28 Ekim 2010 Perşembe

"DOĞUM SONRASI ANNE- BEBEK TOPLANTISI''

Annelik Yolunda Hamile kursumuzun çercevesinde yaptığımız anne- bebek toplantısını artık, kurstan bağımsız yapıyorıuz.Yani bebeğiniz doğdu ve 2. ayını tamamladıktan sonra beraber toplanabiliriz.




Anne olmak bir yandan coşturucu, neşelendirici, keyifli, güçlendirici bir süreçtir bir yandan da yorucu, zorlayıcı ve karmaşıktır. Her annenin bebek dünyaya geldikten sonra karşılaştığı pratik sorunlarla ilgili desteğe ihtiyacı olur.
Yaptığımızbu toplantılarda annelerin bu deneyimi  yaşarken kendilerini yalnız hissetmemeleri amacıyla oluşturulmuştur.

Annelik Yolunda da devam eden Doğum Sonrası Buluşmalarına, anneler bebekleriyle birlikte katılıyor ve diğer anne-bebek çiftleriyle bir araya geliyor. Gruplarda en fazla 5 anne-bebek çifti bulunuyor.

Sıcak ve keyifli ortamımızda gerçekleşen Doğum Sonrası Buluşmaları'nda yeni annelere bebek bakımı ve annelik ile ilgili her türlü konuda destek veriyoruz.Bu toplantılarda;

* Annelik,

• Emzirme ile ilgili destek verme, emzirme danışmanlığı,

* Bebeğinizi ağlarken sakinleştirmek  , uyuku düzüeni oluşturmak gibi bakım süreçlerinde annelere destek vermek,

• Anne ve bebek arasında gelişen bağlanma

• Yeni annenin kendi ebeveynleri ve diğer aile bireyleri ile olan ilişkilerin değerlendirmesi

• Annenin iş hayatına yeniden geçişi ve bebeğin buna hazırlanması,

• Bakıcı seçimi gibi konular konuşuluyor.

Doğum Sonrası Buluşmaları sayesinde;

• Kendi annelik deneyiminizi daha iyi anlama

• Diğer annelerin deneyimlerinden öğrenme

• Uzman görüş ve tavsiyelerinden faydalanma imkanı buluyorsunuz

Ve en önemlisi;

• Bebeğinizle birlikte katılabildiğiniz bu keyifli buluşmalar sayesinde bebeğinizle aranızda bağ gelişiyor

Doğum Sonrası Buluşmalarımızda bebeğinizin ağlaması ya da alt değiştirme, beslenme ve uyku gibi ihtiyaçları hiç sorun yaratmaz. Çünkü sizi çok iyi anlayan ve sizinle aynı durumu paylaşan diğer kişilerle birliktesinizdir. Rahat, keyifli ve bebeğiniz için gerekli her şeyin düşünüldüğü ortamımızda gerektiği zaman bebeğinizin ihtiyaçlarını kolaylıkla giderebilirsiniz. Siz bebeğinizin ihtiyacını giderirken hem size yardımcı olur hem de toplantımıza keyifle devam ederiz.

19 Ekim 2010 Salı

BEBEĞİNİZE KIYAFET SEÇERKEN DİKKAT EDİLECEKLER:

Yenidoğan bebek cildi o kadar hassastır ki üzerine giydirdiğiniz giysiden çok çabuk etkilenebilir. Bu nedenle ona kıyafet seçerken güvende ve rahat olması için dikkat etmeniz gereken bazı kurallar vardır.

Düğmeler ve fiyonklar

Bebeğinize kıyafet alırken kendinize alıyormuşsunuz gibi düşünmemelisiniz. Beğendiğiniz bir kıyafeti sadece güzel göründüğü için alırken bebeğinize aldığınız kıyafetin tehlikelerini göz önünde bulundurmalıyız. Örneğin düğme ya da fiyonk gibi ayrıntılar çok şık dursa da bunları alırken kontrol etmeli, çabuk çıkıp, kopmadıklanna bakmalısınız. Aksi halde bebeğiniz bu düğmelerden ya da fiyonklardan birini yutma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Aynı zamanda düğmelerin ağzına yakın olmaması da önemlidir; çünkü biraz hareketlenmeye başlayan çocuklar özellikle de diş çıkarırken düğmeleri ısırmak isteyebilirler; bu da boğazına kaçmasına neden olabilir.

Fonksiyonel

Bebeğinizin kıyafetini özellikle ilk aylarda çok sık değiştirmeniz gerekebilir. Altını sıkça kirletebilir. Bu nedenle kullanışı kolay olan ürünleri seçmelisiniz. Örneğin çıt çıtlı tulumları alttan kolayca açabilir ve bezini değiştirebilirsiniz. Bebeğinizin bezini kolaylıkla değiştirebilmeniz için çıt çıtlı badiler size kolaylık sağlayacaktır. Aynı şekilde yaka kısmında çıt çıt olan ya da boyun kısmı geniş olan giysilerle de bebeğinizin üzerini değiştirmek daha kolay olacaktır.

Mevsim değişiklikleri

Bebeğiniz daha doğmadan alışveriş yapmaya başladıysanız önceden kıyafet almanın yanlışlığına düşebilirsiniz. Bebeğinizin doğacağı ayı iyi tespit etmeli o mevsime göre kıyafetler seçmelisiniz. İlk doğduğu aylarda genelde tulum tipi kıyafetler giydirmek çok daha kullanışlı olacaktır. Bu nedenle alışverişi çok fazla abartmamakta yarar vardır.

Beden

Bebeğinize giysi seçerken bedenini yeni doğmuş bebek boyutlarında alabilirsiniz; fakat şunu da göz önünde bulundurun; gelecek hediyeler çoğunlukla yeni doğan bebek için olacak ve bunun için yeterince kıyafet birikecektir. Size tavsiyemiz bebeğinize doğmadan çok fazla kıyafet almamanız ve doğmasını beklemeniz.

İkinci el

Bebeğinize yakın çevrenizin verdiği kıyafetleri giydirmenizde hiçbir sakınca yoktur; çünkü bebekler o kadar hızlı büyür ki zaten o kıyafetler de en fazla buya da iki kere giyilmiştir. Böylece maddi olarak da rahat etmiş olursunuz.

• Bebeğinizin kıyafetlerini yaşa göre değil kilosuna göre almalısınız. Bebeğiniz doğum ağırlığı 4000 gr olarak bekleniyorsa yenidoğan için olan giysileri çok kısa süre küçük gelecektir. Bebekler ilk birkaç ayda çok hızlı büyürler ve giysileri çabucak küçük gelmeye başlar. İlk aylarda 0–6 ay bedenler daha kullanışlı olur.

• Boyundan açılmaya başlayarak ayağa kadar fermuarlı ya da çıt çıtlı olanlar tercih edilmelidir. Sık bez değiştirileceği için altı kolaylıkla açılıyor olmalıdır. Geniş yakalı olması baş kısmından kolayca geçmesini sağlar.



• Doğal iplikten ve özellikle pamuklu giysiler bebek cildi için en uygun olanlarıdır. Ütü gerektirmeyen giysiler daha kullanışlı olacaktır.

• Çok sıkı çoraplar ve giysiler hareketlerini engelleyeceği için pek uygun değildir. Özellikle sıkı çoraplar içinde ayak parmakları hareketsiz kalacaktır. Dantelli, saçaklı, bağcıklı giysiler bebekler için uygun olmayabilir.



• Tüylü, boyası çabuk çıkan, tüyleri kolay çıkabilen kalın kazaklar tercih edilmemelidir

Yenidoğan bebeğiniz için ihtiyacınız olacak giysiler nelerdir?

4-6 adet body, bunlardan 1-2 tanesi yenidoğanlar için; diğerleri 0-3 ay olarak seçilebilir.

Göbek bağı düşene kadar body yerine 1-2 adet t-shirt de alınabilir.

4-6 adet pijama ya da tulum alınabilir. Kış aylarında ayak kısımları kapalı olabilir. Ancak yaz ayları için ayak kısımları kapalı olmamalı ya da kolay açılabilmelidir.

Kış aylarında 2-3 adet uyku tulumu, 1-2 adet battaniye, 2-3 adet sweat shirt gerekebilir.

Dışarıda giydirmek için kar tulumları, bere, eldivenler olmalıdır.

Bebeğinizin kıyafet seçiminde ve kullanımında dikkat edilecek hususlar nelerdir?


Bebeğinizin kıyafetlerini yaşa göre değil, kilosuna göre almalısınız. Bebeğiniz doğum ağırlığı

4000 gr olarak bekleniyorsa yenidoğan için olan giysileri çok kısa süre küçük gelecektir. Bebekler ilk birkaç ayda çok hızlı büyürler ve giysileri çabucak küçük gelmeye baslar. İlk aylarda 0-6 ay bedenler daha kullanışlı olabilir.

Boyundan açılmaya başlayarak ayağa kadar fermuarlı ya da çıt çıtlı olanlar tercih edilmelidir. Sık bez değiştirileceği için altı kolaylıkla açılıyor olmalıdır. Geniş yakalı olması baş kısmından kolayca geçmesini sağlar.

Doğal iplikten ve özellikle pamuklu giysiler bebek cildi için en uygun olanlardır. Ütü gerektirmeyen giysiler daha kullanışlı olacaktır.

Kıyafet seçerken mutlaka kullanma ve yıkama talimatlarını okuyun. Hem kullanımda hem de kıyafetleri yıkarken size yardımcı olacaktır.

Bebeğinizi hava sıcaklığını göz önünde bulundurarak giydirin. Özellikle kış aylarında çok kalın giysiler yerine gerektiğinde çıkarılabilecek üst üste giyilebilen giysiler giydirin.

Bebeğinizi giydirirken baş kısmından giysiyi çabucak geçirmek gerekir. Soyarken de önce ayak ve kollar çıkarılıp, sonra giysi boyunda toplanıp arkadan öne doğru çıkarılmalıdır.

Bebekler soyunup giyinmekten pek hoşlanmadıklarını unutmayın. Ayrıca aniden ağlamaya başlıyorlarsa bunun nefes almalarının bloke olmasının yarattığı panik olduğunu da belirtelim.

Çok sıkı çoraplar ve giysiler hareketlerini engelleyeceği için pek uygun değildir. Özellikle sıkı çoraplar içinde ayak parmakları hareketsiz kalacaktır. Dantelli, saçaklı, bağcıklı giysiler bebekler için uygun olmayabilir. Dantelleri kavradığında parmakları arasında sıkışabilir, bağcıklara dolanabilir.

Bebek kıyafetlerinin dikiş yerleri sert olmamalı, kaşındırmamalı ve kalın olmamalıdır.

Tüylü, boyası çabuk çıkan, tüyleri kolay çıkabilen kalın kazaklar tercih edilmemelidir. Aynı şekilde bebeğini sürekli kucağına alan anne de kıyafetlerini seçerken buna dikkat etmelidir.

Bebekler ilk aylarda sürekli kusabilir, bezinden idrar kaçırabilir. Bu nedenle annenin giysileri de kolay yıkanabilen türden olabilir. Ayrıca parfümlü ve renkli deterjanlar yerine daha kokusuz ve parfümsüz deterjanlar kullanılmalıdır.

Bebek giysilerinin yıkanmasında dikkat edilecek hususlar nelerdir?

Bebeklerin cildi erişkinlerden çok daha hassastır. Kullanılan temizlik malzemesine bağlı olarak kolaylıkla alerjik reaksiyon gelişebilir. Sadece bebek giysileri için olan deterjanlar kullanılacağı gibi, kokusuz ( parfümsüz) ve renksiz deterjanlar da kullanılabilir. Sabun yerine çamaşır deterjanları tercih edilmelidir. Sabunlar kumaş dokusuna zarar verebilmektedir. Kıyafetleri yıkamadan önce mutlaka yıkama talimatı okunmalıdır.

Bebek çamaşırları için ağartıcı, yumuşatıcı ve güçlü leke çıkarıcıları kullanılmamalıdır.

Bebek giysileri alındıktan sonra mutlaka yıkanıp öyle kullanılmalıdır. Saklanırken naftalin ve güve ilaçları kesinlikle kullanılmamalıdır.

Lekeler nasıl çıkarılmalıdır?

Giysi üzerinde kurumuş, katılaşmış lekeler önce kazınmalı ya da silinmelidir. Lekeler hemen soğuk suda ıslatılmalı; eğer leke çıkmıyorsa deterjan ile soğuk suda 30 dakika bekletilmeli, sonrasında sıcak su ile normal yıkama yapılmalıdır. Lekeli çamaşırlar çamaşır makinesinde yıkanırken giysi üzerindeki yıkama talimatında belirtilen en yüksek sıcaklıkta deterjan eklenerek yıkanmalıdır.

. Kıyafet seçerken cildin sağlığı için pamuklu olan kıyafetler tercih edilmeli. Bebeklerin kıyafet değişimi yetişkinlerinki gibi değil tabi. Günde en az 3 kez üstünü değiştirip terli bırakmamak gerekir. Elbiseleri tam ve yedekleri ile birlikte bulunmalı. Body, çorap, tulum, alt bezleri vb. Bahar mevsimlerinde giydirebileceğiniz tulumlar bulundurun. Bebeğin ilk zamanlarında giysiler çabuk küçüleceği için çok almaya gerek yok. Bebeğin göbek kordonu düşmeden evvel üzeri kapalı olduğundan endişelenecek herhangi bir durum olmaz.

Çok sayıda bebek giysisi geçişi sağlamak için düzenlenmiştir zaten. Eğer bebek doğmadan elbise almak isterseniz Ultrasonla baktırdıktan sonra kilosuna göre alabilirsiniz. Yeni doğanlar baş kısımlarından daha kolay üşütecekleri için mevsime göre kalın veya ince şapka taktırın. Belli bir dönem bebeğin ısısını düzenli tutmak daha az üşütmesini sağlar. Üşütmesin diye bebeğinizi sıkmayın. Üst üste giydirmeyin. Kıyafetleri yıkarken kendi deterjanınızı kullanmayın. Yumuşak pamuklu olması için uygun bir deterjan tercih edin. Yada sabun kullanmakla durumu düzeltebilirsiniz. Otomatik makinede kullanmak için sabunlar var. Ama bebeğin elbiseleri makineyi doldurmayacağından elle yıkanabilir ama bu pratik olmaz. Elle yıkama tozu işinizi görecektir. Bebeğe su emici alt kurulama havlusu ve banyo havlusu bulundurun.

Elbise almada yukarıda belirttiğimiz bilgiler dışında bebeğin hangi mevsimde doğmasıda etkiler. Eğer yaz sonu doğacaksa daha çok son bahara ve kışa yönelik alınmalı. İnce elbiseler azınlıkta alınmalı. Tabi yakınlarınızdan gelen hediye elbiselerde düşünülerek alış veriş yapılmalı.

Bebeğinizin ihtiyacı olabileceği bazı elbiseler şunlar olabilir; 4-6 adet body(hepsi yeni doğan için olmamalı diğer dönemlerde de kullanacağı şekilde alış veriş yapılmalı.), 1-2 adet t-shirt, 4-6 tane pijama(kış için ayakları kapalı olanlar seçilebilir), 2-3 adet uyku tulumu, kar tulumu, bere, ve eldivenler alınabilir.

Bebeğinizin Kıyafetlerini Yıkarken Dikkat etmeniz gerekenler

İlk önce yıkayın: Bebeğinize giyecek bir şeyler aldığınızda mutlaka ona giydirmeden önce yıkamalısınız. Çünkü bebeğinizin hassas bir cildi vardır ve yeni kıyafetlere karşı alerjik bir durum ortaya çıkabilir. Bunun nedeni kıyafetlerin mağazada beklediği süre içinde toz ya da kir gibi durumlara maruz kalmış olma ihtimalidir.

Deterjan: Bebeğinizin kıyafetini mutlaka bebekler için özel üretilen ürünlerle yıkamanız gerekmez. Kendi kıyafetlerinizi yıkadığınız deterjanla ve yumuşatıcıyla da yıkayabilirsiniz.

Temiz kıyafetler: Bebeğinizin kıyafetleri sürekli kirlendiği için sık sık değiştirmenizde yarar vardır. Bunun için yanınızda kıyafet dolu bir çanta taşıyabilirsiniz. Bu durumla baş etmek için ise haftanın bir gününü bebeğinizin çamaşırlarına ayırabilir ve kirlenenleri toplu bir biçimde yıkayabilirsiniz

6 Ekim 2010 Çarşamba

EMZİRME REFORMU HABERTURK' TE...

Damla Çeliktaban


dceliktaban@htgazete.com.tr

Anneler örgütleniyor

06 Ekim 2010 Çarşamba, 13:10:14



EMZİRMEK şimdiye kadar yaşadığım en sıradışı eylemlerden biri... Hem eğlenceli (oğlanın memeyle kavga edişi, peşinden kovalıyorlarmış gibi acele edişi, arada yorulup dinlenişi ve bu sıralarda yaptığı bin bir çeşit komik mimik), hem meditatif (emzirirken ne kitap okunabiliyor, ne film seyrediliyor ne başka bir şey; sadece bebeğe ve süte odaklanıyor insan; prolaktinin kafa boşaltıcı etkisi olsa gerek) hem de dört bir yana faydalı...

Anne sütü bebeğin alabileceği en iyi besin. Yaşamının ilk altı ayında anne sütü içen bir bebek su dahil başka hiçbir şeye ihtiyaç duymuyor... Süt ve bebek o kadar iyi senkronize olabiliyorlar ki; bebeğin neye ihtiyacı varsa annenin sütünde onlar oluşuyor... Emzirme anne için de en kolay ve yararlı yöntem. Çünkü anne sütü her zaman ideal sıcaklıkta; hiçbir zaman ısıtılması soğutulması gerekmiyor; her zaman hijyenik, yanında taşıyabiliyorsun, bebek ne kadar emerse süt de o kadar artıyor; ayrıca meme ve rahim kanserlerinden koruyucu etkisi var... (Bebeğin mamayla değil anne sütüyle beslenmesi babaya da faydalı; mama fiyatları bütçe için ciddi bir harcama...) Anne sütü mamaların tersine ambalaj atıkları yaratmaz, su ve enerji israfına gerek duymaz... Bu yönüyle de çevre dostu bir beslenme çeşidi.

UNICEF’in Türkiye’deki bebek beslenmesiyle ilgili araştırmasına göre:

“İlk altı ayda sadece anne sütü ile beslenen bebeklerin oranı yüzde 1.3. Beş yaşın altındaki çocukların yüzde 25’inde beslenme eksikliği görülüyor. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 15’i beş yaşın altında. Ve bu çocukların 63 bini her yıl önlenebilir hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor. Bu çocukların 50 bini ise bir yaşın altında.”

Türkiye’de çalışan bir kadının kullanabileceği yasal doğum izni 8 hafta doğumdan önce 8 hafta da doğumdan sonra olmak üzere 16 hafta; yani: Bebeğin sadece anne sütüyle beslenmesi gereken süreden çok daha az! Her aileye üç çocuk tavsiye eden yöneticilerin dikkate almayı unuttukları bir vaziyet olsa gerek. (Bu konuda aklımın almadığı çok nokta var. Mesela Fransa’da yeni doğum yapan anneye devlet tarafından haftada iki kere bir bakıcı gönderiliyor, İsveç’te 300 haftaya kadar ücretsiz izin kullanılabiliyor ve bu sürenin sonunda aynı işine geri dönme garantin oluyor ama bizim gibi çok çocuğun özendirilmeye çalışıldığı bir ülkede anneyi destekleyici hiçbir uygulama yok.) Çelişkilerle dolu bir ülke burası...

Aklın ve sağlık otoritelerinin söylediğiyle pratikteki uygulamalar örtüşmeyince emziren anneler örgütlenmeye başladılar... Emzirmenin önemine dikkat çekmek isteyen; hem çocuk hem de kariyer yapmakta ısrarlı olan neslimin kadınları 1-7 Ekim Emzirme Haftası vasıtasıyla blogcuanne ve çalışangebe önderliğinde Emzirme Reformu Manifestosu’nu ilan ederek “emzirebilme özgürlüğü” için mücadele başlattılar... Buna göre bebeğin 6 ay anne sütüne ihtiyacı varsa doğum izni de 6 ay olmalı; emzirmek isteyen annelere destek olucu ortamlar yaratılmalı... (Upuzun bir manifesto bu, detaylarını okumak isteyenler blogcuanne. com’a bakabilirler.)

Anne deyip geçmeyin... Hele de örgütlenirlerse ormanda 10 kaplan gücünde olacaklarına şüphe yok... Gelişmeleri heyecanla izleyeceğiz...

5 Ekim 2010 Salı

Yenidoğan bebeklerin bakımı için küçük püf noktaları

1-Bebekleri sallayarak büyütmenin faydalarını anneler insanlığın ilk günlerinden itibaren annelik içgüdüleri ile hissetmişlerdi. Tabii burada bebeğin annesinin kucağında sallanırken onun sesi ve kokusu ile duyduğu mutluluğun etkisini de unutmamak gerekir. Bebeği uyuturken hızlı sallamak zararlı ….


Bebeği sallayarak uyutmak Türk kültürünün değişmez parçası. Hemen hemen tüm anneler bebeğini ayağında ya da beşikte sallayarak uyutuyor.

Oldukça masum görünen bu yöntem dikkat edilmediğinde bebeğin henüz yeni gelişen beyninde ciddi hasarlara sebep olabiliyor. Bebeği sallayarak uyutmaya alıştırmayın ağladığında yatağının yanına gidip, ona ninni, piş piş gibi seslerle onu sakinleştirmeye çalışın. Ağlamaya devam ederse ona dokunarak, ninni söyleyin. Halen ağlıyorsa, kucağınıza alıp, piş pişleyin. Eğer kendi başına uyumuyorsa çok hafif ve kısa süreli sallayın. Hafif titresimli yatalar, ana kucaklarını da kulanabilirsiniz. Bebeğinizin uykuya dalmasına yardımcı olabilir.

2-Bebeklerimiz yeni doğduklarında gece ile gündüz arasındaki farkı anlamazlar. Yeni doğan bebekler gündüz en fazla 2.5–3 saat uyumalılar. Eğer uyanmazlar ise yanağına dokunarak, onu minik minik öperek, gerekirse kıyafetlerini yavaş yavaş çıkararak uyandırmalıyız. Bu ilk günlerde çok kolay olmaya bilir. Geceleri ise 4–5 saatte bir beslemek için uyandırmak gerekir. Bebeğiniz büyüdükçe gece uyandırmaya da gerek yoktur. Yeni doğan bebekler rutinlere çok kolay alışırlar. O nedenle gündüzleri sesli ortamda ve aydınlık ortamda uyutmak, geceleri ise daha karanlık, loş, sessiz ortamlarda uyutmak hatta gece uykusunda önce bebeğinizi yıkayıp, masaj yaptıktan sonra pijamalarını giydirip, emzirerek uyuyabilirsiniz. Banyo yapma ve pijama giydirerek belli bir rutin oluşturmak, bebeğiniz için uykuya geçmek açısından daha kolay olacaktır. Yeni doğan bebeklere bir şey öğretmek için rutinler oluşturmak, işleri kolaylaştıracaktır.

3-Bebeğinizin karyolası;

Keskin ve sivri kenarları olmamalı,

Yatağın kenarları bebeğiniz büyüdüğünde bebeğiniz yataktan atlamayacak kadar yüksek olmamalı, en az 60 cm olmalı,

Kkorkulukların aralıkları elleri sıkışmamamsı için 2.5 cm dar olmamalı,

Bacaklarını sarkıtmaması için de 6 cm geniş olmamalı,yatak karyolaya tam oturmalı bebeğin elleri ve kolları sıkışmamalı,

Bebeğinizin yatağı yarı ortopedik olmalı fala sert yatak bebeğinizi çok yoracak ve uyumasını geciktirecektir.

Yatak yün yada pamuklu olmamalı.,yatağın kirlenmemesi için yatağın üstüne yatak koruyucusu (alez) kullanmalısınız.

Çarşaf %100 pamuklu olmalı ve gergin şekilde yatağa serilmeli, bunun için de lastikli çarşaflar uygun olacaktır.

Yatağın kenarına konana koruyucularının iplikleri 18 cm fazla olmamalı.

Yastık yeni doğan bebekler için önerilmez. Sık sık bebeğinizin pozisyonunu değiştirip, yan yatmasına yardımcı olan yan yatma yastıkları kullanabilirsiniz.

4-.Bebeği kundaklamak;

''Anne karnında kolları ve bacakları kıvrık duran bebeğin bir süre daha bu pozisyonu koruması, doğanın gereğidir. Bunun aksine, kalça ve dizleri zorla düzeltilerek sıkıca kundağa sarılmış bebeklerde kalçalar çıkığa eğilimli hale getirilmektedir. Çukuru henüz tam gelişmemiş yeni doğan bebeğin, bu zorlamalar nedeniyle kalçasında çıkıklar olabilir. O0 nedenle yeni doğan bebeklerinizi sıkı sıkı kundak yapmak sakıncalıdır.

Ama yeni doğan bebeklerimizi emzirirken veya uyuturken hafif şekilde sararak uyutmak ve beslemekte fayda vardır. Çünkü el ve kol hareketleri nedeniyle uykusundan uyanabilir. Hafifçe sarmak bebeğinizin kendisini güvende hissetmesini sağlayacak ve daha rahat uyuyup, daha rahat da emecektir.

4 Ekim 2010 Pazartesi

HAMİLELİK: MUTLUYUM VE KORKUYORUM

Hamileliğin birçok kadın için çok mutlu bir süreç olduğuna inanılır. Hatta bir zamanlar östrojen ve progesteron hormonlarının hamile kadınları olumsuz duygu halinden koruduğu düşünülürdü. Fakat son zamanlardaki araştırmalar bunun doğru olmadığını göstermiştir. Amerika’da yapılan araştırmalar, hamilelikte her 10 kadından birinin depresyon geçirdiğini tespit etmiştir.
Hamilelik, hem içinde umudu ve gelişimi içeren bir zaman dilimi hem de kadının kendini kırılgan hissedebildiği ve duygusal karmaşanın yaşandığı bir zaman dilimidir. Birçok kadın bu dönemde kontrol edemediği duygusal iniş-çıkışlar yaşayabilir.
Arka Plan

Elbette ki bebeğin oluştuğu şartlar hamilelik döneminin nasıl geçirileceğini etkiler. Her çift kendilerine ait sebeplerden bebek yapar: Çocukluk hayallerini gerçekleştirmek için, bir başkasını (eşi, ilk çocuğu, anne-babayı) memnun etmek için, biyolojik saate meydan okumak için, evlilikteki doyumu arttırmak için…Tüm bu sebeplerin hamilelik, doğum ve anne-bebek ilişkisi üzerinde çok önemli etkileri vardır. Bu sebepler, çocuk sahibi olmak kavramına farklı noktalardan bakar ve farklı tanımlamalar yaparlar. Hamilelik sevgi dolu bir ilişkinin meyvesi olsa da, plansız / kötü zamanlamalı olsa da ya da pahalı ve yıpratıcı bir kısırlık tedavisinin sonucunda gelse de, süreçte yaşanan temel endişeler aynıdır: Nasıl olacak? Hamilelik nasıl olacak? Doğum nasıl olacak? Bebek nasıl olacak? Ben nasıl bir anne olacağım?

Bebeği beklerken aslında nasıl bir deneyimi bekliyor olduğunu bilmemek…Belirsizlik.

Yeni vücut, yeni kimlik

Hamileliğini öğrendiği ilk andan itibaren, anne özgürlüğünün bir kısmını kaybetmiş gibi hissedebilir: Ne yediğine, ne içtiğine, nasıl hareket ettiğine dikkat etmek zorundadır. Bu kısıtlamalarla birlikte bebeğin iyi olup olmadığı, sağlıklı doğup doğmayacağı, doğumun rahat olup olmayacağı, iyi anne olup olunmayacağı hakkında endişeler belirir. Aynı zamanda hamilelik nasıl geçerse geçsin yaşanacak bazı rahatsız edici durumlar olacaktır: Mide bulantıları, yorgunluk hisleri, aniden bastıran uyku, değişken ruh hali, tüm-güçlü hissederken aniden çok kırılgan, zayıf ve bağımlı hissetmek gibi.
Her trimester (3 aylık dönemler) kendine ait zorluklar getirir: İlk trimesterde anne hamileliği ve bebeği tam olarak hissedememenin sıkıntısını ve suçluluğunu yaşayabilir. Deneyimsiz bir hamile olduğu için ne yapması ne yapmaması gerektiğini ayırt edemeyebilir ve bu yüzden kendisine çok yoğun kısıtlamalar getirebilir. Düşüklerin çoğu ilk haftalarda gerçekleştiği için düşük yapma konusunda endişeler yaşayabilir, bu konu ile ilgili kabuslar görebilir. İkinci trimesterde çocuğun gelişimine bakan ikili ve üçlü tarama testleri anne için stres yaratabilir. Bu testlerde kuşkulu sonuçlar çıkarsa, daha ileri tetkikler yapılır ve bebeğin gelişimi hakkında kesin sonuçlara varılır. Eğer bir zeka geriliği saptanırsa, anne-baba hamileliği devam ettirip ettirmeme konusunda karar vermek zorunda kalırlar. Tüm bu süreç, bebeği kaybetme riskini içerdiğinden, çiftin psikolojik durumunu olumsuz etkiler.

3. trimester ise annenin bedeninin değiştiği ve doğumun yaklaştığı dönemdir. Anne, büyüyen karnı ve göğüsleri ile birlikte kendini “kadın”dan çok sadece “anne” olarak görmeye başlar. Daha önce cinsel obje olan göğüsler sütle dolarak anneliği, bebeği besleme misyonunu üstlenen objeler halini almıştır. Bu dönem kadının cinsel kimliğinde bir sarsıntıdır. Tamamen “anne” görünümünde olan bir kadının cinsel yaşamı sekteye uğrayabilir, kendini çekicilikten uzak algılayabilir. Cinsel ilişkinin doğumdan sonraki 6 haftadan önce normale dönmesi zordur. Annenin eski cinsel kimliğini hissetmesi ise aylar alabilir. Evlilik içindeki karı-koca rolleri, anne-baba rollerine dönüşür. Rollerin farklılaşması, evlilik için de bir geçiş dönemidir ve her çift için kolay olmayabilir.
Hamile kadının arkadaşlık ilişkilerinde de farklılık olabilir. Arkadaş çevresinde başka hamile / çocuk sahibi kadın yoksa, kendini dışlanmış hissedebilir; çocuklu arkadaşları ile eskisinden daha yakın bir ilişkiye girebilir ve çocuksuz arkadaşlarından uzakta kalabilir.

Hamile kadın kendi anne-babası ile de farklı bir ilişki boyutuna girer. Artık sadece onların çocuğu değildir; çocuk sahibi olmaya hazırlanan bir yetişkindir. Eğer hamile kadının annesi hayatta değilse, hamilelik, kaybedilmiş annenin normalden daha çok özleneceği bir dönem olabilir.

Kırılganlık

Hamilelik ile birlikte yaşam döngüsü çok daha farkına varılır ve sorgulanır. Doğum-yaşam-ölüm gibi kavramlar daha somut olarak fark edilir.
Hamile kadının kendi bebeklik dönemine ait terk edilme korkuları su üstüne çıkabilir ve kendini her zamankinden daha fazla korunmaya muhtaç ve zayıf hissedebilir.
Nasıl bir anne olacağı ile ilgili kaygıları yoğunlaşır. Her hamile kadın dünyadaki en iyi anne olmak ister. Hata yapmaktan çok korkar ve yoğun suçluluklar yaşayabilir.
Tüm bu sebeplerden hamilelik çok mutlu bir dönem olsa da, aynı zamanda korkutucudur da.

Hamilelikte stresi arttıran risk faktörleri şunlardır:
plansız hamilelikler; zamanlaması kötü olan hamilelikler (hamile kadın kariyerinin hassas bir noktasında olabilir)
kadının kendini anne olmak için çok yaşlı ya da çok genç hissettiği hamilelikler
evlilikte çok erken ya da çok geç gelen hamilelikler
tecavüz sonucu oluşan hamilelikler
etrafın baskısı sonucu oluşan, kadının anne olmaya hazır olmadığı hamilelikler
hamilelik sırasında ortaya çıkan sağlık problemleri
kısırlık tedavisi sonrası yaşanan hamilelikler (kayıp endişesi daha yüksek olabilir)
daha önce düşük, ölü doğum gibi deneyimler yaşanmış olan hamilelikler
negatif sosyo-ekonomik faktörler (işsizlik, evsizlik gibi)
duygusal destek yoksunluğu (özellikle aileden ve eşten)
daha önce depresyon ya da başka bir psikolojik rahatsızlık geçirmiş olmak
evlilikte anlaşmazlıkların olduğu hamilelikler

Hamilelikteki duygusal sorunlar süreci nasıl etkiler?

Yaşanan duygusal sorunlar depresyona yol açabilir ve depresif anne kendine özen göstermekte zorlanır. Düzenli yemek ve uyumak konularında sıkıntı çeker.
Depresyon alkol, sigara ve uyuşturucu madde kullanımını tetikleyebilir. Bu maddelerin hepsi bebeğin gelişimini ve annenin sağlığını olumsuz etkiler.
Ana rahmindeki bebek annenin sesini ve duygularını algılama kapasitesine sahiptir. Anne depresyonda ise bebeği ile duygusal bağı hissetmekte ve kurmakta zorlanır. Bu da doğumdan sonraki anne-bebek ilişkisini zedeleyebilir. Ayrıca bu bağın oluşmaması, annenin kendini yalnız ve izole hissetmesine sebep olur.
Hamilelikte yaşanan depresyon, doğum sonrası depresyon riskini yükseltir.

Hamileliği duygusal anlamda rahat geçirmek için neler yapabilirsiniz?

Hamilelikte zaman zaman yorgun ve endişeli hissetmek normaldir. Böyle zamanlarda etrafınızdan yardım ve destek istemekten çekinmeyin.
Eşinizle açık iletişimde olun. Gerekirse bir aile/evlilik danışmanına başvurun.
Hamilelik dönemi hakkında bilgi sahibi olun.
Kendinizi arkadaşlarınızdan, sosyal çevrenizden uzak tutmayın.
Uykunuza dikkat edin. Hamilelikte uyku düzeniniz bozulabilir. Uyumadan önce sizi rahatlatacak şeyler yapın.
Hayatınızda çok büyük değişiklikler yapmamaya çalışın. Bebek zaten başlı başına büyük bir değişimdir.
Eğer çoğu zaman kaygılı, yorgun, korkulu veya depresif hissediyorsanız “normaldir, geçer” demeyin. Bu durumu doktorunuzla ve eşinizle mutlaka konuşun.
Bebeğe hazırlanmak belli bir iş yükü getirir. Bunu yaparken sizin sağlığınızın öncelikli geldiğini unutmayın. Her şeyi hazır etme ve yetiştirme telaşı içinde olmayın. Siz iyi olmadığınız sürece bebeğinizin de iyi olamayacağını hatırlayın. Rahatlamak, keyif sürmek için kendinize zamanlar tanıyın.
Her şeyi mükemmel yapmaya çalışmayın. Öncelikler belirleyin ve önceliği olmayan işlerin beklemesine izin verin. Böylece üzerinizde yarattığınız stres azalacaktır.

GONCA ŞENSÖZEN
KLİNİK PSİKOLOG
http://www.goncasensozen.com/

1 Ekim 2010 Cuma

Ebru ve oğluşu Kuzey... Bugünkü defileden....

EMZİRME HAFTASI ETKİNLİKLERİ!!!! CİTY'S...






Bugün kü program çok güzeldi. Malesef işten erken çıkamadığım için defileye , Ebru ve kuzucuğum Kuzeyi seyredemesem de , workshoba katılabildim.. Emeğe geçen herkese çok teşekkürler...Fotoları Ayça'nın facebookunda aldım..