Doğuma Hazırlık Kursu
Bebek bekliyorsunuz,sizi kutluyoruz.....
Keyifli ve heyecanlı bir dönemin başındasınız!!!!!!Mutlaka merak ettiğiniz ve endişelendiğiniz çok şey var. Biz bunların cevabını bulmanızda size yardım etmek ,destek olmak istiyoruz....
Bu kurs ile daha bilinçli ve keyifli bir hamilelik dönemi geçirmenize yardımcı olmak, kontrollü ve kolay bir doğum yaşamınıza yardımcı olmak ve güvenli ve sağlıklı bir doğum ve sonrasında bakımnı sağlamak için bu programı hazırladık...
Anneler kadar babalar da bu macerada heyecanlılar..Babaların da heyecanını paylaşmak,eşlerini anlamalarını sağlamak ve annelere destek olmanın yollarını bulmaları konusunda yönlendirmek ve anne-baba adaylarının arasındaki ilişkiyi güçlendirmek başlıca hedeflerimizdir......
Kursumuzun İçeriği:
*Kadının üreme organlarının anatomik yapısı,
*Gebeliğin oluşum hikayesi,
*Bebek oluşurken anne ve bababnın psikolojisi,
*Hamilelik süresince dikkat edilmesi gereken hususlar,
*Hamilelikte beslenme ve günlük yaşam,
*Hamilelikte cinsel yaşam,
*Hafta-hafta hamilelik,
*Anne karnında bebeğin gelişimi,takibi,
*Gebelikte tarama testleri ve amniosentez,
*Babaların doğum planı,
*Doğum öncesi nefes, rahatlama egzersizleri,
*Hamilelik sırasında yoga ve diğer egzersizler,
*Doğum çeşitleri ve doğumun fizyolojisi,
*Doğum sırasındaki anestezi çeşitleri,ağrısız doğum,
*Doğuma hazırlık,
*Loğusalık dönemi,
-fizyoljisi
-psikolojisi
*Doğum sonrası egzersizler,
*Emzirme ve anne sütü,
*Yenidoğan bakımı,
-göbek bakımı
-yenidoğan sarılığı
-bebeğin altının değiştirilmesi
-bebeğin yıkanması
-bebeğin gazının çıkarılması
-bebek için rahatlama masajı
-bebeğin aşıları
-bebeğin uyku düzeni
-bebeklerin tırnaklarının kesilmesi ve bakımı
-bebeğin ağlaması ve onu sakinleştirmenin püf noktaları
*0-6 ay anne –bebek ilişkisinin önemi:Dünya ile ilk ilişki ve bağlanma,
*Çalışan annenin işe dönmesi,
*Doğum sonrasında Anne –bebek grubu –paylaşım toplantısı ( bebekler 8 haftalık olduğu dönem, katılımcılarla ortak karar verilecek.)
Bu kursumuz daha hamileliğinin başında olanlar için. Eğer hamileliğinizin 15-16. haftasındaysanız sizi bu kursumuza davet ediyoruz.sevgiler....
31 Mart 2009 Salı
30 Mart 2009 Pazartesi
NATIONAL GEOGRAPHIC YAŞAMA YOLCULUK
YAŞAMA YOLCULUK
ANNE KARNINDA YAŞAMIN ÖYKÜSÜ
Ben hamile kursunda eğitim veren biri olarak izlediğim bu dvd'i herkese tavsiye ediyorum.İlk kez ileri tıbbi görüntüleme teknikleri ve 3 boyutlu canlandırmalarla , anne karnındaki yaşam o kadar güzel anlatılmış ki...Bayıldım doğrusu... Hamile olan anne adaylarına şiddetle tavsiye ediyorum....
Tek hücreden doğuma dek, anne karnındaki yaşam yolculuğunun tüm gizemleri.....
Yumurtanın rahime yerleşmesinin ardından nasıl aşama aşama geliştiğini, hücrelerin farklılaşarak organları oluşturmasını, beyinin nasıl geliştiğini ve duyguların nasıl uyandığını, bebeğin annesiyle kurduğu iletişimi ve doğumun nasıl adım adım gerçekleştiğini adım adım izleyebileceğiniz bir dvd....
HAMİLE PİLATESİ
Spor yapmak her yaşta, her koşulda vücuda inanılmaz yararlar sağlıyor.
Ama özellikle hamilelik döneminde yapılan egzersizlerin, doğumu kolaylaştırdığı da bir gerçek. Son dönemde öne çıkan etkili egzersizlerden biri olan pilates, anne adayını hem bedensel hem de ruhsal olarak doğuma hazırlıyor.
Pilates hamileliğin kaçıncı ayından itibaren yapılabilir?
- Hamilelikte pilates egzersizlerine 5. ve 6. aydan itibaren başlanılabiliyor. Ancak doktor uygun gördüğü taktirde hamileliğin 4. ayında da başlamak mümkün.
Pilates, hangi kasları harekete geçiriyor?
- Hamilelik döneminde vücuttaki bütün kas grupları devrede olur. İnsan vücudunun birbiriyle bağlantılı sistemlerden oluştuğunu düşünürsek, anne karnında meydana gelen büyümenin bütün bu sistemi etkileyeceğini anlayabiliriz. Ama özellikle hamilelik döneminde sırt kasları kısaldığı için sırt ağrıları başlıyor. Bu durumda pilates egzersizlerinde daha çok stretching’e (esnetme) ağırlık veriliyor. Göğüs kasları güçlendirilerek memeler destekleniyor. Beli çevreleyen ve koruyan kaslar ve tabii ki doğum esnasında bize yardımcı olan pelvic (leğen kemiği) kasları kuvvetlendiriliyor. Ama önemle belirtmeliyiz ki, sadece hamilelikte değil normal dönemlerde bile yapılan egzersizlerde vücudun bütün kas grupları çalıştırılmalı.
Hamilelik sırası ve sonrası yapılan pilatesin normal pilatesten farkı var mı?
- Tabii ki, hamilelik döneminde yapılan pilates egzersizleri daha yumuşak. Bu dönemdeki egzersizlerde annenin posturü karnındaki bebek ve vücudunda meydana gelen fizyolojik olgular göz önünde bulunduruluyor. Anneyi zorlamayacak ve onun fiziki özelliklerine en uygun hareketler ve egzersizler belirleniyor.
Hamile pilatesinin bebeğe yararları neler?
- Hamilelikte yapılan pilates egzersizleri ile bebeğin içinde yaşadığı kapsül genişliyor ve bebeği rahatlatıyor.
Bu egzersizler esnasında dolaşım sisteminin düzenli çalışmasıyla besin maddelerinin bebeğe daha fazla ulaştırılması sağlanIyor. Pilates egzersizlerinde öğretilen diafram nefesi metodu ile oksijen kullanım kapasitesi artırılıyor, annenin vücudundaki oksijen miktarı artıyor ve bu artış da bebeğin daha fazla oksijenle beslenmesini sağlıyor .
Kasların daha iyi kontrolünü sağlıyor
Hamilelik sırasında kadınların pilates yapmak için birçok nedeni var. Pilates metodu bedensel bir aktivite olmasının yanı sıra zihinsel olarak da rahatlama ve farkındalığa varma olarak kabul ediliyor. Fiziksel olarak bakıldığında hamilelik döneminde salgılanan relaxin hormonu özellikle eklemlerde olmak üzere kaslarda da gevşemelere yol açıyor. Bu dönemde yapılan egzersizler gevşemeye başlayan kasların daha diri kalmasını bu sayede de bele ve eklemlere binen yükün daha aza indirgenmesini sağlıyor. Özellikle pilates medotlarından biri olan izolasyonun kullanılmasıyla hamileler kaslarını daha iyi kontrol edebiliyor. Bu da otururken, kalkarken veya oturur durumda pozisyon değiştirirken daha rahat ve risksiz hareket etmelerini sağlıyor . Özellikle hamileliğin ilerleyen dönemlerinde anne karnı büyüdüğü için belin maruz kalacağı baskı da artıyor. İşte, bu dönemde yapılan pilates egzersizleri ile omurgayı sabitleyen, dik durmasını sağlayan ve beli stabilize eden vücudun en önemli denge kaslarından birkaçı kuvvetlendirilerek anne adayının daha ağrısız bir hamilelik dönemi yaşamalarını sağlıyor .
Zihinsel olarak rahatlatıyor
Kolay bir doğum hamilelik sonrasında cinsel hayatın daha çabuk normale dönmesini de sağlıyor . Pilates egzersizlerindeki doğru nefes alış tekniğinin öğrenilmesi ile annenin ve bebeğin ihtiyaç duyduğu oksijen miktarının vücuttaki artışı söz konusu oluyor. Doğru nefes alış verişi doğum esnasında da anneye rahatlama yönünde yardımcı oluyor. Zihinsel anlamda ise pilates; hamileliğin ve gündelik yaşantının annelerde meydana getirdiği stresten ve gerginlikten uzaklaşılmasını ve içinde taşıdığı bu küçük canın kendisi için ne ifade ettiğini anlamasında büyük rol oynuyor. Zihinsel bir rahatlama olduğundan stres kaynaklı hastalıkların önlenmesini, anneyi bebeğini daha çok düşünmesini sağlıyor ve anneyle bebeği bu dönemde birbirine daha çok yaklaştırıyor
Bizim yaptığımız Anneliğe Hazırlık Hamile Kursunda da hamile pilatesi dersleri başlayacak,en kısa zamanda....
Ama özellikle hamilelik döneminde yapılan egzersizlerin, doğumu kolaylaştırdığı da bir gerçek. Son dönemde öne çıkan etkili egzersizlerden biri olan pilates, anne adayını hem bedensel hem de ruhsal olarak doğuma hazırlıyor.
Pilates hamileliğin kaçıncı ayından itibaren yapılabilir?
- Hamilelikte pilates egzersizlerine 5. ve 6. aydan itibaren başlanılabiliyor. Ancak doktor uygun gördüğü taktirde hamileliğin 4. ayında da başlamak mümkün.
Pilates, hangi kasları harekete geçiriyor?
- Hamilelik döneminde vücuttaki bütün kas grupları devrede olur. İnsan vücudunun birbiriyle bağlantılı sistemlerden oluştuğunu düşünürsek, anne karnında meydana gelen büyümenin bütün bu sistemi etkileyeceğini anlayabiliriz. Ama özellikle hamilelik döneminde sırt kasları kısaldığı için sırt ağrıları başlıyor. Bu durumda pilates egzersizlerinde daha çok stretching’e (esnetme) ağırlık veriliyor. Göğüs kasları güçlendirilerek memeler destekleniyor. Beli çevreleyen ve koruyan kaslar ve tabii ki doğum esnasında bize yardımcı olan pelvic (leğen kemiği) kasları kuvvetlendiriliyor. Ama önemle belirtmeliyiz ki, sadece hamilelikte değil normal dönemlerde bile yapılan egzersizlerde vücudun bütün kas grupları çalıştırılmalı.
Hamilelik sırası ve sonrası yapılan pilatesin normal pilatesten farkı var mı?
- Tabii ki, hamilelik döneminde yapılan pilates egzersizleri daha yumuşak. Bu dönemdeki egzersizlerde annenin posturü karnındaki bebek ve vücudunda meydana gelen fizyolojik olgular göz önünde bulunduruluyor. Anneyi zorlamayacak ve onun fiziki özelliklerine en uygun hareketler ve egzersizler belirleniyor.
Hamile pilatesinin bebeğe yararları neler?
- Hamilelikte yapılan pilates egzersizleri ile bebeğin içinde yaşadığı kapsül genişliyor ve bebeği rahatlatıyor.
Bu egzersizler esnasında dolaşım sisteminin düzenli çalışmasıyla besin maddelerinin bebeğe daha fazla ulaştırılması sağlanIyor. Pilates egzersizlerinde öğretilen diafram nefesi metodu ile oksijen kullanım kapasitesi artırılıyor, annenin vücudundaki oksijen miktarı artıyor ve bu artış da bebeğin daha fazla oksijenle beslenmesini sağlıyor .
Kasların daha iyi kontrolünü sağlıyor
Hamilelik sırasında kadınların pilates yapmak için birçok nedeni var. Pilates metodu bedensel bir aktivite olmasının yanı sıra zihinsel olarak da rahatlama ve farkındalığa varma olarak kabul ediliyor. Fiziksel olarak bakıldığında hamilelik döneminde salgılanan relaxin hormonu özellikle eklemlerde olmak üzere kaslarda da gevşemelere yol açıyor. Bu dönemde yapılan egzersizler gevşemeye başlayan kasların daha diri kalmasını bu sayede de bele ve eklemlere binen yükün daha aza indirgenmesini sağlıyor. Özellikle pilates medotlarından biri olan izolasyonun kullanılmasıyla hamileler kaslarını daha iyi kontrol edebiliyor. Bu da otururken, kalkarken veya oturur durumda pozisyon değiştirirken daha rahat ve risksiz hareket etmelerini sağlıyor . Özellikle hamileliğin ilerleyen dönemlerinde anne karnı büyüdüğü için belin maruz kalacağı baskı da artıyor. İşte, bu dönemde yapılan pilates egzersizleri ile omurgayı sabitleyen, dik durmasını sağlayan ve beli stabilize eden vücudun en önemli denge kaslarından birkaçı kuvvetlendirilerek anne adayının daha ağrısız bir hamilelik dönemi yaşamalarını sağlıyor .
Zihinsel olarak rahatlatıyor
Kolay bir doğum hamilelik sonrasında cinsel hayatın daha çabuk normale dönmesini de sağlıyor . Pilates egzersizlerindeki doğru nefes alış tekniğinin öğrenilmesi ile annenin ve bebeğin ihtiyaç duyduğu oksijen miktarının vücuttaki artışı söz konusu oluyor. Doğru nefes alış verişi doğum esnasında da anneye rahatlama yönünde yardımcı oluyor. Zihinsel anlamda ise pilates; hamileliğin ve gündelik yaşantının annelerde meydana getirdiği stresten ve gerginlikten uzaklaşılmasını ve içinde taşıdığı bu küçük canın kendisi için ne ifade ettiğini anlamasında büyük rol oynuyor. Zihinsel bir rahatlama olduğundan stres kaynaklı hastalıkların önlenmesini, anneyi bebeğini daha çok düşünmesini sağlıyor ve anneyle bebeği bu dönemde birbirine daha çok yaklaştırıyor
Bizim yaptığımız Anneliğe Hazırlık Hamile Kursunda da hamile pilatesi dersleri başlayacak,en kısa zamanda....
bebişleriniz için anı defterleri
28 Mart 2009 Cumartesi
DİŞ BUĞDAYI
DİŞ BUĞDAYI, DİŞ BULGURU, DİŞ AŞI
Eski Türklerden günümüze kadar uzanan bu geleneğin önemi; Dişin yiyeceklerin öğütülmesinde, ezilmesinde, parçalanmasında birinci derecede rolü olması dolayısıyla tören ve eğlence yapılmasıdır.
Bebeğin ilk diş çıkışını kutlarken, buğday kaynatılmasının nedeni; Bebeğin dişlerinin buğday gibi düzgün, sağlıklı ve sağlam olmasını ve çabuk büyümesini dilemektir. Ayrıca Buğday bereketi sembolize ettiğinden, bu özel günde Allah’tan çocuğun rızkını ve bereketini arttırmasını istemektir.
Yine bu özel günde bebeğe Diş Teyzesi refakat eder. Seçilen Diş Teyzesinin dişleri sağlıklı ve düzgün olması gerekir.
Diş Buğdayı Törenine davet edilen yakın akraba, komşu ve arkadaşlara hazırlanan Diş Buğdayı yemeği ikram edilerek yiyecek kutsanır, şükredilir, bebek için dua ve dileklere geçilir.
Bebeğin ilk dişini gören kişinin bebeğe hediye alması adettir.
Diş Buğdayı Partisi (Töreni) için misafirlerinizi ister telefonla ister Diş buğdayı davetiyeleri ile davet edebilirsiniz.
Veya bu işi tamamen ZZencefil Organizasyona verebilir, siz de heyecanla parti gününü beklersiniz. Öncelikle DİŞ BUĞDAYI PARTİSİ için bir tarih belirlemelisiniz. Eğer misafirleri davetiye ile çağıracaksanız da size yardımcı oluyoruz.
DİŞ BUĞDAYI
Malzemeler: ( 25 kişi için )
750 gr Buğday
250 gr Nohut
1 kase Pudra Şekeri (veya Hindistan Cevizi)
1 tabak dövülmüş Ceviz ( veya Şan fıstığı, Fındık, Badem ilave edilebilir)
Kuru Üzüm (veya ufak parçalara ayrılmış Kuru Kayısı ilave edilebilir)
Yapılışı:
Bir gece öncesinden buğday ve nohut ayrı tencerelerde ıslatılır. Diş Buğdayı Parti günü yine ayrı tencerelerde kaynatılmak sureti ile pişirilir.
Servis yapılacak kaselere 2 çorba kaşığı buğday, 1 çorba kaşığı nohut,üzerine Şan fıstığı veya ceviz, isteğe göre kuru üzüm ve son olarak da pudra şekeri konularak misafirlere ikram edilir.
DİŞ BUĞDAYI KUTLAMASI:Diş buğdayının konulduğu kaselerden birinin içine görünmeyecek şekilde çeyrek altın konulur. İçinde altın bulunan kase her kime çıkarsa, altını ev sahibinin hediyesi olarak kabul eder. Buna karşılık bebeği baştan aşağı giydirmekle sorumludur.
Daha sonra misafirlerin ortasına yere meslekleri belirleyecek ufak malzemeler yerleştirilir. ortasın da bebeğiniz konulur. Ve bebeğiniz bunlardan birini seçerse ilerideki mesleğinin o olacağına inanılır.
Gerçekten çok eğlenceli bir kutlamadır. Bu tip bir organizasyonda bizden de yardım alabilirsiniz.e-maille bize ulaşabilirsiniz.....
KIRK UÇURMA
''KIRK UÇURMAK SEREMONİSİ'' ( BEBEĞİN İLK ZİYARETİ )
Eski Türklerde; 40 Banyosu yaptırılan ve yeni giysileri giydirilen bebeğin, aynı şekilde40 Banyosu yapan ve dua eden annesi ile birlikte yapacakları ilk ziyaret çok önemliymiş.
Bebeğin, Babaanne ve Anneannesine yaptığı kısa el öpme ziyaretlerinden sonra, aile büyüklerini de alarak, hep birlikte 'Kırk Uçurma Evine' ( Ziyaret Evine) gidilirmiş.
Seçilen Ziyaret Evi, yükseklerde veya yüksek katta, havadar, ferah, aydınlık ve geniş olmalıymış.
Ziyaretine gidilen ev halkı sağlıklı, mutlu, huzurlu, maddi ve mevki olarak da yüksek düzeyde olmalıymış. Bebeğe iyi şansları geçmesi açısından bu değerler önemliymiş.
Yeni Anneye, ziyaretine gittiği yerlerde sütünün bol olması dilenerek su ikram edilir, anne de bu suyu içermiş.
Seçilen evin sahibi, Bebeğin ‘Kırklama Annesi’ olacağı için Seremoniyi üstlenirmiş.
Salonda orta sehpa üzerine temiz ve şık bir örtü serermiş. Örtünün üzerine, içinde su bulunan şık bir Sürahi ile şık bir kase koyarmış.
Kırklama Annesi, bebeğin ilk ziyareti şerefine hazırladığı
UN (Ömrü uzun olsun),
ŞEKER (Ağzı tatlı olsun),
TUZ (Evin tadı tuzu gibi ömrü iyi olsun),
PİRİNÇ (Bereket getirsin, ziyaret evinin bereketi geçsin),
YUMURTA (Sağlıklı olsun),
PAMUK (Ak saçı,sakalı uzasın),
metal bozuk PARA (Bol kazançlı olsun) gibi, gıda ve materyalleri
Nazar boncuk , Şık bir mendil , havlu, tabak, çanak kısaca şık bir sunum içerisinde sehpa üzerine bebeğe giderken vermek üzere hazır tutarmış.
Kırklama Annesi önce abdest alır, başına beyaz başörtüsünü bağlar, 'Seremoni Sehpası'nın başına geçermiş. Sürahi içindeki sudan bir miktar doldururmuş. Önceden bebek için almış olduğu altını, su dolu tasa atar, bebeğin annesinin alyansını da içine attıktan sonra bebeği eline alırmış.
Kırklama Annesi, dualar okuduktan sonra içi altın dolu sudan 3 defa bebeğin başını ıslatır, yüksek sesle bebeğe iyi temennilerde bulunurmuş. Daha sonra suyun içerisindeki altını alır bebeğe takar ve iyi dileklerle annesine verirmiş.
Seremoni sonrası yiyecek ikramına geçilirmiş.
çok ilginç değilmi?bu seromoni hikayesini bir arkadaşımdan öğrendim...sizlerle de paylaşmak istedim...
Eski Türklerde; 40 Banyosu yaptırılan ve yeni giysileri giydirilen bebeğin, aynı şekilde40 Banyosu yapan ve dua eden annesi ile birlikte yapacakları ilk ziyaret çok önemliymiş.
Bebeğin, Babaanne ve Anneannesine yaptığı kısa el öpme ziyaretlerinden sonra, aile büyüklerini de alarak, hep birlikte 'Kırk Uçurma Evine' ( Ziyaret Evine) gidilirmiş.
Seçilen Ziyaret Evi, yükseklerde veya yüksek katta, havadar, ferah, aydınlık ve geniş olmalıymış.
Ziyaretine gidilen ev halkı sağlıklı, mutlu, huzurlu, maddi ve mevki olarak da yüksek düzeyde olmalıymış. Bebeğe iyi şansları geçmesi açısından bu değerler önemliymiş.
Yeni Anneye, ziyaretine gittiği yerlerde sütünün bol olması dilenerek su ikram edilir, anne de bu suyu içermiş.
Seçilen evin sahibi, Bebeğin ‘Kırklama Annesi’ olacağı için Seremoniyi üstlenirmiş.
Salonda orta sehpa üzerine temiz ve şık bir örtü serermiş. Örtünün üzerine, içinde su bulunan şık bir Sürahi ile şık bir kase koyarmış.
Kırklama Annesi, bebeğin ilk ziyareti şerefine hazırladığı
UN (Ömrü uzun olsun),
ŞEKER (Ağzı tatlı olsun),
TUZ (Evin tadı tuzu gibi ömrü iyi olsun),
PİRİNÇ (Bereket getirsin, ziyaret evinin bereketi geçsin),
YUMURTA (Sağlıklı olsun),
PAMUK (Ak saçı,sakalı uzasın),
metal bozuk PARA (Bol kazançlı olsun) gibi, gıda ve materyalleri
Nazar boncuk , Şık bir mendil , havlu, tabak, çanak kısaca şık bir sunum içerisinde sehpa üzerine bebeğe giderken vermek üzere hazır tutarmış.
Kırklama Annesi önce abdest alır, başına beyaz başörtüsünü bağlar, 'Seremoni Sehpası'nın başına geçermiş. Sürahi içindeki sudan bir miktar doldururmuş. Önceden bebek için almış olduğu altını, su dolu tasa atar, bebeğin annesinin alyansını da içine attıktan sonra bebeği eline alırmış.
Kırklama Annesi, dualar okuduktan sonra içi altın dolu sudan 3 defa bebeğin başını ıslatır, yüksek sesle bebeğe iyi temennilerde bulunurmuş. Daha sonra suyun içerisindeki altını alır bebeğe takar ve iyi dileklerle annesine verirmiş.
Seremoni sonrası yiyecek ikramına geçilirmiş.
çok ilginç değilmi?bu seromoni hikayesini bir arkadaşımdan öğrendim...sizlerle de paylaşmak istedim...
EMZİREN ANNELERE İŞE BAŞLARKEN ÖNERİLER:
• İyi emen bir makine edinilmelidir.
• Eğer annenin sütü çoksa, işe başlamadan önce günde en az bir kez süt sağılarak, ufak bir depo oluşturmalıdır.
• İşyerinde süt sağmak için uygun bir ortam sağlanmalıdır. Bu konu için gerekli izinler alınmalıdır.
• 3-4 saatte bir sağılan süt, buzdolabında saklanmalı; eve götürülürken, buz kalıpları arasında özel soğutuculu bir çantada taşınmalıdır.
• Elde edilen sütler, saklama poşetleri içinde buzdolabında 24 saat, iki kapılı buzdolabının buzluğunda 3 ay, derin dondurucuda 6 ay saklanabilir. Süt saklama poşeti içinde bulunan sütler, bebeğe verilmeden önce ılık su dolu bir kap içerisinde ısıtılabilir.
• Isıtılan süt; kaşıkla, bu amaçla üretilen küçük plastik kadehlerle bebeğe verilmelidir. Bebek sütü bu şekilde almıyorsa, biberon da kullanılabilir.
• Yakınlık hissi için anneler, bebeğin fotoğrafını veya bir giysisini işyerine götürülebilir.
• Anneler, evden çıkarken ve işten döner dönmez bebeğini emzirmelidir
• İyi emen bir makine edinilmelidir.
• Eğer annenin sütü çoksa, işe başlamadan önce günde en az bir kez süt sağılarak, ufak bir depo oluşturmalıdır.
• İşyerinde süt sağmak için uygun bir ortam sağlanmalıdır. Bu konu için gerekli izinler alınmalıdır.
• 3-4 saatte bir sağılan süt, buzdolabında saklanmalı; eve götürülürken, buz kalıpları arasında özel soğutuculu bir çantada taşınmalıdır.
• Elde edilen sütler, saklama poşetleri içinde buzdolabında 24 saat, iki kapılı buzdolabının buzluğunda 3 ay, derin dondurucuda 6 ay saklanabilir. Süt saklama poşeti içinde bulunan sütler, bebeğe verilmeden önce ılık su dolu bir kap içerisinde ısıtılabilir.
• Isıtılan süt; kaşıkla, bu amaçla üretilen küçük plastik kadehlerle bebeğe verilmelidir. Bebek sütü bu şekilde almıyorsa, biberon da kullanılabilir.
• Yakınlık hissi için anneler, bebeğin fotoğrafını veya bir giysisini işyerine götürülebilir.
• Anneler, evden çıkarken ve işten döner dönmez bebeğini emzirmelidir
ÇALIŞAN ANNENİN EMZİRME REHBERİ
ÇALIŞAN ANNELER İÇİN EMZİRME REHBERİ
Her anne bebeğini emzirebilir. Tabii ki, çalışan anneler de İşte, size iş hayatına başladığınızda da bebeğinizi emzirebilmenin püf noktaları…
Emzirme, anne ile bebeğin baş başa kalabildiği, gözleri ile konuşabildiği çok özel bir süreçtir. Bebek ile en yakın temas, emzirme ile sağlanabilmektedir. Mükemmel ve eşsiz bir besin içeriğine sahip olan anne sütü, aynı zamanda bebeğin mikrobik hastalıklardan korunmasında önemli rol oynar. Son yıllarda yapılan çalışmalar, emzirmenin bebeğin beyin gelişimini desteklediğini; obezite, diyabet gibi hastalık risklerini de azalttığını göstermektedir.
Emziren annelerde doğum sonrası kanamalar daha az olmakta; meme ve yumurtalık kanseri, kemik erimesi gibi hastalıklar da daha az oranda görülmektedir. Başarılı bir emzirme süreci için doğru bir başlangıç yapılması çok önemlidir. Bebeğini besleyebilme içgüdüsü, bazen annelerde yoğun bir kaygıyı da beraberinde getirir. Bu dönemde anneye güven telkin etmek, olumsuz düşüncelerden uzaklaştırmak ve destek olmak çok önemlidir.
BAŞARILI BİR EMZİRME İÇİN:
• Anneler, kendilerini psikolojik olarak emzirmeye hazırlamalı, emzirmenin bir sabır işi olduğunu bilmelidir.
• Sütün gelmesini beklemeden, bebek doğar doğmaz ilk yarım saat içerisinde emzirmeye başlanmalıdır. Bu sürede bebeğe kesinlikle şekerli su verilmemelidir.
• Doğumdan itibaren her ağlama ya da süt isteme durumunda, saat sınırlaması olmaksızın bebekler emzirilmelidir. İlk haftalarda 3 saatten fazla uyuyan bebekler, uyandırılarak da olsa, emzirilmelidir.
• Bebeğin memeye doğru şekilde yerleştiğinden emin olmalıdır. Bunun için bebek ağzını tam olarak açmalı ve meme ucu çevresindeki kahve renkli bölgeyi tamamen ağzına almalıdır. Bebeğin çenesi memeye gömük, alt dudak hafif dışa kıvrılmış pozisyonda olmalıdır.
• Emzirmeden önce veya sonra bebeğe mama, şekerli su ve diğer besinleri vermekten kaçınılmalıdır.
• Emzirme döneminde bebeğe biberon verilmemeli ve hatta ilk haftalarda emme şaşkınlığını önlemek için emzik bile kullanılmamalıdır.
• Hamilelik döneminde olduğu gibi anneler kendilerine özen göstermeli, dengeli beslenmeli, günde 2-3 litre sıvı tüketmelidir. Anneler, ayrıca yeterince dinlenmeli, moralini yüksek tutmak için eşinden ve çevresinden yarım almalıdır.
Her anne bebeğini emzirebilir. Tabii ki, çalışan anneler de İşte, size iş hayatına başladığınızda da bebeğinizi emzirebilmenin püf noktaları…
Emzirme, anne ile bebeğin baş başa kalabildiği, gözleri ile konuşabildiği çok özel bir süreçtir. Bebek ile en yakın temas, emzirme ile sağlanabilmektedir. Mükemmel ve eşsiz bir besin içeriğine sahip olan anne sütü, aynı zamanda bebeğin mikrobik hastalıklardan korunmasında önemli rol oynar. Son yıllarda yapılan çalışmalar, emzirmenin bebeğin beyin gelişimini desteklediğini; obezite, diyabet gibi hastalık risklerini de azalttığını göstermektedir.
Emziren annelerde doğum sonrası kanamalar daha az olmakta; meme ve yumurtalık kanseri, kemik erimesi gibi hastalıklar da daha az oranda görülmektedir. Başarılı bir emzirme süreci için doğru bir başlangıç yapılması çok önemlidir. Bebeğini besleyebilme içgüdüsü, bazen annelerde yoğun bir kaygıyı da beraberinde getirir. Bu dönemde anneye güven telkin etmek, olumsuz düşüncelerden uzaklaştırmak ve destek olmak çok önemlidir.
BAŞARILI BİR EMZİRME İÇİN:
• Anneler, kendilerini psikolojik olarak emzirmeye hazırlamalı, emzirmenin bir sabır işi olduğunu bilmelidir.
• Sütün gelmesini beklemeden, bebek doğar doğmaz ilk yarım saat içerisinde emzirmeye başlanmalıdır. Bu sürede bebeğe kesinlikle şekerli su verilmemelidir.
• Doğumdan itibaren her ağlama ya da süt isteme durumunda, saat sınırlaması olmaksızın bebekler emzirilmelidir. İlk haftalarda 3 saatten fazla uyuyan bebekler, uyandırılarak da olsa, emzirilmelidir.
• Bebeğin memeye doğru şekilde yerleştiğinden emin olmalıdır. Bunun için bebek ağzını tam olarak açmalı ve meme ucu çevresindeki kahve renkli bölgeyi tamamen ağzına almalıdır. Bebeğin çenesi memeye gömük, alt dudak hafif dışa kıvrılmış pozisyonda olmalıdır.
• Emzirmeden önce veya sonra bebeğe mama, şekerli su ve diğer besinleri vermekten kaçınılmalıdır.
• Emzirme döneminde bebeğe biberon verilmemeli ve hatta ilk haftalarda emme şaşkınlığını önlemek için emzik bile kullanılmamalıdır.
• Hamilelik döneminde olduğu gibi anneler kendilerine özen göstermeli, dengeli beslenmeli, günde 2-3 litre sıvı tüketmelidir. Anneler, ayrıca yeterince dinlenmeli, moralini yüksek tutmak için eşinden ve çevresinden yarım almalıdır.
Etiketler:
anne,
ANNESÜTÜ,
bebek,
BEBEK GELİŞİMİ,
yenidoğan bebek.
27 Mart 2009 Cuma
BEBEĞİMİZİN TUVALET EĞİTİMİ
Tuvalet Eğitimi
Tuvalet eğitimi, çocuğun sosyal gelişiminde önemli bir basamaktır. Her çocuğun tuvalet eğitimine hazır olma yaşı farklıdır Bazıları 18-24 ay arası buna hazır olma belirtileri gösterirken, bazı çocukta ise 30 aya kadar beklemek gerekecektir.
Çocuğun Tuvalet Eğitimine Hazır Olduğunu Gösteren İpuçları: Çocuk, gündüzleri en az 2 saat kuru kalmaktadır.
Öğle uykularından kuru kalkmaktadır.
Barsak hareketleri belli zamanda gerçekleşmekte, önceden tahmin edilebilmektedir.
Tuvalet ihtiyacını çeşitli hareketlerle veya sözle ifade etmektedir.
Çocuk; basit talimatlara uymakta, banyoya gidebilmekte ve soyunabilmektedir.
Bezi kirlenince rahatsız olmaktadır.
Tuvaleti kullanmak istemektedir.
Bunun dışında , çocuğun eğitime duygusal olarak ta hazır olması gereklidir. Eğer direniyorsa, onu zorlamayın! Sadece biraz daha zamana ihtiyacı olabilir. Zorlayıcı bir tuvalet eğitimi, çocuğun kendini kötü hissetmesine yol açar, kalıcı problemlere, kabızlığa yol açabilir.Ev taşıma, kardeş doğumu, ailede ölüm, ayrılık gibi stresli dönemler denemeye başlamak için uygun zamanlar değildir.
Nasıl Tuvalet Eğitimi Vereceğim? Hangi kelimeleri kullanacağınıza karar verin. Ailede kullanılan, çocuğun da söyleyebileceği basit kelimeler seçin. Çocukla ortak bir dilde konuşmanız önemlidir. Çocuğun hazır olduğunu farkedince, bir lazımlık alın (Ayakları yere değdiği için genellikle lazımlıkta daha rahat ederler ) Önce, lazımlığı oyun oynadığı odaya yerleştirin. Oyun oynarken, televizyon izlerken, üstüne oturmasına, lazımlığa alışmasına izin verin. Asla, çocuğu oturması için zorlamayın!
Tuvalet ihtiyacı olunca size söylemesi için cesaretlendirin. Tuvaletini yaptıktan sonra da haber verse, onu övün . Bir dahaki sefere, daha erken söylemesi için cesaretlendirin. Çocuk alışıp sevdikten sonra , lazımlığı banyoya yerleştirin ve denemelere başlayın. 1-2 saatte bir banyoya gidin. Sabah kalktığında, yemeklerden sonra ve tuvaleti geldiğine dair belirtileri farkettiğinizde, lazımlığa oturması için teşvik edin. Birkaç dakika beklemesini sağlayın, sonuç yoksa ısrar etmeyin.Bazı çocuklar başlangıçta, çişlerini lazımlığa yapar ancak kaka için bezlerini kullanmaya devam ederler.
Her başarıda onu övün, memnuniyetinizi bir gülücük veya sarılma bazen de küçük bir ödülle gösterin. Unutmayın, takdir edilen davranışlar yinelenir!Arada olabilecek kazaları hoş görün. Başarısızlıkta asla cezalandırmayın! Bu sadece, işi zorlaştırır ve çocuğu üzer. Belki, çocuğunuz henüz hazır değildir, biraz daha sabretmelisiniz.
Tuvalet Eğitimi Ne Kadar Sürer?
Her çocuk farklıdır. Genellikle, önce barsak kontrolü sağlanır. Çoğu çocuk, 3-4 yaş dolayında barsak kontrolü ve gündüz idrar kontrolünü başarır. Geceleri kuru kalmak içinse, bazen birkaç ay ve hatta yıla daha gerek duyabilir.Kızların çoğu ve erkeklerin ¾' ü 5 yaşında geceleri kuru kalabilmektedir. Ancak, yatak ıslatma çocukluk çağında sık rastlanan bir durumdur ve kontrol yaşı genetik etkenlerle belirlenir.Çocuğunuza kızmadan önce, annenize kaç yaşında kuru kalmayı başardığınızı sorun! Çocuğunuz, büyük tuvalete geçmek istediğinde size söyleyecektir. Klozet adaptörü ve klozete ulaşabilmesi için bir basamak veya tabure sağlayın.
Yardımcı Olacak İpuçları :
Tuvalete alışma ile ilgili kitaplar okuyun.
Lazımlıkta otururken, yanında olun, sohbet edin.
Anne, baba veya büyük kardeşlerin tuvaleti nasıl kullandıklarını göstermesi yararlı olur.
Kızlara, idrar yolu enfeksiyonlarından korumak için, temizliği önden arkaya yapması öğretilmelidir.
Her tuvalet sonrası elleri yıkaması öğretilmelidir.
DR.N.TOPRAKÇI SİTESİNDEN ALINTIDIR.
Tuvalet eğitimi, çocuğun sosyal gelişiminde önemli bir basamaktır. Her çocuğun tuvalet eğitimine hazır olma yaşı farklıdır Bazıları 18-24 ay arası buna hazır olma belirtileri gösterirken, bazı çocukta ise 30 aya kadar beklemek gerekecektir.
Çocuğun Tuvalet Eğitimine Hazır Olduğunu Gösteren İpuçları: Çocuk, gündüzleri en az 2 saat kuru kalmaktadır.
Öğle uykularından kuru kalkmaktadır.
Barsak hareketleri belli zamanda gerçekleşmekte, önceden tahmin edilebilmektedir.
Tuvalet ihtiyacını çeşitli hareketlerle veya sözle ifade etmektedir.
Çocuk; basit talimatlara uymakta, banyoya gidebilmekte ve soyunabilmektedir.
Bezi kirlenince rahatsız olmaktadır.
Tuvaleti kullanmak istemektedir.
Bunun dışında , çocuğun eğitime duygusal olarak ta hazır olması gereklidir. Eğer direniyorsa, onu zorlamayın! Sadece biraz daha zamana ihtiyacı olabilir. Zorlayıcı bir tuvalet eğitimi, çocuğun kendini kötü hissetmesine yol açar, kalıcı problemlere, kabızlığa yol açabilir.Ev taşıma, kardeş doğumu, ailede ölüm, ayrılık gibi stresli dönemler denemeye başlamak için uygun zamanlar değildir.
Nasıl Tuvalet Eğitimi Vereceğim? Hangi kelimeleri kullanacağınıza karar verin. Ailede kullanılan, çocuğun da söyleyebileceği basit kelimeler seçin. Çocukla ortak bir dilde konuşmanız önemlidir. Çocuğun hazır olduğunu farkedince, bir lazımlık alın (Ayakları yere değdiği için genellikle lazımlıkta daha rahat ederler ) Önce, lazımlığı oyun oynadığı odaya yerleştirin. Oyun oynarken, televizyon izlerken, üstüne oturmasına, lazımlığa alışmasına izin verin. Asla, çocuğu oturması için zorlamayın!
Tuvalet ihtiyacı olunca size söylemesi için cesaretlendirin. Tuvaletini yaptıktan sonra da haber verse, onu övün . Bir dahaki sefere, daha erken söylemesi için cesaretlendirin. Çocuk alışıp sevdikten sonra , lazımlığı banyoya yerleştirin ve denemelere başlayın. 1-2 saatte bir banyoya gidin. Sabah kalktığında, yemeklerden sonra ve tuvaleti geldiğine dair belirtileri farkettiğinizde, lazımlığa oturması için teşvik edin. Birkaç dakika beklemesini sağlayın, sonuç yoksa ısrar etmeyin.Bazı çocuklar başlangıçta, çişlerini lazımlığa yapar ancak kaka için bezlerini kullanmaya devam ederler.
Her başarıda onu övün, memnuniyetinizi bir gülücük veya sarılma bazen de küçük bir ödülle gösterin. Unutmayın, takdir edilen davranışlar yinelenir!Arada olabilecek kazaları hoş görün. Başarısızlıkta asla cezalandırmayın! Bu sadece, işi zorlaştırır ve çocuğu üzer. Belki, çocuğunuz henüz hazır değildir, biraz daha sabretmelisiniz.
Tuvalet Eğitimi Ne Kadar Sürer?
Her çocuk farklıdır. Genellikle, önce barsak kontrolü sağlanır. Çoğu çocuk, 3-4 yaş dolayında barsak kontrolü ve gündüz idrar kontrolünü başarır. Geceleri kuru kalmak içinse, bazen birkaç ay ve hatta yıla daha gerek duyabilir.Kızların çoğu ve erkeklerin ¾' ü 5 yaşında geceleri kuru kalabilmektedir. Ancak, yatak ıslatma çocukluk çağında sık rastlanan bir durumdur ve kontrol yaşı genetik etkenlerle belirlenir.Çocuğunuza kızmadan önce, annenize kaç yaşında kuru kalmayı başardığınızı sorun! Çocuğunuz, büyük tuvalete geçmek istediğinde size söyleyecektir. Klozet adaptörü ve klozete ulaşabilmesi için bir basamak veya tabure sağlayın.
Yardımcı Olacak İpuçları :
Tuvalete alışma ile ilgili kitaplar okuyun.
Lazımlıkta otururken, yanında olun, sohbet edin.
Anne, baba veya büyük kardeşlerin tuvaleti nasıl kullandıklarını göstermesi yararlı olur.
Kızlara, idrar yolu enfeksiyonlarından korumak için, temizliği önden arkaya yapması öğretilmelidir.
Her tuvalet sonrası elleri yıkaması öğretilmelidir.
DR.N.TOPRAKÇI SİTESİNDEN ALINTIDIR.
ANNE SÜTÜ VE BEBEK DOSTU HASTANE
Gebeliklerinden itibaren anne adaylarını anne sütü ve emzirme konusunda bilgilendiren, doğumdan sonra da ilk altı ay sadece anne sütü ile beslenme ve altı aydan sonra ek gıdalar ile iki yaşına kadar emzirmeyi destekleyen ve özendiren hastaneler "Bebek Dostu Hastane" unvanını alıyor.
Anne sütü, ilk altı ay boyunca bebeğin bütün besin ihtiyaçlarını eksiksiz olarak karşılayan ve bebeği olası enfeksiyonlara karşı koruyabilen en iyi besin. Araştırmalar ilk altı ay boyunca sadece anne sütü ile beslenen ve altı aydan sonra iki yaşına kadar ek gıdalar alan çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerinin daha iyi olduğunu; yaşıtlarına göre daha az hastalandıklarını ortaya koyuyor. Aynı zamanda emzirme, bebeğin annesiyle sevgi bağı kurabilmesi için en iyi iletişim yolu olduğundan, anne sütü alan bebeklerin daha huzurlu olduğu ve ilerleyen yaşlarında da daha uyumlu oldukları bilimsel olarak kanıtlanmış durumda.
Ancak ne yazık ki, günümüzde emzirmeye başlama oranı yüksek olmasına rağmen emzirmeye devam istenen düzeyde değil. Kadınların çalışma dünyasında daha fazla yer alması, hazır bebek mamalarına daha kolay erişiliyor olması, emzirme ile ilgili yaşanan problemler, sağlık personelinin anne sütü ve emzirmeye karşı tutumları gibi nedenler bu oranın düşmesinde rol almakta. Özellikle de sağlık personelinin, emzirmenin sürdürülmesi konusunda büyük sorumlulukları var.
Emzirmenin özendirilmesi amacıyla Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF harekete geçerek, anne sütünün korunması, desteklenmesi ve özendirilmesi için bir proje başlattı. "Başarılı Emzirmede 10 Adım" başlığı altında emzirmeyle ilgili temel stratejileri belirleyen ortak bir bildiri yayınladılar. Hemen ardından Anne Sütünün Teşviki Programı çerçevesinde, başarılı emzirmede on adımı uygulayan hastanelere verilmek üzere "Bebek Dostu Hastaneler" kavramı geliştirildi.
T.C Sağlık Bakanlığı da, Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF ile eş zamanlı olarak, doğum hizmeti veren hastanelerde emzirmenin başarılı ve yerleşik bir uygulama haline gelmesini sağlamak amacıyla 1991 yılında “Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Hastaneler Programı” başlattı. 1991’den bu yana Türkiye çapında 425 hastane “Bebek Dostu Hastane” unvanını aldı.
"Bebek Dostu Hastane" kavramının temel amacının, annelerin, doğum öncesi dönemden hazırlanarak, doğumdan hemen sonra emzirmeye başlamalarını ve hastaneden taburcu olduktan sonra da sağlık personeli tarafından emzirmeyi sürdürmeleri konusunda desteklenmeSİDİR.
“BEBEK DOSTU HASTANEYİ TERCİH EDİN”
Hastanelerin yenidoğan servisinde çalışan bütün sağlık personeli annelere ‘anne sütünün önemi’, ‘doğru emzirme tekniği nasıldır?’, ‘anne sütünün devamlılığı nasıl sağlanır?’, ‘anne sütünün sağılması, saklanması nasıl yapılmalıdır?’ gibi konular hakkında bilgi verilir. Ayrıca bu problemlerle başa çıkma yöntemleri, anne ile iletişim kurma teknikleri de öğretilir . Bunun yanısıra bebek dosyu hastanelerde doğan bebekler doğar doğmaz annelerinin yanına verilerek, emmenin doğumdan itibaren ilk yarım saat içinde gerçekleşmesi için anne destekleniyor. Böylece anne ve bebek arasında ilk ten teması ile süt salınımının hemen başlaması sağlanıyor. Bebekler annelerinin yanında tutularak, sürekli anne-bebek ilişkisi ile süt salınımının hızlanması ve sürekliliği sağlanıyor.Özellikle “ağız sütü” adı verilen ve doğumdan hemen sonra bir süre gelen “kolostrum” yüksek protein değeri, yağda eriyebilen vitaminleri ve enfeksiyonu önleyen özellikleriyle, bebeğin beslenmesi ve sağlığı açısından çok önemlidir. Ağız sütü, bebeğin ilk aşısıdır. Bunun mutlaka bebeğe verilmesi gereklidir”.
Doğumdan sonra emzirmenin desteklenmesi nedeniyle, anne adaylarının doğum yapacakları hastaneyi seçerken “bebek dostu hastane” unvanını aramaları gerekir. .
Emzirmenin anne ve bebek sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini şöyle sıralanabilir: “Anne sütüyle beslenen bebeklerin zeka düzeylerinin mamayla *beslenenlere göre daha yüksek olduğu,
*daha az enfeksiyon hastalığına yakalandığı
*ve kronik hastalıklardan korunduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Emzirme, annelerde yumurtalık ve meme kanseri riskini önemli ölçüde azaltmaktadır. Emzirme ile anne vücudundan oksitosin isimli hormon salgılanır. Bu hormon anne sütünün artmasında, doğum sonrası anne rahminin eski şekline dönmesinde ve doğumdan sonra oluşacak kanamanın azalmasında rol oynar.”
Başarılı emzirmede 10 adım
1-Yazılı bir emzirme politikası belirlemek.
2-Bu politikayı yürütmek için eğitim programı hazırlamak.
3-Hamile kadınları emzirmenin yararları ve uygulaması hakkında bilgilendirmek.
4-Annelere doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde emzirmeye başlamaları için yardım etmek.
5-Annelere nasıl emzireceklerini, bebeklerinden ayrı kalsalar da emzirmeyi nasıl sürdüreceklerini öğretmek.
6-Tıbbi bir gereksinme olmadıkça yenidoğana anne sütü dışında herhangi bir yiyecek ya da içecek vermemek.
7-Anne- bebeğin 24 saat aynı odada kalmasını sağlamak.
8-Bebeğin isteğine bağlı emzirmeyi özendirmek.
9-Anne sütü ile beslenen bebeklere biberon ya da emzik vermemek.
10-Anneleri, taburcu olduktan sonra da emzirmeyi sürdürebilmeleri, karşılaşabilecekleri sorunları çözebilmeleri için başvurabilecekleri sağlık kuruluşları hakkında bilgilendirmek.
Anne sütü, ilk altı ay boyunca bebeğin bütün besin ihtiyaçlarını eksiksiz olarak karşılayan ve bebeği olası enfeksiyonlara karşı koruyabilen en iyi besin. Araştırmalar ilk altı ay boyunca sadece anne sütü ile beslenen ve altı aydan sonra iki yaşına kadar ek gıdalar alan çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerinin daha iyi olduğunu; yaşıtlarına göre daha az hastalandıklarını ortaya koyuyor. Aynı zamanda emzirme, bebeğin annesiyle sevgi bağı kurabilmesi için en iyi iletişim yolu olduğundan, anne sütü alan bebeklerin daha huzurlu olduğu ve ilerleyen yaşlarında da daha uyumlu oldukları bilimsel olarak kanıtlanmış durumda.
Ancak ne yazık ki, günümüzde emzirmeye başlama oranı yüksek olmasına rağmen emzirmeye devam istenen düzeyde değil. Kadınların çalışma dünyasında daha fazla yer alması, hazır bebek mamalarına daha kolay erişiliyor olması, emzirme ile ilgili yaşanan problemler, sağlık personelinin anne sütü ve emzirmeye karşı tutumları gibi nedenler bu oranın düşmesinde rol almakta. Özellikle de sağlık personelinin, emzirmenin sürdürülmesi konusunda büyük sorumlulukları var.
Emzirmenin özendirilmesi amacıyla Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF harekete geçerek, anne sütünün korunması, desteklenmesi ve özendirilmesi için bir proje başlattı. "Başarılı Emzirmede 10 Adım" başlığı altında emzirmeyle ilgili temel stratejileri belirleyen ortak bir bildiri yayınladılar. Hemen ardından Anne Sütünün Teşviki Programı çerçevesinde, başarılı emzirmede on adımı uygulayan hastanelere verilmek üzere "Bebek Dostu Hastaneler" kavramı geliştirildi.
T.C Sağlık Bakanlığı da, Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF ile eş zamanlı olarak, doğum hizmeti veren hastanelerde emzirmenin başarılı ve yerleşik bir uygulama haline gelmesini sağlamak amacıyla 1991 yılında “Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Hastaneler Programı” başlattı. 1991’den bu yana Türkiye çapında 425 hastane “Bebek Dostu Hastane” unvanını aldı.
"Bebek Dostu Hastane" kavramının temel amacının, annelerin, doğum öncesi dönemden hazırlanarak, doğumdan hemen sonra emzirmeye başlamalarını ve hastaneden taburcu olduktan sonra da sağlık personeli tarafından emzirmeyi sürdürmeleri konusunda desteklenmeSİDİR.
“BEBEK DOSTU HASTANEYİ TERCİH EDİN”
Hastanelerin yenidoğan servisinde çalışan bütün sağlık personeli annelere ‘anne sütünün önemi’, ‘doğru emzirme tekniği nasıldır?’, ‘anne sütünün devamlılığı nasıl sağlanır?’, ‘anne sütünün sağılması, saklanması nasıl yapılmalıdır?’ gibi konular hakkında bilgi verilir. Ayrıca bu problemlerle başa çıkma yöntemleri, anne ile iletişim kurma teknikleri de öğretilir . Bunun yanısıra bebek dosyu hastanelerde doğan bebekler doğar doğmaz annelerinin yanına verilerek, emmenin doğumdan itibaren ilk yarım saat içinde gerçekleşmesi için anne destekleniyor. Böylece anne ve bebek arasında ilk ten teması ile süt salınımının hemen başlaması sağlanıyor. Bebekler annelerinin yanında tutularak, sürekli anne-bebek ilişkisi ile süt salınımının hızlanması ve sürekliliği sağlanıyor.Özellikle “ağız sütü” adı verilen ve doğumdan hemen sonra bir süre gelen “kolostrum” yüksek protein değeri, yağda eriyebilen vitaminleri ve enfeksiyonu önleyen özellikleriyle, bebeğin beslenmesi ve sağlığı açısından çok önemlidir. Ağız sütü, bebeğin ilk aşısıdır. Bunun mutlaka bebeğe verilmesi gereklidir”.
Doğumdan sonra emzirmenin desteklenmesi nedeniyle, anne adaylarının doğum yapacakları hastaneyi seçerken “bebek dostu hastane” unvanını aramaları gerekir. .
Emzirmenin anne ve bebek sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini şöyle sıralanabilir: “Anne sütüyle beslenen bebeklerin zeka düzeylerinin mamayla *beslenenlere göre daha yüksek olduğu,
*daha az enfeksiyon hastalığına yakalandığı
*ve kronik hastalıklardan korunduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Emzirme, annelerde yumurtalık ve meme kanseri riskini önemli ölçüde azaltmaktadır. Emzirme ile anne vücudundan oksitosin isimli hormon salgılanır. Bu hormon anne sütünün artmasında, doğum sonrası anne rahminin eski şekline dönmesinde ve doğumdan sonra oluşacak kanamanın azalmasında rol oynar.”
Başarılı emzirmede 10 adım
1-Yazılı bir emzirme politikası belirlemek.
2-Bu politikayı yürütmek için eğitim programı hazırlamak.
3-Hamile kadınları emzirmenin yararları ve uygulaması hakkında bilgilendirmek.
4-Annelere doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde emzirmeye başlamaları için yardım etmek.
5-Annelere nasıl emzireceklerini, bebeklerinden ayrı kalsalar da emzirmeyi nasıl sürdüreceklerini öğretmek.
6-Tıbbi bir gereksinme olmadıkça yenidoğana anne sütü dışında herhangi bir yiyecek ya da içecek vermemek.
7-Anne- bebeğin 24 saat aynı odada kalmasını sağlamak.
8-Bebeğin isteğine bağlı emzirmeyi özendirmek.
9-Anne sütü ile beslenen bebeklere biberon ya da emzik vermemek.
10-Anneleri, taburcu olduktan sonra da emzirmeyi sürdürebilmeleri, karşılaşabilecekleri sorunları çözebilmeleri için başvurabilecekleri sağlık kuruluşları hakkında bilgilendirmek.
BEBEK MÜZİKLERİ
BEBEK MÜZİĞİNİN FAYDALARI
1- Zihinsel gelişime etkisi; Yapılan araştırmalar, çocuk beyninin gelişiminde özellikle ilk yıllar, müziğin çok önemli bir etken olduğunu ortaya koymuştur.
2- Duygusal gelişime etkisi; Anne karnından itibaren müzik dinleyen bebekler hırçın hareketler yerine daha uyumlu davranış sergilerler. Huzurlu büyüyen bebek için bu ilerleyen yıllarda büyük bir avantajdır.
3- Fiziksel gelişime etkisi; Müzik dinleyen bebekler bazı şarkılarda hareketlenirler. Büyüdükçe bu hareketlilik el çırpmaya, oynamaya, dans etmeye dönüşür. Dolayısıyla bu hareketlilik bebeğin küçük kas, büyük kas gelişimini sağlar.
4- Sosyal gelişime etkisi; Müzik dinleyen bebekler, melodi, armoni, ritim gibi müziğin en önemli unsurlarını öğrenirler. Bu da ilerleyen yaşlarda onlara mükemmel bir avantaj sağlar.
5- Müziğin matematik zekası gelişimine etkisi vardır.
6- Müziğin kulak ve dil gelişimine etkisi vardır.
7- Zihinsel gelişimin % 85’ i 8 yaşına kadar, Beyin gelişiminin % 80’ i 3 yaşına kadar tamamlanır. Zeka gelişimini ve beyin gelişimini ilk aylar beslenmeden sonra olumlu etkileyen ilk faktör müziktir.
8- ABD’ li Bilim Adamları, prematüre doğan bebekler üzerinde inceleme yaparak Klasik Müziğin iştahı açtığı belirlediler. Amerikalı Doktorlar, Klasik Müzik dinleyen bebeklerin daha çabuk büyüdüğünü ve yaşamlarının ilk stresten daha hızlı arındığını kaydettiler. Klasik Müzik çalındığında bebeklerin kalp atışları düzene girerken, nefes alıp vermeleri kolaylaşır.
1- Zihinsel gelişime etkisi; Yapılan araştırmalar, çocuk beyninin gelişiminde özellikle ilk yıllar, müziğin çok önemli bir etken olduğunu ortaya koymuştur.
2- Duygusal gelişime etkisi; Anne karnından itibaren müzik dinleyen bebekler hırçın hareketler yerine daha uyumlu davranış sergilerler. Huzurlu büyüyen bebek için bu ilerleyen yıllarda büyük bir avantajdır.
3- Fiziksel gelişime etkisi; Müzik dinleyen bebekler bazı şarkılarda hareketlenirler. Büyüdükçe bu hareketlilik el çırpmaya, oynamaya, dans etmeye dönüşür. Dolayısıyla bu hareketlilik bebeğin küçük kas, büyük kas gelişimini sağlar.
4- Sosyal gelişime etkisi; Müzik dinleyen bebekler, melodi, armoni, ritim gibi müziğin en önemli unsurlarını öğrenirler. Bu da ilerleyen yaşlarda onlara mükemmel bir avantaj sağlar.
5- Müziğin matematik zekası gelişimine etkisi vardır.
6- Müziğin kulak ve dil gelişimine etkisi vardır.
7- Zihinsel gelişimin % 85’ i 8 yaşına kadar, Beyin gelişiminin % 80’ i 3 yaşına kadar tamamlanır. Zeka gelişimini ve beyin gelişimini ilk aylar beslenmeden sonra olumlu etkileyen ilk faktör müziktir.
8- ABD’ li Bilim Adamları, prematüre doğan bebekler üzerinde inceleme yaparak Klasik Müziğin iştahı açtığı belirlediler. Amerikalı Doktorlar, Klasik Müzik dinleyen bebeklerin daha çabuk büyüdüğünü ve yaşamlarının ilk stresten daha hızlı arındığını kaydettiler. Klasik Müzik çalındığında bebeklerin kalp atışları düzene girerken, nefes alıp vermeleri kolaylaşır.
26 Mart 2009 Perşembe
25 Mart 2009 Çarşamba
MOHİNİ ALIŞVERİŞ MERKEZİ
Küçük bir filin kocaman adımları, çocukları eğlenceli ve öğretici etkinliklere, anne babaları da rahatça zaman geçirebildikleri bir merkeze götürüyor. Adını Hindistan tarafından Türkiye"ye gönderilen ilk filden alan Mohini Aile Yaşam Merkezi, çocukların eğlenceli, anne-babaların da gönül rahatlığıyla vakit geçirebildikleri bir merkez olma hedefiyle kapılarını açtı. 8 bin metrekarelik alana kurulan Mohini"de çocukların yaşayarak öğrenmesini sağlayan farklı konularda eğitimler verilen alanlarından spor salonlarına, çocuk atölyelerinden giyim mağazalarına, şekerciden çocuklara özel sinema tiyatroya kadar herşey A"dan Z"ye düşünülmüş. Mohini, 365 gün dönemsel sergiler, müzik dinletileri, resim, şiir ve hikaye yarışmaları, doğum günü ve parti organizasyonları gibi aktivitelere de ev sahipliği yapacak. Ayrıca gerçekleştirilecek çeşitli projelerle de çocukların küçük yaşta sosyal sorumluluk bilincini kazanmalarını sağlayacak.Bu tip yararlı merkezlerin çoğalması dileğiyle....
24 Mart 2009 Salı
BEBEKLERDE İSHAL VE KABIZLIK
Kardeşimin bebeklerinde biliyorum ki bebklerde kabızlık ve ishal durumu yeni anneler için çok korkutucu oluyor. Ben de bu nedenle ishal ve kabızlık konularına değineceğim.Sanırın annelerin ilgisini çeken bir konudur.
İSHAL
Yeni doğan bebeğin çok kaka yapması (günde 6-7 kez) kıvamı iyi ise normal kabul edilir. Daha sonra bu sayı günde 2-3’e düşecektir. Anne sütü ile beslenen bebekler daha fazla kaka yaparken, mama ile beslenen bebekler de bu sayı azalır. İshal 0-5 yaş arası çocuklarda sık rastlanan bir sorundur. Kakası her zamankinden daha yumuşak, sulu ve çoktur.
İSHALİN NEDENLERİ
• Bebeğin bazı gıdalara karşı hassasiyet göstermesi
• Fazla meyve suyu, meyve ya da ishal yapıcı bazı besinlerin tüketilmesi
• Bebeğin antibiyotik tedavisi görmesi
• Dengesiz beslenme
• Sağlık kurallanna dikkat edilmemesi
• Yaşadığı enfeksiyonal bir hastalık
Enfeksiyonlar, ishale yol açan nedenlerin başında gelir. İçme ve kullanma suyunun temiz olmaması, hijyenik olmayan koşullar, yemeklerin ve mamaların hazırlanmasında temizlik kurallarına dikkat edilmemesi, bebeğe bakan kişilerin temizlik kurallarına dikkat etmemeleri ishale davetiye çıkaran önemli etkenlerdir.
Bebek sulu, açık yeşil renkte, sümüksü ve kokulu kaka yapıyorsa, ateşi yüksekse ve kusuyorsa, hızlı soluk alıp veriyor, huzursuz veya halsiz görünüyorsa geçirdiği bir hastalıktan dolayı ishaldir. Bu hastalığın tedavi edilmesi ile ishal de ortadan kalkacaktır. Virüs veya bakteri kaynaklı ya da besin zehirlenmesinden dolayı oluşan ishal, hastalığın teşhisi yapılarak gerekli tedavi uygulandıktan sonra düzelir. Tedavi sürecinde bebekte oluşan su kaybı için sıvı alımına dikkat edilmesi, vücudun su-şeker-tuz dengesinin korunmasına dikkat edilmelidir. Bu nedenle doktorunuz su kaybına karşı bir çözelti verecektir.
İSHALE KARŞI ANNE SÜTÜ!
Anne sütü ishalin gelişmesini önleyen en etkili koruma yöntemidir. Anne sütü ile beslenen bebeğin bağırsakta mikroplarla temas riski çok azdır. Anne sütü ayrıca bebeğin bağışıklığını artırır ve uygun bağırsak florasının devamını sağlayan faktörler içerir. Anne sütü ile beslenen bebeklerde genelde ağır ishal görülmez ve anne sütü almaya devam eden ishalli bebekte ağır su kaybı yaşanma olasılığı azdır.
ROTA VİRÜS İSHAL NEDENİ
İshal yapan virüsler içinde rota virüsler ön plandadır. Gelişmekte olan ülkelerde 0-2 yaş arası bebeklerde görülen akut ishallerin en yaygın nedeni bu virüslerdir.
İshal tedavisinde sıvı kaybını önlemek esas alınır. Beslenmenin kesilmemesi ve 2-7 gün içinde iyileşme beklenmektedir. Antibiyotik tedavisi, beklenen süre içinde geçmeyen ishaller için gerekli testlerden sonra uygulanır.
KABIZLIK
Sert, şekilli, zor ve bazen kanlı kaka yapmak olarak tanımlanan kabızlık, kalın bağırsağın sonundaki kasların sertleşerek kakanın normal geçişini önlemesi sonucu oluşur. Kaka bağırsakta ne kadar uzun süre kalırsa, o kadar kurur ve vücuttan atılması zorlaşır. Kaka sert ve kuru olduğu için kalın bağırsağın son kısmından geçerken yırtılma ve çatlaklara neden olur. Bebeklerde ve çocuklarda kasılmalara neden olmasının sebebi de budur. Bu süreçteki acıyı yaşamak istemeyen çocuk kakasını tutar. Bu da kakanın içeride daha çok kurumasına ve büyümesine neden olur. Kabızlık böylece daha da kötüleşir. 3-4 günden fazla süren, kanlı kabızlıkta doktora gidilmelidir.
Mama ile beslenen bebekler anne sütü alan bebeklerden daha sık kabız olur. Yine neden mamaların içeriğindeki inek sütü proteinleridir. Bebek maması seçerken prebiyotik lifli mamalar tercih edilmelidir.
KABIZLIĞIN NEDENLERİ
• Yetersiz ve dengesiz beslenme
• İlaç kullanımı
• Metabolik ve nörolojik bozukluk
• Anne sütü yerine hazır mama kullanımı
Bebeğin bağırsak bölgesine masaj yapmak, katı gıdalara geçmişse posalı yiyecekleri tercih etmek faydalı olur. Muz, patates, pirinç lapası gibi gıdalar yerine posalı meyveler, kaynatılıp ılıtılmış su ile karıştırılan meyve suları bebeğe verilmelidir. 1 yaşına kadar bebeklere inek sütü verilmemesi tavsiye edilir.
Bebeğin sindirim sistemindeki sorunlara karşı en yararlı önlemlerden biri de harekettir. Çocuğu rahatlatan hareketler (sırt üstü yatırarak ayaklarını karnına doğru görürüp getirmek, bisiklet hareketleri vb.) çocuğun bağırsak hareketlerini düzenler ve kakasını daha rahat yapmasına yardımcı olur.
İSHAL
Yeni doğan bebeğin çok kaka yapması (günde 6-7 kez) kıvamı iyi ise normal kabul edilir. Daha sonra bu sayı günde 2-3’e düşecektir. Anne sütü ile beslenen bebekler daha fazla kaka yaparken, mama ile beslenen bebekler de bu sayı azalır. İshal 0-5 yaş arası çocuklarda sık rastlanan bir sorundur. Kakası her zamankinden daha yumuşak, sulu ve çoktur.
İSHALİN NEDENLERİ
• Bebeğin bazı gıdalara karşı hassasiyet göstermesi
• Fazla meyve suyu, meyve ya da ishal yapıcı bazı besinlerin tüketilmesi
• Bebeğin antibiyotik tedavisi görmesi
• Dengesiz beslenme
• Sağlık kurallanna dikkat edilmemesi
• Yaşadığı enfeksiyonal bir hastalık
Enfeksiyonlar, ishale yol açan nedenlerin başında gelir. İçme ve kullanma suyunun temiz olmaması, hijyenik olmayan koşullar, yemeklerin ve mamaların hazırlanmasında temizlik kurallarına dikkat edilmemesi, bebeğe bakan kişilerin temizlik kurallarına dikkat etmemeleri ishale davetiye çıkaran önemli etkenlerdir.
Bebek sulu, açık yeşil renkte, sümüksü ve kokulu kaka yapıyorsa, ateşi yüksekse ve kusuyorsa, hızlı soluk alıp veriyor, huzursuz veya halsiz görünüyorsa geçirdiği bir hastalıktan dolayı ishaldir. Bu hastalığın tedavi edilmesi ile ishal de ortadan kalkacaktır. Virüs veya bakteri kaynaklı ya da besin zehirlenmesinden dolayı oluşan ishal, hastalığın teşhisi yapılarak gerekli tedavi uygulandıktan sonra düzelir. Tedavi sürecinde bebekte oluşan su kaybı için sıvı alımına dikkat edilmesi, vücudun su-şeker-tuz dengesinin korunmasına dikkat edilmelidir. Bu nedenle doktorunuz su kaybına karşı bir çözelti verecektir.
İSHALE KARŞI ANNE SÜTÜ!
Anne sütü ishalin gelişmesini önleyen en etkili koruma yöntemidir. Anne sütü ile beslenen bebeğin bağırsakta mikroplarla temas riski çok azdır. Anne sütü ayrıca bebeğin bağışıklığını artırır ve uygun bağırsak florasının devamını sağlayan faktörler içerir. Anne sütü ile beslenen bebeklerde genelde ağır ishal görülmez ve anne sütü almaya devam eden ishalli bebekte ağır su kaybı yaşanma olasılığı azdır.
ROTA VİRÜS İSHAL NEDENİ
İshal yapan virüsler içinde rota virüsler ön plandadır. Gelişmekte olan ülkelerde 0-2 yaş arası bebeklerde görülen akut ishallerin en yaygın nedeni bu virüslerdir.
İshal tedavisinde sıvı kaybını önlemek esas alınır. Beslenmenin kesilmemesi ve 2-7 gün içinde iyileşme beklenmektedir. Antibiyotik tedavisi, beklenen süre içinde geçmeyen ishaller için gerekli testlerden sonra uygulanır.
KABIZLIK
Sert, şekilli, zor ve bazen kanlı kaka yapmak olarak tanımlanan kabızlık, kalın bağırsağın sonundaki kasların sertleşerek kakanın normal geçişini önlemesi sonucu oluşur. Kaka bağırsakta ne kadar uzun süre kalırsa, o kadar kurur ve vücuttan atılması zorlaşır. Kaka sert ve kuru olduğu için kalın bağırsağın son kısmından geçerken yırtılma ve çatlaklara neden olur. Bebeklerde ve çocuklarda kasılmalara neden olmasının sebebi de budur. Bu süreçteki acıyı yaşamak istemeyen çocuk kakasını tutar. Bu da kakanın içeride daha çok kurumasına ve büyümesine neden olur. Kabızlık böylece daha da kötüleşir. 3-4 günden fazla süren, kanlı kabızlıkta doktora gidilmelidir.
Mama ile beslenen bebekler anne sütü alan bebeklerden daha sık kabız olur. Yine neden mamaların içeriğindeki inek sütü proteinleridir. Bebek maması seçerken prebiyotik lifli mamalar tercih edilmelidir.
KABIZLIĞIN NEDENLERİ
• Yetersiz ve dengesiz beslenme
• İlaç kullanımı
• Metabolik ve nörolojik bozukluk
• Anne sütü yerine hazır mama kullanımı
Bebeğin bağırsak bölgesine masaj yapmak, katı gıdalara geçmişse posalı yiyecekleri tercih etmek faydalı olur. Muz, patates, pirinç lapası gibi gıdalar yerine posalı meyveler, kaynatılıp ılıtılmış su ile karıştırılan meyve suları bebeğe verilmelidir. 1 yaşına kadar bebeklere inek sütü verilmemesi tavsiye edilir.
Bebeğin sindirim sistemindeki sorunlara karşı en yararlı önlemlerden biri de harekettir. Çocuğu rahatlatan hareketler (sırt üstü yatırarak ayaklarını karnına doğru görürüp getirmek, bisiklet hareketleri vb.) çocuğun bağırsak hareketlerini düzenler ve kakasını daha rahat yapmasına yardımcı olur.
22 Mart 2009 Pazar
BEBEK DOSTU HASTANE
Bloglar arasında dolşırken Kitubi adlı blogdaki bir yazı dikkatimi çekti.Hastane sözde bebek dostuymuş.Fakat tavırları hatalıymış.Fakat kendileri bilinçli davranmış.Bunu okuyunca Bebek Dostu Hastane ne demek , ondan bahsetmek istedim.Bebek dostu hastanelerde bebek doğup,ilk muayenesi olduktan sonra ,sağlık problemi yoksa,bebek annenin yanında olup, bebeğini emzirmesiiçin annenin desteklenmesi gerekir.Ben size bir hastanenin bebek dostu olması için uyması gereken maddeleri yazıyorum:
SAĞLIK BAKANLIĞI WHO/UNICEF’İN BEBEK DOSTU HASTANELERİN DİKKAT UYMLARI GEREKEN KURALLARI
1: Emzirmeye ilişkin yazılı bir politika hazırlanmalı ve bu düzenli aralıklarla tüm sağlık personelinin bilgisine sunulmalıdır.
2: Tüm sağlık personeli bu politika doğrultusunda eğitilmelidir
3: Hamile kadınlar, emzirmenin yararları ve yöntemleri konusunda bilgilendirilmelidir
4: Doğumu izleyen ilk yarım saat içinde emzirmeye başlamaları için annelere yardımcı olunmalıdır.
5: Annelere emzirmenin nasıl olacağı ve bebeklerinden ayrı kaldıkları
durumlarda sütün salgılanmasını nasıl sürdürebilecekleri gösterilmelidir
6: Tıbben gerekli görülmedikçe yeni doğanlara anne sütünden başka herhangi
bir yiyecek veya içecek verilmemelidir.
7: Anne ile bebeğin 24 saat bir arada kalmalarını sağlayacak bir uygulama
benimsenmelidir.
8: Bebeğin her isteyişinde emzirilmesi teşvik edilmelidir
9: Emzirilen bebeklere yalancı meme veya emzik türünden herhangi bir şey
verilmemelidir.
10: Anneler, taburcu olduktan sonra da emzirmeye devam edebilmeleri,
karşılaşabilecekleri sorunları çözebilmeleri, bebeklerinin ve kendilerinin
kontrollerini yaptırabilmeleri açısından başvurabilecekleri sağlık kuruluşları hakkında bilgilendirilmelidir.
Bir hastane seçerken mutlaka bebek dostumu olup-olmadığına dikkat edelim.Bu bebişlerimiz için gerçekten çok önemli....
SAĞLIK BAKANLIĞI WHO/UNICEF’İN BEBEK DOSTU HASTANELERİN DİKKAT UYMLARI GEREKEN KURALLARI
1: Emzirmeye ilişkin yazılı bir politika hazırlanmalı ve bu düzenli aralıklarla tüm sağlık personelinin bilgisine sunulmalıdır.
2: Tüm sağlık personeli bu politika doğrultusunda eğitilmelidir
3: Hamile kadınlar, emzirmenin yararları ve yöntemleri konusunda bilgilendirilmelidir
4: Doğumu izleyen ilk yarım saat içinde emzirmeye başlamaları için annelere yardımcı olunmalıdır.
5: Annelere emzirmenin nasıl olacağı ve bebeklerinden ayrı kaldıkları
durumlarda sütün salgılanmasını nasıl sürdürebilecekleri gösterilmelidir
6: Tıbben gerekli görülmedikçe yeni doğanlara anne sütünden başka herhangi
bir yiyecek veya içecek verilmemelidir.
7: Anne ile bebeğin 24 saat bir arada kalmalarını sağlayacak bir uygulama
benimsenmelidir.
8: Bebeğin her isteyişinde emzirilmesi teşvik edilmelidir
9: Emzirilen bebeklere yalancı meme veya emzik türünden herhangi bir şey
verilmemelidir.
10: Anneler, taburcu olduktan sonra da emzirmeye devam edebilmeleri,
karşılaşabilecekleri sorunları çözebilmeleri, bebeklerinin ve kendilerinin
kontrollerini yaptırabilmeleri açısından başvurabilecekleri sağlık kuruluşları hakkında bilgilendirilmelidir.
Bir hastane seçerken mutlaka bebek dostumu olup-olmadığına dikkat edelim.Bu bebişlerimiz için gerçekten çok önemli....
BİR ANNENİN DOĞUM SONRASI DÖNEMİ
Bebeğin doğup, plesantanınçıkması ile birlikte başlayan ve anne organizması ile genital yollarda gebelik ve doğuma bağlı gelişmelerin, gebelikten önceki durumuna dönüşmeleri için geçen 4 ila 6 haftalık dönme lohusalık, kadına da lohusa diyoruz,bunu hepimiz de biliyoruz.
Plesanta rahim içinde yapışık olduğu duvardan ayrıldığı zaman bir yara dokusu oluşur. Doğum sonrası kanam bu yara dokususnun salgısıdır. Doğum sonrası hijyen çok önemlidir.Bu kanama , hem yeni doğum yapmış anne hem de bebek için enfeksiyon kaynağı olduğundan, bebek kucağa alınırken ve emzirilirken, ellerin mutlaka yıkanması, tırnakların da kısa kesilmiş olması gerekir.
Bebebğinizin belli bir rutini olmadığından sizde onun rutinine uyun.Ev işleri ve misafirlerv s,ize engel olmamalı, önceliğiniz , bebek, dinlenmek ve emzirmek olmalıdır.Bu duruma herkesin hoşgörülü olacağından emin olun.
Bebeğinizle ilk günlerde sizin de duygularınızda inişler - çıkışlar olacaktır ve depresyon olabilir. ( www. annelikyolunda.com ) Şunu unutmayın bu dönemlerde mutlaka yardım almalısınız. Bbebeğin uyuduğu saatlerde sizde uyuyun.Siz bebebğinize , bebeğinizde dünyaya uyum sağlamaya çaluışmaktadır.Çok mükemmelliyetçi olmayın, biraz işleri olurun bırakın, yardım tekliflerini geri çevirmeyin.Kendinize zaman ayırın, bir saat, yarım saat olabildiği kadar.Bebeğe sizden başkası bakamaz gibi düşünceleriniz varsa bu düşünceden vazgeçin.Bebek tüm sıcak kucaklarda sakin ve huzurludur.Eşinizin size yardım etmesine izin verin.Onunla duyularınızı paylaşın,konuşun iletişiminizi sürdürün.Susarak hiç birşey elde edemezsiniz.İnsanlar sizin ne düşündüğünüzü ve ne hissettiğinizi bilemez.
Duygularınızı, hissettikleriniz sevdiklerinizle paylaşın.
Doğum sonrası yanınızda kimlerin olmasını istiyorsanız, organizasyonu doğumdan önce yapınız.İlk hafta önmeli, kndi annenizle mutlaka daha rahat olursunuz.O nedele ilk sırayı anneniz almalıdır.
İkinci haftanın sonunda artık belli bir düzen oluşturmuş olursunuz.
Rahim içerisindeki yara iyileştikçe kanama kahverengimsi bir hal alır. Zaman geçtikçe pembeleşir ve akıntı şeklinde yaklaşık 40 gün sürer. Bu zaman içerisinde ayakta duş alabilirsiniz.Havuza, denize girmek ve küvette yıkanmak bu süre içerisinde sakıncalıdır.Cinsel ilişki altı hafta sonra doktor kontrolünden sonra başlar.
Plesanta rahim içinde yapışık olduğu duvardan ayrıldığı zaman bir yara dokusu oluşur. Doğum sonrası kanam bu yara dokususnun salgısıdır. Doğum sonrası hijyen çok önemlidir.Bu kanama , hem yeni doğum yapmış anne hem de bebek için enfeksiyon kaynağı olduğundan, bebek kucağa alınırken ve emzirilirken, ellerin mutlaka yıkanması, tırnakların da kısa kesilmiş olması gerekir.
Bebebğinizin belli bir rutini olmadığından sizde onun rutinine uyun.Ev işleri ve misafirlerv s,ize engel olmamalı, önceliğiniz , bebek, dinlenmek ve emzirmek olmalıdır.Bu duruma herkesin hoşgörülü olacağından emin olun.
Bebeğinizle ilk günlerde sizin de duygularınızda inişler - çıkışlar olacaktır ve depresyon olabilir. ( www. annelikyolunda.com ) Şunu unutmayın bu dönemlerde mutlaka yardım almalısınız. Bbebeğin uyuduğu saatlerde sizde uyuyun.Siz bebebğinize , bebeğinizde dünyaya uyum sağlamaya çaluışmaktadır.Çok mükemmelliyetçi olmayın, biraz işleri olurun bırakın, yardım tekliflerini geri çevirmeyin.Kendinize zaman ayırın, bir saat, yarım saat olabildiği kadar.Bebeğe sizden başkası bakamaz gibi düşünceleriniz varsa bu düşünceden vazgeçin.Bebek tüm sıcak kucaklarda sakin ve huzurludur.Eşinizin size yardım etmesine izin verin.Onunla duyularınızı paylaşın,konuşun iletişiminizi sürdürün.Susarak hiç birşey elde edemezsiniz.İnsanlar sizin ne düşündüğünüzü ve ne hissettiğinizi bilemez.
Duygularınızı, hissettikleriniz sevdiklerinizle paylaşın.
Doğum sonrası yanınızda kimlerin olmasını istiyorsanız, organizasyonu doğumdan önce yapınız.İlk hafta önmeli, kndi annenizle mutlaka daha rahat olursunuz.O nedele ilk sırayı anneniz almalıdır.
İkinci haftanın sonunda artık belli bir düzen oluşturmuş olursunuz.
Rahim içerisindeki yara iyileştikçe kanama kahverengimsi bir hal alır. Zaman geçtikçe pembeleşir ve akıntı şeklinde yaklaşık 40 gün sürer. Bu zaman içerisinde ayakta duş alabilirsiniz.Havuza, denize girmek ve küvette yıkanmak bu süre içerisinde sakıncalıdır.Cinsel ilişki altı hafta sonra doktor kontrolünden sonra başlar.
20 Mart 2009 Cuma
DOĞUM SONRASI EGZERSİZLER
Hamilelik döneminde aldığınız fazla kilolardan kurtulmak için dengeli beslenmek kadar egzersiz de etkili bir unsurdur. Özellikle bu stresli ve yoğun dönemde ,stersi yenmek ve yaşam hevesinizi arttırmak için doğum şekl,ine göre, bebeğin ilk aylarından sonra egzersize baalnmalıdır.
Özellikle sabah saatlerinde 30-45 dakikadan az olamayan , her ay temponun kademeli olarak artırıldığı yürüyüşler ve doğru nefes egzersizleri, anneyi kısa sürede formuna kazandıracaktır.
Doğru beslenmeyle birlikte haftada 3 gün yapılan egzersizler ve hafif tempolu koşular hem fiziksel olarak kendine güvene hem de ruhsal yönden doygunluğa ulaşılır. Spor sonrası salgılanan endorfin hormonu, rahatlamanızı sağlayacak, uykusuz geçen gecelerin yorgunluğunu unutturacaktır.
KARIN :
Doğum sonrası karın kaslarının eski durumuna gelmesi biraz zaman alacaktır.Bu süreci hızlandırmak için, vede iş yaparken, alışveriş sırasında ,araba kullanırken bile karnı içeri çekip bırakarak, egzersiz yapmak fayda sağlar.
PELVİS:
Vaginal adalelerinizin doğum öncesinde olduğu kadar güçlü ve esnek hale gelmesini sağlayacak olan bu çalışmaya, kanamalarınız biter bitmez başlayabilirsiniz.Bu çalışmayı alışkanlıkla uygulanayabilir hale geldiğinizde her yerde yapabilirisniz. Bu egzersiz kadınlar için sadece doğum sonrasında değil, yaşam boyu uygulayabileceği, faydalı bir egzersizdir.
Vaginal adaleleri ve rahim adalelerini güçlendirici egzersiz:Bu egzersizi ilk başlarda yatarak uygulamakdaha kolaydır. Zaman içinde ayakta ya da oturarak da çalışabilirsiniz. Bu egzersizde ustalaştıkça onu her yerde ve her zaman kullanabileceğinizi fark edecektir.Sırt üstü yere yatın ve gevşeyin. Dizlerinizi kırıp ayak tabanlarınızı yere basın. Karın adalelerinizi mümkün olduğunca gevşek tutmeye çalışarak nefes alın ve nefes verirken, sanki tuvalette çişinizi tutuyormuşsunuz gibi vaginal adalelerinizi kasın ve rahat olduğunuz sürece adalelelriniz kasılı olarak bekelyin. Ardından yeniden nefes alın ve geşeyin. isteniz kadar tekrarlayabilirsiniz....
Özellikle sabah saatlerinde 30-45 dakikadan az olamayan , her ay temponun kademeli olarak artırıldığı yürüyüşler ve doğru nefes egzersizleri, anneyi kısa sürede formuna kazandıracaktır.
Doğru beslenmeyle birlikte haftada 3 gün yapılan egzersizler ve hafif tempolu koşular hem fiziksel olarak kendine güvene hem de ruhsal yönden doygunluğa ulaşılır. Spor sonrası salgılanan endorfin hormonu, rahatlamanızı sağlayacak, uykusuz geçen gecelerin yorgunluğunu unutturacaktır.
KARIN :
Doğum sonrası karın kaslarının eski durumuna gelmesi biraz zaman alacaktır.Bu süreci hızlandırmak için, vede iş yaparken, alışveriş sırasında ,araba kullanırken bile karnı içeri çekip bırakarak, egzersiz yapmak fayda sağlar.
PELVİS:
Vaginal adalelerinizin doğum öncesinde olduğu kadar güçlü ve esnek hale gelmesini sağlayacak olan bu çalışmaya, kanamalarınız biter bitmez başlayabilirsiniz.Bu çalışmayı alışkanlıkla uygulanayabilir hale geldiğinizde her yerde yapabilirisniz. Bu egzersiz kadınlar için sadece doğum sonrasında değil, yaşam boyu uygulayabileceği, faydalı bir egzersizdir.
Vaginal adaleleri ve rahim adalelerini güçlendirici egzersiz:Bu egzersizi ilk başlarda yatarak uygulamakdaha kolaydır. Zaman içinde ayakta ya da oturarak da çalışabilirsiniz. Bu egzersizde ustalaştıkça onu her yerde ve her zaman kullanabileceğinizi fark edecektir.Sırt üstü yere yatın ve gevşeyin. Dizlerinizi kırıp ayak tabanlarınızı yere basın. Karın adalelerinizi mümkün olduğunca gevşek tutmeye çalışarak nefes alın ve nefes verirken, sanki tuvalette çişinizi tutuyormuşsunuz gibi vaginal adalelerinizi kasın ve rahat olduğunuz sürece adalelelriniz kasılı olarak bekelyin. Ardından yeniden nefes alın ve geşeyin. isteniz kadar tekrarlayabilirsiniz....
19 Mart 2009 Perşembe
HAMİLELİKTE KİLO ALIMI
Herkesin hamile kaldıktan sonra merak ettiği konu, ne kadar kilo almalıyım?Bende o nedenle bu konuyu ele almayı istedim.
Hamilelik öncesindeki ağırlığınız bu konuda önemlidir.Ağırlığınızın boyunuza göre normal olan bir hamile bayan hamilelik süresince 12,5-17,5 kg ağırlık kazanması normaldir.Zayıf olan hamileler için 14-20 kg ,Kilolu hamilelerde ise 7,5-12,5 kg normaldir.Zayıf mı şişman mı olduğumuzu da beden kütle indeksine (BKI)bakarak anlayabiliriz.
BKI=kilo (kg) \ boy ( m )2
Yani; Beden kütle indeksi kilonun, boyun metre cinsinden karesine bölünmesiyle bulunana değerdir.BKI sonucuna göre sınıflandırma yapılır:
0-20 zayıf
20-25 normal
25-30 fazla kilolu
30 ve üzeri şişman olarak adlandırılır
ALINAN KİLOLAR NEREYE GİDİYOR?Yaklaşık ağırlık kazanımı kg
BEBEK 3,5-4
PLASENTA 0,5-4
AMNİYOTİK SIVI 1
ANNE
GÖĞÜSLER 0,5
RAHİM 1
KAN HACMİNDE ARTIŞ 1,5
VÜCUT YAĞI 2,5 veya daha fazla
ARTAN KAS DOKUSU VE SIVI 2-3,5
TOPLAM MİN. 12,5kg
TÜP BEBEK TEDAVİSİ
Ben bir tüp bebek tedavisi yapılan klinikte tüp bebek koordinatörü olarak çalışmaktayım.İnanın burada çalışmak bir kadın olarak biraz zor.
İşin zor olduğundan değil tabiiki. Tedavi süreci hastalar için çok zor. Bu zorluk hem maddi hem de manevi..O nedenle kliniğimizde bizimle beraber çalışan bir psikolog arkadaşımız var.Hastalar tıbbi tedavilerini yaptırırken o da hastaları psikolojik olarak destekliyor.(http://www.annelikyolunda.com)
Size kısaca tüp bebek tedavisinden bahsedeyim:Hastalar korunmamalarına rağmen çocuk sahibi olamayan kişiler.Kadın ve erkek muayene ve tetkikler yapıldıktan sonra hastaya göre tedavi protokolü seçiliyor.Sonra hastamız iki yada üç aralarla kliniğe doktoruna gidip, ultrasonla takip ediliyor. ilaçların verdiği cevap görülüp, tedavi tekrar düzenleniyor.Kadının yumurtaları (oositleri) istenilen büyüklüğe gelince çatlatma iğnesi veriliyor. Ondan da yaklaşık 36 saat sonra genel anestezi ile yumurtalar toplanıyor. Aynı esnada erkektende sperm örneği alınıyor. Sonra yumurtalar ve spermler laboratuvar da çalışılıp,birbirleriyle dölleniyor.İki yada üç gün oluşan embriyolar laboratuvarda takip edilip, hastaya transfer ediliyor. Bu işlemden 11 gün sonra hasta kanda gebelik testi ( Beta HCG) yaptırarak gebe olup-olmadığını öğreniyor. Tedavi süreci bundan sonra normal yolla gebe kalmış kadınınkinden pek farklı değil. Hastalar açısından o 11 günü beklemek gerçekten zor. Çok büyük merak.Düşünsenize. Yaklaşık üç haftadır tadevi görüyorsunuz ve sonucun öğreneceksiniz.Tabiiki kliniğimizde çalışan doktor, embriyolog, hemşire ve diğre personel hep beraber hastaların sonucunun olumlu olmasını istiyoruz.İnanın hastamızı takip eden doktorumuz hasta ile beraber seviniyor ve üzülüyor...( Daha detaylı bilgi almak için: http://www.tupbebekgebelik.com)
Tedavi süreci uzun olduğu için hastalarla artık o kadar samimi oluyoruz ki... Herkes biribirine ait herçeyi öğrenmiş oluyor. Çalışan olarak bu bizim için çok önemli, manevi anlamda. İnşallah hastalarımız için de öyledir.
İsteyen herkese istediği zaman da çocuk sahibi olması dileğiyle.....
18 Mart 2009 Çarşamba
BEBEĞİM DİŞ ÇIKARIYOR
BEBEĞİM DİŞ ÇIKARIYOR
Her ne kadar ilk diş genelde 6. aydan, hatta bazen bir yaştan sonra çıksa da 2. aydan itibaren görülmesi mümkündür. Ender olarak bazen bebekler bir veya daha fazla diş ile doğabilir. Çok sallanıyorlarsa bunların çekilmesi gerekir, çünkü onları yutma olasılığı vardır veya emzirme esnasında sorun teşkil edebilir. Genelde ilk çıkan diş ön taraftandır. Diş, diş etine yaklaştıkça o bölgede kızarıklık, şişlik, hassasiyet görülebilir. Hatta bazen dişin çıkacağı bölgede ufak sıvı ile dolu bir oluşum da gelişebilir. Bu kistik yapılar genelde zararsızdır ve özel bir girişime gerek yoktur. 20 adet süt dişinin tamamının çıkması genelde 3 yaşına doğru olur. Kalıcı dişler 6 yaş civarında çıkar.
Bazı dişler çıkarken diğerlerine kıyasla daha ağrılı olabilir. İlk çıkan diş, bazen en kötüsü olabilir. Bazen daha büyük azı dişleri de sorun çıkartabilir. Bir anda birden fazla dişin çıkması da mümkündür.
Birçok çocuk diş çıkarırken hiçbir sorun yaşamaz. Oysa bazıları önemli derecede sıkıntı çeker. Genelde diş çıkarma ile ilgili ağrı dalgalanma şeklinde gelir, gider ve başladıktan sonra birkaç dakika içinde geçer.
DİŞ ÇIKARMA BELİRTİLERİ
* Artan tükürük
* Uyku düzensizliği
* İştahsızlık
* Gelen giden huzursuzluk
* Ellerini ısırması
* Ağız çevresinde hafif döküntü
Şu belirtilerin ise diş çıkarma ile ilgili olduğu henüz ispatlanmamıştır:
* Ateş
* İshal
* Sürekli huzursuzluk
* Vücutta cilt döküntüsü
EVDE BAKIM :Sıkıntı çeken bebeğin diş etine hafif basınç uygulanırsa bebekte bir rahatlama görülür. Bu nedenle anne babaların ellerini yıkadıktan sonra bir parmağını o bölgeye hafifçe bastırması veya bebeğin temiz bir bezi ısırmasına izin vermesi uygundur.Eğer diş çıkarma ağrı ve iştahsızlığa yol açıyorsa, bazen beslerken farklı bir biberon ucu veya ağızlı bardak kullanılması bebeğin daha rahat beslenmesine zemin sağlayabilir.
Soğuk nesneler diş etindeki kızarıklık ve şişliği azaltabilir. Bu nedenle tecrübeli ebeveynler temiz, dondurulmuş bezleri kullanırlar. Aynı zamanda su içeren dişlikler vardır ve buzdolabında soğutularak kullanılırlar. Bununla birlikte diş etlerine uzun süreli aşırı soğuk uygulama önerilmez. Parasetamol veya ibuprofen içeren ilaçlar ağrının azaltılmasında faydalı olabilirler. Bunlar daha önce bahsedilen yöntemler denendikten sonra birkaç kez verilebilir. Diş çıkarırken çok ilaç kullanmamak daha uygundur, çünkü altta yatan başka bir hastalığın yarattığı ateşi düşürebileceğinden ebeveynleri ve doktoru o hastalıktan habersiz bırakabilir. Bebeklere aspirin içeren ilaçlar verilmemelidir.
Her ne kadar ilk diş genelde 6. aydan, hatta bazen bir yaştan sonra çıksa da 2. aydan itibaren görülmesi mümkündür. Ender olarak bazen bebekler bir veya daha fazla diş ile doğabilir. Çok sallanıyorlarsa bunların çekilmesi gerekir, çünkü onları yutma olasılığı vardır veya emzirme esnasında sorun teşkil edebilir. Genelde ilk çıkan diş ön taraftandır. Diş, diş etine yaklaştıkça o bölgede kızarıklık, şişlik, hassasiyet görülebilir. Hatta bazen dişin çıkacağı bölgede ufak sıvı ile dolu bir oluşum da gelişebilir. Bu kistik yapılar genelde zararsızdır ve özel bir girişime gerek yoktur. 20 adet süt dişinin tamamının çıkması genelde 3 yaşına doğru olur. Kalıcı dişler 6 yaş civarında çıkar.
Bazı dişler çıkarken diğerlerine kıyasla daha ağrılı olabilir. İlk çıkan diş, bazen en kötüsü olabilir. Bazen daha büyük azı dişleri de sorun çıkartabilir. Bir anda birden fazla dişin çıkması da mümkündür.
Birçok çocuk diş çıkarırken hiçbir sorun yaşamaz. Oysa bazıları önemli derecede sıkıntı çeker. Genelde diş çıkarma ile ilgili ağrı dalgalanma şeklinde gelir, gider ve başladıktan sonra birkaç dakika içinde geçer.
DİŞ ÇIKARMA BELİRTİLERİ
* Artan tükürük
* Uyku düzensizliği
* İştahsızlık
* Gelen giden huzursuzluk
* Ellerini ısırması
* Ağız çevresinde hafif döküntü
Şu belirtilerin ise diş çıkarma ile ilgili olduğu henüz ispatlanmamıştır:
* Ateş
* İshal
* Sürekli huzursuzluk
* Vücutta cilt döküntüsü
EVDE BAKIM :Sıkıntı çeken bebeğin diş etine hafif basınç uygulanırsa bebekte bir rahatlama görülür. Bu nedenle anne babaların ellerini yıkadıktan sonra bir parmağını o bölgeye hafifçe bastırması veya bebeğin temiz bir bezi ısırmasına izin vermesi uygundur.Eğer diş çıkarma ağrı ve iştahsızlığa yol açıyorsa, bazen beslerken farklı bir biberon ucu veya ağızlı bardak kullanılması bebeğin daha rahat beslenmesine zemin sağlayabilir.
Soğuk nesneler diş etindeki kızarıklık ve şişliği azaltabilir. Bu nedenle tecrübeli ebeveynler temiz, dondurulmuş bezleri kullanırlar. Aynı zamanda su içeren dişlikler vardır ve buzdolabında soğutularak kullanılırlar. Bununla birlikte diş etlerine uzun süreli aşırı soğuk uygulama önerilmez. Parasetamol veya ibuprofen içeren ilaçlar ağrının azaltılmasında faydalı olabilirler. Bunlar daha önce bahsedilen yöntemler denendikten sonra birkaç kez verilebilir. Diş çıkarırken çok ilaç kullanmamak daha uygundur, çünkü altta yatan başka bir hastalığın yarattığı ateşi düşürebileceğinden ebeveynleri ve doktoru o hastalıktan habersiz bırakabilir. Bebeklere aspirin içeren ilaçlar verilmemelidir.
DİŞ SAĞLIĞI BEBEKKEN BAŞLAR
DİŞ SAĞLIĞI DA BEBEKKEN BAŞLAR!
Çocuklarda diş bakımı genellikle ilkokul çağına kadar kendi haline bırakılır. Diş bakımı bilincinden habersiz, dişçi korkusuyla büyüyen çocukların ağzı da küçük yaşlarda çürüklerle dolar. "Nasıl olsa yenisi çıkacak" denir ama, bakımsız bir ağızda yeni gelecek dişler de risk altındadır!
Çocuklar ne zaman hangi dişlerini çıkarır, diş çıkarma sırasında neler olur, bebeklerde ve çocuklarda diş bakımı ne zaman ve nasıl yapılmalıdır, çürük oluşumu nasıl engellenir, dişler için yararlı ve zararlı besinler hangileridir? Ağız ve diş sağlığına bebekken başlamak isteyen ebeveynler için bütün bu soruların cevaplarını Diş Hekimi Gamze Mohsenin bir yazısından alıntı yaptık. Mohseni, bebeklikten itibaren diş bakımı bilincinin yerleşebilmesi için doğru uygulamaların püf noktalarını anlattı.
- Çocuklarda diş çıkarma hangi zamanlarda gerçekleşir?
Çocukta ön süt kesiciler 6-12 ay içinde belirir. Köpek süt dişleri 18-24 ay, ilk süt azı 12-18 ay, ikinci süt azı 24-30 aylar arasında sürme işlemini tamamlar. Her 6 ayda bir grup diş sürer. Sürekli dişlerde ise grupların sürme aralıkları 1 yıl olarak kabul edilir; yani 6 yaşında 1. büyük azı, 7 yaşında ön kesici, 8 yaşında yan kesici, 9 yaşında 1. küçük azı, 10 yaşında köpek dişi, 11 yaşında 2. küçük azı, 12 yaşında 2. büyük azı ve 20-24 yaş civarında da 3. büyük azılar yani yirmi yaş dişleri sürmeye başlar. 11-12 yaşlar civarında hemen hemen tüm süt dişler düşmüş olur. Ama bu rakamlar her zaman belirleyici değildir. Erken ya da geç sürmeler olabilir. Sebebi çok önemlidir. Diş hekimi ile irtibatta olmak önemli rahatsızlıkları atlamamak açısından önem taşır. Hemen hemen tüm diş çıkarmaları esnasında hafif bir ateş, iştahsızlık, huzursuzluk, uyku bozuklukları, tükrük artışı, dişetlerinde kaşıntı çoğu zaman ağrı, nadiren de ishal görülebilir.
- Çocuklarda diş bakımı konusunda bilinçlendirme ne zaman başlamalıdır?
1-2 yaş arasında, diş bakımının kozmetik bir hadise değil, sağlık için gerekli olduğunu vurgulanmaya başlanabilir. Bu yüzden anne babanın iyi birer rol model olması gereklidir. Çocuk erken dönemde diş hekimi ile tanıştırılmalı, bu konu korkutma aracı olarak kullanılmamalıdır. Ayrıca diş fırçalamak; yemek yemek, uyumak gibi temel ihtiyaçlar listesine sokulmalı, çocukla beraber fırçalamalar yapılmalı, ona yetersiz kaldığında yardım edilmeli ve yüreklendirmelidir. Diş ipi kullanımı da önemlidir. Tüm süt dişleri çıktıktan sonra mümkün olduğunca kullanılmalıdır.
- Çocukların dişleri için yararlı ve zararlı besinler var mı?
Çocukların dişleri için en zararlı besinler karamelize tatlılar, çifte kavrulmuş lokum gibi dişe yapışan ve temizliği zor olan şekerli gıdalardır. Bunun yanında kolalı, asitli içecekler ve nişastalı gıdalar da zararlıdır. Ayran, meyve-sebze suları, süt de içeriklerindeki asitler ile dişlerde erozyonlar yapar. Yeme işleminin ardından ağzı nötralize etmek, yani suyla çalkalamak gerekir. Ancak yarım saat sonra dişler fırçalanabilir. Mümkünse bu gıdaları pipet ile içmek daha az hasar yaratır. Peynir diş dostu bir besindir. Ağız çalkalama ya da fırçalama imkanı olmayan durumlarda ya da çürümeye sebep olacak besinlerle birlikte bir parça peynir veya yer fıstığı yenilmesi de olumlu bir davranıştır. Sert ve lifli sebze ve meyveleri ısırarak yemek mekanik ağız temizliğine yardımcıdır, dişetlerine masaj görevi de görür.
FLOUR TABLETİ VERİLMELİ Mİ?
- Çürük oluşumunu engellemek için neler yapılabilir?
Her yemekten sonra ağız çalkalamak alışkanlık haline getirilmeli, günde 3 defa diş fırçalama yapılmalıdır. Ayrıca çürük oluşumunu önlemede flour çok büyük önem taşır. Ama dozu çok önemlidir. Zira, doz aşımında vücutta birikerek dişlerde sarı-kahverengi-gri renkleşmelere sebep olur. Çocuğa verilen içme suyundaki flour oranı bilinmeli, ona göre çocuk doktoru ile görüşülüp, flour tableti verilip verilmeyeceği karara bağlanmalıdır. Aileler kendi başlarına flour takviyesine gitmemelidir. Çay da flour ihtiva eden doğal kaynaklardandır. Fakat, ideal olan diş hekimlerince uygulanan flour jelleridir. Ayrıca, “fissür örtücü” adı verilen ve azı dişlerinin çiğneme yüzlerine yapılan yüzeysel cila tarzı dolgular da vardır. Özellikle 6 yaşında çıkan ilk büyük azılara uygulanması çok büyük gerekliliktir. Çünkü fissürler besinlerin en fazla yerleştiği, kalıntıların temizlenemediği çukur ve tutucu bölgelerdir. Eğer dişlerdeki bu girinti çıkıntılar örtülür, kaygan bir yüzey oluşturulursa, besin sıkışmaları daha az yaşanır ve bu da çürüğü büyük ölçüde önler.
- Çocuklarda diş macunu ve fırça kullanılırken nelere dikkat edilmelidir?
Altı aydan sonra ebeveynlerin fırçalaması kaydı ile bebek fırçaları önerilir. Ayrıca parmak fırçaları ya da gazlı bezle silme gibi yöntemler de kullanılır. Her fırçalama sonrası fırça su ile yıkanmalı ve herhangi bir yere bırakılmamalıdır. Mikroorganizma bulaşmasını önlemek için dik olarak bir kaba konmalıdır. Fırçalar çocuk her hasta olduğunda, ya da aile içi bile olsa biri kullandığında, şekli bozulmuş ya da yıpranmış görünüyorsa ve normalde her 3 ayda bir değiştirilmelidir.
1,5-2 yaşlar sırasında çocuğun taklit dönemi de başladığından sizinle birlikte aynada kendi kendine uygulamalara başlamalıdır. 3 yaşına kadar macun pek önerilmez. Kuru fırça yeterlidir. 3 yaştan sonra macunların floursuz olanları tercih edilmelidir. Her seferinde yeşil mercimek-bezelye kadar macun yeterlidir. Fırçalar ıslak kalmamalıdır. Çünkü nemli ortam mikroorganizma üremesi için çok elverişlidir. Fırçalarken de fırça ıslatılmamalıdır. Dişlerin her yüzeyi ve dil dairesel, yumuşak hareketlerle fırçalanmalıdır. Durulama işlemi fırçalamanın önemli bir parçasıdır.
Çocuklarda diş bakımı genellikle ilkokul çağına kadar kendi haline bırakılır. Diş bakımı bilincinden habersiz, dişçi korkusuyla büyüyen çocukların ağzı da küçük yaşlarda çürüklerle dolar. "Nasıl olsa yenisi çıkacak" denir ama, bakımsız bir ağızda yeni gelecek dişler de risk altındadır!
Çocuklar ne zaman hangi dişlerini çıkarır, diş çıkarma sırasında neler olur, bebeklerde ve çocuklarda diş bakımı ne zaman ve nasıl yapılmalıdır, çürük oluşumu nasıl engellenir, dişler için yararlı ve zararlı besinler hangileridir? Ağız ve diş sağlığına bebekken başlamak isteyen ebeveynler için bütün bu soruların cevaplarını Diş Hekimi Gamze Mohsenin bir yazısından alıntı yaptık. Mohseni, bebeklikten itibaren diş bakımı bilincinin yerleşebilmesi için doğru uygulamaların püf noktalarını anlattı.
- Çocuklarda diş çıkarma hangi zamanlarda gerçekleşir?
Çocukta ön süt kesiciler 6-12 ay içinde belirir. Köpek süt dişleri 18-24 ay, ilk süt azı 12-18 ay, ikinci süt azı 24-30 aylar arasında sürme işlemini tamamlar. Her 6 ayda bir grup diş sürer. Sürekli dişlerde ise grupların sürme aralıkları 1 yıl olarak kabul edilir; yani 6 yaşında 1. büyük azı, 7 yaşında ön kesici, 8 yaşında yan kesici, 9 yaşında 1. küçük azı, 10 yaşında köpek dişi, 11 yaşında 2. küçük azı, 12 yaşında 2. büyük azı ve 20-24 yaş civarında da 3. büyük azılar yani yirmi yaş dişleri sürmeye başlar. 11-12 yaşlar civarında hemen hemen tüm süt dişler düşmüş olur. Ama bu rakamlar her zaman belirleyici değildir. Erken ya da geç sürmeler olabilir. Sebebi çok önemlidir. Diş hekimi ile irtibatta olmak önemli rahatsızlıkları atlamamak açısından önem taşır. Hemen hemen tüm diş çıkarmaları esnasında hafif bir ateş, iştahsızlık, huzursuzluk, uyku bozuklukları, tükrük artışı, dişetlerinde kaşıntı çoğu zaman ağrı, nadiren de ishal görülebilir.
- Çocuklarda diş bakımı konusunda bilinçlendirme ne zaman başlamalıdır?
1-2 yaş arasında, diş bakımının kozmetik bir hadise değil, sağlık için gerekli olduğunu vurgulanmaya başlanabilir. Bu yüzden anne babanın iyi birer rol model olması gereklidir. Çocuk erken dönemde diş hekimi ile tanıştırılmalı, bu konu korkutma aracı olarak kullanılmamalıdır. Ayrıca diş fırçalamak; yemek yemek, uyumak gibi temel ihtiyaçlar listesine sokulmalı, çocukla beraber fırçalamalar yapılmalı, ona yetersiz kaldığında yardım edilmeli ve yüreklendirmelidir. Diş ipi kullanımı da önemlidir. Tüm süt dişleri çıktıktan sonra mümkün olduğunca kullanılmalıdır.
- Çocukların dişleri için yararlı ve zararlı besinler var mı?
Çocukların dişleri için en zararlı besinler karamelize tatlılar, çifte kavrulmuş lokum gibi dişe yapışan ve temizliği zor olan şekerli gıdalardır. Bunun yanında kolalı, asitli içecekler ve nişastalı gıdalar da zararlıdır. Ayran, meyve-sebze suları, süt de içeriklerindeki asitler ile dişlerde erozyonlar yapar. Yeme işleminin ardından ağzı nötralize etmek, yani suyla çalkalamak gerekir. Ancak yarım saat sonra dişler fırçalanabilir. Mümkünse bu gıdaları pipet ile içmek daha az hasar yaratır. Peynir diş dostu bir besindir. Ağız çalkalama ya da fırçalama imkanı olmayan durumlarda ya da çürümeye sebep olacak besinlerle birlikte bir parça peynir veya yer fıstığı yenilmesi de olumlu bir davranıştır. Sert ve lifli sebze ve meyveleri ısırarak yemek mekanik ağız temizliğine yardımcıdır, dişetlerine masaj görevi de görür.
FLOUR TABLETİ VERİLMELİ Mİ?
- Çürük oluşumunu engellemek için neler yapılabilir?
Her yemekten sonra ağız çalkalamak alışkanlık haline getirilmeli, günde 3 defa diş fırçalama yapılmalıdır. Ayrıca çürük oluşumunu önlemede flour çok büyük önem taşır. Ama dozu çok önemlidir. Zira, doz aşımında vücutta birikerek dişlerde sarı-kahverengi-gri renkleşmelere sebep olur. Çocuğa verilen içme suyundaki flour oranı bilinmeli, ona göre çocuk doktoru ile görüşülüp, flour tableti verilip verilmeyeceği karara bağlanmalıdır. Aileler kendi başlarına flour takviyesine gitmemelidir. Çay da flour ihtiva eden doğal kaynaklardandır. Fakat, ideal olan diş hekimlerince uygulanan flour jelleridir. Ayrıca, “fissür örtücü” adı verilen ve azı dişlerinin çiğneme yüzlerine yapılan yüzeysel cila tarzı dolgular da vardır. Özellikle 6 yaşında çıkan ilk büyük azılara uygulanması çok büyük gerekliliktir. Çünkü fissürler besinlerin en fazla yerleştiği, kalıntıların temizlenemediği çukur ve tutucu bölgelerdir. Eğer dişlerdeki bu girinti çıkıntılar örtülür, kaygan bir yüzey oluşturulursa, besin sıkışmaları daha az yaşanır ve bu da çürüğü büyük ölçüde önler.
- Çocuklarda diş macunu ve fırça kullanılırken nelere dikkat edilmelidir?
Altı aydan sonra ebeveynlerin fırçalaması kaydı ile bebek fırçaları önerilir. Ayrıca parmak fırçaları ya da gazlı bezle silme gibi yöntemler de kullanılır. Her fırçalama sonrası fırça su ile yıkanmalı ve herhangi bir yere bırakılmamalıdır. Mikroorganizma bulaşmasını önlemek için dik olarak bir kaba konmalıdır. Fırçalar çocuk her hasta olduğunda, ya da aile içi bile olsa biri kullandığında, şekli bozulmuş ya da yıpranmış görünüyorsa ve normalde her 3 ayda bir değiştirilmelidir.
1,5-2 yaşlar sırasında çocuğun taklit dönemi de başladığından sizinle birlikte aynada kendi kendine uygulamalara başlamalıdır. 3 yaşına kadar macun pek önerilmez. Kuru fırça yeterlidir. 3 yaştan sonra macunların floursuz olanları tercih edilmelidir. Her seferinde yeşil mercimek-bezelye kadar macun yeterlidir. Fırçalar ıslak kalmamalıdır. Çünkü nemli ortam mikroorganizma üremesi için çok elverişlidir. Fırçalarken de fırça ıslatılmamalıdır. Dişlerin her yüzeyi ve dil dairesel, yumuşak hareketlerle fırçalanmalıdır. Durulama işlemi fırçalamanın önemli bir parçasıdır.
17 Mart 2009 Salı
DOĞUM FOTOĞRAFI
DOĞUM FOTOĞRAFI
Uzun bir yolcuğun en güzel anı; doğum. Göz açıp kapayıncaya kadarki geçen o süreyi sonrasında doyasıya yaşamak istiyorsanız doğum fotoğrafçıları en büyük yardımcınız.
Bir canlının ilk anlarına şahit olmak, bir aile için en önemli anı fotoğraflamak ve ailenin fotoğrafları gördükleri anda yüzlerinde beliren ifadeyi görmek çok heyecan verici. Aileleri mutlu edebilen her kare önemli. Bu işin sırrı yakalanması gereken anı yakalamak ve o anı en estetik şekilde görüntüleyebilmek.
Doğum sırasında çekilen her kare ayrı bir önem taşıyor. Bir insanın hayatında ilk nefesi ile beraber gelen tüm ‘ilk’leri DOĞUM FOTOĞRAFÇISI kareliyor ve bunların asla tekrarı yok. Fakat bir anneyi en duygulandıran an dokuz aylık beklemeden sonra anne ile bebeğinin buluştuğu ilk an! Tarifi olmayan garip bir mutluluk.
Bir bebeğin dünyaya gelişine tanık olmak büyüleyici bir olay. Hayatın kendi doğal akışından bazı parçaları çekip almak, onları ard arda koyarak, öyküsel tablolar yaratmak çok heyecanlandırıcı bir olay. Bir anne, doğumundan yıllar sonra, bu fotoğraflara bakıp, o anı tekrar yaşayabilmeli... Doğum anı, annenin etkin olarak yaşadığı gerçek bir mucize… Yaşanan derin duygu ve heyecanları olduğu gibi kaydederek, hayat boyu saklanabilecek fotoğraflar çekmek…
Hayat bir armağanla başlar. Hiç bir şey doğum mucizesi ve yeni doğmuş bir bebeğin güzelliği ile boy ölçüşemez .. En mucizevî an, bebeğin anne karnından çıktığı ilk solukla ve ilk ağlayışla “hayata merhaba” dediği andır.”
Uzun bir yolcuğun en güzel anı; doğum. Göz açıp kapayıncaya kadarki geçen o süreyi sonrasında doyasıya yaşamak istiyorsanız doğum fotoğrafçıları en büyük yardımcınız.
Bir canlının ilk anlarına şahit olmak, bir aile için en önemli anı fotoğraflamak ve ailenin fotoğrafları gördükleri anda yüzlerinde beliren ifadeyi görmek çok heyecan verici. Aileleri mutlu edebilen her kare önemli. Bu işin sırrı yakalanması gereken anı yakalamak ve o anı en estetik şekilde görüntüleyebilmek.
Doğum sırasında çekilen her kare ayrı bir önem taşıyor. Bir insanın hayatında ilk nefesi ile beraber gelen tüm ‘ilk’leri DOĞUM FOTOĞRAFÇISI kareliyor ve bunların asla tekrarı yok. Fakat bir anneyi en duygulandıran an dokuz aylık beklemeden sonra anne ile bebeğinin buluştuğu ilk an! Tarifi olmayan garip bir mutluluk.
Bir bebeğin dünyaya gelişine tanık olmak büyüleyici bir olay. Hayatın kendi doğal akışından bazı parçaları çekip almak, onları ard arda koyarak, öyküsel tablolar yaratmak çok heyecanlandırıcı bir olay. Bir anne, doğumundan yıllar sonra, bu fotoğraflara bakıp, o anı tekrar yaşayabilmeli... Doğum anı, annenin etkin olarak yaşadığı gerçek bir mucize… Yaşanan derin duygu ve heyecanları olduğu gibi kaydederek, hayat boyu saklanabilecek fotoğraflar çekmek…
Hayat bir armağanla başlar. Hiç bir şey doğum mucizesi ve yeni doğmuş bir bebeğin güzelliği ile boy ölçüşemez .. En mucizevî an, bebeğin anne karnından çıktığı ilk solukla ve ilk ağlayışla “hayata merhaba” dediği andır.”
DOĞUMUNUZU PLANLAYIN!
Doğumunuzu Planlayın
Birçok kadın ve anne adayı, hamilelik ve doğum hakkında daha çok ve daha faydalı bilgi edinmeye ihtiyaç duyuyor. Bundan dolayı doğum eğitimi , kadının doğumun fizyolojisini ve doğum sürecinde gerekebilecek uygun müdahaleleri öğrenmesi açısından da çok önemlidir.
Doğum öncesi sınıflar( hamilelik kursu) , sizin ve partnerinizin sorular sormanızı ve çocuk doğumunun farklı seçeneklerini öğrenmenizi sağlıyor. Eğer imkânınız varsa, bu tip doğuma hazırlık kurslarına katılmanız sizin açınızdan çok faydalı olacaktır.
Doğum Planı Hazırlamak
Eğer doğum sırasında istediğiniz kesin şeyler olduğunu düşünüyorsanız, bir doğum planı hazırlamalı ve ihtiyaçlarınızı ve dileklerinizi belirtmelisiniz.
Eğer tercih ettiğiniz hastanenin prosedür ve uygulamalarından memnunsanız böyle bir doğum planı yapmaya çokta gerek olmayabilir. Ancak özel talep ve istekleriniz varsa böyle bir planlamaya gidin.
Neleri dâhil etmelisiniz?
Doğum planını aşağıdakileri içerecek şekilde hazırlayabilirsiniz:
Doğum sırasında rahatça, serbestçe hareket etmek istiyor musunuz?
Yanınızda kimlerin olmasını istiyorsunuz?
Alternatif terapiler ya da yanınızda bir alternatif tedavi uzmanı getirmek istiyor musunuz?
Doğum sonrası odanızda ne gibi özel şeyler istiyorsunuz? Rahatlatıcı müzik, duş, dergi veya kitap gibi…
Bebeğinizi nasıl beslemek istiyorsunuz?
Sizin için daha başka neler önemli?
Doğumunuzu planladıktan sonra, bu planı doktorunuza da gösterin ve katkıda bulunmasını isteyin. Böylelikle büyük gün gelip de hastaneye geldiğinizde her şeyin hazır olmasını garantileyin. Ancak unutmayın, esneklik muhtemelen bu planın anahtar kelimesi olacaktır
Birçok kadın ve anne adayı, hamilelik ve doğum hakkında daha çok ve daha faydalı bilgi edinmeye ihtiyaç duyuyor. Bundan dolayı doğum eğitimi , kadının doğumun fizyolojisini ve doğum sürecinde gerekebilecek uygun müdahaleleri öğrenmesi açısından da çok önemlidir.
Doğum öncesi sınıflar( hamilelik kursu) , sizin ve partnerinizin sorular sormanızı ve çocuk doğumunun farklı seçeneklerini öğrenmenizi sağlıyor. Eğer imkânınız varsa, bu tip doğuma hazırlık kurslarına katılmanız sizin açınızdan çok faydalı olacaktır.
Doğum Planı Hazırlamak
Eğer doğum sırasında istediğiniz kesin şeyler olduğunu düşünüyorsanız, bir doğum planı hazırlamalı ve ihtiyaçlarınızı ve dileklerinizi belirtmelisiniz.
Eğer tercih ettiğiniz hastanenin prosedür ve uygulamalarından memnunsanız böyle bir doğum planı yapmaya çokta gerek olmayabilir. Ancak özel talep ve istekleriniz varsa böyle bir planlamaya gidin.
Neleri dâhil etmelisiniz?
Doğum planını aşağıdakileri içerecek şekilde hazırlayabilirsiniz:
Doğum sırasında rahatça, serbestçe hareket etmek istiyor musunuz?
Yanınızda kimlerin olmasını istiyorsunuz?
Alternatif terapiler ya da yanınızda bir alternatif tedavi uzmanı getirmek istiyor musunuz?
Doğum sonrası odanızda ne gibi özel şeyler istiyorsunuz? Rahatlatıcı müzik, duş, dergi veya kitap gibi…
Bebeğinizi nasıl beslemek istiyorsunuz?
Sizin için daha başka neler önemli?
Doğumunuzu planladıktan sonra, bu planı doktorunuza da gösterin ve katkıda bulunmasını isteyin. Böylelikle büyük gün gelip de hastaneye geldiğinizde her şeyin hazır olmasını garantileyin. Ancak unutmayın, esneklik muhtemelen bu planın anahtar kelimesi olacaktır
Etiketler:
doğum.hastane,
egzersiz,
eş,
HAMİLE KURSU,
hamilelik
DOĞUM İZNİ
Doğum İzni
Yasalarda Doğum İzni:
- İş Yasası’nın 74. maddesine göre Kadın işçilerin doğum izni, doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftadır.
Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta daha eklenir.
- İşçinin istemesi ve sağlık durumunun uygun olduğunun hekim raporu ile belgelenmesi durumunda doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı bu süre doğum sonrası sürelere eklenir.
- İşçinin çalışmasının sakıncalı olduğunun (Düşük riski gibi) doktor raporu ile belirlenmesi durumunda doğumdan önce ve sonraki toplam onaltı haftalık süre arttırılabilir.
- Kadın işçinin isteği üzerine kendisine onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından ya da çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir.
Hamile, Yeni Doğum Yapmış ve Emziren İşçilerin Çalışma Şartları:
- Hamile kadın işçiler hamilelikleri süresince istemezlerse, yeni doğum yapmış işçiler doğumu izleyen sekiz haftalık süre boyunca, emziren işçiler doğumu izleyen altı ay boyunca gece çalıştırılamazlar. Hekim raporu ile bu süre uzatılabilir.
- Hamile, yeni doğum yapmış ve emziren işçiler günde yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamaz.
- Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde, hamile kadın işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır. Bu halde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz.
- İşçinin daha hafif işte çalıştırılması teknik olarak mümkün değilse, işçinin isteğine bağlı olarak ücretsiz izinli sayılması sağlanır.
- Hamile işçilere hamilelikleri süresince periyodik kontrolleri için ücretli izin verilmelidir.
- Kadın işçinin sigarasız ve dumansız bir ortamda gerekli aralıklarla oturarak veya rahatça uzanacak şekilde uygun şartlarda çalışması sağlanmalıdır.
- Hamile, yeni doğum yapmış ve emziren işçilerin mümkün olduğunca oturarak çalışması sağlanmalıdır. Bu sağlanamıyorsa ara dinlenmeleri ihtiyacına göre daha sık düzenlenmelidir.
- Uzun süreli çalışmalar ve ekip çalışmaları kadın işçinin sık tuvalete gitme ihtiyacına göre düzenlenmelidir.
- Enfeksiyon riskine karşı işyerinde gerekli hijyen şartları sağlanmalıdır.
- İş stresinin önüne geçmek için çalışma koşulları, çalışma saatleri, müşterilerle ilişkileri, işini kaybetme korkusu gibi stres faktörlerinden koruyucu önlemler alınmalıdır.
- Çalışma hızı ve işteki yoğunluk kadın işçinin önerileri doğrultusunda uygun hale getirilmelidir.
- Hamile işçinin, ani darbelere, sarsıntıya, uzun süreli titreşime maruz kalacağı işlerde çalıştırılmaları yasaktır.
- Hamile işçinin kişisel koruyucular kullanısa dahi, seksen desilbelden daha az gürültülü yerde çalışması sağlanır. Gürültü seviyesinin düşürülememesi durumunda işçinin yeri değiştirilmelidir.
- İşyerinde kadın işçinin soğuk, sıcak ve yüksek basınçtan dolayı sağlık riski yaratmayacak koşullarda çalıştırılması gereklidir.
- Hamile ve yeni doğum yapmış işçinin yalnız çalıştırılmaması esastır. Bu sağlanamadığında, diğer çalışanlarla kolayca iletişim sağlaması için gerekli önlemler alınmalıdır.
- Kadın işçilere, bir yaşından küçük çocuklarını emzirebilmeleri için günde toplam bir buçuk sat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.
Sendika.org sitesinden alınmıştır.
Yasalarda Doğum İzni:
- İş Yasası’nın 74. maddesine göre Kadın işçilerin doğum izni, doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftadır.
Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta daha eklenir.
- İşçinin istemesi ve sağlık durumunun uygun olduğunun hekim raporu ile belgelenmesi durumunda doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı bu süre doğum sonrası sürelere eklenir.
- İşçinin çalışmasının sakıncalı olduğunun (Düşük riski gibi) doktor raporu ile belirlenmesi durumunda doğumdan önce ve sonraki toplam onaltı haftalık süre arttırılabilir.
- Kadın işçinin isteği üzerine kendisine onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından ya da çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir.
Hamile, Yeni Doğum Yapmış ve Emziren İşçilerin Çalışma Şartları:
- Hamile kadın işçiler hamilelikleri süresince istemezlerse, yeni doğum yapmış işçiler doğumu izleyen sekiz haftalık süre boyunca, emziren işçiler doğumu izleyen altı ay boyunca gece çalıştırılamazlar. Hekim raporu ile bu süre uzatılabilir.
- Hamile, yeni doğum yapmış ve emziren işçiler günde yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamaz.
- Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde, hamile kadın işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır. Bu halde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz.
- İşçinin daha hafif işte çalıştırılması teknik olarak mümkün değilse, işçinin isteğine bağlı olarak ücretsiz izinli sayılması sağlanır.
- Hamile işçilere hamilelikleri süresince periyodik kontrolleri için ücretli izin verilmelidir.
- Kadın işçinin sigarasız ve dumansız bir ortamda gerekli aralıklarla oturarak veya rahatça uzanacak şekilde uygun şartlarda çalışması sağlanmalıdır.
- Hamile, yeni doğum yapmış ve emziren işçilerin mümkün olduğunca oturarak çalışması sağlanmalıdır. Bu sağlanamıyorsa ara dinlenmeleri ihtiyacına göre daha sık düzenlenmelidir.
- Uzun süreli çalışmalar ve ekip çalışmaları kadın işçinin sık tuvalete gitme ihtiyacına göre düzenlenmelidir.
- Enfeksiyon riskine karşı işyerinde gerekli hijyen şartları sağlanmalıdır.
- İş stresinin önüne geçmek için çalışma koşulları, çalışma saatleri, müşterilerle ilişkileri, işini kaybetme korkusu gibi stres faktörlerinden koruyucu önlemler alınmalıdır.
- Çalışma hızı ve işteki yoğunluk kadın işçinin önerileri doğrultusunda uygun hale getirilmelidir.
- Hamile işçinin, ani darbelere, sarsıntıya, uzun süreli titreşime maruz kalacağı işlerde çalıştırılmaları yasaktır.
- Hamile işçinin kişisel koruyucular kullanısa dahi, seksen desilbelden daha az gürültülü yerde çalışması sağlanır. Gürültü seviyesinin düşürülememesi durumunda işçinin yeri değiştirilmelidir.
- İşyerinde kadın işçinin soğuk, sıcak ve yüksek basınçtan dolayı sağlık riski yaratmayacak koşullarda çalıştırılması gereklidir.
- Hamile ve yeni doğum yapmış işçinin yalnız çalıştırılmaması esastır. Bu sağlanamadığında, diğer çalışanlarla kolayca iletişim sağlaması için gerekli önlemler alınmalıdır.
- Kadın işçilere, bir yaşından küçük çocuklarını emzirebilmeleri için günde toplam bir buçuk sat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.
Sendika.org sitesinden alınmıştır.
16 Mart 2009 Pazartesi
CENK VE ORKİDE'NİN BEBİŞİ EFE
BEBEĞİMİZİN İLK GÜNLERİ
Bebeğimiz doğdu ve eve gittik.Doğum öncesine kadar çok okumuş olsakta,teorik bilgiler pek işe yaramıyor. Dokuz ay boyunca hayal ettiğiniz bebişiniz kucağınızda !!!Herşeyi size ait. Emzirmeniz gerekli... İlk günlerde bu bir kargaşa.Bebeğiniz emerken uyuya kalıyor ve bir saat sonra tekrar acıkmış görünüyor.Yada bebeğiniz sürekli diliyle emme hareketi yapıyor. Sanki hiç doymuyor.
Siz bebeğiniz doymadığını düşünüp, endişeleniyorsunuz.
Evde anneniz veya kayınvalideniz var. Herkes başka birşey söylüyor.
Bebeğinizi beslemek için her iki saatte bir emziriyorsunuz. Sonra altınız değiştirme, gazını çıkarma.....ve uyuyamıyorsunuz.ilk hafta acayip uyku ihtiyacınız var.
Bu arada gelen gidenleri de unutmayalım....
Hemen hemen bunları tüm yeni anne olmuş kişiler yaşıyor. Bu durum da ne yapmalıyız?
EMZİRME İÇİN;
Kadın vücudu mucizevi bir yaratılıştır.Eğer sağlığınız yerinde ise , vücudunuzuzn hamileliğiniz süresince süt üretmek için kendini hazırlar.Bebeğiniz doğduğunda ise, onu ihtiyaç duyduğu kadar beslemek artık tüm mekanizmalar iş başındadır.Ancak birçok emzirme kitabında anlatılanların aksine, bebeklerin hepsi yada kadınların tümü bu doğalsürece hazır değildirBirçok kadın emziririkan güçlük çeker.Hastanede hemşirelerin yardımına başvuran anneler bile, eve geldiklerinde yine bazı sorunlarla karşılaşabilir.
ilk altı hafta ( bu herkesin uyum sağlama dönemi )içinde olan resmi post partum dçnemidir. Yeni anneler en önemli emzirme problemi;ya bebeğin ağzının sütü rahtalıkla alacağı pozisyona yerleşmemesinden kaynaklanmış olan zayıf pozisyonyada yetersiz süt üretimi sorunudur.Bu iki sorun birbiriyle ilişkilendirilebilinir.Bebek doğru pozisyonda yerleştirildiyse, emmeye başladığında, vücut annenin beynine sinyal gönderir: ''Bebeğin aç. Hemen iş başına koyul ve daha fazla süt üret.''Eğer bu sinyal anneye iletilmezse,süt üretimi yetersiz miktarda kalacaktır.
ANNENİN MEMESİNDEN SÜT GELENE KADAR,ÖNCELİKLE KOLOSTRUM DENEN İLK SÜT SALGILANIR.Bebeğinizin bu maddeden yararlanabilmesi için, ilk gün her memeden beşer dakika olmak şartıyla , sık aaralıklarla tüm gün emzirilmesi gerekir. İkinci gün her memeden on dakika vererek, her iki saatte bir emzirirsiniz.Üçüncü gün de; her memeden 15-20 dakika emerek 2,5 saatte bir beslenmeye başlar.Kolostrum alırken, bebeğinizin onu içine çekmesi için çok büyük enerji harcaması gerekir.Kolostrumçok yoğun bir sıvıdır ve bu bebek için iğne deliğinden bal emmeye çalışmak gibi zor olacaktır.Özellikle doğum kilosu 3 kilodan az tartılan bebekler için bu çok daha zordur.Ama başlangıçta sık sık emzirerek sütünüzün daha çabuk gelmesini sağlayabilirsiniz.Sık emzirme ile memeniz sütle dolu kalmaz, dolyısıyla kendinizi rahatsız hissetmezsiniz.
UYKU İÇİN;
Bu dönemde bebeğiniz ne zaman uyursa sizde o zaman ne iş yaparsanız yapın bırakıp, yatıp uyumaya bakın...
AİLE BÜYÜKLERİ VE GELEN GİDEN İÇİN;
Açıkçası bunun için söyleyecek pek bir şey yok..Siz tavrınızı belirtip, onları da kırmadan olayları yoluna koymalısınız.Bu gerçekten en zor kısmı, bence....
13 Mart 2009 Cuma
ASLI ARKADAŞIMIN EN MUTLU GÜNÜ
12 Mart 2009 Perşembe
ANNELİK YOLUNDA DOĞUMA HAZIRLIK KURSU
21/03/2009 cumartesi günü 15:00-17:00 saatleri arasında Hamile hazırlık kursumuz yapılacaktır. Kursa katılamak isteyen anne adayları isterlerse eşleriyle birlikte katılabilirler. Hamilelik haftası 25 ve üzeri olanlar katılabilirler. Kursumuz 3 oturumdan oluşup, ilk oturumda sonraki oturum tarihleri belirlenecektir. Ücretimiz 160 TL + KDV. Yerimiz Gayrettepe Yıldız posta cd. Emel apt. no:14/4 Gayrettepe ( Türk Telekomun sırasında) / İSTANBUL . Katılmak isteyen adaylar19/03/2009 tarihine kadar bize e-mail yoluyla başvurabilirler.
ANNELİK YOLUNDA DOĞUMA HAZIRLIK KURSU
25 HAFTA ve ÜZERİ GEBELERLE YAPILAN KURSUN İÇERİĞİ:
1.OTURUM:
Hamilelikte beslenme ve gündelik yaşam,
Babaların doğum planı,
Doğum çeşitleri ve doğumun fizyolojisi,
Doğum sırasındaki anestezi çeşitleri,ağrısız doğum,
Doğuma hazırlık
Hamilelikte cinsel yaşam
Hamilelikteki psikoloji
RAHATLAMA NEFES EGZERSİZLERİ
2.OTURUM:
* Emzirme ve anne sütü,
* yenidoğan bakımı;
-göbek bakımı,
-yeni doğan sarılığı,
-bebeğin altının değiştirilmesi,(babaları da uygulamaya katarak)
-bebeği tutuma ve taşıma,
-bebeği giydirme,
-yenidoğan refleksleri,
-bebeğin yıkanması,
-bebeğin gazının çıkarılması,
-bebek için rahatlatma masajı,
-babağin aşıları,
-bebeğin uyku düzeni,
-bebeğin tırnaklarının kesilmesi ve bakımı,
-bebeğin ağlaması ve onu sakinleştirmenin püf noktaları,
*0-6 ay anne - bebek ilişkisinin önemi:dünya ile ilk ilişki ve bağlanma,
BEBEĞE YAPILACAK EGZERSİZLER
3.OTURUM:
Lohusalık bakımı,
Lohusalık Sendromu,
Yeni rolleriyle doğumdan sonra eşlerin ilişkisi,
Doğum sonrası beslenme
Çalışan annenin işe dönme: anne ve bebeğin ayrılık hazırlığı
NEFES VE RAHATLAMA EGZERSİZLERİ
ANNELİK YOLUNDA DOĞUMA HAZIRLIK KURSU
25 HAFTA ve ÜZERİ GEBELERLE YAPILAN KURSUN İÇERİĞİ:
1.OTURUM:
Hamilelikte beslenme ve gündelik yaşam,
Babaların doğum planı,
Doğum çeşitleri ve doğumun fizyolojisi,
Doğum sırasındaki anestezi çeşitleri,ağrısız doğum,
Doğuma hazırlık
Hamilelikte cinsel yaşam
Hamilelikteki psikoloji
RAHATLAMA NEFES EGZERSİZLERİ
2.OTURUM:
* Emzirme ve anne sütü,
* yenidoğan bakımı;
-göbek bakımı,
-yeni doğan sarılığı,
-bebeğin altının değiştirilmesi,(babaları da uygulamaya katarak)
-bebeği tutuma ve taşıma,
-bebeği giydirme,
-yenidoğan refleksleri,
-bebeğin yıkanması,
-bebeğin gazının çıkarılması,
-bebek için rahatlatma masajı,
-babağin aşıları,
-bebeğin uyku düzeni,
-bebeğin tırnaklarının kesilmesi ve bakımı,
-bebeğin ağlaması ve onu sakinleştirmenin püf noktaları,
*0-6 ay anne - bebek ilişkisinin önemi:dünya ile ilk ilişki ve bağlanma,
BEBEĞE YAPILACAK EGZERSİZLER
3.OTURUM:
Lohusalık bakımı,
Lohusalık Sendromu,
Yeni rolleriyle doğumdan sonra eşlerin ilişkisi,
Doğum sonrası beslenme
Çalışan annenin işe dönme: anne ve bebeğin ayrılık hazırlığı
NEFES VE RAHATLAMA EGZERSİZLERİ
Etiketler:
annelik,
BABA,
bebek,
HAMİLE KURSU,
yenidoğan bebek.
11 Mart 2009 Çarşamba
ASLI 'NIN DOĞUMU
Yarın bizim için çok heyecanlı bir gün.Yakın arkadaşım Aslı kızı Mısrayı doğuracak..39 haftalık özlem yarın son bulacak...
Bu akşam hastanedeki odasını süsledik.Ona süpriz olacak İnşallah yaptıklarımızı beğenir. Arkadaşım Funda (zencefil-zencefil.blogspot.com) ona çok güzel bebek kurabiyeleri yaptı. Annem de hastane oda süslerini ve bebek şekerlerini. Size resimlerini bloğuma yerleştiririm....
Bir an evvel sabah olsun da Mısra bebeği kucağımıza alalım....
Bu akşam hastanedeki odasını süsledik.Ona süpriz olacak İnşallah yaptıklarımızı beğenir. Arkadaşım Funda (zencefil-zencefil.blogspot.com) ona çok güzel bebek kurabiyeleri yaptı. Annem de hastane oda süslerini ve bebek şekerlerini. Size resimlerini bloğuma yerleştiririm....
Bir an evvel sabah olsun da Mısra bebeği kucağımıza alalım....
BEBEK ARABALARI
iLK RESİMDEKİ BEBEK ARABASI:Bugaboo cameleon Bebek Arabası
İKİNCİSİ:Mutsy Slider - Pink - Mutsy
Arkadaşıma bebek arabası baktık.Bu ikisini çok beğendik.Sizce de süper değilmi?????????
10 Mart 2009 Salı
SÜNNET
Sünnet
Müslümanlarda Peygamber'in yapılmasını istediği için sünnet olarak adlandırılan, çeşitli toplumlarda yaygın olarak uygulanan cerrahi bir girişimdir. Erkek çocuklarında penis glansını örten derinin belirli bir şekil ve ölçüde kesilmesi olarak uygulanır. Sünnet'in faydaları halen tartışmalı olmakla birlikte kesin olarak tespit edilmiş olanlar
Sünnetli erkek çocuklarında idrar yolu iltihaplanması daha az gözlenir.
Penis kanseri sadece sünnet olmayan erkeklerde gözlenir.
Bulaşıcı hastalıklar sünnet olmayan erkeklerde daha sıktır.
Kadınlarda rahim kanseri riskini azaltır.
Ülkemizde sünnet dini ve sosyal bir istek olup tüm erkek çocuklarında yaygın olarak uygulanmaktadır. Aile için sünnet töreni yapılması zevkli ve gururlu bir olay, manevi bir mutluluk olarak kabul edilmektedir. Çocuk açısından ise sünnet, arkadaşları arasında statü kazanmak açısından önemli bir olaydır.
Sünnet Ne zaman Yapılmalıdır?
Sünnet genellikle ergenlik çağı öncesi yapılmaktadır. Son zamanlarda yeni doğan (ilk 2 haftalık ) bebeklerde cerrahi işlemin kolaylığı, bebekte yara iyleşmesinin çabuk olması, sünnet sonrası bakımın kolaylığı ve psikolojik travma oluşturmaması nedeniyle en ideal yaş olarak kabul edilmektedir. Her yaşta sünnet yapılabilmekle beraber 2- 4 yaş arası çocuklarda kimlik gelişimi, ben merkeziyetçi ve uyumsuz olmaları nedeniyle zorunlu olmadıkça sünnet yapılmamalı ya da yapılacaksa anestezi altında uygulanmalıdır.
Sünnet'te Prensipler
Her çocuk yapılacak işlem hakkında bilgilendirilmeli ve bu işlemi kabul edip etmeme hakkına sahip olmalıdır. Sünnette önemli olan, çocuğa yapılacak cerrahi işlemin mümkün olduğunca psikolojik travma oluşturmadan, hijyenik şartlara uygun ve problemsiz yapılmasıdır. Günümüzde sünnet'in anatomik, fizyolojik, psikolojik açılardan bilgisi olmayan kişiler tarafından, uygun olmayan yerlerde ve koşullarda yapılmasının kabul edilebilir hiç bir gerekçesi olamaz. Sünnet ne kadar basit görülsede önemli bir cerrahi girişimdir. Bu nedenle sünnet yapılan yer ve aletlerde sterilizasyon, asepsi,antisepsi gibi tanımladığımız mikrop içermeyen ortam sağlanması zorunludur.
Müslümanlarda Peygamber'in yapılmasını istediği için sünnet olarak adlandırılan, çeşitli toplumlarda yaygın olarak uygulanan cerrahi bir girişimdir. Erkek çocuklarında penis glansını örten derinin belirli bir şekil ve ölçüde kesilmesi olarak uygulanır. Sünnet'in faydaları halen tartışmalı olmakla birlikte kesin olarak tespit edilmiş olanlar
Sünnetli erkek çocuklarında idrar yolu iltihaplanması daha az gözlenir.
Penis kanseri sadece sünnet olmayan erkeklerde gözlenir.
Bulaşıcı hastalıklar sünnet olmayan erkeklerde daha sıktır.
Kadınlarda rahim kanseri riskini azaltır.
Ülkemizde sünnet dini ve sosyal bir istek olup tüm erkek çocuklarında yaygın olarak uygulanmaktadır. Aile için sünnet töreni yapılması zevkli ve gururlu bir olay, manevi bir mutluluk olarak kabul edilmektedir. Çocuk açısından ise sünnet, arkadaşları arasında statü kazanmak açısından önemli bir olaydır.
Sünnet Ne zaman Yapılmalıdır?
Sünnet genellikle ergenlik çağı öncesi yapılmaktadır. Son zamanlarda yeni doğan (ilk 2 haftalık ) bebeklerde cerrahi işlemin kolaylığı, bebekte yara iyleşmesinin çabuk olması, sünnet sonrası bakımın kolaylığı ve psikolojik travma oluşturmaması nedeniyle en ideal yaş olarak kabul edilmektedir. Her yaşta sünnet yapılabilmekle beraber 2- 4 yaş arası çocuklarda kimlik gelişimi, ben merkeziyetçi ve uyumsuz olmaları nedeniyle zorunlu olmadıkça sünnet yapılmamalı ya da yapılacaksa anestezi altında uygulanmalıdır.
Sünnet'te Prensipler
Her çocuk yapılacak işlem hakkında bilgilendirilmeli ve bu işlemi kabul edip etmeme hakkına sahip olmalıdır. Sünnette önemli olan, çocuğa yapılacak cerrahi işlemin mümkün olduğunca psikolojik travma oluşturmadan, hijyenik şartlara uygun ve problemsiz yapılmasıdır. Günümüzde sünnet'in anatomik, fizyolojik, psikolojik açılardan bilgisi olmayan kişiler tarafından, uygun olmayan yerlerde ve koşullarda yapılmasının kabul edilebilir hiç bir gerekçesi olamaz. Sünnet ne kadar basit görülsede önemli bir cerrahi girişimdir. Bu nedenle sünnet yapılan yer ve aletlerde sterilizasyon, asepsi,antisepsi gibi tanımladığımız mikrop içermeyen ortam sağlanması zorunludur.
DOĞUM KORKUSU
DOĞUM KORKUSU
Doğum korkusu her gebenin hissettiği bir duygu olup doğum yaklaştıkça artar.onun için normal veya sezeryan doğum .... herikisiyle başetmenin yolu ; yaşanılacak olayı iyice bilmek ve ona hazırlanmaktır.
Kadın, öncelikle doğum esnasında çekilecek ağrının şiddetine dayanamamaktan korkuyor. Ayrıca yabancı bir ortamda yalnız ve çaresiz kalmaktan, bebeğin başına kötü bir şey gelmesinden, doktora ya da hastaneye ulaşamamaktan korkuyor. Ayrıca normal doğum olarak adlandırılan vajinal doğumun doğum sonrası cinsellikten zevk almayı olumsuz yönde etkilediği düşüncesi de endişeye yol açabiliyor.
Yalnız normal doğumdan değil bazen sezaryenle doğum yapmaktan da korkuyor kadınlar... Bu korkuları; anestezi korkusu, bilinci kaybettikten sonra kontrolün tamamıyla başkalarının elinde olması, ameliyat esnasında ve de sonrasındaki ağrılar, operasyon sonrası iyileşme döneminin uzun olması şeklinde sıralayabiliriz. "Ya bayılıp tekrar ayılamazsam?... Sonuçta bu bir ameliyat ve her ameliyatın riskleri vardır!... Kontrolü tamamen kaybedeceğim ve bebeğimi herkesten sonra ben göreceğim!..." gibi düşünceleri olabiliyor kadının.
Annelik kimliğinin yerleşmesinde doğum tecrübelerinin yeri büyüktür. Doktor ve hemşirelerle işbirliği içerisinde, ağrıya ya da paniğe yenik düşüp kontrolü kaybetmek sizin gerçekleşen başarılı bir doğum sonrasında kadının kendine güven duygusu artıyor, bununla birlikte annelik yetenekleri konusundaki özgüvenini de arttırıyor. Ve ne şekilde doğum yapmış, ne kadar acı çekmiş olursanız olun, aklınızda kalacak tek şey bebeğinizi kucağınıza aldığınız andaki heyecan ve mutluluğunuz oluyor.
Aslında insan bilmediği şeyden korkar. Bu nedenle korkuyla başa çıkmada ilk adım yeterli bilgi edinmek olmalı. Onlara hamilelik süreci ve doğum hakkında bol bol okumalarını, kaygılarını ve korkularını ise doktorlanyla paylaşmalarını öneriyorum.
Doğum korkusuyla başedebilmek için;
* Sağlıklı bilgi edinin: Doktorunuzla mutlaka konuşun
* Fiziksel ve duygusal endişelerinizi ayırt etmelisiniz:
Doğum sonrasında hayatınızı dusunmeye çalışın: Doğuma sizinle kim gelecek, evde size kim destek olacak bunları doğumdan önce mutlaka planlayın.
Kendinize vakit ayırın:doğum öncesinde kendiniz rahatlatmak,stresini azaltmak için bir takım aktiviteler yapın.( rahatlama ve gevşeme egzersizleri buna bir örnek)
* Yardım almalisiniz:doğum korkusu günlük yaşamınızı olumsuz etkilemeye başlarsa ve bunlarla tek başınıza baş edemediğinizi hissederseniz profesyonel yardım alın.
Özetlemek gerekirse doğum korkusuyla başa çıkmada ilk adım anne adayının kendisini en çok endişelendiren konuyu iyi bilmesi, bunu doktoruyla ya da doğum öncesi kurslara katılarak çözmeye çabalaması, çabalar yetersiz kaldığında bireysel bir psikolojik destek alması olmalıdır. Doğuma eşin katılımı özellikle yabancı bir ortamda (doğumhane) yalnız kalma korkusuna yardımcı olmaktadır. Bunun yanında doğum personelinin doğum sırasındaki pozitif ve destekleyici tutumları, anneyi doğum süresince bilgilendirmek ve bir sonraki aşamanın ne olduğunu anlatıp doğuma onun da katılımını sağlamak annenin kontrol duygusunu güçlendirecek ve korkusunu azaltacaktır. Korku azaldığında ağrı kesici ihtiyacı da azalmakta ve doğum süresi kısalmaktadır.
Ne şekilde doğum yapmış, ne kadar acı çekmiş olursanız olun, aklınızda kalacak tek şey bebeğinizi kucağınıza aldığınız andaki heyecan ve mutluluğunuz olacaktır.
Doğum korkusu her gebenin hissettiği bir duygu olup doğum yaklaştıkça artar.onun için normal veya sezeryan doğum .... herikisiyle başetmenin yolu ; yaşanılacak olayı iyice bilmek ve ona hazırlanmaktır.
Kadın, öncelikle doğum esnasında çekilecek ağrının şiddetine dayanamamaktan korkuyor. Ayrıca yabancı bir ortamda yalnız ve çaresiz kalmaktan, bebeğin başına kötü bir şey gelmesinden, doktora ya da hastaneye ulaşamamaktan korkuyor. Ayrıca normal doğum olarak adlandırılan vajinal doğumun doğum sonrası cinsellikten zevk almayı olumsuz yönde etkilediği düşüncesi de endişeye yol açabiliyor.
Yalnız normal doğumdan değil bazen sezaryenle doğum yapmaktan da korkuyor kadınlar... Bu korkuları; anestezi korkusu, bilinci kaybettikten sonra kontrolün tamamıyla başkalarının elinde olması, ameliyat esnasında ve de sonrasındaki ağrılar, operasyon sonrası iyileşme döneminin uzun olması şeklinde sıralayabiliriz. "Ya bayılıp tekrar ayılamazsam?... Sonuçta bu bir ameliyat ve her ameliyatın riskleri vardır!... Kontrolü tamamen kaybedeceğim ve bebeğimi herkesten sonra ben göreceğim!..." gibi düşünceleri olabiliyor kadının.
Annelik kimliğinin yerleşmesinde doğum tecrübelerinin yeri büyüktür. Doktor ve hemşirelerle işbirliği içerisinde, ağrıya ya da paniğe yenik düşüp kontrolü kaybetmek sizin gerçekleşen başarılı bir doğum sonrasında kadının kendine güven duygusu artıyor, bununla birlikte annelik yetenekleri konusundaki özgüvenini de arttırıyor. Ve ne şekilde doğum yapmış, ne kadar acı çekmiş olursanız olun, aklınızda kalacak tek şey bebeğinizi kucağınıza aldığınız andaki heyecan ve mutluluğunuz oluyor.
Aslında insan bilmediği şeyden korkar. Bu nedenle korkuyla başa çıkmada ilk adım yeterli bilgi edinmek olmalı. Onlara hamilelik süreci ve doğum hakkında bol bol okumalarını, kaygılarını ve korkularını ise doktorlanyla paylaşmalarını öneriyorum.
Doğum korkusuyla başedebilmek için;
* Sağlıklı bilgi edinin: Doktorunuzla mutlaka konuşun
* Fiziksel ve duygusal endişelerinizi ayırt etmelisiniz:
Doğum sonrasında hayatınızı dusunmeye çalışın: Doğuma sizinle kim gelecek, evde size kim destek olacak bunları doğumdan önce mutlaka planlayın.
Kendinize vakit ayırın:doğum öncesinde kendiniz rahatlatmak,stresini azaltmak için bir takım aktiviteler yapın.( rahatlama ve gevşeme egzersizleri buna bir örnek)
* Yardım almalisiniz:doğum korkusu günlük yaşamınızı olumsuz etkilemeye başlarsa ve bunlarla tek başınıza baş edemediğinizi hissederseniz profesyonel yardım alın.
Özetlemek gerekirse doğum korkusuyla başa çıkmada ilk adım anne adayının kendisini en çok endişelendiren konuyu iyi bilmesi, bunu doktoruyla ya da doğum öncesi kurslara katılarak çözmeye çabalaması, çabalar yetersiz kaldığında bireysel bir psikolojik destek alması olmalıdır. Doğuma eşin katılımı özellikle yabancı bir ortamda (doğumhane) yalnız kalma korkusuna yardımcı olmaktadır. Bunun yanında doğum personelinin doğum sırasındaki pozitif ve destekleyici tutumları, anneyi doğum süresince bilgilendirmek ve bir sonraki aşamanın ne olduğunu anlatıp doğuma onun da katılımını sağlamak annenin kontrol duygusunu güçlendirecek ve korkusunu azaltacaktır. Korku azaldığında ağrı kesici ihtiyacı da azalmakta ve doğum süresi kısalmaktadır.
Ne şekilde doğum yapmış, ne kadar acı çekmiş olursanız olun, aklınızda kalacak tek şey bebeğinizi kucağınıza aldığınız andaki heyecan ve mutluluğunuz olacaktır.
9 Mart 2009 Pazartesi
Hamile egzersizi
Hamilelik sırasında uygulanacak egzersizler, vücudunuzda ortaya çıkan değişikliklere uyum sağlamanızı sağlar.Artan yükün duruşunuza getirdiği değişiklik, ağrılara ve strese yol açar.Hormonşlardaki değişim , sıvı tutulmasına sebeb olur.Böylece kasların ve dokuların yumuşamasına neden olur. Ağır ve zorlayıcı egzersizler yapmamalısınız. Eklemlerdeki hassasiyet ve vücudumuzun en büyük eklemi olan kalça kemiğinin arka ve ön eklemlerinin normalde hareketsizken, hamilelik sırasında hareketli hale gelmiş olması sebebiyele bu bölgede oluşan ağrılar, düzenli yapılan egzersizlerle büyük ölçüde azalır.Kan dolaşımı iyileşir, vücudumuzun merkezi olan belimiz güçlenir, böylece dengemiz korunur.Vücudumuzu kullanmayı öğrenerek, hareketlerimiz üzerinde denetim kazanabiliriz.Bu sayede kendimize olan güvenimiz artar.hamilelik sürecinde iyi kondisyona sahip olamnızı sağlar ve doğum sonrası formunuza çabuk ulaşmanıza yardımcı olur.
HAMİLELERE ÖRNEK BESLENME TABLOSU
Gebeliğin her üç aylık periodu için uygun olabilecek örnek diyet listeleri verilmiştir .
İlk Üç Ay:
ÖRNEK 1:
Kahvaltı:1 yumurta ,2 dilim ekmek ( Peynir,yeşillik,domates, tereyağ veya bal ile birlikte olabilir ) , 1 bardak portakal suyu
Ara Öğün: 1 kase yoğurt, 1 muz
Öğlen: Peynirli makarna, salata , yenebiliyorsa etli bir sebze yemeği
İkindi: 2 galeta ,beyaz peynir, 1 elma
Akşam 1 porsiyon ızgara balık, 1 ufak boy haşlanmış patates, haşlanmış brokoli
Gece: 1 orta boy portakal ,az yağlı 1 bardak süt
Örnek 2:
Kahvaltı: 1 dilim yağlı ve reçelli (veya ballı ) ekmek, 1 yumurta,1 bardak süt, 1 elma
Ara Öğün: 3 -4 tuzlu bisküi , 2 ince dilim peynir , 1 portakal
Öğlen: 2 -3 köfte, salata , 2 ince dilim ekmek , yoğurt veya ayran
İkindi: 1 bardak meyve suyu veya süt ,bir ince dilim kek
Akşam: Çorba, bir porsiyon sebze yemeği (Ispanak , fasülye vb), su
Gece : Bir porsiyon meyve, 1 bardak süt
İkinci Üç Ay:
Örnek 1:
Kahvaltı: 2 dilim ekmek veya yağsız tavada yapılmış bir adet krep (peynir,domates veya balla birlikte) , 1 bardak portakal suyu , meyve çayı veya süt
Ara öğün: 1 bardak süt , 1 muz veya elma
Öğlen: 2 ince dilim ekmek ,1 porsiyon etli sebze yemeği ,salata, 1 kase yoğurt
İkindi: 2 galeta ,1 elma
Akşam: Sebzeli tavuk, iki kaşık pilav, 1 kase yoğurt
Gece : Ihlamur veya başka bir bitkisel çay, 1 dilim kek
Örnek 2:
Kahvaltı: 1 orta boy az yağlı çörek, 1 bardak greyfurt suyu, 1 bardak süt
Ara Öğün: Ufak boy peynirli tost, 1 elma
Öğlen: 3 orta boy köfte ,iki kaşık pilav, salata,1 kase yoğurt, su
İkindi: iki dilim kek , bir portakal
Akşam: 2 dilim ekmek, çorba, sebze yemeği, salata
Gece: 1 bardak süt
Son üç ay
Örnek 1:
Kahvaltı: 1 kase meyveli müsli (sütle), 1 tatlı kaşığı bal, meyve çayı
Ara öğün: 3 galeta veye eşdeğer kraker,peynir , 1 elma
Öğlen : 1 dilim ekmek çorba1 porsiyon et yemeği, patates püresi, salata,
İkindi: 2 orta boy çörek ,1 bardak süt
Akşam: 2 dilim ekmek, 1 porsiyon sebze yemeği, 1 kase yoğurt, 1 porsiyon meyve
Gece: 1 galeta 1 bardak süt
Örnek 2 :
Kahvaltı: 2 dilim ekmek ,5-6 zeytin,peynir,1 yumurta,1 tatlı kaşığı bal, 1 bardak süt
Ara Öğün: 2 tuzlu çörek ,ayran veya meyve suyu
Öğlen: 2 dilim ekmek, 1 porsiyon et yemeği haşlanmış sebze , yoğurt, meyve
İkindi: 1porsiyon dondurma,
Akşam: İki dilim ekmek ,1 porsiyon balık,zeytinyağlı sebze yemeği, salata, meyve
Gece: Meyve çayı, 2 çörek
Bu örnek öğünler yalnızca fikir vermek için düzenlenmiştir. Gebeliğin tümü boyunca sıkı listeli bir diyet uygulamanın çok doğru olmadığını ve stres arttırıcı etkisi olabileceğini düşünüyoruz. Bunun yerine doğru beslenmenin yukarıda anlatılan temellerini benimsemek ve bunu hayat tarzı haline getirmek daha doğru olacaktır.Sosyal hayatın gereği olarak aldığınız kalori miktarının arttığı durumlarda uygun şekilde egzersiz yapmalı ya da sonraki öğünlerde durumu dengelemeye çalışmalısınız. Unutmayın gebelik boyunca ideal oranda kilo almanız hamileliğinizin ve doğumunuzun sorunsuz geçmesi olasılığını arttıracaktır.Ayrıca yine unutmayın ki kilo almamak vermekten her zaman daha kolaydır
İlk Üç Ay:
ÖRNEK 1:
Kahvaltı:1 yumurta ,2 dilim ekmek ( Peynir,yeşillik,domates, tereyağ veya bal ile birlikte olabilir ) , 1 bardak portakal suyu
Ara Öğün: 1 kase yoğurt, 1 muz
Öğlen: Peynirli makarna, salata , yenebiliyorsa etli bir sebze yemeği
İkindi: 2 galeta ,beyaz peynir, 1 elma
Akşam 1 porsiyon ızgara balık, 1 ufak boy haşlanmış patates, haşlanmış brokoli
Gece: 1 orta boy portakal ,az yağlı 1 bardak süt
Örnek 2:
Kahvaltı: 1 dilim yağlı ve reçelli (veya ballı ) ekmek, 1 yumurta,1 bardak süt, 1 elma
Ara Öğün: 3 -4 tuzlu bisküi , 2 ince dilim peynir , 1 portakal
Öğlen: 2 -3 köfte, salata , 2 ince dilim ekmek , yoğurt veya ayran
İkindi: 1 bardak meyve suyu veya süt ,bir ince dilim kek
Akşam: Çorba, bir porsiyon sebze yemeği (Ispanak , fasülye vb), su
Gece : Bir porsiyon meyve, 1 bardak süt
İkinci Üç Ay:
Örnek 1:
Kahvaltı: 2 dilim ekmek veya yağsız tavada yapılmış bir adet krep (peynir,domates veya balla birlikte) , 1 bardak portakal suyu , meyve çayı veya süt
Ara öğün: 1 bardak süt , 1 muz veya elma
Öğlen: 2 ince dilim ekmek ,1 porsiyon etli sebze yemeği ,salata, 1 kase yoğurt
İkindi: 2 galeta ,1 elma
Akşam: Sebzeli tavuk, iki kaşık pilav, 1 kase yoğurt
Gece : Ihlamur veya başka bir bitkisel çay, 1 dilim kek
Örnek 2:
Kahvaltı: 1 orta boy az yağlı çörek, 1 bardak greyfurt suyu, 1 bardak süt
Ara Öğün: Ufak boy peynirli tost, 1 elma
Öğlen: 3 orta boy köfte ,iki kaşık pilav, salata,1 kase yoğurt, su
İkindi: iki dilim kek , bir portakal
Akşam: 2 dilim ekmek, çorba, sebze yemeği, salata
Gece: 1 bardak süt
Son üç ay
Örnek 1:
Kahvaltı: 1 kase meyveli müsli (sütle), 1 tatlı kaşığı bal, meyve çayı
Ara öğün: 3 galeta veye eşdeğer kraker,peynir , 1 elma
Öğlen : 1 dilim ekmek çorba1 porsiyon et yemeği, patates püresi, salata,
İkindi: 2 orta boy çörek ,1 bardak süt
Akşam: 2 dilim ekmek, 1 porsiyon sebze yemeği, 1 kase yoğurt, 1 porsiyon meyve
Gece: 1 galeta 1 bardak süt
Örnek 2 :
Kahvaltı: 2 dilim ekmek ,5-6 zeytin,peynir,1 yumurta,1 tatlı kaşığı bal, 1 bardak süt
Ara Öğün: 2 tuzlu çörek ,ayran veya meyve suyu
Öğlen: 2 dilim ekmek, 1 porsiyon et yemeği haşlanmış sebze , yoğurt, meyve
İkindi: 1porsiyon dondurma,
Akşam: İki dilim ekmek ,1 porsiyon balık,zeytinyağlı sebze yemeği, salata, meyve
Gece: Meyve çayı, 2 çörek
Bu örnek öğünler yalnızca fikir vermek için düzenlenmiştir. Gebeliğin tümü boyunca sıkı listeli bir diyet uygulamanın çok doğru olmadığını ve stres arttırıcı etkisi olabileceğini düşünüyoruz. Bunun yerine doğru beslenmenin yukarıda anlatılan temellerini benimsemek ve bunu hayat tarzı haline getirmek daha doğru olacaktır.Sosyal hayatın gereği olarak aldığınız kalori miktarının arttığı durumlarda uygun şekilde egzersiz yapmalı ya da sonraki öğünlerde durumu dengelemeye çalışmalısınız. Unutmayın gebelik boyunca ideal oranda kilo almanız hamileliğinizin ve doğumunuzun sorunsuz geçmesi olasılığını arttıracaktır.Ayrıca yine unutmayın ki kilo almamak vermekten her zaman daha kolaydır
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)