Çocuğunuz birinci yaşını doldururken onu artık aile sofrasına, sizin düzen ve saatlerinize alıştırmaya başlayabilirsiniz. Aile sorfasında yemeğe başlamak, hem onun sosyal davranışlar ve beceriler kazanmasını sağlayacak, hem de ailenin diğer bireylerin de yemek yiyor olması, çocuğunuzun kendisine verilen besinleri reddetmemesi için özendirici bir faktör olacaktır.
Çocuğunuzun sizinle beraber sofraya oturması, siz yetişkinler için evde pişirdiğiniz yemeklerden yiyebileceği anlamına gelmez. Çocuğunuzun yemekleri, az tuzlu ve az şekerli hazırlanmalıdır. 3 yaşını doldurana kadar çocuğunuzu ona uygun besinlerle beslemeli, ihtiyacı olan gıda miktarlarını günlük olarak alıp almadığını kontrol etmelisiniz. Yine bebeğinize özel lezzetli mama tariflerini hazırlayarak, ona hem sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmış, hem de onu dengeli ve sağlıklı beslemiş olursunuz.
Aile sofrasına oturan bebekleri beslerken en sık yapılan hatalardan biri, çocuğu yemek suyu ile beslemektir. Sizin için hazırlanan yemeklerin suyunun bebek için beslenme değeri çok düşüktür. Bunun yanı sıra, çocuklara çay, kahve veya kola verilmesi, içerdikleri uyarıcı maddeler nedeni ile onları aşırı sinirli yapar. En doğrusu bu içecekleri çocuğa hiç tattırmamaktır.
Çoğu bebek ilk yaşından itibaren genel alerjilere sahip olabilir. Eğer alerjiler konusunda endişeleniyorsanız, uzmanlar yumurta beyazının 2 yaşına kadar, kabuklu deniz ürünlerinin ise 3 yaşına kadar verilmemesini önermektedir. Her çeşit şeker de, çocuklara sık verilmemesi gereken yiyeceklerdendir. Yemek aralarında çocuğa şeker vermek, iştahı kapatarak yetersiz beslenmesine yol açtığı gibi ilerde görülen diş çürüklerinin de önde gelen nedenidir.
Yavaş yavaş aile sofrasına alışan çocuğunuzu beslerken şu noktalara dikkat etmelisiniz;
•Çocuğunuzu yemeye zorlamayın. Beslenmeye biraz ara verip, sonra tekrar yemek vererek tam doyması sağlayın.
•Besinleri çocuğa değişik tat, kıvam, renk ve çeşitlilikte sunmaya çalışın.
•Beslenmede ödül yöntemi uygulamayın, yemek yerken babasına veya büyük kardeşlerine özendirmeyi deneyin.
•Sofraya onun rahat kullanabileceği, uygun boyutta kaşık- çatal vb. gereçler sağlayın.
•Çocuğunuz seçici davranıyorsa, besinleri karıştırarak yedirmeyi deneyin. (sebzeleri, sevdiği çorbanın içine doğrayarak, karışık pürler halinde vb.)
•Çocuğunuzun aşırı acıkıp sinirlenmesine fırsat yaratmayın.
•Çocuğunuzu uykulu iken beslemeyin.
•Sizin için hazırlanmış yemeklerin suları, çocuğunuzun beslenme ihtiyaçlarını karşılmaz. Fazla yağlı ve tuzlu yiyeceklerin çocuğa verilmemesi gerekir.
ALTUĞ artık 16 aylık ve mama sandalyesine oturmaya başladığından beri bizimle masada beraber oturyor. Masa ile aynı seviyede olabildiği için ikeanın mama asandelyesini kullanıyoruz. halbuki çok özenerek chihconunkini almıştık..
Altuğ , şu sıralar bzim evde cola içmemeizden dolayı colaya karşı bir ilgisi var. O nedenle dün akşam Altan'la da konuşarak Altuğ'a zarar vercek her türlü zararlı ve sağlıksız besinden bizde uzak duracağız. Çocuk çünkü bizde ne görürse, onu istiyor. Çikolata ve krakerler içinde aynı şey geçerli..
Bizimle beraber aynı masada oturmaktan , biz ne yersek , karnı tok bile olsa tatmaktan çok mutlu oluyor. Biz her sabah Altuğ'a özel yemekler yapıyoruz. bazen bir kısır döngüye dönmüş gib hissetsem de bu ay pilavı yemeye başladı. Normalde sadece tadarken , şimdi yanında köfte ile yemeyi seviyor. etli kabak dolmasını seviyor..Mercimek çorbasının her türünüde severek yiyor. Necla teyzesi ; Altuğ'a hafta da 2 kere yoğurt mayalıyor. Severek de yiyor.Devam sütünü uyanıkken asla içmiyor. Bizde Altuğ uyurken, biberonla veriyoruz. Bazen çok güzel içerken bazen de içmiyor..
Hemen hemen herşeyi sevrek yiyor. sadece balığı kuru buluyor,sadec tadıyor. O nedenle balık yağ içeren bir vitamin veriyoruz, hafta da iki kere..
Buynun dışında çok da büyük sıkıntımız yok. Diş çıkarma ve hastalık dönemleri dışında...
KAYNAK: http://www.milupa.com.tr/cocugunuzun-beslenmesi/aile-sofrasina-gecis
27 Mayıs 2011 Cuma
Sağlıklı Beslenme Davranışı Kazandırma Prensipleri
Sağlıklı beslenme davranışının gelişmesi için şu noktalara dikkat edilmelidir:
- Yemek zamanları düzenli ve aynı zamanda olmalı
- Çocukların yemek kapları ayrı olmalı ve ne kadar yedikleri kontrol edilmeli
- Çocuk yemek yemeye ara verince biraz bekleyip, tekrar verilerek tam doyması sağlanmalı
- Besinler çocuğa değişik tat, kıvam, renk ve çeşitlilikte sunulmalı
- Çocukla birlikte yemek yenmeli, kendini beslemesine izin verilmeli, ancak yeterli miktarda beslenmesi için de yardım edilmeli
- Çocuğun masada rahat oturabilmesi için uygun boyutta iskemle, rahat kullanabilmesi için de uygun boyutta kaşık-çatal vb. gereçler sağlanmalı
- Yemek için yeterli zaman verilmeli, ama bu süre yarım saatten fazla uzamamalı
- Ana ve ara öğün araları iyi ayarlanmalı, ana öğün öncesinde 2 saatlik bir boşluk olmalı
- Çocuk seçici davranıyorsa besinler karıştırılarak verilmeli
- Çocuğun aşırı acıkıp sinirlenmesine fırsat verilmemeli
- Çocuk uykuluyken beslenmemeli
- Çocuk zorla beslenmemeli ve yemek zamanları stresten uzak, rahat ortamlar olmalı
- Çocuk susuz bırakılmamalı, ancak yemekten önce ya da sırasında çok su verilmemeli
- Bebeğiniz karışmış yiyecekleri sevmeyebilir, yoğurt ile meyveyi ayrı olarak yemeyi tercih edebilir. Bebeğinize farklı tercihler sunarken acele etmenizde fayda var, yeni bir yiyecekle beraber, ona benzer başka bir yiyeceği de verebilirsiniz. Bebeğiniz yeni bir yiyeceği denediğinde onu çiğnedikten sonra ağzından çıkarıyorsa, cesaretini kırmayın, belli bir süre sonra aynı yiyeceği tekrar vermeyi deneyin. Bebeğinizin yemek saatlerinde size katılmasına izin verin ve yemek yerken nasıl zevk aldığınızı gösterin. Böylece sizi taklit etmeye çalışacak ve yemek saatlerinden hoşlanmaya başlayacaktır.
- Çocuklar düzenli ve öğün atlamadan beslenmelidir. Öğünler dışında abur cubur tabir edilen bisküvi, simit, kola, çikolata gibi besinlerin yenmesine izin vermemek gibi önlemlerle çocuğu düzenli bir beslenme programına alıştırmaya çalışılmalıdır. Çocuğun gelişimi için kendi kendine yemek yeme alışkanlığı kazandırılmalıdır. Ayrıca nikotin içerdiği için bu aylarda bebeklere bakla ve patlıcan verilmemesi gerekmektedir
- Yiyecekleri tabağına gereksinmesinden fazla konulmamalıdır
- Çocuğun gerek sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanması, gerekse büyüme ve gelişmesini tamamlayabilmesi için, kendisine tüm besin gruplarından, besinlerin uygun pişirme yöntemleri ile sunulması ve öğün atlanmadan beslenmesi, çocuğun sağlıklı bir birey olmasının ön koşuludur.
kaynak: http://www.milupa.com.tr/
- Yemek zamanları düzenli ve aynı zamanda olmalı
- Çocukların yemek kapları ayrı olmalı ve ne kadar yedikleri kontrol edilmeli
- Çocuk yemek yemeye ara verince biraz bekleyip, tekrar verilerek tam doyması sağlanmalı
- Besinler çocuğa değişik tat, kıvam, renk ve çeşitlilikte sunulmalı
- Çocukla birlikte yemek yenmeli, kendini beslemesine izin verilmeli, ancak yeterli miktarda beslenmesi için de yardım edilmeli
- Çocuğun masada rahat oturabilmesi için uygun boyutta iskemle, rahat kullanabilmesi için de uygun boyutta kaşık-çatal vb. gereçler sağlanmalı
- Yemek için yeterli zaman verilmeli, ama bu süre yarım saatten fazla uzamamalı
- Ana ve ara öğün araları iyi ayarlanmalı, ana öğün öncesinde 2 saatlik bir boşluk olmalı
- Çocuk seçici davranıyorsa besinler karıştırılarak verilmeli
- Çocuğun aşırı acıkıp sinirlenmesine fırsat verilmemeli
- Çocuk uykuluyken beslenmemeli
- Çocuk zorla beslenmemeli ve yemek zamanları stresten uzak, rahat ortamlar olmalı
- Çocuk susuz bırakılmamalı, ancak yemekten önce ya da sırasında çok su verilmemeli
- Bebeğiniz karışmış yiyecekleri sevmeyebilir, yoğurt ile meyveyi ayrı olarak yemeyi tercih edebilir. Bebeğinize farklı tercihler sunarken acele etmenizde fayda var, yeni bir yiyecekle beraber, ona benzer başka bir yiyeceği de verebilirsiniz. Bebeğiniz yeni bir yiyeceği denediğinde onu çiğnedikten sonra ağzından çıkarıyorsa, cesaretini kırmayın, belli bir süre sonra aynı yiyeceği tekrar vermeyi deneyin. Bebeğinizin yemek saatlerinde size katılmasına izin verin ve yemek yerken nasıl zevk aldığınızı gösterin. Böylece sizi taklit etmeye çalışacak ve yemek saatlerinden hoşlanmaya başlayacaktır.
- Çocuklar düzenli ve öğün atlamadan beslenmelidir. Öğünler dışında abur cubur tabir edilen bisküvi, simit, kola, çikolata gibi besinlerin yenmesine izin vermemek gibi önlemlerle çocuğu düzenli bir beslenme programına alıştırmaya çalışılmalıdır. Çocuğun gelişimi için kendi kendine yemek yeme alışkanlığı kazandırılmalıdır. Ayrıca nikotin içerdiği için bu aylarda bebeklere bakla ve patlıcan verilmemesi gerekmektedir
- Yiyecekleri tabağına gereksinmesinden fazla konulmamalıdır
- Çocuğun gerek sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanması, gerekse büyüme ve gelişmesini tamamlayabilmesi için, kendisine tüm besin gruplarından, besinlerin uygun pişirme yöntemleri ile sunulması ve öğün atlanmadan beslenmesi, çocuğun sağlıklı bir birey olmasının ön koşuludur.
kaynak: http://www.milupa.com.tr/
Gününüz bir Shay günü olsun!
Ne yapardiniz? Karari siz verin. Komik bir cümle beklemeyin, çünkü yok.
Okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul icin bağıs toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı. Okula kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu: 'Dışardaki etkenler tarafından etkilenmedikçe doğa herşeyi mükemmel bir şekil ve sırada yapıyor. Ama yine de oğlum Shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. Diğer çocukların anlayabildikleri gibi anlayamıyor. Oğlumda doğal olması gereken şeyler nerede?'
Bu soru karşısında dinleyiciler sessiz kaldılar.
Baba devam etti. 'Ben inanıyorum ki, dünyaya fiziksel ve zeka engelli Shay gibi bir çocuk geldiğinde, gerçek insan doğası kendini gösterme fırsatını buluyor ve bu da insanların o çocuğa davranış şekillerinde kendini gösteriyor.'
Ve sonra aşağıdaki hikayeyi anlatmaya başladı:
Shay ve babası bir gün parkta Shayin tanıdığı birkaç çocuğun baseball oynadıklarını gördüler.
Shay sordu, 'Acaba oynamama izin verirler mi?'
Shay'in babası çoğu çocuğun Shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını istemeyeceklerini ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse oğlunun o çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları tarafından kabul edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu.
Shay'in babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla birşey beklemeyerek) Shay in oynayıp oynayamayacağını sordu. Çocuk şöyle danışabileceği birilerine baktı ve sonra 'Şu anda 6 sayı gerideyiz ve oyun sekizinci turunda. Herhalde takıma girebilir ben de onu dokuzuncu turda vurucu olarak sokmaya çalışırım' dedi.
Shay büyük bir gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım t-shirtini giydi. Babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu izledi. Çocuklar oğlunun kabul edilmesinden dolayı babanın mutluluğunu gördüler. Sekizinci turun sonunda Shay'in takımı birkaç puan kazandı ama hala 3 sayı gerideydi. Dokuzuncu turun başında Shay eldiveni eline geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. Ona doğru hiç top isabet etmemesine rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden el salladığını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
Dokuzuncu turun sonunda Shay'in takımı yine puan kazandı. Şimdi bütün kaleler doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası Shay'e gelmişti.
Bu noktada Shay'in vurucu olmasına izin vererek oyunu kaybetme riskini mi almalıydılar? Şaşırtıcı bir hamleyle Shay'e sopayı verdiler. Herkes topa isabet ettirme şansının sıfır olduğunu biliyorlardı çünkü bırakın topa vurmayı Shay sopayı bile elinde tutmasını bilmiyordu.
Ama Shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer takımın kazanma şanslarını bir kenara bırakarak Shay'e bu fırsatı tanıdıklarını görünce birkaç adım öne giderek yumuşak bir şekilde topu Shay'e doğru fırlattı. İlk topa Shay zorlukla sopayı savurdu ama ıskaladı. Atıcı tekrar birkaç adım öne doğru geldi ve topu yine yumuşak bir şekilde Shay'e doğru attı. Shay sopayı savurdu ve hafifçe topa dokunarak yere atıcıya doğru vurdu.
Oyun şimdi bitecekti. Atıcı topu yerden aldı ve ilk kaledeki adamına kolaylıkla atabilecek ve Shay'i sobeleyerek oyunu bitirebilecekti.Ama atıcı topu aldı ve ilk kaledeki adamının başının üzerinden diğer takım arkadaşlarının erişemeyeceği yere fırlattı. tribünlerdeki herkes ve iki takımda bağırmaya başladılar, 'Shay, ilk kaleye koş, ilk kaleye koş!' Shay hayatında hiç bu kadar uzağa koşmamıştı ama ilk kaleye gidebildi. Şaskınlıktan büyümüş gözleriyle yere çöktü.
Herkes bağırmaya devam etti, 'İkinci kaleye koş, ikinci kaleye koş' Nefes nefese Shay zorlukla ikinci kaleye koşabildi. Shay ikinci kaleye geldiği sırada açık sahada diğer takımdan biri topu almıştı ... takımın en küçüğü olan bu çocuk kahraman olma şansını elinde tutuyordu. Topu ikinci kaledeki adamına atabilirdi ama top atıcısının niyetini anladığından o da kasıtlı olarak topu üçüncü kaledeki arkadaşının başının üzerinden attı.
Herkes bağırıyordu, 'Shay, Shay, Shay, bütün yolu koş Shay'
Karşı takımdan birinin yardım ederek onu üçüncü kaleye doğru döndürmesiyle Shay üçüncü kaleye koşabildi, 'Üçüncüye koş! Shay, üçüncüye koş!'
Shay üçüncüye gelirken diğer takımdakı çocuklar ve seyirciler ayağa kalkmışlardı ve bağırıyorlardı, 'Shay, hepsini koş! Hepsini koş!' Shay hepsini koştu ve oyunu takımı için kazanan bir kahraman olarak herkes tarafından alkışlandı.
'O gün', dedi babası, gözlerinden yaşlar aşağıya doğru süzülerek, 'iki takımdaki çocuklar da dünyaya bir parça sevgi ve insanlık getirmeyi başardılar'.
Shay bir sonraki yaza yetişemedi. O kış öldü. Bir kahraman olduğunu ve babasını mutlu ettiğini ve eve geldiğinde annesinin de gözyaşları içinde onu kucakladığını asla unutmadı.
Bilgin bir adam bir zamanlar demişki: Her toplum, kendilerinden daha az şanslı olanlara nasıl davrandığıyla değerlendirilir.
Okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul icin bağıs toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı. Okula kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu: 'Dışardaki etkenler tarafından etkilenmedikçe doğa herşeyi mükemmel bir şekil ve sırada yapıyor. Ama yine de oğlum Shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. Diğer çocukların anlayabildikleri gibi anlayamıyor. Oğlumda doğal olması gereken şeyler nerede?'
Bu soru karşısında dinleyiciler sessiz kaldılar.
Baba devam etti. 'Ben inanıyorum ki, dünyaya fiziksel ve zeka engelli Shay gibi bir çocuk geldiğinde, gerçek insan doğası kendini gösterme fırsatını buluyor ve bu da insanların o çocuğa davranış şekillerinde kendini gösteriyor.'
Ve sonra aşağıdaki hikayeyi anlatmaya başladı:
Shay ve babası bir gün parkta Shayin tanıdığı birkaç çocuğun baseball oynadıklarını gördüler.
Shay sordu, 'Acaba oynamama izin verirler mi?'
Shay'in babası çoğu çocuğun Shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını istemeyeceklerini ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse oğlunun o çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları tarafından kabul edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu.
Shay'in babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla birşey beklemeyerek) Shay in oynayıp oynayamayacağını sordu. Çocuk şöyle danışabileceği birilerine baktı ve sonra 'Şu anda 6 sayı gerideyiz ve oyun sekizinci turunda. Herhalde takıma girebilir ben de onu dokuzuncu turda vurucu olarak sokmaya çalışırım' dedi.
Shay büyük bir gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım t-shirtini giydi. Babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu izledi. Çocuklar oğlunun kabul edilmesinden dolayı babanın mutluluğunu gördüler. Sekizinci turun sonunda Shay'in takımı birkaç puan kazandı ama hala 3 sayı gerideydi. Dokuzuncu turun başında Shay eldiveni eline geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. Ona doğru hiç top isabet etmemesine rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden el salladığını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
Dokuzuncu turun sonunda Shay'in takımı yine puan kazandı. Şimdi bütün kaleler doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası Shay'e gelmişti.
Bu noktada Shay'in vurucu olmasına izin vererek oyunu kaybetme riskini mi almalıydılar? Şaşırtıcı bir hamleyle Shay'e sopayı verdiler. Herkes topa isabet ettirme şansının sıfır olduğunu biliyorlardı çünkü bırakın topa vurmayı Shay sopayı bile elinde tutmasını bilmiyordu.
Ama Shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer takımın kazanma şanslarını bir kenara bırakarak Shay'e bu fırsatı tanıdıklarını görünce birkaç adım öne giderek yumuşak bir şekilde topu Shay'e doğru fırlattı. İlk topa Shay zorlukla sopayı savurdu ama ıskaladı. Atıcı tekrar birkaç adım öne doğru geldi ve topu yine yumuşak bir şekilde Shay'e doğru attı. Shay sopayı savurdu ve hafifçe topa dokunarak yere atıcıya doğru vurdu.
Oyun şimdi bitecekti. Atıcı topu yerden aldı ve ilk kaledeki adamına kolaylıkla atabilecek ve Shay'i sobeleyerek oyunu bitirebilecekti.Ama atıcı topu aldı ve ilk kaledeki adamının başının üzerinden diğer takım arkadaşlarının erişemeyeceği yere fırlattı. tribünlerdeki herkes ve iki takımda bağırmaya başladılar, 'Shay, ilk kaleye koş, ilk kaleye koş!' Shay hayatında hiç bu kadar uzağa koşmamıştı ama ilk kaleye gidebildi. Şaskınlıktan büyümüş gözleriyle yere çöktü.
Herkes bağırmaya devam etti, 'İkinci kaleye koş, ikinci kaleye koş' Nefes nefese Shay zorlukla ikinci kaleye koşabildi. Shay ikinci kaleye geldiği sırada açık sahada diğer takımdan biri topu almıştı ... takımın en küçüğü olan bu çocuk kahraman olma şansını elinde tutuyordu. Topu ikinci kaledeki adamına atabilirdi ama top atıcısının niyetini anladığından o da kasıtlı olarak topu üçüncü kaledeki arkadaşının başının üzerinden attı.
Herkes bağırıyordu, 'Shay, Shay, Shay, bütün yolu koş Shay'
Karşı takımdan birinin yardım ederek onu üçüncü kaleye doğru döndürmesiyle Shay üçüncü kaleye koşabildi, 'Üçüncüye koş! Shay, üçüncüye koş!'
Shay üçüncüye gelirken diğer takımdakı çocuklar ve seyirciler ayağa kalkmışlardı ve bağırıyorlardı, 'Shay, hepsini koş! Hepsini koş!' Shay hepsini koştu ve oyunu takımı için kazanan bir kahraman olarak herkes tarafından alkışlandı.
'O gün', dedi babası, gözlerinden yaşlar aşağıya doğru süzülerek, 'iki takımdaki çocuklar da dünyaya bir parça sevgi ve insanlık getirmeyi başardılar'.
Shay bir sonraki yaza yetişemedi. O kış öldü. Bir kahraman olduğunu ve babasını mutlu ettiğini ve eve geldiğinde annesinin de gözyaşları içinde onu kucakladığını asla unutmadı.
Bilgin bir adam bir zamanlar demişki: Her toplum, kendilerinden daha az şanslı olanlara nasıl davrandığıyla değerlendirilir.
DİKKAT SİNEMADAN BEBEK ÇIKABİLİR!!!
Forum İstanbul AFM Sinemalarına artık bebeklerde gidebiliyor.
Forum İstanbul AFM Sinemalarında aileler için başlatılan bu çok özel hizmetle yeni doğmuş bebeği olan ebeveynler kendilerine özel seanslarda bebekleri ile birlikte sinemaya gidip, sevdikleri filmleri düşük ses düzeni ve ışık seviyesinde izleyebiliyorlar. “Dikkat! Sinemada Bebek Var” uygulaması her hafta salı günleri, belirlenen bir filmin öğle seansında gerçekleştiriliyor. Sinemada o seans için geçerli bilet fiyatı uygulanıyor ve sadece ebeveynden ücret alınıyor. 1 yaşından küçük bebek izleyiciler AFM’nin konuğu olarak ağırlanıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)