9 Şubat 2009 Pazartesi

BEBEĞİMİZİ NASIL YIKARIZ?

Bebek doğumdan sonra ilk 12 saat yıkanmamalıdır. Vücudun yumuşak bir bezle kurulanması yeterlidir. Tam bir banyo, doğumdan sonraki 2 veya 3’üncü güne bırakılabilir. Bunu izleyen günlerde bebek her gün ya da günaşırı yıkanabilir.
Bebeğin sağlıklı bir cilde sahip olması cildinin temiz tutulması ile yakından ilişkilidir. Bebeğin banyosu titizlikle yapılmalıdır. Bu durum aynı zamanda anne ile bebek arasında sevgi ve iletişim bağlarının kuvvetlenmesi açısından da önemlidir. Bebeğin günaşırı yıkanması yeterlidir. Ancak, temizliğin aşırı boyutlara getirilmemesi gerekir. Her mamadan sonra yüzünün ve her alt değiştirmeden sonra bezli bölgenin temizlenmesi yeterlidir.
Bebeğin aç iken banyo yaptırılması da çok önemli bir konudur. Eğer tok karnınayken banyo yaptırırsanız bebeğin kusmasına neden olabilirsiniz.
Bazı aileler bebeklerini sabahları yıkarken, bazıları da akşamları son emzirmeden önce yıkamayı tercih ederler. Hepsi de uygundur, çünkü böylelikle bebeğiniz belli bir tempoya alışır. Ama bazen koşullara göre değişiklik yapmak gerekebilir.
Yıkamaya Başlamadan Önce Yapılacaklar:
Banyo için gereksinim duyabileceğiniz her şeyi elinizin altında hazır bulundurun.
Küvet bel hizanızda olsun. Oturmak ya da çömelmek yerine ayakta durmayı bel sağlığınız için tercih edin.
Banyo suyunun uygun sıcaklıkta olduğundan emin olmak için bileğinizin içi veya dirseğinizle suyun sıcaklığını kontrol edin.
Bebeğinizi soyun ve havluya sarın, henüz alt bezini çıkartmayın.
Bebeğinizi kesinlikle suyun yanında yalnız bırakmayın.
Başını ve Vücudunu Yıkama:
Bebeğinizi bir havlu üzerine yatırarak soyun. İdrar ve kaka gibi sürprizlerden korunmak için alt bezini hala çıkartmanıza gerek yok. Havluyu vücuduna sararak, sol elinizle boynunu destekleyip, vücudunu kolunuzun üstüne yaslayarak koltuğunuzun altından destekleyin ve yüzü yukarı bakar şekilde banyo küvetinin üzerine alın, saçlarını bebeğe uygun, gözünü yakmayan bir bebe şampuanı kullanarak, küvetteki suyla veya yanınızda hazır bulundurduğunuz durulama suyunu dökerek durulayın. Ardından sert olmayan, yumuşak dokunuşlarla kurulayın.
Yere yatırıp havlusunu açın, bezini çıkarıp gerekiyorsa alt temizliğini yapın. Banyo süngerini bebe sabunu veya bebe banyo köpüğü ile köpürtün ve havlu üzerinde vücudunun her yanını, özellikle cilt kıvrımlarının arasını iyice silin. Kolunuzla omzu ve boynu destekleyerek, elinizle koltuk altından kavrayın. Diğer elinizle ya kalçalarından destek alarak veya bacaklarından kavrayın ve banyo küveti içindeki suya, önce ayak ve bacaklarını daldırarak yavaşca tüm vücudunu başı dışarıda kalacak gibi sokun. Suyla vücudunu durularken bebeğinizin rahatlamasını sağlayın. Aynı şekilde tutarak temiz havlu üzerine alın. Tüm vücudunu yumuşak hareketlerle kurulayın. Cilt boğumlarını iyi kurulamayı unutmayın. Bebeğinizin büyüyüp aşırı hareketlendikten sonra havlu üzerinde sabunlamak daha zor hale geleceğinden bu işlemi banyo küveti içinde yapabilirsiniz.
Bebeğin Küvette Yıkanması
8 ayla 1 yaş arasında bebek, banyoda daha büyük bir küvette yıkanmaya başlayabilir. Bu banyo ona daha zevkli gelirken, sizin daha çok dikkatli olmanızı gerektirecektir.
Bebek banyo yaparken; kayıp düşmemesi, bir yere çarpmaması ve su yutmaması için her an tetikte olmalısınız. Küvetin yüzeyine yapışabilen yumuşak bir sünger koymanız ve içinde 10 cm den fazla su bulundurmamanız tehlikelerden uzak durmanızı sağlayacaktır. Ayrıca bebeğinizi banyo yaptırırken hem siz hem de bebeğiniz birlikte güzel zaman geçirebilirsiniz

0-4 AY BEBEK BESLENMESİ


Anne sütü mükemmel besin içeriği ile kolay hazmedilir, etkili bir biçimde kullanılır. Bebeğinizi hastalıklardan korur, mamalarla beslenmeden daha ucuza mal olur. Bunun ötesinde emzirmek suretiyle, anne bebek bağının kurulması kolaylaşır, yeni bir gebeliğin gecikmesi ve annenin sağlıklı kalması mümkün olur.Doğumdan sonraki ilk 4 ayda yalnızca anne sütüyle beslenen bebekler ishal ve zatürre gibi bulaşıcı hastalıklara, alerjik rahatsızlıklara daha az yakalanırlar, daha sağlıklı büyürler. Bu nedenle;İlk 4 ay bebeğinizi tek başına anne sütüyle besleyiniz. Bu aylarda anne sütüyle birlikte verilen ek besinler bebeğin anne sütünden yeterince yararlanmasını engeller.Bebeğinizin yalnızca anne sütüyle beslendiği bu dönemde, su kaybına yol açan hastalık halleri dışında ilave su gereksinimi yoktur! Eğer ishal gibi mutlaka su verilmesi gereken bir durum söz konusuysa kaynatılmış su veriniz.İlk günlerde gelen anne sütü çok besleyicidir. Bebeğinizi istedikçe ve sık sık emzirerek bu sütten yararlanmasını sağlayınız. Anne sütünün artmasını sağlamak için sık emzirme birinci koşuldur. Bebeğinizin emmediği durumlarda, göğsünüzde süt birikimi söz konusu olduğunda pompalarla boşaltma işlemi yapabilirsiniz. Bu pompalar hemen her eczaneden kolaylıkla temin edilebilmektedir.Tüm annelerin sütü yararlıdır. Başlangıçta oldukça koyu olan sütünüz zamanla sulu bir hal alır; bu, anne sütünün genel özelliğidir ve tamamen doğal bir durumdur. Benim sütüm bebeğime yaramıyor gibi sözlerin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü her annenin sütü kendi bebeği için özeldir.Bebeğiniz her beslenmeden sonra az miktarda kaka yapabilir, bu durum bazen yanlışlıkla ishal olarak değerlendirilir. Oysaki altın sarısı renkte, kötü kokmayan, sulu, günde 7 - 8 kereye kadar olabilen bu dışkı tamamen normaldir. Yine aynı özellikleri taşıyan ama 3 günde bir bol miktarda yapılan kaka da normal kabul edilir. Ancak dışkı çok sert ise nedeni araştırılmalıdır.Göğüs uçlarında meydana gelen çatlaklar genel kanının aksine, temizlikteki yetersizlikten değil, uygun emzirme pozisyonunun ve tekniğinin sağlanamamasından ileri gelir. Bebek, memenin sadece ucunu değil renkli kısmın önemli bir bölümünü bir ağız dolusu almalı, çene ucu meme cildine temas eder vaziyette ve alt dudak dışa kıvrılmış olmalıdır. Bu şekilde bebeğin yanaklarında oluk oluşur ve yutkunarak annesinin sütünü aldığı kolayca fark edilir. Eğer çatlak meydana gelmişse doğru pozisyonda ve uygun emzirme tekniğiyle sorun kısa sürede halledilir. Beslenme sonrası bir miktar anne sütünün çatlak bölgelere sürülerek kurutulmasının yararlı olduğu düşünülmektedir.Emziren anneler her zaman bol ve pamukludan yapılma sutyen giymelidirler.Anne sütünün yetmediği inancıyla doktora danışmadan yeni bir gıdaya başlanmamalıdır. Düzenli kilo alan, günde ortalama 6 kez beslenebilen, bezini günde 6 defa ıslatan bir bebek anne sütünü yeterince alıyor demektir. Kaka sayısı beslenmenin değerlendirilmesinde güvenilir bir işaret değildir.Anne sütünün yeterliliği en iyi çocuğun gereken tartıyı almasıyla anlaşılır. Bu nedenle bebeğinizi düzenli aralıklarla sağlık kontrollerine getiriniz.Çalışan anneler sütlerini sağdıktan sonra, kaynatılarak steril edilmiş şişelerde oda sıcaklığında 8 saat, buzdolabında 24 saat ve buzlukta dondurarak 6 ay saklayabilirler. Bu amaçla saklanan anne sütü hiçbir zaman kaynatılmamalıdır.Bebeklere ilk yaşın sonuna kadar kaynatılmamış su verilmemesi tavsiye edilir.Bebeklerini emziren annelerin iyi beslenmesi anne bebek sağlığı açısından çok önemlidir. Bu nedenle annelerin; günde 2 litre (10 su bardağı) kadar sulu gıdalar (su, süt, az şekerli limonata, komposto çorbalar, vb.) almaları önerilir.Günlük beslenmede en az 2 su bardağı süt veya yoğurt, 1 köfte kadar et ve bir adet yumurta, 3 ince dilim ekmek veya 3 porsiyon unlu yiyecek 2 adet meyve bulunmalıdır. Anne sütü verirken sigara içmemeli, çay ve kahve gibi besleyici değeri olmayan içecekleri tüketmemelidir.

SEVGİLİ BABALAR

Baba adaylarının 9 ayı
Tebrikler, eşiniz hamile... Peki babalığa geçiş döneminde, erkek olarak sizi neler bekliyor? Eşinizin hamileliği boyunca ve lohusalık döneminde neler yapmalısınız? İşte erkeklerin yaşamlarındaki bu en önemli dönüm noktası hakkında ipuçları...
Birinci üç aylık önem
Eşinizin sağlığı hakkındaki korkularınız, mali durumunuz ve nasıl bir baba olacağınızla ilgili endişeleriniz ilk üç aylık devrede yaygın olarak görülebilir. İlk birkaç ayda eşinizde uykusuzluk, yorgunluk, bulantı, kusma ve yeme alışkanlıklarında değişmeler görülür. Bütün bu belirtiler normal olmasına rağmen eşinizi böyle rahatsız görmeye alışamayabilirsiniz. Ona nasıl yardım edebileceğinizi merak ediyor olmalısınız.
Baba adaylarının, ilk üç aylık devre boyunca ihtiyaç duyacakları birkaç öneri sunuyoruz:
Eşiniz için;
Çocuk sahibi olmanın onda yarattığı korku ve endişeleri, çocuğunuzla ilgili umutlarını, hayallerini konuşun, paylaşın.
Birlikte düzenli zaman aralıklarıyla yürüyüşler yapın.Kendiniz için;
Hamile olmakla ilgili haberleri paylaşmak isteyeceğiniz arkadaşlar seçin. Kendinize babalıkla ilgili kitaplar alın. Baba olma duygusunu benimsemek için kendinize zaman tanıyın, hislerinizi doğru tartın.
İkinci üç aylık dönem
İkinci üç aylık devrede ultrasonda bebeğinizi görmeniz mümkün ve kalp atışlarını duyma şansınız olacaktır. Bu tür deneyimler bebek sahibi olma fikrinin gözünüzdeki gerçekliğini artıracaktır. Hamileliğin bu döneminde destekleyici ve pozitif bir ilişki içinde olun ve eşinizle açık iletişim kurun.
Hamileliğin ikinci üç aylık devresinde baba adayları için öneriler de şunlar:
Eşiniz için;
Evinizdeki işlerin çoğunu üzerinize almaya başlayın.
Eşinize müthiş bir anne olacağını anlatın.
Onunla hamile olmanın pozitif ve negatif yönlerini konuşun.
Kendiniz için;
İki yeni babayla, baba olarak kendilerini nasıl hissettikleri hakkında görüşün.
Mümkünse; babanıza siz doğduğunuzda kendisini nasıl hissettiğini sorun.
Baba adayı olma hakkında anlatacaklarınızı dinleyecek bir arkadaşınızla yürüyüşe çıkın.
Üçüncü üç aylık dönem
Ve 6 ay geçti, hamileliğin son 3 ayına girdiniz.... 90 gün içinde siz ve eşiniz bebeğinize kavuşacaksınız. Bu son devre, doğuma yakın ya da doğumdan sonra yapmak istediğiniz ayarlamalar ve iş ilişkilerini yeniden gözden geçirmeniz için uygun bir zamandır. Planlarınızda kendinize esnek davranmanız gerektiğini hatırlayın. Hiç kimse bebekleri doğduğunda tam olarak ne olacağını bilemez. Ve en iyi yapılmış planlar bile sıkça bebeğin doğumundan önce dikkate alınmayan duygular ve şartlar sebebiyle yeni ayarlamalar gerektirir.
Son devrede eşinizin vücudundaki fiziksel değişmeler yoğunlaşacaktır. Aynı zamanda bu fiziksel değişmeler, onun psikolojik durumunu da etkileyecektir. Hamilelik boyunca onların hormonlarının çok farklı çalışacağını unutmayın... Hamileliğin son devresinde bazı anne adayları, vücutlarının kontrolünü kaybettiklerini düşünürler. Son ayı boyunca eşinizin sıkıntılarının arttığını ve daha çok yardıma ihtiyacı olduğunu hissedebilirsiniz. Birbirinize karşı sabırlı olun. Açık iletişimin gerekliliğini hep göz önünde bulundurun.
İşte son üç aylık devre için öneriler:
Eşiniz için;

Eğer mümkünse eşinizle birlikte bebeğinizin yatağını, mobilyalarını, giysilerini hazırlayın.
Doğum hakkında alacağınız en az iki filmi birlikte seyredin.
Ona doğumda yanında olacağınızı bilmesi gerektiğini söyleyin.
Doğumun yapılacağı yeri gezin.
Kendiniz için;
Doğumu planlamaya başlayın. Doğum ve sonrası için çalışma saatlerinizi kontrol edin, uykusuz geçecek geceler için hazırlıklı olun.
İki yeni baba ile bebeklerinin doğumu ile ilgili tecrübeleri hakkında konuşun.Lohusalık dönemi
Doğumdan sonra bazı kadınlarda geçici bir depresyon yaşanıyor. Ancak bu durum sadece anneler için değil, babalar için de geçerli. Bebeğin dünyaya “merhaba” deyişiyle birlikte, erkek de bir çok problemle karşı karşıya kalıyor. Erkeğin cinsel açıdan eşinden uzaklaşması olarak nitelendirilebilecek bu durum kadınları endişelendiriyor.
Aslında bu durumun ortaya çıkmasında kadınların da önemli rolü var. Çünkü kadınlar anne kimliğine öyle sıkı sarılıyor ve çocuğun sorumluluğunu öyle fazla kendilerine mal ediyorlar ki, erkeği bu ikili dünyaya sokmuyorlar. İşte bu noktada baba kendisini gereksiz hissediyor ve bir savunma mekanizması geliştirerek kaçıyor.
Zaten evlilik denen kurum sayesinde erkekler kendilerini bambaşka bir statüde buluyorlar. Çocuk sahibi olarak da yepyeni bir rolü kabullenmek zorunda kalıyorlar. Anne çocuğu 9 ay karnında taşıdığı için bu ikinci statü değişimine daha kolay uyum sağlıyor. Baba ise dışarıdan izleyen olmaktan öteye gidemiyor. Bu nedenle babayı hamilelik döneminden itibaren mümkün olduğunca çok, işin içine sokmak gerekiyor. Ayrıca kadının kendisini sadece anne olarak görmemesi gerekiyor.

BABALARIN DOĞUM PLANI



Doğum sırasında beklenmedik şeyler olabilir, dolayısıyla herşeyi mümkün olduğunca planlarken bir yandan da esnek düşünmeniz önemlidir. En küçük ayrıntısına kadar herşeyi önceden ayarlayın ki, doğum sırasında olabilecek beklenmedik durumlarla ilgilenme fırsatınız olabilsin. Peki, nedir bu küçük ayrıntılar?


- Hastane kaydı


- Hastaneye giden yolların belirlenmesi ve yollardan birinin tıkalı olması durumunda kullanılabilecek alternatif yolların bulunması


- Hastane girişleri ve park yerlerinin öğrenilmesi


- Aranacak kişilerin telefon numaralarının bir kağıda yazılması. Telaş halinde kimleri arayacağınızı ve telefon numaralarını unutabilirsiniz.


- Cep telefonunuzun şarj aleti (ancak hastane içinde cep telefonunuzu kullanıp kullanamayacağınızı önceden öğrenin, büyük olasılıkla cep telefonunuzu kullanmanıza izin verilmeyecektir!)


- Annenin hastane çantası ve sizin hastanede ihtiyaç duyabileceğiniz eşyalar


- Bebek koltuğu arabada kullanıma hazır olmalı


- Doğum sırasında büyük çocuğunuz/çocuklarınıza ilgilenecek kişinin ayarlanması

GEBELİĞİN OLUŞUMU



Gebelik oluşumu Mucizenin başlangıcı
Kadın organizmasının ergenlik çağından itibaren her ay yeni bir gebeliğe hazırlandığını daha önce belirtmiştik. Adet döngüsünün ilk günü adet kanamasının başladığı gündür. Size ‘Son adet tarihiniz nedir?’ diye sorulduğunda her zaman son adet kanamasının ilk gününün kastedildiğinden emin olabilirsiniz. Bu döngü bir sonraki adet kanamasının ilk gününe dek sürer. Genel olarak 28 gün olarak kabul edilse de 21 ila 35 gün arası normal kabul edilir.
Bu süre içinde gebe kalınabilecek dönem aslında hiç te uzun değildir. Adet döngüsünün ilk bölümünde yumurtalıkta bir grup yumurta hücresi olgunlaşmaya başlar.Hipofiz bezinden salgılanan hormonlarla ( FSH ve LH) yumurtalık kökenli hormon ve diğer pek çok biokimyasal mekanizmanın içine girdiği bu süreçte folikül adı verilen ufak kesecikler içinde gelişen bu olayı gözle izlemek mümkün olmasa da folikülün büyümesi vajinal ultrasonografi ile izlenebilir.
28 günlük bir adet döngüsünde ortalama 14 günde folikül duvarı çatlar ve yumurta hücresi (oosit) serbest kalır. Yumurtlama (ovulasyon) olayı budur. Serbest kalan yumurta hücresi Fallop tüpünün uç kısmındaki parmaksı çıkıntılar tarafından yakalanır ve ‘ampulla’ adı verilen tübün kısmen geniş kısmına alınır.
Serbest kalan yumurta hücresinin ortalama ömrü 24 saat kadardır.Bu süre içinde döllenme gerçekleşmezse yumurta hücresi karın boşluğunda parçalanarak kaybolur. Bu konudaki yanlış inanış adet kanaması ile döllenmemiş yumurta hücresinin dışarı atıldığıdır.Adet kanaması yeni oluşan bir gebeliğin yerleşmesi için hazırlanan rahim iç zarının gebeliğin gerçekleşmemesinin ardından dökülmesidir .Oositle herhangi bir ilgisi yoktur.
Yumurta hücresinin tubaya geçmesinden sonra geride kalan folikülün yapısında önemli değişiklikler ortaya çıkar.Luteinizasyon adı verilen bu gelişmeyle içindeki yumurta hücresini kaybetmiş olan folikül 'corpus luteum' adı verilen yapıya dönüşür ve gebelik için hayati önem taşıyan progesteron hormonunu salgılamaya başlar.Progesteron etkisiyle rahim iç zarı embriyonun yerleşmesi için uygun hale gelir
Yumurta hücresinin ömrü kısa olmasına karşın bu dönemde gebe kalmayı kolaylaştırmak amacıyla genital sistemde belirgin değişiklikler oluşur.Öncelikle rahim ağzında bulunan mukus (sümüksü akıntı) belirgin şekilde farklılaşır. Mukusun daha akışkan ve berrak hal almasıyla spermlerin hareket etmesi ve rahim ağzını aşarak yumurta hücresinin bulunduğu bölgeye doğru seyahati kolaylaşır. Aynı zamanda hormonlardaki değişmeler (testosteron düzeyindeki artış) nedeniyle libido artar. Tüm bu değişiklikler gebeliğin olumasını kolaylaştırır.Genelde pek çok sperm hücresi yumurta hücresine ulaşsa da yalnızca tek bir tanesi ‘zona pellucida’ yı geçerek yumurta hücresine girebilir. Olaya döllenme (fekondasyon) adı verilir .Bu aşamadan sonra oluşan bir reaksiyonla diğer spermlerin yumurta hücresine girişi engellenir.
Fallop tüpünün ampulla kısmında gerçekleşen bu olaydan sonra yumurta hücresi artık ‘embriyo’ adını alır .Ampulla bölgesinde 48-72 saat kadar bekleyen embriyo bundan sonra ve tüp içinde rahime doğru yaklaşık
5 gün sürecek yolculuğuna başlar. Bu yolculuk sırasında embriyonun gelişimi de devam eder.
Bu yolculuk devam ederken rahim de embriyonun yerleşmesi için gerekli hazırlıklar yapılır.Endometrium corpus luteum tarafından salgılanan progesteron hormonunun etkisiyle kendisine yaklaşmakta olan embriyo için hazırlanır. Progesteron hormonu endometriumun 'sekresyon' evresine girmesini sağlar .Bu embriyonunrahime yerleşmesi ve gebeliğin devam ettirilebilmesi için gereklidir.Gebeliğin ilk 10 haftasında gerekli progesteron hormonu corpus luteum tarafından salgılanırken bu haftadan sonra plasenta gerekli progesteronu kendisi sentez eder

ANNE KARNINDA BEBEĞİN GELİŞİMİ




4.- 5. Haftanın Sonunda
Henüz pirinç tanesinden de küçük bir embriyo (döllenmiş yumurta) halindedir.
Sonraki iki hafta içinde, ilerde beyin ve omuriliği oluşturacak nöral tüp, kalp, sindirim sistemi, göz, kulak, burun gibi duyu organları ve ilerde kol ve bacakların gelişeceği tomurcuklar oluşmaya başlar.
Kalbi atmaya başlamıştır.
8. Haftanın Sonunda
İnsan görünümüne benzemeye başlar.
Baştan kalçaya boyu 2.5 cm, ağırlığı 10 gr’dır.
Atan bir kalbi, parmak başlangıçları belli olan kol ve bacakları vardır.
Belli başlı bütün iç organlar gelişmiştir ama daha gelişmeleri devam edecektir.
Kemikte kıkırdak doku oluşmaya başlamıştır.
Anne adayı tarafından henüz hissedilmese bile artık iyice hareketlenmiştir.
12. Haftanın Sonunda
Artık 7.5 cm boyunda ve 15-18 gr ağırlığındadır
Bütün iç organları oluşmuş ve çalışmaktadır
Cinsiyet organları şekillenmiştir
Dolaşım ve boşaltım sistemi çalışmaya başlamış, karaciğer ise safra üretimine başlamıştır
Göz kapakları, kulak memesi, kolları, bacakları ve parmakları oluşmuştur

16. Haftanın Sonunda
Yaklaşık 15 cm boyunda.
Emme, yutma refleksleri gelişmiş.
Tüm vücudu ince kıllarla kaplanmış.
Bedeni başından daha hızlı büyüyor, el ve ayak parmakları ayırt edilebiliyor.
Üreme organları gelişmeye başlamış ancak cinsiyeti daha belli değil.
Bir insan görünümünde, kalbi bir yetişkinden iki misli daha hızla atıyor.
20. Haftanın Sonuna Doğru
20-25 cm civarında ve 300 gr.
Hissedilebilecek kadar kuvvetli hareketleri vardır.
Başında saçları çıkmaya, dişleri,kaş ve kirpikleri belirmeye başlamış.
İkinci Üç Aylık Dönemin Sonunda
30 cm boyunda ve 600/650 gr.
El ve ayak parmaklarının izleri görülebilir.
Cildi ince ve parlak.
Göz kapakları ayrılmaya ve gözler açılmaya başlamış.
Öksürüp, hıçkırabilir, baş parmağını emebilir.
Çok hareketli.
Bebek bir taraftan büyürken çevreden gelen uyarıları da artık algılayabilir ve tepki gösterebilir. Sesleri duyabilir, hatta bazı müzik türlerini tercih ettiğini hareketleriyle anne adayına belli edebilir. Kaşlarını çatabilir, dudaklarını büzebilir. Başparmağını bile emebilir.
28. Haftanın Sonunda
Yaklaşık olarak 35 cm boyunda ve 1000 gr ağırlığındadır.
Vücudunda yağ depolanmaya başlar, derisi yağlı bir madde ile kaplıdır.
Parmağını emebilir, hıçkırabilir, ağlayabilir, tatlı veya ekşiyi ayırt edebilir.
Ağrı, ışık ve ses gibi uyaranlara yanıt verebilir.
Beynindeki düşünme merkezi hızla gelişmektedir.
Plasentanın işlevi ve sıvının hacmi de azalmaya başlar.
Eğer bebek bu ayda doğarsa özel bakımla hayatta kalma şansı olabilir.
32. Haftanın Sonunda
Yaklaşık olarak 40 cm boyunda ve 1.750 gr ağırlığındadır.
Özellikle beyin olmak üzere büyüme çok hızlıdır ve bebek görüp duyabilir.
Organların çoğu iyi gelişmiştir ancak akciğerler hala tam olarak gelişmemiş olabilir.
Bu dönemde doğarsa bebeğin yaşama şansı çok yüksektir.
Hamileliğin 36. Haftasında
Boyu 45 cm, ağırlığı 2.750 gr’dır.
Ciğerleri tam olarak gelişmiştir.
Kafası çıkıma yerleşmiş olabilir.
Artık iyice büyüdüğü için daha az hareketlidir.
Ortalama bir bebek doğumda 50 cm ve 3,250 gr olacak