinlerden iğrenme ya da aşırı isteme
*Yorgunluk, halsizlik
Vajen akıntısında artış,
*Sık idrara gitme
*Duygusallaşma

GEBELİĞİN 2. AYI
Doğum zamanının hesaplanması

Son adetin ilk gününe 280 eklenerek bulunur. Gebelik süresi 40 hafta kabul edilirse de , 38 ile  42 haftalar arasında normal sayılır.
Bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler:
Sigara , alkol ve doktora danışılmadan alınan ilaçlar gebelik boyunca, özellikle de bebeğin organlarının geliştiği ilk 3 ayda zararlıdır.Kedi, köpek dışkısaı ve çiğ etle temas edilmemelidir.Bunlar bebeğe zararlı olabilecek toksoplazma denen parazit taşıyabilir.

GEBELİKTE 3. AY
Gebeliğe Alışma

Gebeliğin başlarında görülen bulantı, kusmalar vesık idrarra çıkma bu  dönemden itibaren azalır. Bağırsak hareketleri yavaşladığından kabızlık görülebilr.Aşırı kusmanız olmamışsa bu dönemde 1-52 kg almanız beklenir.Bütün gebelikte alınan kilonun%10'una karşılık gelir.Hormonel değişikliklerinden dolayı bu dönemde aşırı duygusal olabilirsiniz.
Bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler:
Kontroller için doktora başvurun. Taze yiyeceklerle ve dengeli beslenin.Kabızlığa karşı bol bol su için ve yeşil sebze gibi bol lifli yiyecekler yiyin. Göğüslei destekleyecek uygun bir sütyen kullanın. Dişlerinizi kontrol ettirin.

GEBELİKTE 4. AY
Gebelik artık belli oluyor;

Kendinizi daha enerjik hissetmeye başlarsınız.Gebe olduğunuz dışarıdan belli olmaya başlar.Cildiniz koyulaşabilir.Beliniz kalınlaşmaya başlar.Karnınızın üstünde koyu bir çizgi görülebilir.Doğumdan kısa bir süre sonar bu çizgi kaybolur.
Bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler:
Bu dönemde iştahınız artmaya başladığından,sağlıklı beslenetre kilonuza dikkat etmelisiniz.Bol ve rahat giysiler tercih etmelisiniz. Gebelik sürecinde artan demir ihityacına bağlı olarak doktorunun vereceği demir preparatlarını kullanmaya baslamalısınız.


GEBELİKTE 5. AY
Gebelik ilerliyor;
Memelerde ilk süt gelebilri.Bu süt sadec silinmeli,  mem sıkılmamalıdır.
Cilt koyulaşması artabilir.Bunun kalıcı olmaması için dışarı çıktığınızda güneş koruıyucu krem kullanabilirisiniz.
Sırt ağrısı, kasıklarda gerilme, vajen akınıtısı, diş eti kanaması gib yakınmalara sık rastalnır.Bebeğinizn hızlı büyüdüğünü ve s,izinde hızlı kilo alacağınız bir döneme girdiğinizden sağlıklı beslenmeye çok dikkat etmelisiniz.
Bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler:
Kendinize özen göstermelisiniz.Rahat giysi ve ayakkabılar güymelisiniz.Bebek eşye ve giysileeri düşünmeye başlayabilirisiniz.

GEBELİKTE 6. AY
Gebebliğğn en iyi zamanları;
Bu dönemde kendiniz daha iyi ve zined hissedeceksiniz. Kilo alımı hızlı olabilr. Dikkat!!
Bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler:
Her fırsatta ayaklarınız yukarı kaldırarak dinlendirmelisiniz. Belinizi ve bacaklarınızı sıkan giysilerden kaçının.Sıcağa duyarlılığınız artacağınadn bol bol su içmelisiniz.

GEBELİKTE 7.AY
Gebelik ilerlemey devam ediyor;
Sindirim güçlüğü ve kramplar görülebilir.Karında çatlaklar oluşabilir. Bunu önlemek ya da daha az olmasını sağlamak için karın bölgesi sık sık nemlendiricili bir krem ya da yağ ile yumuşatılmalıdır.UYku bozukluklarıolabilir.
Bu dönemde dikkat edilemsi, gerekenler:
Doktor kontrollerini sıklaştırabilrisniz.Gün içinde sık sık dinlenmeli, geceleri mümkün oldukça erken yatmaya çalışmalısınız.Her fırsatta ayaklarınızı yukarı kaldırarak , dinlenmalısiniz.

GEBELİKTE 8.AY
Bebek her an gelebilir;
Kendinizi ağır ve hantal hissedebilirsiniz.Rahat uyuyamayabilrsiniz. BUnun çin bol bol yastıkla vücut boşluklarınız doldurarak en rahat pozisyonu sağlayarak , daha uzun uyuyabilirisiniz.
Neler oluyor?
Büyüyen bebek iç organlarınıza baskı yaparak solunum güçlüğüne, sık idrara çıkmaya neden olabilir.Koşarken, gülerken ya da öksürürken idrar kaçırabilirsiniz.Olabildiğince dinlenmeye çalışmalısınzı.Kilo alışınız fazla ise karbonhidratları azaltmalısınız.
Gebelikte alınan ortalama kilonuz 10-12 kg arasında değişmesi idealdir.Bebeğinize gereken temel malzemeleri şimdiden alabilirsiniz


GEBELİKTE 9. AY
Tatlı Heyecan;
Çalışıyorsanız doğum iznine çıkmış, doğum hazırlıklarını bitirmiş olmalısınız.Bu dönem gelecek bebek için çok heyecanlı olmalısınız.
Neler Oluyor?
Bu dönemde bebeğin başının, leğen kemiğinin boşluğuna girmesiyle mide yanması, sindirim, solunum güçlüğü yakınmaları azalır.Bebeğin başı idrar torbasına baskı yaptığından idrara çıkma sıklığı artabilir.Bu dönemde kendiniz daha enerjik hissedebilrsiniz. Bundan yararlanarak kendiniz yormayın. Doğujm esnasında ve sonrasında  enerjiye ihtiyacınız olacaktır.

GEBELİKTE 10. AY 
Artık bebek geliyor
Doğum heyecanı başlar, bir an önce doğum gerçekleşsin isyteyebilirsiniz.
Neler oluyor?
Doğum ağrılarınız düzenli ve sık olacaktır. Doğum belirtilerini tek tek kontrol edin. Ve doktorunuzla iletişim halinde olun.
Doğum
Hazırlık ve beklemeyle geçen onca aylardan sonra artık bebeğiniz kucağınıza alabilrisiniz.Giderek onu dah iyi anlayacak ve hergün yeni bir şeye tanık olacaksınız..

16 Nisan 2014 Çarşamba

Otizm Dostları Derneği ve Anneysen.com ile “Otizmi fark et, yaşamı paylaş”



Sizi “yaşamı paylaşmak için” Birsen Başar'la otizmin bilinmeyen iç dünyasına farklı bir yolculuğa davet ediyoruz!

Hayatı boyunca yaşadığı iletişim ve davranış sorunlarının nedenlerini 21 yaşında otizm teşhisi aldıktan sonra keşfeden Birsen Başar, hayatı ve insanları algılayışındaki farklılıkları anlatabilecek beceriye sahip, yüksek işlevli bir otizmli.

Otizm farkındalığı için Hollanda ve Türkiye'de seminerler veren Birsen Başar'ın kendi hayatından kesitler anlattığı iki kitabı ile Hollanda'da çekilen bir belgeseli bulunuyor.

Söyleşimiz ücretsizdir. Kontenjan sınırımız nedeniyle kayıt yaptırmanızı rica ederiz.

Otizmin iç sesi: Birsen Başar
18 Nisan 2014, Cuma 12:00-14:00
Yer: Yaşam Atölyesi
İstiklal Cad.
Mısır Apt. No: 163 Kat: 3
Daire: 12  Beyoğlu

#otizmifarketyasamipaylas

Kayıt: otizmdostlari@gmail.com

15 Nisan 2014 Salı

ÇEK BİR #LOVEFIE



Türkiye’nin ilk online fotokitap servisi Afillikitap 1 yaşını #lovefie ile kutluyor

En mutlu, en özel günleri, eğlenceli kareleri, çok sevilenleri, hayatın dönüm noktası olan anları ölümsüzleştiren Afillikitap 1.yaşını çok neşeli bir instagram yarışması ile kutluyor.

Türkiye’nin ilk on-line fotokitap servisi olan Afillikitap, 14 Nisan – 15 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek “Çek bir #lovefie” yarışması en beğenilen 10  fotografı seçecek. Afillikitap, #lovefie ve #afillikitap hastagleri ile paylaşılan fotoğraflar arasından en çok beğenilen 10 lovefie’nin sahiplerine, en sevdikleri kareleri fotokitaba dönüştürerek ölümüzleştirme şansını hediye edecek. Çek bir #lovefie yarışmasının birincisi ise fotoğrafçı ve blogger Yeşim Mutlu ile çok özel bir çekimin yıldızı olma fırsatını yakalayacak.

Afillikitap’ın ilk yaşına özel hediyeleri “Çek bir #lovefie” ile sınırlı değil! Telefon, hard disk yada bilgisayarlardaki değerli fotoğrafları saklamanın en güvenli yolu olan Afillikitap, birinci yaşı nedeniyle fotokitap hizmeti alan ilk 1000 kullanıcısına da Afilli Mini Yatay’ı hediye ediyor.

Afillikitap uygulaması ile internet üzerinden, istenilen tema seçildikten sonra fotoğraflar çok kısa sürede siteye yükleniyor ve siparişe hazır hale geliyor. Instagram, Facebook ya da Flickr fotoğraflarıyla bir fotokitap oluşturarak sipariş vermek,  oto editör ile yüzlerce renk ve tema içerisinden seçilen tamamen kişiye özel hazırlanacak fotokitaba 7 gün içerisinde sahip olmak için yalnızca 10 dakika gerekiyor.

www.afillikitap.com 

14 Nisan 2014 Pazartesi

Anne Sütünün Antibiyotik Kullanımı Gerektiren Hastalıkları Azalttığını Biliyor Muydunuz?



Sevgili anneler, anne sütü mucizedir, bebeğiniz ilk doğduğu andan itibaren büyüme ve gelişme için gerekli olan tüm sıvı, enerji ve besin ögelerini içerir. Eşsiz içeriği ile bağışıklık sistemi gelişimini destekler, antibiyotik kullanımı gerektiren hastalıkları azaltır.

Bebeğinizin bağışıklığını guclendirmek için onu 2 yaşına kadar anne sütü ile besleyin. Anne sütü alımı azaldığındaysa bebeğinizin bağışıklığını Aptamil ile desteklemeye devam edebilirsiniz.

Detaylı bilgi için tıklayınız.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

GERÇEK KARDA BENZERSİZ EĞLENCEYE GİTMEK İSTER MİSİNİZ?


Dört mevsim kış sporlarının yapılmasına ve kar oyunlarının oynanmasına olanak sağlayan Türkiye’nin ilk snowparkı “Torium Snowpark” ise çocuklara ve ailelerine
gerçek kar üzerinde alternatif bir eğlence fırsatı sunuyor.
Torium Alışveriş Merkezi içerisindeki Türkiye’nin ilk ve tek kapalı kar eğlence merkezi “Torium Snowpark”ın, kar kalitesi ve atmosferi ile Uludağ ve Kartalkaya gibi önemli kayak merkezlerini aratmayan eğlence alanında kar yarışmalarından kızakla kaymaya, kartopundan kardan adam yapmaya kadar birçok eğlenceli kış oyununu oynayabilecek, herkes kış atmosferinin tadını doyasıya çıkaracak.


Yanısıra uzman eğitmenler tarafından hazırlanan programlarla Snowpark, 100 metre uzunluğundaki 6 sıçrama rampalı snowboard ve kayak eğitim parkurlarıyla kış sporuna ilgi duyanlara haftanın 7 günü hizmet veriyor. Ziyaretçiler, eğlence alanında bulunan 9 adet Snowtubing parkurunda gönüllerince kayabiliyorlar. 130 kişi, kayak ve snowboard pistlerinden ise 70 kişinin aynı anda yararlanabildiği Snowpark’ta, misafirler kıyafet dahil her türlü kayak malzemesini yanlarında taşımaya gerek duymadan tesisten temin edebiliyor.


Eğer sizde bu eğlenceyi deneyimlemek istiyorsanız size bir hediyem var;
Bu yazıyı sosyal medya hesaplarınızdan paylaşın ve beni takip etmeniz, çekiliş için yeterli..ertugrul.esra@gmail.com bana iletşim bilgilerinizle birlikte e-mail atarak çekilişe katılabilirsiniz.
20 Nisan'a başvuranlar arasından bir talihliye bu eğlenceyi hediye edeceğim.

·         Biletler 3 kişiliktir
·         5 nisan – 31 mayıs 2014 tarihleri arasında geçerlidir
·         (resmi tatiller ve hafta sonları hariç )

BABYLAND.COM İLE BEBEKLERDE RUTİN OLUŞTURMA SEMİNERİ!!






Bebek doğduktan sonra ona nasıl bakacağınız hakkında pek çok sorularınız olacaktır. Bu eğitimde annelerimizin aklına en sık gelen sorulara yanıtlar vermeye çalışacağım .

Emzirme düzeni :
 Ilk haftalarda emzirme düzensizdir ve bebek her istediğinde emzirilmelidir.Acaba sütüm yeterli mi?,Bebeğimi doğru emziriyorum? Emzirme düzeninizi oluştururken ipuçları nelerdir?Emzirme döneminde hangi malzemeler gerekir? Süt sağma pompasını nasıl seçmeliyim?Sütüm yetersizse nasıl arttırabilirim? Nasıl beslenmeliyim?
Alt değiştirme :
Nasıl yapacağım?Bebeğime uygun bezi nasıl seçebilirim?Islak mendil/ pamuk ne kullanmalıyım?

Göbek bakımı :
Göbek bakımını nasıl yapacağım?Göbek bakımı yaparken bebeğimin canı yanar mı?
Bebek banyosu :
Bebeğimi nasıl tek başıma yıkayabilirim?Bebeğime günlük rutin oluştururken bebek banyosunu nasıl ayarlamalıyım?Bebek yıkarken hangi malzemeler gerekir?
Bebek yıkadıktan sonra bebeğime nasıl masaj yapmalıyım?Hangi bebek yağı/ losyonunu seçmeliyim?

Bebeğim cildine ne kullanmalıyım? Cilt bakımı neden önemli?

Hapşırık ve hıçkırıklar :
Bebekler ilk doğduklarından sonra çok fazla hapşırabilşir veya hıçkırık
tutabilir.Acaba bu normal mi? Ne yapmalıyım?

Yatma pozisyonu :
Bebeğimi nasıl yatırmalıyım?Bebeğin yatağını nasıl seçmeliyim?Yastık kullanmalımıyım?Yorgan mı uyku tulmumu kullanmalıyım?

Kundak:
Bebeğime kundak yapmalı mıyım?Kundağın yararı var mı?Nasıl kundak yapmalıyım?

Oda ısısı :
Odasının ısısı nasıl olmalı?Havalandırmak önemli mi?

İlk günlerde bize gerekecek malzemeler, kozmetik veya tekstil ürünleri

Bu ve daha pek çok sorunun cevabı için Sizi Bebeğe İlk Günlerde Rutin Oluşturmaeğitimine davet ediyorum.

Eğitim Yeri:. Caferağa Mh. Arayıcıbaşı Sk. N:3/4 Çınar Apt. 34710 Kadıköy, İstanbul

Eğitim Ücreti:100TL

Eğitim Tarihi: 27 Nisan Pazar günü 11:30-13:00 arasında olacaktır.

Bu eğitime eşlerinizle gelebilirsiniz. Yeni doğum yaptıysanız bebeklerinizle de gelebilirsiniz.

Eğitim sonunda birçok üründe indirim ve minik hediyelerimizden oluşan bir paket sizlere hediye verilecektir.

13 Nisan 2014 Pazar

KLİNİK PSİKOLOG GONCA ŞENSÖZEN'LE SOHBETİMİZ






   Merhaba. 2000 senesinde Boğaziçi Üniveristesi’nde klinik psikoloji yüksek lisansımı tamamladım. O zamandan beri psikoterapist olarak çalışıyorum. 2004-2010 yıllarında İstanbul Cerrahi Hastanesi Tüp Bebek Servisi’nde uzman psikolog olarak görev yaptım. Türkiye’nin dört bir yanından gelen hastalarla hem bireysel terapi hem de grup destek çalışmaları yaptım. O süreçte “Tüp Bebeği Beklerken” isimli söyleşi kitabımı yayınladım. Halen özel bir merkezde terapi çalışmalarımı sürdürmekteyim.   Zaman zaman hamile eğitimlerinde sürecin psikolojik etkileri hakkında bilgiler vermekte, çiftleri doğum sonrası lohusalık dönemi ve bebeğe alışmak ve bağlanmak konusunda bilgilendirmekteyim. Aynı zamanda üniversitedeki çalışmalarıma devam ediyorum.
    Çiftin tedavi sürecine hazır olması gerekir mi?

Tüp bebek tedavisinin zamanlaması çok önemli. Zamanlama konusunda “tarihsel zamanlama” ve “kadının psikolojik zamanlaması”nı ayrı ayrı dikkate almak gerekiyor.

Bir yıldır denediği halde çocuk sahibi olamayan çiftlerin, en kısa zamanda bir kadın doğum uzmanına başvurmaları gerekir. Buna tarihsel zamanlama diyebiliriz. Ne olup bittiğini anlamak konusunda vakit kaybetmemek, doğal yolla çocuk sahibi olmak konusunda bir engelin olup olmadığını anlamak ve bunun ne olduğu ortaya çıkarmak, sonra da tedavi seçeneklerini belirlemek.

Bir de “kadının psikolojik zamanlaması” var. Çift, özellikle de kadın, varolan durumu, yani doğal yolla çocuk sahibi olmanın güçlüğünü ve tedavinin gerekliliğini henüz kabullenememiş ise kendi içinde bir karmaşa yaşıyor. Bir tarafı bu tedavinin gereksiz olduğunu düşünürken, diğer tarafı bu tedavinin zorunlulukları altına giriyor. Bunu aynı anda hem evet hem de hayır demeye benzetebiliriz. Böyle bir durumda ortaya nasıl bir cevap çıkar? Kadın tedaviyi kabullenmediğinde yaşanan durum tam olarak böyle oluyor. Bu şartlarda kadın tedaviye tam adapte olamıyor ve bu durum tedavinin gidişatını olumsuz etkileyebiliyor.

Kısaca doğru zamanlama, maddi şartları bir kenara bırakacak olursak, çiftin ama özellikle de kadının bu tedaviye ne kadar hazır olup olmadığı ile çok ilgili.

Neden özellikle kadının hazır olması önemli diye soracak olursan ise çok basit. Çünkü doğal yolla çocuk sahibi olamama sebebi sperm ile ilgili olsa bile tüm tedavi kadının vücuduna uygulanıyor. Bu yüzden kadın çok daha birebir yaşıyor tedavinin gereklerini ve tabi ki de bu süreçten çok daha fazla etkileniyor.
Yani erkek son derece istekli ve hazır hissederken, kadın böyle hissetmeyebilir. Bu noktada kadını zorlamak yerine, onun bu tedavi ile ilgili çekincelerine değinmek ve kadına zaman tanımak yerinde olur. Bu konuda psikologların çok yardımı oluyor. Tedavi başlamadan birkaç ay önce başlayan psikoterapi seanslarında, kadınlar tedaviye bedenen ve zihnen daha iyi hazırlanıyorlar.

      Kadın ve erkek farklı duygular yaşayabilir bu süreçte. Neler hissederler?
Geleneksel anlamda annelik tanımı ile kadınlık; babalık tanımı ile erkeklik çok içiçe girmiş durumda. Infertilite problemi ortaya çıkmadan önce geleneksel kadın-erkek rollerine bürünmemiş olan çiftlerde bile, problemin teşhis edilmesi ile birlikte beliren bir konu “kadın olmak”, “yeterince kadın olmak” ya da “yeterince erkek olmak”. Çünkü toplumda kadın ya da erkek olmak üreyebilmek ile yakından bağdaştırılıyor. Bir kadının üreme kapasitesi ile ilgili sorun yaşanıyor ise, o kadın, kendini yeterince kadın hissetmediğini söylemeye başlayabiliyor.
İlginçtir ki çiftin tüp bebek tedavisinin sebebi erkeğe (sperme) bağlı bir faktör olsa dahi, kadınların bu tedavi içerisinde, kendi kadınlıkları ile ilgili yetersizlik duyguları yaşayabildiğini gözlemliyoruz. (“Sorunun spermden kaynaklandığını bilsem de hamile kalamayan ve doğuramayan ben olduğum için tam bir kadın gibi hissedemiyorum” diyen çok hastam oldu.)
Erkek için ise durum farklı seyrediyor. Yani eğer tüp bebek tedavisi kadının üreme sistemindeki bir faktörden kaynaklanıyor ise, erkek, kendi erkekliği ile ilgili yetersizlik duyguları yaşamıyor. Yaşadığı şey daha çok çaresizlik oluyor. Karısına yardımcı olamadığı, yaşanan krizi ortadan kaldıramadığı için.
Erkekler sadece kendileri ile ilgili bir faktörden dolayı kısırlık tedavisi görüldüğünde, erkekliklerini ya da güçlerini sorguluyor oluyorlar. Yani eşini hamile bırakamamak bir erkeğin kendi erkeklik gücünü şiddetli şekilde sorgulamasına sebep oluyor.
Kısırlık probleminin yaşattığı sıkıntı elbette çiftten çifte değişse de genel olarak şunu söyleyebiliriz: Erkekler de kadınlar gibi bir şok ve inkar dönemi geçiriyorlar. Burada kadınlardan farklı olarak erkekler duygularını ortaya koymak yerine kendi içlerine dönmeyi tercih ediyorlar. Kadınlar bu durumu kendi arkadaşları ya da aileleri ile konuşma eğiliminde olurken, erkekler bu konudan daha az bahsediyor. Hatta genelde bir problem olduğunu ve artık bir doktora gitmek gerektiğini savunan önce kadın oluyor. Benim görüştüğüm çiftlerin bazılarında kadınlar bunun için erkekleri ikna etmek zorunda kalmışlar ve bu konuda eşleriyle çatışma yaşamışlardı. Tüp bebek tedavisi gerektiğini öğrenince daha az aceleci davranan taraf genelde erkekler oluyor yine. Kadınlar bu durumu “bir kriz var” olarak yaşamaya başladıklarında, yani bir problemin varlığını kabul ettiklerinde, erkekler henüz “daha oraya gelmemiş” olabiliyorlar. Erkeklerin daha ağırdan alan ve durumun varlığını inkara yakın tavırları kadınlara kızgınlık yaşatıyor, tedavi sürecini zorlaştırıyor ve çiftin ilişkisinde çatışmalara yol açabiliyor.
     Tedavi süreci çiftin ilişkisine nasıl yansıyor?
Genel olarak şöyle bir tablodan bahsetmek mümkün: Eşler, kısırlık problemine yönelik kendi içlerinde hissettikleri olumsuz duygulardan birbirlerini korumak adına, iletişimlerini azaltma yoluna gidebiliyor, içlerine dönebiliyorlar. Ama maalesef iletişim kesilince destek alışverişi ve problem çözme imkanı da azalıyor.

Buna ek olarak eşlerin tedaviye adapte olma hızları da birbirlerinden farklı olabiliyor. Örneğin, başarısız bir tedavi karşısında eşlerden biri yas tutarken, diğer eş buna hazır olmayabiliyor ve iki ayrı zeminde bulunan çift iletişim konusunda bir senkronizasyon sorunu yaşıyor.
Eşleri ile kısırlık sorununu ve tedavi sürecini konuşabilen kadınlar rahatlamış hissediyorlar. Fakat erkekler çoğu zaman bu tip krizleri konuşunca daha kötü hissettiklerinden ve eşlerinin de böyle hissedeceğini düşündüklerinden, sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Sessizliğin, stresli durumdan kendilerini koruyacağını umuyorlar. Bu durumun kadınlar tarafından anlaşılmasının güç olması, kadınları eşleri ile ilgili yanlış düşüncelere sevkediyor. Yani, eşlerinin çocuk istemediğine ya da kendileri kadar bu konuya önem vermediğine inanmaya eğilimli oluyorlar.
Tedaviler gebelik ile sonuçlanmadığında dahi, erkeklerin aynı tavrı sürdürmesi, kadınların reddedilmiş ya da eşleri tarafından desteklenmiyor oldukları fikrini doğuruyor.
Bazı erkekler, adet dönemi ve üreme ile ilgili konuları sadece kadın dünyasına ait buldukları için de kısırlık hakkında konuşmaktan çekiniyorlar.
Bunun yanında, tabi ki paralel duygular yaşayan ve eşzamanlı hareket eden çiftler de var. Böyle bir durumda çiftler birbiri ile bir çatışma yaşamadan tedavi sürecine başlamış oluyorlar. Daha rahat bir başlangıç bu.
      Peki cinsel yaşam nasıl etkileniyor?
Kısırlık problemi cinsel hayat üzerinde olumsuz etkiye sahip. Cinsellik sonucunda gebelik gerçekleşmedikçe, cinsellik başarısızlık hissi ile bağdaştırılıyor ve kaçınılan bir eylem halini alıyor. Ayrıca hamile kalmak amacıyla yapılan seks ayın belli günlerine sıkıştırıldığından, seks yaşamı keyifli halini kaybediyor. Mekanik ve tutkusuz bir hale dönüşüyor. Yani tüp bebek ya da her türlü kısırlık tedavisi cinsel hayatı bir dönemliğine bile olsa olumsuz etkiliyor. Bunun her zaman böyle devam etmediğini, bunun içinden geçilme ihtimali olan bir süreç olduğunu hatırlatmak isterim tabi. Cinsel hayatları tekrardan canlanan birçok çift var.
6)   Tedavi sırasında akupunktur, yoga ve nefes çalışmalarını önerir misiniz?
Tedavi sırasında önerdiğim kadar tedaviye başlamadan önce böyle bir yaşam şekline adapte olmalarını öneririm hastalara. Nedir bu yaşam şekli? İnsanın kendini merkeze koyduğu bir yaşam. Nefes, canlılığımızın sebebidir. Nefesimiz bitince hayat da bitiyor. Nefesimizi farketmek ve onu merkezde tutmak, canımızı da merkezde tutmak demek. Bu tedavide odak o kadar çok bir şeyi yapmaya yöneliyor ki, hastalar neredeyse kendi bedenlerini ve canlarını arka plana atıyorlar. Oysa ki bebek, canlılığı olan bir varlıktan gelecektir. Bu sebeple bize canlılığımızı, yaşam sevincimizi, hayatımızda ne olırsa olsun bu yaşama kök salmış olan tarafımızı hatırlatan her türlü çalışmayı, ki nefes, yoga, meditasyon vb. kesinlikle önermekteyim. Bu tip çalışmaları merak edenler www.artofliving.org adresinden araştırma yapıp, Türkiye’deki kurslar hakkında bilgi alabilirler.
       Tedavi süreci bitti. 10-12 günlük bekleme süreci var. Bu dönemde neler yaşanabilir?
Benim bütün hastalarımın en çok zorlandığı kısım burası. Buraya kadar bütün çaba sarfedilmiş, sık sık doktora gidilmiş, ilaçlar ve iğneler zamanı geçirilmeden alınmış, yumurtalar güzel güzel büyümüş, hatta döllenme olmuş ve transfer edilmiş. Yani neredeyse işlem tamam. Engelli koşunun tüm engelleri bir bir atlanmış. Finish çizgisi orada görünüyor ama gerçekten o çizgiye gelindiğinde çifti ne bekliyor olacak? Çift zaten bu kadar koşup, atlamaktan yorgun. Bir de tatsız bir haber alınırsa o çizgide? İşte el-kol bağlı o 12 günü beklemek çok zor oluyor herkes için.
Herkese uyan tek bir reçete yok tabi ama farklı tipte insanlara farklı şeyler öneririm: Kimisi kendini meşgul tutmayı sever stres ve belirsizlik anlarında. Mesela böyle insanlara “asla işe ara vermeyin” diyorum. Kendinizi meşgul kılacak ne varsa yapın. Bazıları da diyor ki “evde dinlenmek ve gebelik şansın arttırmak istiyorum”. Aslında evde dinlenmek ile gebelik şansının artması arasında bilimsel bir bağlantı yok ama hasta psikolojik olarak daha iyi hissedecekse, buna engel olan bir yorum yapmıyorum. Sadece dinlenmenin tanımını soruyorum kendisine. Çünkü bütün gün yatakta yatmak aslında zihinzel olarak yorucu bir eylem. Yani kafanın içinde hep aynı şarkı dönünce, dünyanın en güzel şarkısı bile çekilmez hale gelir. Bütün gün yatmak da insanın kafasının içinde hep aynı konunun dönmesine sebep olup, boğucu bir his yaratır. O yüzden dinlenmenin çeşitlerinden bahsediyoruz: Sevdiğimiz bir dizinin ard arda 4 sezonunu izlemek de bir dinlenme şekli, ziyaret edemediğimiz arkadaşlarımızla sırayla buluşup hasret gidermek de. Hangisinin iyi geleceğini kişinin bulmasını istiyorum. Soru şu olmalı? “Bu kaçınılmaz 12 günü nasıl daha rahat ve kolay geçirebilirim? Bana ne iyi gelir?”

   Tüp bebekle hamile kalan kadınların, normal yolla hamile kalan kadınlardan bir farkı var mı? Hamilelik süreci daha endişeli mi yaşanıyor?
Altıncı hafta ile birlikte bebeğin kalp atışı göründükten sonra belirgin bir fark gözlemlemedim. Sadece tüp bebek tedavisinde ikiz ihtimali daha yüksek olduğu için ikiz gebeliklerin seyri biraz daha farklı oluyor. Onun dışında bir hamileliğin nasıl geçeceğini belirleyen şey kadının kişilik yapısı ve kaygı üretmeye yatkın olup olmadığı. Çoğu tüp bebek hastasının meselesi “hamile kalmak”tır. Yani kaygı “doğum” üzerine değildir. Hamile kalma aşaması atlatıldıktan sonra, kaygı seviyesi genel olarak normal bir düzeye iniyor. İyi haber, değil mi? J


   İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basılmış “99 Sayfada Tüp Bebeği Beklerken” isimli kitabınızdan bahseder misiniz?
Nur Onur’un benle yaptığı bir söyleşiden oluşmuş bir cep kitabı aslında. Nur beni birkaç kere kendi TV programına davet etmişti. Sonra onun fikri ile bu kitap oluştu. Amacı tüp bebek tedavisi gören ve maddi/manevi canı yanan çiftlere rehberlik etmek. Elinize aldığınızda iki saat içinde okuyup bitirebilirsiniz. Soru-cevap halinde olduğu için okuması çok rahat. Tedavideki insanlar neler yaşıyor, süreç nasıl daha kolay hale gelir ve kendinize / eşinize nasıl destek olabilirsiniz gibi başlıklara ışık tutuyor. Kitabı internetten ısmarlayabilirsiniz.
Bana ulaşmak isteyenler ise tupbebegibeklerken@gmail.com adresine mail atabilir ya da “tüp bebeği beklerken” isimli facebook hesabımda benimle arkadaş olabilirler.

Söyleşi için çok teşekkür eder, herkese kendi yolculuğunda kolaylıklar dilerim.

Gonca Şensözen