Ülkemizde her yıl ortalama 1 milyon 200 bin bebek doğuyor. Her yüz yeni doğan bebekten yüzde onu düşük doğum ağırlıklı. Basit bir hesapla, 120 bin bebek.
37 haftadan önce gerçekleşen doğumlara da prematüre doğum denir. Prematüre bebekler, hamilelik haftasına göre üçe ayrılır. 24-31 hafta arasında doğanlar ileri derecede prematüre'dir. Bu bebeklerin doğum ağırlıkları 1500 gr'ın altında olduğundan "çok düşük doğum ağırlıklı bebek" de denilir. 36-37. hafta arasında doğanlar ise sınırda prematüredir.
Doğum haftasına göre prematüre bebeklerin yaşadıkları sorunlar da farklıldır.
Prematüreler
Yenidoğan bebeklerin genel olarak kırmızı, şiş olarak göreceğini hayal eden anneler eğer prematüre doğum yaptılarsa, bebeklerini gördüklerinde şok yaşama olasılıkları yüksektir. Çünkü prematüre bebeğin cildi şeffaf görünümdedir. Damarları cildinin üzerinden rahatlıkla görülebilir. Yağ dokusu yeterince gelişmediği için cilt gevşek ve üstünde yumuşak tüyler vardır. Üstelik bu bebeklerde kahverengi yağ dokusu gelişmediğinden kendi ısısını koruma yeteneği de yoktur. İşte bu nedenle kuvözde bakılmaları gerekiyor. Cinsiyet organları da normal doğan diğer bebeklere göre farklılık ortaya çıkıyor. Erkeklerde testislerin torbaya inmeme ihtimali de yüksektir. Ayrıca kas ve sinir gelişimini de tamamlayamadığından çeşitli refleksler (emme, yakalama, irkilme) bulunmayabilir. Emme refleksi gelişmemiş bu bebekleri, uzmanlar sağılmış anne sütünü sonda ile midelerine akıtarak besliyor.
Prematüre doğanların ilk günlerdeki en önemli sorunu solunum güçlüğü. Bebek, yeni doğan uzmanları tarafından solunum cihazına bağlanıyor. Ancak bu bebeklerde "prematüre apnesi" olarak tanımlanan, kısa süreli solunum durmasına sık rastlanıyor. Bu durum genellikle geçici.
Genellikle hayata tutundurmak için epey uğraşılan prematüre bebekler gerçekte doğmaları gereken 40. haftaya ulaştıklarında boyut ve gelişim açısından tipik yenidoğanlara oldukça benziyor..
yaşama şansları
Tıbbi gelişmeler baş döndürücü bir hızla gelişse de, erken doğumların önüne tamamen geçmek henüz mümkün değil. Erken doğumlar dolayısıyla gelişimini tam anlamıyla tamamlayamamış bir çok bebeğin aramıza katılmasını getiriyor.
Gelişimindeki eksikliklerle doğan her bebek de özel bakım gerektiriyor. Ancak neonatoloji yani yeni-doğan bilim dalındaki gelişmeler pek çok prematürenin yaşama tutunmasını sağlıyor. Çok düşük doğum ağırlığıyla doğmuş bebekler bile sağlık sorunlarını aşıyor ve hayata tutunuyor. Ülkemizde doğum ağırlıkları 1000 gram olan bebeklerin yüzde 50'i yaşama şansı buluyor.
Özel bakım şart
Prematüre bebekler organ gelişimlerini tam tamamlayamadan doğduklarında uzun süre yoğun bakımda ve kuvöz içinde izlenmeleri, bazılarının ise solunum cihazına bağlanmaları gerekiyor. İşte bu yüzden özellikle erken doğum tehdidi olan anne adayının doğumunun, yenidoğan yoğun bakımı olan bir hastanede yapılması, prematüre doğacak bebeğin doğduğu andan itibaren yaşama şansını yükseltiyor. Çünkü doğum sonrası yapılacak ilk müdahaleler son derece önemli.
Doğum uygun bir hastanede gerçekleşmediği zaman, prematüre bebeğin tecrübeli bir 'transport' yani taşıyıcı ekiple, uygun koşullarda yoğun bakım ünitesi olan bir merkeze sevk edilmesi gerekir. Çünkü bu ulaşım süresinde yaşanacak olumsuzluklar bebeğin hayatta kalma şansını ya da ileride nörolojik özür meydana ortaya çıkma riskini etkiliyor.
Prematüre bebekler, uzun süre yoğun bakımda kalabiliyorlar. Bebek ne kadar erken doğduysa ve doğum ağırlığı ne kadar küçükse bu süre o kadar uzuyor. Yoğun bakım sürecinde uzmanlar, hemşireler ve ailelerin son derece dikkatli ve ilgili olmaları bebeğin daha kısa zamanda ve sorunsuz olarak bu dönemi atlatmasına yardımcı oluyor.
kaynak:http://www.bebekdoktoru.org
Benim oğluşum Altuğ 33 haftayken , maceralı bir şekilde dünyaya geldi. Ben erken doğum tehtidiyle 31. haftada hastanede yattığım ve o zaman da bebeğimin akciğerlerinin daha hızlı gelişmesi için yapılan kortizonlu ilaçtan dolayı Altuğcuğum doğduğunda kuvöze girmedi. Ama gerçekten bir prematür bebeğin annesi olmak gerçekten çok zor. Bebeğin doğduğunda eline aldığın bebek düşündüğünden daha minik. Sürekli kaygılı olmasına neden oluyor insanın, bebeğinin minik olması.
Bu konuyla ilgili deneyimlerimi zamanla hepsini bloğumu takip edenlerle paylaşacağım.. Eğersizde prematür bebek sahibiyseniz deneyimlerinizi benimle paylaşın.. ortak bir ağ oluşturalım.. Deneyimlerin paylaşılması çok önemli. İnsan kendisinin, bebeğinin tek olduğunu zannediyor. Deneyimleri paylaştıkça , tek olmadığımızı ,sorunlarımızda neler yaptığımız görmek ,inanın çok işe yarayacaktır...
4 Mart 2010 Perşembe
HOŞGELDİNMİMİM!!!!
Seda beni mimlemiş, çok hoşuma gitti. Ama oğluşum Altuğ ve kendi rahatsızlığımdan ancak şimdi cevap yazmak için fırsatım oldu.
Evde bu arada en çok oturma odasında köşe koltuğumda Altuğ ile oturuyorum.. bol bol bebeğimi emzirmek ve mama yedirmekle meşgulum. Arada Altuğ uyudukça da bilgisayara bakıyorum...Bunun dışında mutfakta sterilizasyon aletiyle , Altuğun biberonlarını steril ediyorum.. Ayrıca onun giysilerini yıkamak ve onları ütülemekle meşgulum.
Bu aralar pek müzik dinleyemiyorum. En çok bebek ninnilerini dinliyoruz,Altuğ ile. Arada da radyo dinlemeyeçalışıyorum, ama çok nadir.
Bende Zencefil pastadan arkadaşım Fundayı mimliyorum...
Evde bu arada en çok oturma odasında köşe koltuğumda Altuğ ile oturuyorum.. bol bol bebeğimi emzirmek ve mama yedirmekle meşgulum. Arada Altuğ uyudukça da bilgisayara bakıyorum...Bunun dışında mutfakta sterilizasyon aletiyle , Altuğun biberonlarını steril ediyorum.. Ayrıca onun giysilerini yıkamak ve onları ütülemekle meşgulum.
Bu aralar pek müzik dinleyemiyorum. En çok bebek ninnilerini dinliyoruz,Altuğ ile. Arada da radyo dinlemeyeçalışıyorum, ama çok nadir.
Bende Zencefil pastadan arkadaşım Fundayı mimliyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)